Vampire

Vampire the Masquerade: Giriş (Çeviri)

 

Canavarların Toplantısı

Bela Lugosi öldü, ben de öyle. Ancak Bela’dan geriye kalan tek şey bir yerlerde çürümüş çamdan bir tabutken, benim şu an bu balkonda oturup içkimi içip sana bakıyor olmak gibi bir fırsatım var.Eğer haddimi aşıyorsam beni uyar ama ben bu konuşmanın daha olumlu sonlanacağını düşünüyorum.

Hiçbir şey anlamadığın yüzünden okunuyor. Elbette anlamayacaksın!Bunlar, kuşkucu, rasyonel zamanlar ve sadece söyledim diye benim ölü bir adam olduğuma inanmayacaksın. Bir yüzyıl önce bu daha farklı olurdu -aslına bakarsan bu konuşmayı biriyle son yapışımdan bu yana epey bir zaman geçti- ama bu devir, gerçeklerin devri. Ve gerçekler der ki cesetler hareket etmezler, yürümezler, konuşmazlar. Gerçekten çok üzgünüm tatlım ama sana bir sürprizim var. Bu ceset bunları yapabiliyor.

Yani diyorum ki otur. Lütfen, rahat olman konusunda ısrar ediyorum. Kendine içecek bir şey koy –soldaki şişeden koymanı tercih ederim. – sağdaki biraz sonradan edinilen bir tat diyebiliriz. Bu uzun bir akşam olacak ve tahmin ediyorum ki senin bir iki kadeh sert içkiye ihtiyacın olacak. Neticede, önümüzdeki birkaç saat içerisinde, sana; ölüm ve yaşam hakkında bildiğini sandığın bütün her şeyin neden yanlış olduğuyla ilgili acı verici detayları açıklayacağım. Diğer bir değişle, dünyanın gerçekte nasıl işlediğine dair en ufak bir fikrin yok ve ben senin gözlerini açacağım.

Ama tatlım, korkarım göreceklerinden pek de memnun kalmayacaksın.

Ben Neyim?

Daha fazla ileri gitmeden önce söylemeliyim ki burada bulduğun fırsat kesinlikle eşi benzeri olmayan bir fırsat. Benim türüm, kendileri hakkında sizin türünüzle konuşmazlar, -ne şimdi ne de hiçbir zaman-. Beş yüzyılımızı, gerçek gösteriyi sizden saklamak için, Maskeli Balo dediğimiz bu perdeyi örmekle geçirdik ama neticede bunun tek bir sebebi var: Biz vampirler, siz ölümlülerin var olduğumuzu bilmenizi istemiyoruz. Bu aynı, kurdun, koyuna kendi varlığını göstermek istememesiyle aynı sebepten. Bu işimizi çok daha fazla kolaylaştırıyor. Yani örnek olarak, ucuz romanlar ve sinemanın bizi damgaladığı şekliyle keskin azı dişlerine sahip olmamıza rağmen, siz ölümlüler biz istemediğimiz sürece bunları göremezsiniz. İşte böyle, şunlara bak.

Rengin solmuş görünüyor tatlım. Eğer bir sonraki görüşmemiz olursa bu bir daha tekrarlanmayacak, rengimizin solma sorununu çözme işini bana bırak. Yine de kabul etmeliyim ki benim vampir olmamdan bu kadar rahatsız olman beni hayal kırıklığına uğrattı. Biraz dur ve kendini toparla(maya çalış). Gerçeği söylemek gerekirse, bu, bu gece seni bekleyen şokların en ufağıydı. Lütfen rasyonel, bilimsel açıklamalar bulmaya çalışarak kendini yorma, çünkü yok. İşte ben böyleyim. Daha pek çokları da böyle, bazı hesaplamalara göre pek pek çokları.

Lanetlenme, gerçekten bu kadar aptal mısın? Arkana yaslan, otur dedim. Şimdi seyret. Sus! Bağırmayı kes. Bu binadaki kimse seni kurtarmaya gelmeyecek ve kimse polisi aramayacak. Ketum komşular benim durumumda olan biri için büyük lütuf. Direkt olarak kendi önlerinde olmayan her şeyi yok saymaları çok Viktoryan bir davranış.

Sonuçta, istediğin kanıtı gördün. Şimdi bana inanıyor musun? Evet diğer sürahideki şey kan, bu şekilde soğuk servis edildiğinde tadından oldukça şey yitiriyor elbette. İstersen deneyebilirsin ama hayır pek tavsiye etmiyorum. Böyle şeylerden keyif almak için uygun değilsin, en azından şimdilik…

Niyetlerimi önceden tahmin etmeye uğraşma tatlım. Eğer senin klişelerine göre hareket ediyor olsaydım, şimdi ölmüştün. Sonuçta ben bir avcıyım ve sen ve senin türün benim avımsınız.

