Ölüme Söz Geçer mi? – Ulus İncelemesi
Sahip olduğu her şeyi, tanıdığı herkesi ve varlığının amacını kaybetmiş bir çocuğun hikayesi Ulus. Terry Pratchett’a göre yazdığı en iyi roman olan bu kitapta yazar geleneklere, tanrılara ve ölüme kafa tutuyor.
Bunu hem karakter hem de yazar açısından söylüyorum. Pratchett geleneklere kafa tutuyor zira Ulus’u, diğer romanlarını yazdığı gibi yazmıyor. Diskdünya romanlarından çok daha farklı bir tonu var bu hikayenin. Tanrılara kafa tutuyor, zira her türden inancı sorgulayan karakterler kullanıyor. Diskdünya’da etrafa yargı dağıtıp yoluna devam eden yorumlarının aksine yazar bu kitapta kendi eleştirilerini de eleştiriyor. Böylece Diskdünya’dakinden daha ılımlı, daha az sivri bir kalem kullanıyor. Ölüme ise açık açık kafa tutuyor. Çünkü okurlarının zihnine kazınacak olan bu hikayesi ile yazar da ölümsüzleşiyor.
Hikaye geleneklere kafa tutuyor zira ait olduğu ulusun tüm üyelerini kaybetmiş bir çocuğun hikayesi bu. Zihnine onca yıl işlenmiş olan kültür ve gelenek kuralları ile ne yapacağını bilemiyor. Mesela sadece kadınların girebildiği bir kulübe, geriye hiçbir kadın kalmamışsa bir erkeğe hâlâ yasak olmalı mıdır? Tanrılara kafa tutuyor çünkü tanıdığı herkesi devasa bir dalga ile ölümün kollarına atan tanrılar belli ki adaletten yana değiller. Bir tanrı, tüm hayatını kendisine ibadete adamış kişileri böyle acımasızca öldürebilir mi? Ölüme de kafa tutuyor zira birinin eline mızrağını alıp şöyle demesi gerek: “Hayır, olmuyor. Hayır, ölmüyor!” Kimse ölümün karşısında eli mızraklı dikilmediği için Ölüm buralarda özgürce cirit atmış olabilir mi?
Ulus trajediyle başlıyor. Trajediyle devam ediyor. Mutlu bir sonla da bitmiyor. Kahkahadan ziyade gözyaşı vadediyor. Bu açıdan bir “gençlik kitabı” olduğuna katılmıyorum. Ancak bu kitaptaki düşüncelerle büyüyen gençlerin olması gerektiğine katılıyorum. “Bu kitap biraz düşünce içerir,” diyor Terry Pratchett “evde deneyip denemeyeceğiniz sizin bileceğiniz iş.”
Özetle Ulus’u fantezi seven sevmeyen, Terry Pratchett okumuş okumamış her okurumuza tavsiye ederim. Tudem baskısı ile kitap yıllardır raflarda idi. Şimdi Tudem grubuna bağlı DeliDolu ile yenilenmiş baskısı raflara geldi.
Ulus Ne Anlatıyor?
Ulus, küresel dünyanın haritalarında görünmeyecek kadar küçük bir adasında geçiyor. Bu adadaki kabilenin genç bir üyesi olan Mau, erkekliğini kanıtlamak için adadan ayrılıyor. Ancak adaya bir yetişkin olarak döneceği gün devasa bir dalga gelip adadaki herkesi katlediyor. Güçlü liderleri, küçük çocuklar, köpekler, kulübeler ve hatta tanrılara adanmış kutsal nesneler… Dalga hepsini boğuyor ama bedenlerini yutup götürme nezaketini dahi göstermiyor.
Ait olduğu toplumun son bireyi olduğunu fark eden Mau’nun hikayesi bu. Henüz yetişkin olduğu dahi onaylanmamış. Onaylayacak kimse kalmadığı için sonsuza dek çocuk kalmaya mahkum. Adasında yapayalnız. Hayatı boyunca adanın en güçlü erkeği olmayı istemişti. Şu an öyle. Fakat bu bir şey ifade etmeli mi?
Rahipler de öldü. Tanrılara kim adak adayacak? Tanrılar, kendilerine adak adanmasını hak ediyor mu? Tanrılar bunu neden yaptı? Birinin hesap vermesi gerekiyor!
Mau’yu içine sürüklendiği bu karanlık ve dipsiz umutsuzluk çukurundan kurtarabilecek tek bir şey var. Dalga onun sahip olduğu her şeyi yuttu. Fakat karşılığında ona bir şey de getirdi: Bir hanımefendinin hayaleti.
Tek bir kişi tek bir bireydir. Peki iki kişi bir ulus eder mi?
Ulus’u kimler okumalı?
Açıkçası ben Ulus’a biraz mesafeli bakıyordum. Edebiyat birçok ada hikayesiyle dolu ve bir gençlik kitabı okumak istemiyorum diyordum. Fakat Terry Pratchett, Klavye Sürçmesi kitabında Ulus üzerine bir yazı yazmış. Bu hikayenin onun zihnine aktığını ve kendi kendisini yazdığını anlatmış. “Yazdığım ve yazacağım en iyi kitap” diyor. Bana da Terry Pratchett’ı bu denli seven biri olarak okumak düşer dedim.
Bir “gençlik” kitabı olmakla alakası yok Ulus’un. Her yaştan okura hitap ediyor. Hatta bana sorarsanız yaşlılara, gençlerden daha çok hitap ediyor. Zira bu kitap Ölüm’e kafa tutmak üzerine. Dedeler, nineler ve gelenekler üzerine. Güldürmeye değil, göz yaşı talep etmeye gelen bir hikaye.
Bu yüzden ben Ulus’u her okurumuza öneririm. Her yaştan, her zevkten, her türden okur Ulus’u kitaplığına eklemeli. Bir kere okuyup bitirdiğinizde hikaye zihninize kazınacak. Fakat bana sorarsanız birden çok kez okumak isteyeceksiniz. Tadımlığına buradan göz atabilirsiniz.
Yamyamlığın birçok türü vardır. Bazen insanlar geğirme sesini duyana dek yenildiklerini fark etmezler.
İnsanların şimdiyle baş etmek için biraz zamana ihtiyacı vardır ki şimdi, bir zamanlar olabilsin.
Bunları gerçekten düşündüklerini sanmıyorum, diye düşündü. Belki de eskiden gerçekten düşünülmüşlerdi ama nihayetinde düşünceler çok sık düşünülmekten yıpranmıştı.