EdebiyatRöportajlar

Terry Pratchett Biyografisi 29 Eylül’de Çıkıyor

A Life with Footnotes adıyla çıkacak olan Terry Pratchett biyografisi, yazarın yazım asistanı ve arkadaşı Rob Wilkins‘ten geliyor. Wilkins’in anlattığı birkaç anekdotu sizler için listeledik. Biyografinin muhteşem olacağını kanıtlar nitelikteler.

Terry Pratchett hayranı olmak bile bir burukluk yaratıyor insanda. Yazar, hayatına bir sürü kitap sığdırmayı başarmış. Hatta bu kitapların sayısı yazarla tanışmamış okurların genelde gözünü korkutuyor. Ancak okumaya başladığınız zaman aslında sayılarının hiç de fazla olmadığını görüyorsunuz. Çünkü her kitabı başka bir fikir ve başka bir macera içeriyor. Ve kaç maceraya çıkmış olursanız olun, asla yetmiyor.

Yalnızca bir okur olarak bile Pratchett’ın kaleminden bir kelime daha çıkmayacağını bilmek kalbimizi paramparça ediyor. Ancak Rob Wilkins’in kalbi hepimizden daha çok parçalanmış. Zira yazarın hayatının son 15 yılında onun asistanlığını yapmıştı Wilkins. Terry Pratchett’ın zihninde Diskdünya’daki olaylar birbirini kovalarken, aklını birçok farklı fikir aynı anda çelerken onları yazıya dökmek Wilkins’in işiydi. Dolayısıyla Pratchett’ın kelimeleri tükendiğinde onun hayatını kelimelere dökebilecek en yetkin isim de yine o olmuştu.

Terry Pratchett Biyografisi: Dipnotlarla Dolu Bir Hayat

Pratchett’ın dipnot sevdasından daha önce de bahsetmiştim. Sesli kitap‘larda Bill Nighy’nin görevi yalnızca dipnotlardaki yazıları seslendirerek Pratchett’ın düşüncelerini dillendirmekti mesela. Yazarın dipnot sevdası biyografisinin de başlığı oldu. Çok da güzel bir başlık olmuş bence.

Rob Wilkins aslında Pratchett’ın yayın temsilcisi Colin Smythe’ın asistanlığını yapıyormuş. Ancak Pratchett ile çalışmanın da fırsatını kolluyormuş. İşinden arta kalan tüm vakitlerde Pratchett’ın etrafında vaktini geçiriyormuş.

Bir gün Pratchett ona asistanlık teklif ettiğinde gözü arkada kalmadan anında terk etmiş Smythe’ı ve yaşamakta olduğu şehri. Zira bunun hayatta bir daha asla elde edemeyeceği bir fırsat olduğunu biliyormuş. Pratchett’ın dehasına yalnızca bir yıl kadar asistanlık edebileceğini düşünüyormuş. Daha fazlasının olacağını umut edemiyormuş. Buna rağmen tüm kariyerini mahvetmiş olma ihtimali onu hiç rahatsız etmiyormuş. Çünkü o bir yılın her şeye değeceğini düşünüyormuş.

15 yıldan fazla çalışmışlar birlikte.

Pratchett’ın Alzheimer teşhisi alıp vefat etmesinin ardından edebi eserlerine dair tüm yasal haklar küçük bir grubun sorumluluğuna bırakıldı. Bu grupta yazarın kızı Rhianna Pratchett ve asistanı Rob Wilkins de var.

Biyografi Fikri

Aslında Terry Pratchett biyografisi fikri yazarın kendisinden çıkmış. Alzheimer teşhisi aldığında anılarını kaydetmek istemiş. Bunu yapmaya da başlamış. Yani proje aslen bir otobiyografi olarak başlamış. Fakat anlatacak çok şeyi olmasına rağmen onları anlatmaya vakti olmamış.

Yazarın vefatının ardından onun hem yaratım ve yazım sürecini, hem de kişisel hayatını bu kadar yakından takip edebilen en deneyimli kişi olduğu için biyografiyi yazmak Rob Wilkins’in sorumluluğuna kalmış. Üstelik bu sorumluluk onun için biçilmiş kaftan. Zira Wilkins yazara belki hepimizden daha çok hayran. Bu yüzden imkanı olsa saatlerce anlatmak istiyor Pratchett’ı. Bir mucizeye tanık olmuş biriymişçesine ardı ardına sıralıyor onunla ilgili anı ve detayları.

Biyografiyi yazmak için hem kendi anılarından, hem Pratchett’ın otobiyografi notlarından, hem de aile ve arkadaşlarından yardım almış. Böylece okulda 6 yaşındayken öğretmeninden “senden adam falan olmayacak, hiçbir fayda sağlayamayacaksın” şeklinde uyarı alan o çocuğun nasıl dünyanın en çok okunan fantastik yazarlardan biri haline geldiğini anlatmış. Carnegie Madalyası’nı aldıktan sonra şövalye ilan edilirken bu sahneyi gözyaşlarıyla izleyen nine Pratchett’a kadar anlatmış da anlatmış Wilkins.