Başlangıç

Sanırım her şeyin en temelinden başlamalıyız. Bir vampir olarak var oluşum 1796 yılında kendisini “Akşamın Hanımı” olarak tanıtan bir kadın tarafından gerçekleştirildi. Bizi tanıştıran beyefendi- sonradan öğrendiğim üzere kendisinin hizmetkarı- garip bir mizah anlayışına sahipti.

Neyse konuyu saptırıyorum. Evet ben insan kanı içerim. Onun bana sağladığı besin olmadan, kuruyup giderim, onun sayesinde ise sonsuza dek yaşarım. Evet, sonsuza kadar. Yok edilmediğim sürece – ve seni temin etmeliyim ki lanetlenmişlerden birini yok etmek, pek kolay edinilen bir marifet değildir. -Biz vampirler efsanelerin söylediği kadar ölümsüzüz.

Sadece güneş ve içten gelen duygular bize sonsuza kadar yabancı kalacaklar. Biz Kindredlar sayısız çağlar boyunca yalnız geceleri kan içebiliriz, etrafımızdaki gördüğümüz ve bildiğimiz her şey yok olup toz olurken biz değişmeden kalabiliriz, toz olan şeylerin yerine yeni şeyler geçer ve onlar da toz olur ve bu böylece sürer.

Ah yine konu dışına çıktım. Kan, evet kan. Hayvanlardan kan içebilirim- saf kanlı Yaşlı’lar dışında herkes yapabilir- ama böylesine bir diet oldukça tatsız ve keyifsizdir. Gırtlaktan geçmez. Hepimiz en kaliteli şaraptan tatmak isteriz, öbür türlü boğazımızdan gitmek bilmeyen bir kuruluk ve acıyla, boş bir şekilde ortalıkta dolaşır dururuz. Açlık arttıkça her şey daha da kötüye gider, şunu eklemeliyim ki çok uzun süre beslenmemiş bir vampir, kendini kontrol etmekten yoksun, pişmanlık yaratıcı eylemlerde bulunmaya oldukça eğilimlidir.

Durumumu tanımlamak için başka fiziksel işaretler de var. Kalbim atmaz; irademin gücü, kanımın vücudumdaki gerekli akışı için yeterlidir. Araştırmalara göre iç organlarım tamamen işlevini yitirmiş döküntülerden ibaretler ama bu otopsi yapanların bir işine yaramaz çünkü gerçekten öldüğüm anda küle dönüşürüm. O an gelene kadar nefes almak, soğuk ve sıcaktan etkilenmek gibi sorunlarım yoktur. Tenim, onu ısıtmak için bir efor sarf etmediğim sürece soğuktur. Bunu yapmak efor ve değerli kanın harcanmasını gerektirir. Normal yiyecekler benim için iğrençtir, ve midem(den geriye kalanların) içerisinde birkaç saniyeden fazla duramazlar. Önümüzde sonsuz bir zaman dilimi olsa da tatlım, bir tuvaletin önünde eğilip kül ve parçacık kusmaktan yapacak daha önemli işlerim var.

Basitçe söyleyecek olursam, ben artık insan değilim. Bütün niyetlerim ve amaçlarıma rağmen, ben basitçe kan içen, hareket etmediğim sürece morgdaki her hangi bir cesetten ayırt edilemeyen ayaklı bir kadavrayım. Tenimi ısıtmak ve senin gibi misafirlerim karşısında göz kırpmayı unutmamak gibi inceliklere sahibim.

Teşekkür etmelisin tatlım. Senin için kendimi böyle taze ve al yanaklı tutmamın bedeli tahmin edebileceğinden fazla.

Ah, bu durumu kan içmek olarak tanımıyoruz. Evet, kurbanını canlı bırakabilecek olsan bile, kan içmek korkarım ki bir zorunluluk. Tek gereken şey biraz otokontrol ve yarayı kapatmak için azıcık efor sarf etmek. Ve hayır hepimiz kanı boyundan içmeyiz. Listendeki klişelerden birinin üzerine daha çizik atabilirsin. Birinin avını canlı bırakmasındaki sorun ise, ne kadar kesin önemler alınmış olursa olsun, yaşadıklarını…. hatırlama ihtimali. Maskeli Balo’daki bu tarz çatlaklar, vampir güçleri tarafından pek de nazikçe karşılanmazlar. Genelde, basitçe öldürmek çok daha anlamlıdır.

İçki Problemim

Aslında meselenin özünde, kan içmek sadece varlığımı sürdürmeme izin vermiyor, aynı zamanda bu dünyadaki herhangi başka bir şeyin sunamayacağı bir his de veriyor. Bu nasıl bir şey mi? Tatlım, kelimeler bunu tanımlayamaz. İçtiğin en iyi şampanyayı ve yaşadığın en duyarlı sevişmeden aldığın hissi düşün. Bunu afyon dolu bir pipodan ilk nefesi çektiğin anla çarp, işte şimdi bir kendi tür… pardon yaşayan bir insanın kanını içmenin nasıl bir his olduğuna dair ufacık, minnacık bir fikre sahip oldun. Sizin modern zaman bağımlılarınız, Cennet’lerine götürecek ufak biletleri için yalan söyleyecek, çalacak, dolandıracak ve öldürecekler. Benimki çok daha iyi ve ayrıca beni ölümsüz kılıyor. Açlığımı doyurmak için yapabileceğim işleri hayal edebiliyor musun? İhtimalleri sıralamakla yorma kendin, senin hayal edebileceğinden daha korkunç. Üstelik ben kendi ırkım arasında bir beyefendi sayılırım. Şimdi benim kadar iyi olmayan bazı türdeşlerimi hayal et.

