Cehennemin Kapıları Kapandı – Sisler Mevsimi (Sandman #4) İncelemesi
Sandman‘in dizisinde de çizgi romanında da Dream ve Lucifer’ın karşı karşıya geleceği barizdi. Hikaye dizinin bıraktığı yerden devam ediyor. Serinin dördüncü cildi olan Sisler Mevsimi için incelememiz sizlerle.
Öncelikle bu yazıda spoiler olmayacağı konusunda güvence vereyim. Zira beğendiğim eserler konusunda sürprizleri bozmayı hiç sevmem, sizin de aynı tadı yakalamanızı isterim. O yüzden diziyi izlediyseniz ya da ilk iki cildi okuduysanız bu incelemeyi gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
Dizinin uyarlandığı ilk üç cildi daha önce bir arada ve diziyle karşılaştırarak incelemiştik. O inceleme yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Sisler Mevsimi, dizinin, ve aslen ikinci cildin, bıraktığı yerden devam ediyor. Çünkü üçüncü cilt bir hikaye kitabı gibiydi ve ondan iki bölümü dizide bonus bölüm olarak izlemiştik. Yani ikinci ciltten direkt dördüncüye atlayabilirsiniz.
Peki bu cilt ne anlatıyor? Yani ikinci sezonda bizi ne bekliyor?
Bu zaten barizdi. Zira Dream, miğferini almak için cehennemin kapılarından geçtiğinde bir seri tatsız olay yaşamıştı. Çizgi romanda tanıdık bir iblis (dizide ise sıradan bir iblis) onu hücrelerin önünden geçirmişti. Ve orada bir kadın Dream’e onu serbest bırakması için yalvarmıştı. Dream bir anda suretini siyahi bir adama çevirmiş, kadına da onu serbest bırakmayacağını söylemişti.
Ardından cehennemin üç lordu (dizide ise mutlak hakimi Lucifer) Dream’i huzuruna kabul etmişti. Dream miğferini çalan iblisi tespit etmişti. İşaret ettiği Beelzebub’ın iblislerinden olan Choronzon‘du. Çizgi romanda Choronzon ve Dream, dizide ise Choronzon’u temsilen Lucifer ve Dream karşı karşıya gelmişti. Her ikisinde de karşılaşmayı Dream kazanmıştı. Ancak miğferini aldıktan sonra Lucifer’a saygısızlık ederek Cehennem’i terk etmişti. Cehennemin iblislerinin önünde, düş kurmanın cehennem ruhları üzerinde Lucifer’ınkinden daha güçlü bir etkisi olduğunu iddia etmişti. Lucifer da bu aşağılamayı asla unutmadı.
Peki Şimdi Ne Olacak?
Şimdi sular durgun. Zira Lucifer kızgın olsa da ilk hamleyi o yapmayacak. O düşmüş melek. Varlıkların en alimi ve en güzeli. Fevri davranacak biri olsa Cehennem’i nasıl yönetebilirdi ki? Kolay mı her gün onca lanetli ruhla uğraşmak? Mazoşist iblisleri disiplinli bir sıraya sokmak? Hayır. Lucifer tabii ki ilk hamleyi yapmayacak. Hem zamandan bol neyi var ki onun?
Sonsuzlar için de durum aynı. Onların da zamandan bol bir şeyleri yok. Zaten bu yüzden Dream’in Cehennemi ziyaretinin üzerinden 2 yıl geçmiş olsa da onun yaptığı kabalığın açtığı yara henüz kabuk bağlamamış. Dream, Lucifer’ın kaçınılmaz darbesini yumuşatmak için beklemek gerektiğini biliyor. Ancak kardeşinin kitabında onun için başka bir plan var.
Kader ağlarını çoktan örmüş. Sonsuz kardeşlerini arıyor. Böylece Kader, Keder, Düş, Ölüm, Arzu ve Hezeyan bir aile toplantısı için bir araya geliyor. Çoğu aile toplantısı gibi, bu da bir noktadan sonra gerginleşip tatsızlaşıyor. Arzu yine hiç düşünüp tartmadan, ağzına geleni arzu ettiği gibi söylüyor. Bu da son zamanlarda fanilerle çok içli dışlı olmuş Düş’ün duygularına ve gururuna dokunuyor.
Sivri diliyle söylemiş olsa da haklı değil miydi Arzu? Düş’ün bir kadını on bin yıldır Cehennem azabına terk etmiş olması onursuzluk değil mi? Evet öyle. Bu yüzden Dream, Lucifer’ın diyarına geri dönmeli ve o kadını özgür bırakmalı. Çünkü erdemli olmak bunu gerektiriyor.
Lucifer’ın ise Dream için hazırladığı büyük bir sürprizi var. Cehennem’in lordu olmak kolay değil demiştim. Varlıkların en alimi ve en güzeliyken bir düş tarafından küçük düşürülmek de öyle. Ve Lucifer’ın bu küçük düşürülme anı üzerine düşüneceği 2 yılı oldu.
Sisler Mevsimi Gelmiş Geçmiş En İyi Çizgi Roman mı?