Yine de muhtemelen her şeyi anlatamadı. Belki birkaç cilde daha ihtiyacı vardı. Ancak şu an için okuyabileceğimiz en kapsamlı ve samimi anıları bir araya toplamayı başardı.

Biyografinin ön satışa açıldığı sayfaya buradan ulaşabilirsiniz.

Anekdotlar

Açıkçası Rob Wilkins’in kim olduğunu bu biyografi haberini yazmak için araştırırken öğrendim. Bu esnada muhteşem bir röportaja da denk geldim. Röportajı izlerseniz neden Wilkins’in anlatacaklarının muhtemelen 352 sayfalık tek bir cilde sığmayacağını söylediğimi anlayacaksınız.

YouTube player

Videoda bahsettiği anekdotlardan bazılarını aşağıda yazıya döktüm.

Altı ekran kullanırmış

Pratchett yazı yazarken aynı anda altı farklı ekran kullanıyormuş. Nedeni sorulduğunda da “çünkü 8 ekran koyacak kadar yerim yok” diye cevap veriyormuş. Birinde haritası, birinde ITunes’u, birinde Wikipedia’sı, diğerlerinde de yazı yazdığı sayfa ve haberler gibi şeyler olurmuş. Ekranlarından birini ise Doom’a ayırırmış. Zira arada bir kitap yazarken mola verip Doom oynamak istermiş.

Bir kaos içinde yazarmış

Wilkinson onca romana rağmen Pratchett’ın post-it’lerle dolu bir duvarının ya da büyük bir planının olmadığını söylüyor. Bazen aklına bir fikir gelirmiş, bu fikir onu o kadar heyecanlandırırmış ki bu yeni fikriyle adeta bir balayı dönemine girermiş. Bu fikir tek bir kelimeden ibaret bile olabilirmiş. Sonra ona birçok yeni fikir ekler, belki kitap bitmeye yakınken aklına gelen yeni bir fikir ile oturup tüm hikayeyi en baştan kurgularmış.

Diskdünya konusunda aldığı kararların notunu tutmazmış. Bu yüzden tüm Diskdünya bilgilerini öğrenip hatırlamak Wilkinson’ın işiymiş. Yani Ölüm’ün mutfağında tencereler duvarda mı asılıydı yoksa dolapların içinde miydi? Nanny Ogg’un kaç çocuğu vardı? Bu tarz bilgiler lazım olursa onları önceki romanlardan ve notlardan bulmak Wilkinson’ın sorumluluğundaymış.

İnsanlar Pratchett’ın bir ansiklopedi gibi olduğunu söylerler. Gerçekten de öyleydi. Ancak onun Diskdünya ansiklopedisi de bendim. Bir konuda detaylı bilgi istediğinde o bilgiyi bulup ona sunmak benim görevimdi.

Renkli bir kütüphanesi varmış

Pratchett eline geçen her şeyi okumazmış. Çünkü okuduğu şeylerin kalitesine önem verirmiş. Fakat çok farklı alan ve konulardan o kadar çok okuma yaparmış ki eline geçen her şeyi okumuş gibi görünen, dopdolu bir kütüphanesi varmış. Kitapları arasında Takma Dişlerin Tarihi ya da Britanya’nın en zengin kadını gibi kimselerin biyografileri varmış. İlginç olabilecek, ona ilham verebilecek konularda bilgi edinmeyi severmiş. Mesela Gerçek romanını yazarken gazetecilik ve matbaa tarihine dair birçok kitap okumuş.

Bazen de hiç bilmediği konulara dalarmış aniden.

Mesela Terry de ben de futbol hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Yani gerçekten hiçbir şey. Ancak sonra bir gün kapıyı hızla açıp odaya daldı ve dedi ki: “Aklıma bir fikir geldi: Futbol!”.

Terry ile çalışmak, o hızla açılan kapılara ve aniden gelen fikirlere hazırlıklı olmayı gerektirirmiş anlaşılan.

Hikayede tıkanırsa telefona sarılırmış

Pratchett ne zaman bir hikayesinde tıkansa telefona sarılıp bir arkadaşını ararmış. Bu editörü, kitaplarının kapaklarını oluşturan sanatçı Paul Kidby gibi kimseler olabilirmiş. Ancak onun ansızın gelen aramalarına alışkın olan isimlerden biri de Neil Gaiman imiş.

Bazen arardı ve karşısındakinin pek de konuşmasına izin vermeden hikayesini anlatmaya başlardı. Mesela Neil Gaiman olabilirdi bu. Yarım saat boyunca nefes almadan tüm kitabını, hikayesini anlatıverirdi. Ancak genelde tüm hikayeyi anlatırken aklına bir fikir zaten gelirdi. Fikir gelir gelmez de “Ha, tamam” diyerek telefonu kapatıp klavyesinin başına dönerdi. Ne bir “görüşürüz” derdi, ne de başka bir şey. Öyle, kabaca, kapatıp yazardı. Harika bir adamdı.