Onlar benim bile hayal etmek istemeyeceğim eylemlerde bulunabilirler. (Ve bulunuyorlar. )

Ve işte sen buradasın, küçük zavallı ölümlü, var oluşunun ne kadar kırılgan olduğunu öğreniyorsun.

Endişelenmeye başladın mı? Endişelenmelisin zaten.

İlk Ölümcül Yudum

Çoğu durumda, geceleri bizim Kindred dediğimiz kendi türümüzden birinin kanını içmek, birinin vampir olmasını sağlar. Bu sürece “Embrace” deriz ve birbirinden ayrı ve zor iki aşama içermektedir. İlki basittir: Bir evlat edinmek isteyen vampir, evlatlığı olmasına niyetlendiği kişinin bütün kanını son damlasına kadar içer. Bu sonrasındaki hafıza temizleme veya cesetten kurtulma zahmetlerinin çıkartılmış hali olarak normal beslenmekten farksızdır ancak oldukça doyurucu bir yemektir. Değişik kısmı sonrasında başlamaktadır.

Son kan parçacığı da bedenden emildikten sonra, ebeveyn vampir- şimdilik senin için önemli olmasa da teknik olarak kullanılan terim Sire’dır- kendi lanetli kanından bir parçayı geri verir. Kendi dudağını ısırır, ya da bileğini ya da herhangi bir yerini, ve kanının bir kısmının, kurbanının dudaklarından akmasına izin verir. Kurbanın istekli ve başarılı bir şekilde bu sürece karşı koymadığını – ki inan bana yapabilecekler pek azdır- ayrıca Sire’ın bu hediyeyi bahşetmek için çok beklemediğini varsayarsak, kan damlası boğazdan içeri akar ve onun bir vampir olarak dirilmesini sağlar.

Kulağa basit geliyor, öyle değil mi? Gerçek, hep böyle olduğunu söyleyemezsek de, daha karmaşıktır. Benim kendi embrace hikayem, sizin devrinizde benim türüm üzerine yakıştırılan imrendirici romantik ilişkinin tam bir örneği gibi görünecektir ve ben bile geçmiş hatıralara baktığım zaman hala bir ürperme hissediyorum. Romantizmin bütün öğeleri vardı, mum ışığıyla aydınlatılmış özel bir oda, yarısına kadar içilmiş şarap kadehleri, hanımımın beni kucaklayan solgun teni, öyle ki biri bizim bir romanın sayfalarından çıkıp geldiğimizi düşünebilirdi. Ve sonra yatağa yuvarlandık ve tutkunun en yüksek olduğu anda, dişlerini boynuma geçirdi. Anın verdiği keyif ve onun beslenmesinin verdiği keyif –evet, ölümlüler açısından da bu oldukça keyiflidir, hatta bazıları için bağımlılık yaratabilecek derecede- arasında kopup gittiğim için oldukça memnundum. Annemin haklı olduğunu düşündüğümü çok net hatırlıyorum, bana o hafif meşrep kadının sonum olacağını söylerdi, Sire’ımın hayatımı içtiğini düşündükçe buna hala gülüyorum.

Ve orada yatmış, önümdeki açılmış parıltılı kapıyı seyrederken, ruhum Cennet’e doğru ilk temkinli adımlarını atmaya başladığı anda, o sakince bileklerini kesti ve sonsuz hayatın yakıcı sıvısını boğazımdan içeri döktü. Onun bana sunduğu şeyi reddetmediğim için benimle dalga geçebilirsin, ancak inayetle karşılaşmışken bile yaşam tatlı gelir. Kavurucu kanı dudaklarımdan ve boğazımdan damla damla aktı ve ben yaşamayı arzuladım. Kanın verdiği acı, hayatta olduğuma dair bir kanıttı. Ve yükselemediğim daha da belirginleştikçe, parıltılı kapı ifade edilemez bir hüzün hissi vererek gözden kayboldu ve beni Sire’ım ve gözümü döndüren bir açlıkla yalnız bıraktı. Neyse ki Sire’ım değişimimin getirdiği hisleri anlayabilecek kadar nazikti, daha öncesinde benimle beraber dolaşan en iyi arkadaşımı baştan çıkartmıştı, aynı bir örümceğin avını depolaması gibi, onu bitişiğimizdeki odada tutuyordu. Bedenimin her bir hücresinin yavaş yavaş öldüğünü hissederken, o bilinçsiz bir şekilde yatıyordu ve açlığımı dindirmemi bekliyordu.

