İncelemeler

Ağırdır Postacının Çantası ama Hafifleyecektir Yakında! – Postane İncelemesi

“Bugünlerde mutlak hükümdar olmak sanıldığı kadar basit bir iş değildi. En azından yarınlarda da mutlak hükümdar olmak gibi bir hedefiniz varsa basit değildi.” Postane tam şimdi okunması gereken bir roman.

Evet, Postane seçim dönemi için yazılmış gibi bir roman. Ama Ankh-Morpork’ta seçim falan olmuyor tabii ki. Yine de DeliDolu‘nun bu kitabı hem Terry Pratchett’ın doğum gününe hem de seçimlere yetişecek şekilde yayımlamış olması beni hayli memnun etti. Zaten Diskdünya romanları daima keyifli bir okuma sunuyor. Fakat Postane, yayımlandığı dönem açısından da şerbet gibi bir hikaye.

Bugünlerde mutlak hükümdar olmak sanıldığı kadar basit bir iş değildi. En azından yarınlarda da mutlak hükümdar olmak gibi bir hedefiniz varsa basit değildi. İşin incelikleri vardı. Ah, adamlarınıza kapı kırmalarını, herhangi bir mahkeme düzenlemeden vatandaşları zindanlara sürüklemelerini emredebilirdiniz fakat bu tür şeylerde abartıya kaçmak hiç şık olmazdı ve zaten iş dünyası için kötüydü, alışkanlık haline gelme riski taşıyordu ve sağlığınız için de çok ama çok riskliydi. Vetinari’ye göre bilge bir despotun işi, demokrasi gibi “oylamayla-zengin-ol” türünden aptalca bir sistemle başa gelmiş bir hükümdarın işinden çok daha zordu. Ne de olsa onlar, halka her şeyin halkın suçu olduğunu söyleyebiliyordu.

(sayfa 83)

İncelemeye başlamadan önce Postane’yi okumak için daha önceki 32 Diskdünya romanını okumanıza gerek olmadığını tekrar söyleyelim. Tabii ki okusanız harika olur, fakat okumasanız da bu kitapla eğleneceğinizi garanti ederim. Postane’nin hiç sürpriz bozmayan tanıtım yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Bu incelemede birçok alıntı yapıyor olacağım. Zira kitap o kadar muhteşem ki ben onu ondan daha iyi anlatamam. Fakat ne kadar alıntı yaparsam yapayım, sürpriz bozmaya yetmiyor. Çünkü Pratchett bu romanında her sayfada ayrı bir sürpriz, her bölümde ilginç bir fantastik kurgu, her paragrafta daha sivri bir eleştiriyle geliyor. O yüzden bu incelemeyi okumanızın kitaptan alacağınız zevki azaltacağını düşünmüyorum.

İlk 10 Sayfada 5 Kahkaha

Daha ilk 10 sayfada 5 kez kahkaha attırıyor Postane. Buyrun, ilk 16 sayfayı tadımlık olsun diye yayınladılar zaten. Siz de o kahkahaları hiç ücret ödemeden atabilirsiniz.

9000 yıl öncesinde kalmış bir önsözle başlıyor kitabımız. Ve Pratchett daha 9. sayfada yakın arkadaşı Neil Gaiman’a ve 11. sayfada da Stephen King’e laf atıyor. Yani Postane gerçekten de alayına posta koymaya ant içmiş, eleştirilerinin ardı arkası gelmiyor.

Sandman’in dördüncü cildi Sisler Mevsimi’nde Gaiman her bölümden önce hikayeye dair enigmatik bazı yazılar yazmıştı. Bence Terry Pratchett bu kitapta muhtemelen onunla dalga geçiyor. Zira daha önce hiç yapmadığı üzere bölüm başlarına kısa tanıtımlar yazmış. Ancak bu tanıtımlar Gaiman’ınkilerin aksine estetikten uzak ve çoğu zaman enigmatik de olmayan absürt yazılar. Bu da onları çok komik yapıyor. O açıklamaların Gaiman’ı iğnelemek için olduğuna dair bir kanıt olabilecek herhangi bir kaynağa rastlamadım. Fakat bence kesinlikle öyleler. Siz de aşağıda karşılaştırabilirsiniz:

Postane Ne Anlatıyor?

Postane bir Sanayi Devrimi romanı olduğu üzere Ankh-Morpork tabii ki bir yenilik ile sınanıyor. Ancak bu kez yenilik, çok eskide kalmış bir şeyin yeniden karşımıza çıkmasından ibaret. Yine de bunun Ankh-Morpork’ta yankı yarattığını tahmin edersiniz. Nitekim Ankh-Morpork’lular konu ne olursa olsun, gösterilerden hoşlanır.