Hasta olmasına rağmen yorulmadan, durmadan, şevkle çalışırdı

Wilkins, Unseen Academicals romanının editörden döndüğünü söyledi. 2009’da yazdıkları kitap Pratchett’ın Alzheimer’ının kendisini göstermeye başladığı bir dönemin ürünüymüş. Hikayenin yedi günlük bir hikaye olması gerekirken yalnızca altı gün anlatmışlar ve bu detay gözlerinden kaçmış. Dolayısıyla editör bu hatayı fark edip onlara geri döndüğünde ortaya yedinci gün için yeni bir fikir çıkarmaları gerekiyormuş.

Terry sabah 9’da uyanıp klavyesinin başına geçmişti. Böylece çalışmaya başladık. Nefes dahi almadan ardı ardına anlatıyordu fikirlerini. Not alıyordum, düzeltiyorduk, değiştiriyorduk, okuyorduk, bakıyorduk. 8 saat boyunca aralıksız konuştu. Tuvalete gitmedik, su içmedik, yemek yemedik. 6 saatin sonunda rengimin iyi olmadığını fark edip sustu. Bana iyi olup olmadığını sorduğunda başımın döndüğünü, gözlerimin bulandığını ve açlık ile susuzluktan perişan olduğumu görmüştüm. Migrenim tutmuştu. İlaç aldım, yemek molası verdik ve çalışmaya devam ettik. Gece yarısına kadar fikirler üretmeye ve yazmaya devam etti. Gece yarısında çalışmayı bırakıp gitti. Çünkü uyumadan önce biraz Oblivion oynamak istiyordu. Sabah 9’dan gece yarısına kadar aralıksız çalışabilen bu adam Alzheimer hastasıydı.

Son kitapları istediği gibi olmadı

Terry zamanının azaldığını biliyordu ancak hâlâ güzel fikirleri ve anlatacak hikayeleri vardı. Son kitapları onun gözünde pürüzsüz değildi. Ancak daha fazla cilalamaya vakit ayıramazdı. Çünkü vakti yoktu. Çobanın Tacı çok eksik bir roman, iyi değil. Bunu biliyoruz. Çünkü o romanın Terry’e ihtiyacı vardı ancak ona verecek daha fazla Terry’miz kalmamıştı.

Wilkins’in bu cümlesi çok dokundu bana dinlerken. Paco Roca’nın Kırışıklıklar çizgi romanı da Alzheimer’a dair anlattıklarıyla boğazımı düğümlemişti. Fakat “O romanın Terry’e ihtiyacı vardı ancak ona verecek daha fazla Terry’miz kalmamıştı” cümlesi çok hüzünlü.

Ölümden korkmuyordu ama zamanı yetmiyor diye canı sıkkındı

Pratchett daralan vaktinde fikirlerini ve hikayelerini elinden geldiğince hayata geçirmeye çalışmıştı. Bir fiyasko olan The Watch dizisine de o onay vermişti. Romanların sonrasını anlatan bir dizi olmasını dilemişti. Ancak projeye imza attıktan sonra fikirlerini yeterince kağıda dökemedi. Yani dizi aslında romanların bir uyarlaması olmayacaktı, onların devamı olacaktı. Pratchett’ın vefatından sonra ne Rhianna ne de Rob Wilkins ilgilenebildi diziyle.

Öte yandan Good Omens ve Troll Bridge gibi yapımlara destek verdiler. Hatta önümüzdeki haftalarda çıkacağını umut ettiğimiz Amazing Maurice‘in baş yapımcısı da Rob Wilkins.

Twilight Canyons: Yazılmamış o kitap

Terry Pratchett öldükten sonra hard diskinin yok edilmesini istedi. Dolayısıyla yarım kalan romanları, fikirleri ve kişisel notlarının çoğu yok oldu. Ancak Rob Wilkins, kasada tuttukları bazı kağıtların olduğunu söylüyor. Bu kağıtların üzerinde Pratchett’ın yazmaya vakit bulamadığı 10 kadar Diskdünya romanlarının ana hatları var.

Twilight Canyons adında bir romanımız var. Bir huzurevini konu alacaktı. Orada yaşlı goblinler, yaşlı troller, yaşlı cüceler falan kalıyor olacaktı. Tüm fikirler orada, tüm hikaye orada. Hangi karakterlerin orada olacağını, olayın nasıl gelişip sonuçlanacağını falan her şeyi biliyorum. Ancak romanı yazamam. Çünkü kapıyı hızla açıp odaya dalabilecek ve yeni fikirleri ile hikayeyi değiştirecek bir Terry yok. O olmadan o hikayeleri anlatamayız.


Robert Wilkinson’ın Terry Pratchett biyografisi orijinal diliyle 29 Eylül‘de çıkıyor. DeliDolu Yayınları yazarın tüm Diskdünya kitaplarını Türkçe’ye çevirmekte kararlı. Umarız bu biyografi de onların çeviri listelerinde kendine yer bulabilir. Zira ben okumak için sabırsızlanıyorum.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.