Ah evet, yaratılışın açlığı. Sire’ın kucaklamayı gerçekleştirmek için verdiği birkaç damla kan pek de fazla sayılmaz, birkaç damla, asıl beslenmenin yanında daha çok mistik bir anlam içeriyor. Yeni doğmuş bir vampirin tüm açlığını yatıştırması için yetecek kadar kanı asla sağlamazlar. Yani yeni doğmuş bir Evlat, Sire’ın etrafta, değişimden sonra onu besleyebilecek birkaç şişe ya da daha iyisi birkaç ceset tutuyor olması konusunda dua etse iyi olur. Yeni embrace edilmiş bir Kindred’ın , değişimin getirdiği kontrol edilemez bir açıkla deliye dönerek en yakınındakilere saldırıp onları parçalara ayırdıkları dehşetlere tanık oldum. İlk susuzluğu hissettiğin anda, beslenmek için yapman gereken her şeyi yapacaksın. Seni beslemesi için çocuğunu, sevgilini, aileni veya mahalle kilisesindeki pederi öldüreceksin ve o hiddet dinene kadar bundan üzüntü de duymayacaksın.

İşte tatlım, zorluk bu. Çünkü hiddet durumunda ne kadar kalırsan kal, o hiddeti tetiklemiş olan ne olmuş olursa olsun- korku, açlık, acı veya kızgınlık- içindeki canavara ne kadar süre teslim olmuş olursan ol, ne yaptığını kontrol edemezsin ve bu senin seviyeni kaybetmene neden olur. Ve işte o zaman, o canavar senin tenini giydiği süreç içerisinde yaptığın şeylerin sonuçlarıyla yüzleşme zamanın gelir. Ve bu ilk olsa da asla son değildir. Kimisi, zaman geçtikçe ve tecrübe kazandıkça kontrol kaybıyla baş etmenin daha kolaylaştığını düşünebilir. O kimse yanılıyor demektir.

Canavar

Bir vampirin hayvansı yönüne Canavar denir. Sanırım ona ayrı bir tanımlama getirmek onu daha da şeytanileştirmek adına gerçekleştirilen bir girişim. Ne yazık ki, bu canavarsı dürtülere başka bir isim vermek, onu ehlileştirmek için yeterli değil. Bana sonunda her zaman Canavar kazanır dediler. Eğer biri vampir olarak yeterince uzun süre hayatta kalmayı başarırsa, o biri kendi doğası yüzünden hoş olmayan şeyler yapmak zorunda kalır. Zamanla, kişi yaptığı zalimlikleri kabul eder ve bir adım daha ileriye geçer; ve o vampirin içerisinde her nasıl bir insan vardıysa da, sonunda ölür. Ne zaman ki bir vampirin içerisindeki son insanlık kırıntıları da ölürse – ki yeterli sayıda arkadaşın, sevdiğin hatta sonraki kuşakların çağlar içinde toza toprağa dönüştüğüne tanık olduğunda, seni temin ederim ki o ölür- o zaman Canavar ilk ve son kez bütün kontrolü ele geçirmiş olur. Vampir bir hayvana dönüşür. Eğer o noktaya gelirsen, kuduz bir köpek seviyesine inmiş olduğundan, gariplikleri fark edemeyecek bir duruma geleceksin.

Eğer iraden güçlüyse ve kendine karşı dürüst ve naziksen, bunu birkaç on yıl erteleyebilirsin. Belki de yüzyıllar – iki milenyum yaşadığını söylemiş olan bir Kindred ile konuşmuşluğum var. Ancak asla Canavar’ın bir gece başarılı olabileceği ihtimaline ve Canavar’ın seni sıkıştırmak için neyi kullanacağına karşı duyduğun korkudan özgür kalamayacaksın.

Tabii ki de Canavar’la baş etmenin en iyi yolu, düzenli bir şekilde savaşmaktır ve bu da düzenli bir yeme alışkanlığı anlamına gelmektedir. Ve yine düzenli yemek demek, bir süre sonra kendi tür …-tekrar özür dilerim- Ölümlüleri öldürmek anlamına gelmektedir ve onları öldürdükçe, öldürmeye alışmaya başlarsın. Yani Canavar, o yolla da kazanmış olur. İstememiş olsan da , süreç bir kazayla başlamış da olsa, bir süre sonra ayağının dibinde yatan ve ölümünden senin sorumluğu olduğun taze bir ceset görüntüsüne alışmaya başlarsın. Onucu, yüzüncü ya da bininci cesetten sonra o ceset bir kişi olmaktan çıkar ve bir objeye, bir alete dönüşür. Çağlar süren tarihinde ufacık bir dipnot…Ve sen insan olmaktan çıkmaya başlarsın.