Ne, yoksa siz bu iddiayı duymamış mıydınız? Sandman’in ilk çizgi romanlarının ön sözleri ilk ciltlerin başarısını övüyordu. Ancak sözlerini “daha iyisi olamaz derken Gaiman Sisler Mevsimi’ni yazdı” tadında yorumlarla bitiriyorlardı. Bana sorarsanız ilk iki cilt zaten çok iyiydi. Dolayısıyla Sisler Mevsimi için beklentim büyüktü.
Ne yazık ki ben çizgi roman konusunda, her romanı Dostoyevski ile karşılaştıran o sıkıcı adam gibiyim. Ve Watchmen‘in bir şaheser olduğuna inandığımdan her çizgi romanı onunla karşılaştırıyorum. Sisler Mevsimi de bu karşılaştırmada galip gelemiyor. Gaiman, Terry Pratchett onu “sen şapka takma, sana hiç yakışmıyor” diye tenkit ettiğinden beri şapka giymiyor. Ama giyiyor olsaydı Alan Moore karşısında o şapkayı çıkarmalı. (Zaten çıkarmış da. Sandman’in üçüncü cildinin sonunda Gaiman, çizgi roman yazmayı Alan Moore’dan öğrendiğini anlatıyor.) Fakat Moore ustayı bir kenara koyacak olursak, Sisler Mevsimi harbiden iyi.
Çünkü bu ciltte cehennemin düzeni, oradaki ruhlar ve iblisler için ne ifade ettiği, hatta diğer tanrılar ve fantastik varlıklar için önemi tartışılıyor. Ayrıca dizinin çok da iyi işleyemediğini düşündüğüm, Dream’in ruh hallerini ve karakterini de bu cilt iyi veriyor. Onurlu olmaya ve adaba olan bağlarının egosuna sınırı nerede çektiğini görüyoruz. Bu yüzden karakter yaratımı bazında çok iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum.
Ama Herkese Hitap Etmez
Ben Sisler Mevsimi’ni keyifle okumuş olsam da herkesin öyle okumayacağını öngörebiliyorum. Zira bu bir DC çizgi romanı, biraz aksiyon istiyorsunuz öyle değil mi? Üzgünüm…
Nasıl ilk ciltte Dream miğferini almak için Cehenneme geldiğinde karşılaşma bir sözlü yaratım düellosu (?) sahnesinden ibarettiyse bu cildin mücadeleleri de ona çok benzer tatta. Bu yüzden aksiyonu bol çizgi romanları tercih ediyorsanız bu cilt sizi muhtemelen açmayacaktır. Zira Sonsuzlar faniler gibi yumruklaşarak kazanmıyorlar zaferleri. Onların mücadele ve düelloları çok daha farklı.
Özetle, hikaye anlatımı ve karakter yaratımı gibi kurguda kalite görmekten keyif alan okurlar bu ciltten keyif alacaktır. Ancak aksiyona tutkun ve bu ciltte Avengers’taki gibi epik savaş sahneleri görmek isteyen okurlarımıza hitap edeceğini sanmıyorum.
Not: Eğer yalnızca diziyi izlediyseniz ve hikayeye çizgi romanın dördüncü cildiyle devam etmek istiyorsanız bir uyarı yapacağım. Bu cildi okumadan önce ikinci cildin ilk sayısını okumanızı tavsiye ederim. Çünkü o sayıda Nada’nın Cehennem’e sürgün edilmesine sebep olan olayları okumuştuk. Muhtemelen dizinin yeni sezonu o hikayeyi işleyecek. Fakat çizgi romanın dördüncü cildi bunu zaten bildiğimizi varsayıyor.
İncelemeyi Bitirmeden… Dead Boy Detectives Bu Ciltteydi Hani?
Evet, bu ciltteler gerçekten de.
Neil Gaiman, Sandman’in bir yan hikayesi olan Dead Boy Detectives’in dizi uyarlamasını Ekim’de çok övmüştü. Senaryonun çok ama çok iyi olduğunu, ilk bölümün de muhteşem olduğunu söylemişti. O habere buradan ulaşabilirsiniz.
İşte dedektifliğe soyunan ölü arkadaşlardan Edwin Payne 1916’dan beri ölü. 80 yılını cehennemde geçirdi ve kimsenin hayal dahi edemeyeceği dehşetlere tanık oldu. Düş ile Lucifer tekrar karşı karşıya gelince Cehennem’deki karışıklıktan faydalanıp dünyaya döndü. Öte yandan Charles Rowland bu ciltte henüz ölü değil. Ama bu Edwin’i sevip arkadaş edinmesine engel olmuyor.
İkili bu ciltte tanışıp arkadaş oluyor ve geçmişlerini okura anlatıyor olabilir. Ancak dedektifliğe soyunmuyorlar. Yani burada onları yalnızca kötü zamanlarda arkadaşlığı başlayan iki çocuk olarak görüyoruz. Dedektiflik hikayelerini öğrenmek için kendi yan çizgi roman serilerini okumamız gerekecek. Zira Sandman serisinde karşımıza çıkacakları tek cilt buymuş ne yazık ki.
Sürprizleri bozmadan yazabileceğimiz incelemenin sonuna geldik. Dizinin ikinci sezonu yayınlandığında çizgi roman ve diziyi karşılaştırırken spoiler falan umursamadan bir güzel detay veririz. Ama şimdilik cildin keyifli bir mücadele anlattığını söylemekle ve aksiyon olmasa da olur diyen okurlarımıza tavsiye etmekle yetinelim.