Sakın unutmayın: Taç giyme töreninizi alkışlayan aynı kalabalık, kellenizin uçurulmasını da alkışlayacaktır. İnsanlar gösterilerden hoşlanır.

Bu kez gösteride semafor kuleleri kurulduğundan beri işsiz kalmış adamlar var. Yani klaklar (telgraf ya da internet) icat edilince pabucu dama atılmış postacılar. Klak teknolojisini bulan Hortum şirketi eskiden mühendisliğe ve bilime önem veren bir şirketti. Ancak zamanla yönetimi değişti, artık para hortumlamaktan başka bir işe yaramayan bir kurum oldu. Şirketin tüm değerli çalışanlarını istifa etmeye zorladı, yerlerini vasıfsız elemanlarla doldurdu. Beyin göçünün ardından Hortum’da arızalar meydana gelmeye başlasa da postaneler çoktan kapanmıştı. Halk, iletişim için Hortum’a mecbur bırakıldı. Klakların fiyatı her geçen gün artarken hizmetin kalitesi de uçurumdan düşmeye başladı.

Birinin bu çürümüşlüğe bir son vermesi gerek. Bu yüzden Ankh-Morpork’un Ataerk’i Vetinari kolları sıvadı. Ona tek gereken işinin hakkını verecek bir başpostacı. Hortum’a karşı bir alternatif sunacak, mektupları klaklardan daha çekici hale getirebilecek bir iş adamı. Ya da insanları mektubun klak’lardan daha havalı olduğuna ikna edebilecek bir dolandırıcı.

Ben genel müdür değilim, bir tür aptalca… deneyin kurbanı olan zavallı şerefsizin tekiyim. Ne mekân ama! Ne durum! Hükümetin önemli bir şubesinin başına, kim ünlü bir suçluyu getirir? Ortalama bir seçmen dışında yani?

Seçim Dönemi Şarkısı Gibi Bir Roman

Pratchett bu romanı 2004’te yazmamış olsa bir şüphelenirdim. Çünkü bu kitapta şu içinde olduğumuz döneme dair ne arasanız var.

Malzemeden çalan müteahhitler mi dersiniz?

“Sırılsıklam Salak Johnson’ı duymuş muydunuz? Bu şehirde çok ünlüdür.”
“Bir şeyler inşa etmiyor muydu o? İnşa ettiklerinde hep bir yanlışlık oluyordu, değil mi? Onun hakkında bir şeyler okuduğuma eminim…”
“İşte o efendim. Sırılsıklam Salak Johnson çeşit çeşit şey yaptı ama ne yazık ki her birinin önemli bir kusuru vardı.”
Nemly’nin kafasının içinde bir anı, bir nöronu tekmeledi. “Bir evin hızlı bitirilmesini istediği için inşaat malzemesi olarak bataklık kumu kullanılmasını isteyen adam değil mi o?”
“Aynen öyle efendim. Normalde başlıca kusur, tasarımcının Sırılsıklam Salak Johnson olmasıydı. Yani kusurun, eserin olmazsa olmaz bir parçası olduğunu söyleyebilirsiniz.”

Duruma, güne ve konuştuğu gazetecilere göre kendi postunu kurtarmak için dinini öne süren devlet adamları mı dersiniz?

“İmgemizin çıkarılması tamamen yasak. Ruhun bir parçasını alıp götürüyor çünkü.”
“Ve siz de buna inanıyorsunuz, öyle mi?” dedi Sacharissa. “Gerçekten mi?”
“Ee… hayır. Hayır. Elbette inanmıyorum. Tam olarak değil. Ama… ama dine de bir tür açık büfe gibi yaklaşamazsınız, değil mi? Yani… ‘Evet, lütfen biraz Semavi Cennet ve bir porsiyon da İlahi Plan alayım ama diz çökmeyi abartmayayım ve İmge yasağı da kalksın, çünkü gaz yapıyor’ diyemezsiniz. Ya tabldot ya hiç. Yoksa… eh, aptalca olur.”

Başımıza gelen her olumsuzluğun eski yönetimlerden kaynaklandığını, hataların %90’ının eski sistemde yapılmış olduğunu iddia eden yöneticiler mi dersiniz?

Ah, büyük Hortum’un yönetimi hatalar yapmıştı elbet… Hayır, “iyi niyetli kararlar” idi onlar da aslında, “tecrübenin ışığında bazı açılardan ne yazık ki hata olarak görülebilecek kararlar”dı ama öyle görünüyordu ki bunların çoğu, bir önceki yönetimin yaptığı “temel sistemik hataları” düzeltirken olmuştu.

Beyin göçü sebebiyle nitelikli eleman bulamayan baş mühendislerin gelecek kaygısı mı dersiniz?