Kanın Karşılığı

Ama kan sadece bir besin değil, çok daha fazlasıdır. Onda çok büyük bir güç vardır, ki bazı vampirler ona “Mey-i Hayat” derler. Kan, çok çeşitli kullanımlara açık, hayatta kalmanın ötesinde ve üzerindedir. Efsanevi vampir gücü ve hızı? Kanın düzgün kullanımının mahsulüdür. İnsani ihtiyaçlardan muaf olma? Aynı kuyudan bir başka yudum. Bir şarjör dolusu mermiyi karnıma boşaltmış oldukları halde hareketlerimde bir parça yavaşlama olmadığı anılarım var. Senin de tanık olduğun üzere, kan gücünün hepimize ayrı ayrı sunduğu pek çok büyülü yetenek mevcut. Tabii ki de kanı, neredeyse insan gibi görünmemi sağlaması için harcayabilirim.

Elbette ödenmesi gereken bir de bedel vardır. Bu tarz salon numaraları için kanımı harcadıkça, karnımdakini daha hızlı tüketirim. Bağırsaklarımdakini daha hızlı boşaltırım ve kısa zamanda, bir kere daha beslenmem –ve avlanmam- gerekir.

Öyleyse şu sıcak görünme saçmalığını sona erdirmemi ister misin? Sana borçluyum. Eski görünümlere bakmayı isteyen genç biriyle tanışmanın çok tazeleyici bir deneyim olduğunu düşünmüyor musun?Hım? Tatlım, şu anki yaşından altı kat daha yaşlı olsan yine de benim için çocuk olurdun. ”Genç” çok göreceli bir kavram.

Ah. Acıkmaya başladım. Şehirde benimle biraz dolaşmaya ne dersin? Diğer bir seçenek de seni burada hapis bırakmak ama bunu yapmayı pek tercih etmem. Şüphesiz ki akıllılık edip kaçmaya yeltenirsin ve bu sırada da pek çok antikamı paramparça edersin. Senin yerine başkasını bulabilirim tatlım ama eşyalarım eşsiz. İşte bu kadar basit.

Yalanlar

Benimle gelmeye karar verdiğin için sevindim. Yatak odasındaki dolapta senin için uygun bir şeyler bulduğum için çok şanslıyız değil mi? Eğer endişeleniyorsan söyleyeyim, hayır onlar önceki kurbandan kalma değil, sadece yıllar boyunca aynı duruma sürekli düştükçe bazı şeylere hazırlıklı olmayı öğreniyorsun. Eminim, embraceimden beri dolaştığım ilk kadın olduğunu düşünmüyorsundur. Çok tatlısın, ama böyle şeylerin kafana girmesine izin verme canım.

Bu akşam soğuk, öyle değil mi? Nefesime baktığını fark ettim, evet senin ki gibi buhar var. Bu, kendimi diğer vampirlerden, avcılardan veya istemediğim başka kişilerden gizlemek için uyguladığım, oldukça işlevli, kanın başka bir kullanımı. Sana, kendi türümdekilerden kaç tanesinin, sadece ufacık bir detayı gözden kaçırdıkları için sonunun geldiğini söylesem çok şaşırırdın. Aslında şeytan detaylarda gizlidir

Bu arada, kurt sürüye karışmaktan hoşlanır, evet.

Hım. Avcılar. Ateşle dolu, kendi kendilerini tayin ettikleri misyonlarını gerçekleştirmek için her şeyi yapmaya hazır, kötü insanlardır. Pek çoğu, benim türümdekileri yok etmek amacıyla yanlarına yarım milden fazla bile yaklaşamaz, geriye kalanı yani büyük çoğunlukları amaçlarını gerçekleştirmek için yarardan çok zarar getirirler. Onlar ölüm ötesindekilerin en zayıflarını ve aptallarını avlarlar, daha iyi, daha akıllı ve daha güçlü vampirlerin ise kalmasını sağlarlar. Pek çok avcı kendinin patronudur, gecenin bahçelerine körlemesine ayak basan, ellerinde pompalı tüfekler ve kazıklar olan gürültücü bir ayak takımı. Diğerleri bizi, düşmanın, Amerikan kültürünü yıkmak için yarattığı bir komplo olarak görenler, devletin için çalışırlar. Embesiller.

En tehlikeli avcılar, Katolik Kilisesine bağlı olan ve kendilerine Leopad Topluluğu adını vermiş olan gruptur. Aptallaşma. Bu engizisyonun modern versiyonudur. Onlar ve onlar gibiler, Kinderdlar hakkında varılabilecek bütün yanlış sonuçlara engel olacak kadar doğru bilgiye sahiptirler. Basit bir vampir avcısına göre, bizler, dünyaya yıkıma sebep olmak ve Efendimize hizmet etmek için gönderilmiş Şeytan’In piyonlarızdır.

Bu, bazıları bunun tersini düşünse de, şüphesiz ki merde*(bullshit, saçmalık). Efendi olarak ne bir insan ne bir vampir ne de bir şeytan tanımam. Kendi iradem dışındaki hiçbir iradeye hizmet etmem. Vampirler basitçe, sizin Engizisyonunuzun ortalama olarak kabul ettiği normlara uymayan amaç ve arzuları olan yaratıklardır. Ayrıca onların kendi kendilerinin işkencecileri ve cezalandırıcıları olduğunu duydum, bunun da toplumsal değerler içerisinde pek iyi bir davranış olduğu söylenemez.

