AYBABTUİncelemeler

Nefesler Tutuldu – Avatar: The Way of Water Soru-Cevap İncelemesi

Avatar: The Way of Water filmini erkenden izleyip aklınızdaki sorulara cevap vermeye çalıştık: İlk filme göre nasıl? Görselleri gerçekten olağanüstü mü? İzlemeden önce ilk filmi hatırlamak gerekir mi?

Avatar: The Way of Water, 2022’nin en iddialı filmi olarak vizyona giriyor. İlk film 3 boyutlu sinema ve CGI teknolojisini bir sonraki seviyeye taşımış, 2.9 milyar dolar hasılatla gişe rekoru kırmıştı. Hâlâ da bu rekoru elinde tutuyor. İkinci film de 3 boyutlu sinema ve CGI konusunda ilk filmin yüzünü kara çıkarmıyor. Hatta görsel olarak ilk filmden daha güzel olduğunu bile söyleyebiliriz. Ancak senaryo konusunda aynı şeyi söylemek pek mümkün olmayacak.

İşte soru cevap incelemesi:

Her şeyden önce, film güzel mi?

Evet.

James Cameron‘ın okyanuslara ve suyun derinliklerine duyduğu müthiş bir ilgi, merak ve sevgi var. Avatar: The Way of Water da bu sevginin seyircilerle buluşması açısından görsel anlamda olağanüstü. Öyle ki okyanusların Cameron’ı büyüleyen güzelliği bu film sayesinde seyircileri de büyülüyor. Ayrıca ses kullanımı ve efektleri ile de sadece görsel anlamda değil, seyirciyi tamamen suyun içine çekiyor.

Filmin başlarında Jake Sully ve ailesini ormanda mutlu mesut yaşarlarken görüyoruz. Açıkçası orman sahneleri beklentinin biraz altında kalıyordu. Ama ne zaman ki okyanus sahneleri geldi…

Öte yandan senaryo açısından bakınca çok da şahane bir film olmadığını görüyoruz. Aksiyonu bol, karakterleri sevilesi, olayları akıcı bir film olmuş. Ama aksiyonu belki biraz fazla parçalanmış. Çünkü kendimizi “bu kaçıncı dövüş, bu kaçıncı mücadele?” diye sorgularken bulabiliyoruz. Bazı sahnelerde tempo çok düşükken ve suyla sakince salınırken bazı sahneler, arası kesilmiş gibi çok hızlı geçip gidiyor. Bu değişimler 3,5 saat sürünce yer yer yorucu olabiliyor. Kurgu açısından da kimi zaman bozulmalar oluyor.

Ama biz zaten Avatar’ı senaryosundan ziyade Pandora’nın halkı, bitkisi, hayvanı ve alışılmadık doğası sebebiyle sevmiştik. Burada da Pandora muhteşem görünüyor. Ama tüm ormanın ya da gezegenin bir beynin nöronları gibi birbirine bağlı olması ve ölenlerin anılarını bu network’e aktarması gibi ilgi çekici fikirlere bu film bir yenisini katmıyor. Yalnızca göç eden hayvanlarla ilişkiler ve bilinç aktarılmamış Avatar’lar konusunda birkaç merak uyandırıcı sahne var.

Sinemaya git mi diyorsunuz şimdi?

Evet, Avatar: The Way of Water kesinlikle sinemada, kaliteli bir IMAX salonunda üç boyutlu izlenmesi gereken bir film.

Nasıl ki Dune bizi alıp çöl fırtınasının içine atmıştı ve filmi evde izleyince çok sönük gelmişti, Avatar 2 de bizi okyanusun derinlerine çekiyor. Eğer bu filmin tadını çıkarmak istiyorsanız yeni ya da ekipmanları yenilenmiş bir salonda, 3 boyutlu olarak izlemelisiniz.

Bizim izlediğimiz salonda görevli bu filmin çok hassas olduğunu, tek bir telefon ekranından çıkacak ışığın dahi filmin deneyimini bozduğunu söylemişti. Bu denli hassas hazırlanmış bir güzellikten kendinizi mahrum etmeyin.