“Yeni zanaatçılar bulup eğitmem lazım, çünkü ne teklif edersek edelim eski ekip geri dönmez. (…) Temiz bir başlangıç yaparız. Kuleler, daha baştan iyi inşa edilmemişti. Kuleler (…) kararmalı beyler.”

Oysa asıl söylemek istediği, ah, asıl söylemek istediği şuydu: Zanaatçılar. Bunun anlamını biliyor musunuz? Onlar gururlu adamlar ve siz onlara ne kadar para verirseniz verin, alelacele ucuz iş çıkarmalarını emrettiğinizde sabırları taşar ve giderler. Bu yüzden artık ben “zanaatçı” olarak bir atölyeyi süpürmeye dahi layık olmayan adamları çalıştırıyorum. Tabii sizin umrunuzda bile değil, çünkü yedi sene boyunca çırak olarak çalışmış bir adamın (…) çekicin doğru ucunu bulamayacak bir gerzekle aynı olduğunu düşünüyorsunuz.

Bunu sesli olarak söylemedi; çünkü yaşlı bir adam, geleceği yirmilik birinden çok daha kısa olsa da, o geleceği tehlikeye atmaya gönülsüz olurdu…

Eh, düzene isyan etmektense kişisel çıkarları için onun bir çarkı olmayı seçmiş yaşlılar da var. Kısacası bu roman sözünü hiç esirgemiyor. İçinde bulunduğumuz şu dönemde de mis gibi gidiyor. Yani “Seçim Döneminde Okunması Gereken 10 Kitap” gibi bir liste yapacak olsam Postane en tepede olurdu.

Gündemimize Hitap Eden Eleştiriler

Sadece seçimler açısından değil, Postane diğer gündem konularımıza da değinmesi açısından bir harika.

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler filmi yeniden çekiliyor, biliyorsunuz. Ancak masala bayağı bir sansür uyguladılar. Mesela cüce ifadesini kaldırdılar tamamen. Haberi burada. İşte bu cüce sorunuyla ilgili Pratchett’ın da edecek birkaç lafı varmış:

Hah! Tıpkı Eşit Yükseklikler Kampanyasına ve cücelere tepeden bakarak zırvaladıkları onca şey gibi. “Küçük sohbetler” ve “küçük düşürmek” gibi laflar etmeyecekmişiz!

Bir başka gündem konumuz da Roald Dahl’ın kitaplarına uygulanan sansürdü. Onun da haberi burada. Cadılar kitabının sansürlü versiyonunda cadıların tasvirindeki kel ifadesine dipnot eklemişlerdi. Kadınların kel olmasının birçok sebebi olabileceğini ve kelliğin kötü bir şey olmadığını vurgulamışlardı. Terry Pratchett’ın kitapları böyle sansürlere taviz vermiyor, kendi dipnotunu kendi atıyor:

Bay Horsefry genççe bir adamdı, yalnızca kilo almaya meyilli değil, obezliğe doğru da dörtnala koşuyordu. Daha otuz yaşında olmasına rağmen etkileyici bir gıdı koleksiyonu oluşturmuştu ve şu an da bu gıdılar öfkeli bir gururla titremekteydi.*

(*) Görünüşe aldanmamak lazımdır. Aklına parlak bir fikir gelen bir domuz yavrusu gibi görünmesine ve küçük, nefessiz kalmış, nevrotik ama saçmalık ölçüsünde pahalı bir köpeğin havlaması gibi konuşmasına rağmen Bay Horsefry iyi kalpli, cömert ve dindar bir adam da olabilir. Benzer şekilde, çizgili kazak giyip maske takan ve alelacele pencereden çıkan adam da havalı bir kıyafet balosuna giderken yolunu kaybetmiş biri olabilir. Yargıç kürsüsünde oturan peruklu ve cübbeli adam da yağmurdan kaçarak oraya sığınmış bir travesti olabilir. Görünüşe bakarak önyargı oluşturmak büyük haksızlıktır.

“Bütün cüceler sakallıdır ve 20 kat giyinirler. Cinsiyetleri de az çok tercihe bağlıdır.”

Canavar Alayı şimdiye dek en az memnun kaldığım Diskdünya romanı olmuştu. Kadın-erkek eşitliği konusunda yaptığı açıklamalar çoğu zaman güldürmeden düşündürüyordu. Halbuki ben Pratchett’ın bir konuya değinip, eleştiri yapıp, sonra eleştirmek için farklı bir konuya uçan tavrını seviyordum. İşte Postane’de de kadın-erkek eşitliği konusunda öyle bir konup bir uçan tarzda bir eleştiri görmek beni memnun etti.

Gizemli Lonca’yı doğru düzgün görebiliyordu artık. Cübbelere bürünmüşlerdi elbette, çünkü cübbesiz gizli lonca olmazdı. Başlıklarını geriye itmişlerdi ve adamların* her biri (…)

(*) Kadınlar gizli lonca ve tarikatlarda asla yeterince temsil edilmez.