Bunların dışında da, bizim işimize yarayan, pek çok yarı doğru ve kavram hataları mevcut. Yolun karşısındaki kiliseyi görüyor musun? Onun tam karşısındaki, -kilisenin haçının gölgesinin düştüğü- Media Crucis’de çalışıyorum ve bu bana herhangi bir kutsal zarar vermiyor. Onu tutan kişinin gerçek bir inancı olmadığı sürece de herhangi başka bir haç, Davut Yıldızı veya başka bir din aparatı da zarar vermeyecektir. Seni temin ederim, o tarz bir inanç bu günlerde oldukça az bulunuyor. On denemenin dokunuzda (eğer istiyorsan) bir rahibin yanına gidip, elindeki haçı alıp, o hala Tanrısına neden onu korumadığını sorup dururken, onu öldürmeyi başarabilirsin.

Tabii ki ben böyle bir şey hiç yapmadım.

Filmlerde size sattıkları bir çok şey de palavradır. Sarımsak ? Değersiz. Bir kazık? Sadece tam olarak kalbine saplanırsa ve böyle bile olsa seni yalnızca hareketsiz bırakır. Akan su? Teşekkürler, ben banyo yapıyorum. Güneş ışığı?Pekala, bu canını yakar ama seni küle dönüştürmesi için bir gıdım ışık huzmesinden fazlası gerekir. Alev için de aynı şey geçerli, seni yakar ama bunu yapması birkaç saniyeden uzun sürer.

Bütün bu örnekler için “sen” kullanmışım öyle değil mi? Bunun için gerçekten özür dilerim. Neden böyle yaptığımı gerçekten bilmiyorum.

Şu an nereye gittiğimiz merak ediyorsan, bir gece kulübüne gidiyoruz. Daha açıklayıcı olmak gerekirse, diğer türdeşlerin toplanıp, yırtıcı hayvan olduklarını belli etmedikleri bir bara gidiyoruz. Ayrıca benim türümden ancak başka ailelerden olan birkaç kişiyle daha tanışacaksın. Endişelenme, benim konuğum olduğun sürece, onlar senin için bir tehlike arz etmiyorlar. Bu gece kimsenin seni incitmesine izin vermek gibi bir niyetim yok.

Kanın Lezzeti

İşte geldik: Xero, bu bok çukuru metropolde, sözde gece kulübü denilebilecek yerlerden biri. Eğlence yerleri gelir ve geçer –dans salonlarından, gizli içkilerin satılığı yerlere, çiftlere yönelik kulüplere, hamburgercilere, oradan kahve evlerine, diskolara ve en son olarak da buna dönüştü. Detaylar önemli değil, fakat her zaman gençlerin gideceği ve gece paralarını bitirene kadar ne kadar asi olduklarını gösterebileceği yerler vardır. Onlar tehlikenin tadına bakmak istiyorlar biz ise sadece kanın tadına bakmak istiyoruz anlıyorsun değil mi?İlgilerimizdeki ortak nokta oldukça doğal ama durumdaki ironiyi onlar kaçırıyorlar.

Hayır sırada beklemeyeceğiz. Kapıdaki fedai bizimkilerden, anlıyor musun? O bizim ghoul dediğimiz şeylerden. Sık sık bir parça vampir kanı içer ve karşılığında vampir olmanın avantajlarından bazılarına sahip olur. Sayıları azdır, unutma, ghoullar hala kesinlikle insandırlar. Bu anlaşmanın avantajları sınırlıdır, ghoullar bizim güçlerimizin tamamına sahip olamazlar ama karşılığında hala çocuk sahibi olabilir, güneş huzmelerini omuzlarında hissedebilir ve kazara boğulabilirler.

Evet, bir başkasını ghoul yapmak, yine kanın niteliklerinden biridir. Kan hakkında sana söylemediğim daha bir sürü muhteşem şey var, seni eğitmek için para almıyorum nasıl olsa. Hala meraklanmaya devam ediyor musun? Pekala, bu nasıl:Bir vampirin kanını üç kere içersen ona umutsuz bir şekilde bağlanırsın. Sonunda hissedilen bu düşkünlük hissine Kan Bağı denir ve eğer vampir bunun desteklenmesinin ve sürdürülmesinin sorumluluğunu alırsa, sonsuza kadar sürer. Sonuçta, o kişi ondan kaçmak için ölemez bile.

Bunu hayal edebiliyor musun bu arada? Birilerini sonsuza kadar sevmek zorunda kalmak? Birilerine karşı duyduğun sevginin – ki bu sevgi o kadar güçlü ki onlar için öldürür veya ölürsün- lanet olası, teşvik edilmiş bir yalan olduğunu bilmek. Onlardan aynı anda hem nefret etmek hem de aşık olmak ama bu konuda hiçbir şey yapamayacak durumda olmak.

