Vampire: Tarih II
Genç Cainite yavaşça içeri girdi ve etrafına bakındı. Burası Madrid Başpiskoposu Ambrosio Luis Monçada’nın taht odasıydı. Yüzyıllardır Sabbat’ın kalesi olan İspanyada, Madrid kentinde bulunan başpiskopos, buradan çok büyük başarılara imza atmıştı. Onun bu vasıfları daha insanken bile belliydi, insan olarak yaşarken Monçada gerçek bir Başpiskopostu. İspanya hükümeti ve Tanrının kilisesi için yaptıkları hala hatırlanmaktadır. Mükemmel bir lider, akıllı bir stratejist ve tabii eşi bulunmaz bir manipülatör. Bazıları onun Tanrının kendisi tarafından bile kutsandığını söyler. “Güzel değil mi?” dedi Monçada, elindeki satranç taşını genç Lasombraya uzatarak. Adam taşı dikkatlice inceledi. Taş fildişinden özenle yapılmıştı. Çok güzel giyimli ve takılı bir genç kadın, uzun saçlıydı ve zarif görünüşlüydü. O kadar gerçek görünüyordu ki sanki canlanıp onu bu şekilde tuttuğu için adama hesap soracaktı. “Bir… Vezir?” dedi adam. “Lucita, benim çocuğum. Laf dinlemez, başına buyruk, buna rağmen çok sevdiğim. Buraya gelmeyeli uzun seneler oldu. Fakat Vykos bana bunu yapacak kadar inceydi.” “Vykos? Tzimische olan Vykos mu?” “Evet. O elindekini ve geri kalan bütün seti benim için kemikten yaptı.” Monçada odanın köşesindeki satranç tahtasına işaret etti. Ebonit ve altın renklerindeki tahtada bir elin avucunu dolduracak kadar taş vardı ve her birinin suratları birbirinden farklıydı. Adam tahtaya yavaşça yaklaştı ve incelemeye başladı. Piyonlardan birinin suratı onunkinin aynısıydı. “Yazık…” dedi Monçada. “Bir çok parçayı tahtadan süpürmek zorunda kaldık…” Vampirler güvenilmez yaratıklardır. Vampirler dost olmaz, vampirler sevgi duymaz ve en önemlisi, vampirler iyilik yapmaz. Birbirlerini ve ölümlü dünyayı manipüle ederek güç veya tatmin elde etme sevdası bazıları hariç bütün vampirlerde görüldüğü gibi, dünya yok olana kadar birbirlerine düşman olmak ve kuyusunu kazmak bütün vampirlerin doğasında vardır. (Bu Azrail tarafından Caine’e bir uyarı olarak bildirilmişti). Vampirlerin karakteristik özelliklerini en çok gösterdiği devir kuşkusuz karanlık çağlardır (Yaklaşık 1000 – 1400 seneleri arası). Öğrenmeye ve bilgiye verilen değer yitirilmiş, aydınlar kilise tarafından yakılmaya başlanmış, Feodal sistemde çoğu vampir olan zalim Derebeyleri tarafından yönetilen Avrupa halkı sefaletten bitap düşmüştü. Bu devirde Vampirler o kadar güçlüydü ki bazıları Vampir olduklarını gizlemezlerdi. Dünya devletleri, ordular ve en önemlisi Tanrının Kilisesi Vampirler tarafından kesin bir şekilde kontrol edilmekteydi. İnsanlar yavaş yavaş inançlarını kaybetmeye başlamıştı. Öğrenmeye, akla, güzel günlere ve tabiiki büyüye olan inancını. Artık dünya, vampirler tarafından sömürülen ve bu yaratıkların kendi zevkleri için oynadığı türlü oyuna mekan olan ümitsiz bir yerdi. Bu gidişat ilk Haçlı seferlerinin sonuna kadar sürdü. Hezimete uğrayan ve kutsal toprakları müslümanların elinden alamayan Kilise büyük bir organizasyona girişti. Kendi içindeki çürümüşlüğü yok etmeye karar veren Kilise Avrupa’da bir fırtına gibi esti. Bulunan her vampir, büyücü, müslüman, yahudi, temelde Hristiyan olmayan her şey yargılanmaya başladı. Avrupa’nın güçlü Vampirleri teker teker kazıklarda yakılmaya başlandı, artık Vampirler için bir çağ kapanıyordu ve açılan yeni çağın neler getireceğini sadece Tanrı bilirdi. Avrupa’nın yaşlı vampirleri paniğe kapılmıştı. Kilise kontrollerinden çıkmış, büyük bir kararlılık ve azimle onlara karşı bir sefer başlatmıştı. Kaçmak için bir şekilde vakit kazanmaları lazımdı ve bunun için en iyi yolun onlardan genç vampirleri öne sürerek feda etmek olduğuna karar verdiler. Birçok genç vampir bu yüzden kilise tarafından yok edildi. Fakat hepsi değil, bu “feda edilenler” grubundan sağ kalan gençler “Anarch Hareketi”‘ni başlattılar. Anarch ünvanını alan bu vampirler üzerlerindeki yaşlı vampirlerin kurduğu otoriteyi kesinlikle reddedip kendi başlarına sağ kalmayı öğrendiler. Haklı ve onurlu bir amaç için başlayan bu hareket zamanla değişti ve Anarchlar sebepsizce etrafa zarar vermeye başlamıştı. Kendilerine bir şeyler öneren herkes için çalışıp, içlerindeki son onur ve haysiyet kırıntılarını da yok ettiler. Sağ kalmayı başarmalarındaki en büyük etken berabercene hareket edebilmeleridir. O zamanın yaşlı vampirleri o kadar paranoyak ve uzlaşmazdı ki hepsi kendi başına hareket ediyordu. Bir çoğunun sonu bu yüzden geldi. Fakat birleşme kaçınılmazdı. 1450 senesinde 7 klandan oluşan (Toreador, Ventrue, Tremere, Gangrel, Malkavian, Nosferatu, Brujah) ilk Camarilla kuruldu. Yaşlılar ilk kez bir araya gelmenin sıkıntısını yaşıyorlardı, herkesin birbirine karşı yüzyıllardan gelen düşmanlıkları vardı. Fakat birleşme yaşlılara güç getirdi. Organize olan yaşlılar kilisenin gazabından kurtuldular ve Anarchlara karşı kanlı bir savaşa giriştiler. Yaklaşık olarak 40 sene süren savaşta Camarilla kazandı ve devam etmenin intihardan farksız olacağını anlayan Anarchlar teslim oldular. 1493 te Dikenlerin Toplantısı “Convention of Thorns” anlaşması ile savaş kesin olarak bitti. Teslim olmayı reddeden bir grup Anarch yeniden toplanarak Sabbat’ı kurdu. Sabbat ve Camarilla günümüzde hala amansızca savaşmaya devam etmektedirler. |
Yazan: Mehmet “Overlord” Ege |