Postane En İyi Diskdünya Romanlarından

Tabii ki tüm kitap siyasi ve politik eleştirilerle dolu değil. Postane aynı zamanda ilgi çekici bir hikaye de anlatıyor bizlere. Diskdünya’nın kurallarına yine bizi mest eden güncellemeler yapıyor. Setting’i geliştiriyor. Tanrıların, geometrinin ve kelimelerin gerçekliği nasıl etkileyebildiğini bir kez daha görüyoruz.

Ayrıca Ankh-Morpork’ta topluiğnelerin yerine dair de sosyolojik bazı bölümler okuma imkanı bulabiliyoruz.

Odanın temiz yarısının ortasında genç bir adam duruyordu. Tıpkı Groat gibi onun da Nemly’yi beklediği açıktı ama hazrolda bekleme sanatına hâkim olamamıştı henüz. Ya da daha doğrusu, bu sanatı yalnızca kısmen anlamıştı: Sağ yanı sol yanından çok daha hazır duruyordu ve sonuç olarak, ayakta duran bir muzu andırıyordu. Yine de geniş ve tedirgin gülümsemesi ve kocaman pırıl pırıl gözleriyle şevk saçıyordu; muhtemelen akıl sınırının ötesinde bir şevk. Her an ısırabilirmiş gibi görünüyordu. Üzerindeki mavi pamuklu gömleğe biri, “Bana Topluiğneleri Sor!” sözleri basmıştı. (…)

“Demek topluiğneler hakkında bir şeyler biliyorsun, öyle mi?” dedi, neşeli olduğunu umduğu bir sesle.
“Hayır efendim!” dedi Stanley. Selam duracaktı neredeyse.
“Ama gömleğinde…”
“İğneler hakkındaki her şeyi biliyorum efendim!” dedi Stanley, “Bilinecek her şeyi!”
“Eh, bu, ee…” diye başladı Nemly.
“İğneler hakkında her bir gerçeği efendim!” diye devam etti Stanley. “İğneler hakkında bilmediğim hiçbir şey yok efendim. İğneler hakkında her şeyi sorabilirsiniz bana efendim. İstediğiniz her şeyi. Hadi sorun efendim!”

Ayrıca çok sevdiğimiz büyücüler de tabii ki mektuplaşmanın geri dönmesinden memnun. Üstelik postaneye yardımcı olabilecekleri bir durum varsa da her türlü yardımı yapmaya hazırlar:

“Makine durdurulamaz ve kesinlikle yok edilmemeli.” demişti sihirbazlar. Makineyi yok etmek bu evrenin bir anda yok olmasına yol açabilirdi.

Diğer yandan, Postane gerçekten dolup taşıyordu ve bu yüzden Postane Başmüfettişi Rumbelow elinde bir levyeyle odaya girmişti, tüm sihirbazlara dışarı çıkmalarını emretmişti ve makine uğuldamayı bırakan kadar vurmuştu.

En azından mektuplar durmuştu ve bu herkesi çok rahatlatmıştı. Fakat Postane’nin yine de bir Nizamname’si vardı ve bu yüzden Postane Başmüfettişi Rumbelow, Genel Müdür ve Başpostacı Cowerby’ın huzuruna çıkarılmıştı ve neden tüm evreni bir anda yok etme riskine girdiği sorulmuştu.

Postane efsanesine göre Bay Rumbelow şu şekilde yanıt vermişti: “İlk olarak efendim, evreni bir anda yok edersem kimsenin fark etmeyeceğini düşündüm. İkinci olarak, makineye ilk vurduğumda sihirbazlar kaçtı ve bu yüzden, kaçacak başka bir evrenleri olmadığı sürece söylediklerinden çok da emin olmadıklarını düşündüm.”

Kısacası Postane benim şu ana kadar okuduğum en iyi Diskdünya romanı oldu. Muhafızlar! Muhafızlar!, Hareketli Resimler, Gerçek ve Tırpanlı Adam da muhteşem kitaplar. Fakat Postane her sayfasında ve her karakteriyle muazzam bir iş çıkarmış. Terry Pratchett’ı seven sevmeyen, tanıyan tanımayan herkese tavsiye ederim.

Diskdünya romanlarını okumaya Postane’den başlayabilirsiniz. Fakat bu seriye bir şans değil de üç şans vermeyi kabul ederseniz sırasıyla Mort, Gerçek ve Postane romanlarını okumak kitaptan alacağınız tadı arttıracaktır.

İncelememizin sonuna gelirken Terry Pratchett’ın doğum gününü de kutlamadan geçmeyelim. İyi ki doğmuşsun Sir Terry!

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.