Evet, sanki bunu kişisel olarak tecrübe etmişim gibi konuşuyorum öyle değil mi? Nasıl işlediği çok garip. Burada adımlarına dikkat et, müdüriyet bütün müşterilerimizin karanlıkta göremediğini bazen unutuyor.

Ayrı Soylar

Şimdi, seni etraftakilerle tanıştırmadan önce, aile ilişkileri konusunda bir ön bilgilendirme yapacağım. Vampir efsanelerine göre, bizler hepimiz Adem ve Havva’nın çocuğu Kabil’in soyundan geliyoruz. İddialara göre, Tanrı, Kabil’i, kardeşi Habil’i öldürdüğü gerekçesiyle vampire dönüştürerek cezalandırdı, Tanrı’nın Kabil’in üzerine yerleştirdiği ceza, vampirizmdi. Kabil, üzerindeki bu laneti, “Embrace” aracılığıyla başkalarına geçirebileceğini keşfetti , böylece acı ve yalnızlığını dindirmesi için evlatlar yarattı. Ne yazık ki bu süreç burada sona ermedi. Kabil’in her evladı, başka evlatlar yarattı ve bu böyle devam etti. Kabil hatasını fark etti ve vampirlere evlat yaratmayı yasaklayarak gözden kayboldu.

Tabii ki kedi gidince, ortalık fareye kaldı. Benim de burada olma sebebime bakarak daha genç vampirler, beklendiği üzere onun sözünü dinlemediler. Elbette Kabil’den sonraki her adım- vampirlerin her jenerasyonu- daha zayıfladı ve ölümlülere biraz daha yaklaştı. Kabil’in kendisi birinci jenerasyon, onun evlatları ikinci ve bu şekilde sıralanmaya devam ediyor. 13. jenerasyon, Cehennem’de yakmak için odun harcamaya değecek son nesil olduğunu söyleyebilirim ve 14. jenerasyonun hepsinin kısır olduğuna inanıyorum.

Kimseye kaçıncı jenerasyondan olduğunu sorma. Bunu yapmak ölümcül derece kaba kabul edilir.

Hepsi bu da değil – beni bu gürültüde duyabiliyor musun? Neden ölümlüler bununla dans etmek isterler anlamıyorum, bu gürültünün sesi çok yüksek değil mi? Ne olursa olsun hepimiz Kabil gibi değiliz. Eğer öyle olsaydık, Cennet’in, Dünya’ya yardım etmesi gerekirdi. Bunun yerine Kabil’in her bir torunu- Antediluvian dediğimiz, Nuh’un meşhur selinden önce var oldukları için mit kabul edilen varlıklar. – söylendiğine göre kendine özel büyülü mükafatlar ve lanetlerle donanmışlardır ve belirli bir Kindred’dar gelen bütün vampirler aynı özellikleri barındırmayı sürdürmüşlerdir. Köpek cinsleri veya yarış atları gibi belirli alanlarda uzmanlaştık, ve bu uzmanlaşmış soylar, klan adıyla bilinen gruplara dönüştü. Her birinin güçleri ve alanları birbirinden bağımsız bilinen 13 büyük klanımız var. Bu arada bu güçlere “disiplinler” deriz. Niyetleri ve amaçları ne olursa olsun, büyülüdürler. Benimkilerden birini kullanırken beni gördün. Diğerlerini görmemek için dua et.

Oh ve bir de Cihad var tabii ki. Evet, Cihad. Sonsuz Boğuşma, Büyük Oyun veya ona istediğiniz herhangi bir şiirsel ismi verin. Pek çok Kindred’ın , Cihad’ın da aynı Antediluvian’lar gibi bir mit olduğunu söylemelerine rağmen, diğer pek çoğu da soğuk ve ölü kalplerinin derinliklerinde ona inanmaktadırlar. Hikayelere göre, ilk geceler boyunca, Kabil’in en büyük evlatları, kendi çocuklarını ve kendi türdeşlerini kullanarak kendi aralarında savaşmaya başladılar ve rakiplerinin takipçilerine saldırttılar. Doğal olarak ,biz vampirler ölümsüz varlıklar olduğumuz için, aramızda filizlenen eski kan davaları da asla sona ermez ve bu yüzdendir ki bu kandırma ve saldırı, müdafaa ve karşılık verme dolu oyunlar, pek çok katılımcısının, boğuşmanın tam olarak hangi bölümünde yer aldığından habersiz olduğu şekliyle, şu anda sürmekte olan gecelere kadar (dediklerine göre) varlığını sürdürmüştür. Kindred, Kinderd’a karşı, klan bir başka klana karşı, bir insan milleti bir başka insan milletine karşı…Bütün bunlar saklı olan bir kuklacının iplerine bağlıdır. Gerçekten aptalca bir fikir, ancak yine de geceleri oldukça garip şeyler gördüm ve yaptığım işler benim kendi isteğimle mi yoksa…Ah, neyse. Varoluşçu saçmalıklar.

Her neyse seni çevrendekilerle tanıştırmama izin ver. Şuradaki dantelli siyah etekli ve silindir şapkalı kadını görüyor musun? Hayır o değil, diğeri. Adı Jillian. O bizden biri ama benim olduğumdan başka bir klana mensup. Daha açıklayıcı olmak gerekirse Toreador klanından. Ya da ortalama akıla sahip olan birinin inanacağı şey bu. Basma kalıplara biraz yer veririm, özellikle de söz konusu olan soylularsa.

Jillian ve arkadaşlarını fark edilmemeye çalışarak gözleyen, şu kömür paltolu ve yakasız gömlekli beyefendiyi mi soruyorsun? O Paolo, bir Tremere. Tremereler oldukça kötü ve gizemli büyücülerdir. Birini sinirlendirirsen, hepsinin düşmanlığını üzerine çekersin. Ve şu köşedeki motosikletçi ceketi giyen haşince ve dik dik bakan hödük mü? Devin. O bir Brujah, bir kışkırtıcı ve şu an aslında avlanıyor. Ve er ya da geç çekici hali bir kadının ilgisini çekecek ve o kendisinin keyiflendirilmesine ve eve götürülmesine izin verecek sonra da…eh sonra ne olduğunu biliyorsun.

Bunu bölmeye çalışma, yoksa seni kendi ellerimle öldürürüm. Kendini bir doğa belgeseli izliyormuşsun gibi hayal et. Gerçekten de burada olan şey bu. En güçlünün hayatta kalma ilkesi. İnsanlık sürüsü birkaç hayvan kaybediyor ama çoğu zarar görmeden yaşamaya devam ediyor . Bu avcı ve av arasındaki dengedir.

Bu arada Camarilla işte bununla alakalıdır, dengenin sürdürülmesi. Bizim sürünün içine gözü dönmüş bir şekilde dalmadığımızdan ve sizin aranızda avcıların dolaştığını öğrenmediğinizden emin olmak için vardır.

Camarilla nedir? Bazı vampirlere göre pek bir şey değildir. Teoride, düzeni sağlamayı ve Maskeli Baloyu korumak isteyen bütün vampirlerin kabul ettiği gizli bir organizasyondur. Gerçekte ise sadece yedi büyük klan ve ek olarak bazı başkalarınca kabul edilmiştir. Bir kaç klan kendini bağımsız olarak nitelendirir ve geriye kalanlar da canice bir tarikat olan Sabbat’a üyedir. Devin, Sabbat’ın yanında, hemşirelik okulundaki öğretmenler gibi kalır, onlar daha çok Engizisyonun kafasında yarattığı vampir tiplerine daha yakındırlar.

Yine de biz Camarilla’nın iyi olduğunu düşünme. Değiliz. Biz bu noktada sadece, yarı var olmanın daha güvenli olduğunu ve sizinle çalışmanın sizinle savaşmaktan daha kolay olduğunu fark ettik. Bizim “iyiler” olduğumuzu düşünerek asla kendinizi kandırmayın.

Sadece, canlı olarak bizim işimize ölü olduğunuzdan daha çok yarıyorsunuz.

Bu akşam iyi görüşlü kimse yok, sanırım- Devin spot ışığının önünü kapatıyor. Hadi çıkalım buradan. Senin temiz bir havaya ihtiyacın varmış gibi görünüyor ben de çok sıkıldım.

Hayır seni öldürüp arka sokaklarda kanını içmeyeceğim. Embrace lüks içerisinde rahat bir yerde gerçekleşmeli. Ayrıca , ilk açlığını geçiştirecek besini sağlayacak kadar ghoulum depolanmış olmalı, ben cömert türden bir Sire’ım.

Lütfen şaşırmış numarası yapma. Saflık cilt rengine hiç uymuyor. Bütün gecedir ip uçları verip duruyordum ve sen de gayet farkında olarak onları topluyordun. Ayrıca, bütün bunları sana anlattıktan sonra yürüyüp gitmene izin vereceğimi düşünmedin değil mi? Oh dünyanın büyük bir çoğunluğu sana anlattığım hikayeleri anlatsaydın deli olduğunu düşünürdü ama yeteri kadar insan da düşünmezdi. Onlar inanırdı ve diğer insanlara anlatırdı. Ve bütün her şey iskambil kartlarından yapılmış ev misali yıkılırdı.

Yani canım, senin bu işin içinden canlı olarak çıkmana izin vermemin hiçbir yolu yok.

Yine de ölü olarak yürüyebilirsin. Sana önerdiğim şeyi biliyorsun. Derinlerde bir yerde bunu istediğini de biliyorsun. Eğer istemeseydin, saatler önce kaçmaya çalışırdın. Ama buradasın.

Yani, güzel hanımefendi, seni sonsuza kadar yaşatacak mıyım? Evet mi? Çok sevindim.

Elimi tut tatlım, hala korkuyor musun?

Korkmalısın.

 
Çeviri: Berker “Hamatula” Berki

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.