Ben filmin başlarında hareketli karakterleri bulanık görüyordum. Ancak sonradan ya alıştım ya da düzeldi. Siz böyle bir şey yaşadınız mı? Lütfen yorumlarda paylaşın.

Sürpriz bozmadan anlatırsan, filmin konusu nedir?

İlk filmin olaylarının ardından Jake Sully, Eywa’nın yardımıyla insan bedenini geride bırakmıştı. O günden sonra Pandora’da kalan insanlar ve Na’vi (The People) ile birlikte 10 yıl boyunca mutlu mesut yaşamışlar. Neytiri ile çoluk çocuğa da karışmışlar.

Ancak ikinci film, Skypeople’ın Pandora’ya geri dönmesiyle başlıyor. Azıcık tepkiyle karşılaştılar diye o değerli madenleri terk etmeyeceklermiş belli ki. Üstelik bu gezegende değerli olan tek şey Hometree’nin altındaki o maden de değilmiş. Jake Sully, ilk filmde kendi gezegenlerinde hiç yeşil kalmadığını söylemişti. Kendi gezegenleri ölmeye yüz tutunca Skypeople, Pandora’ya göçün hazırlıklarını başlatıyor. Jake’in ise bir kez daha savaşmaya pek mecali yok. Ayrıca artık o bir aile babası. Halkından önce çocuklarını koruması gerektiğini düşünüyor. Bu yüzden çocuklarını da alıp Skypeople’dan uzaklara gitmeye çalışıyor.

Ancak Skypeople’ın yarattığı yıkım kaçarak uzaklaşabileceğin bir şey değil. Tüm Pandora, onların yarattığı yıkımın etkilerini birkaç ay içinde hissetmeye başlıyor.

Görselleri ne açıdan olağanüstü?

Görsel anlamda en öne çıkanın renkler olduğunu söyleyebilirim. Ama öne çıkan tek şey o değil.

Suyun derinliklerinde yaşayan garip bitki ve hayvanlar, karakterlerin süzülen saçlarıyla okyanusun türlü türlü canlılarına hayranlıkla bakması, parlayan balıkların ışıklarının okyanusun karanlık sularında Na’vilerin yüzünden yansıması…

İlk Avatar filminde sizi büyüleyen sahneler hangileriydi? Ruh ağacı ve onun çevresinde ayin yapan Na’vi benim favorimdi. İşte bu filmde onun gibi birçok sahne var. Deniz kenarında görmeye alışkın olduğumuz ışık kırılmaları dahi bu filmde büyüleyici olmayı başarmış.

Ayrıca ilk filmde ben Sigourney Weaver‘ın canlandırdığı Grace’in Avatar formundaki surat modellemesini pek beğenmemiştim. Bu kez öyle garip hissettiren surat modellemeleri de görmüyoruz.

İlk filmle kıyaslarsak hangisi hangi yönleriyle daha üstün gelir?

İkinci film görsel açıdan daha üstün. İlk film ise hikaye ve kurgu açısından çok daha iyi.

Görsellere duyduğum hayranlığı yeterince övdüğüme inanıyorum. O yüzden ikinci filmin hikaye bazında ilkine göre daha sönük kaldığını söylemeliyim. İlk filmde Pandora’yı ilk kez keşfediyorduk ve buradaki garip canlılar ve onların kültürüyle büyüleniyorduk. Jake Sully, kendisini vahşi yaratıklardan kurtaran Neytiri’ye teşekkür ettiğinde “Böyle bir şey için teşekkür etmezsin!” diye tepki alıyordu. Ve filmde yaşamı, doğayı, Pandora’yı bir Na’vi gibi görmeyi öğreniyorduk.

Ayrıca bilimkurgusal açıdan da ilgi çekici şeyler vardı ilk filmde. Gezegendeki ağaçların nöronlar gibi birbirine bağlı olması ve taptıkları Ey’wa’nın aslında bir ağ olması gibi. Zaten tüm film bir ağ ve bağ kurma ilişkisi üzerine kuruluydu. Bitkilerle, hayvanlarla ve birbirleriyle Tsaheylu bağı kuruyordu Na’vi halkı. Bu da hayli ilgi çekiciydi.

İkinci filmde karakterlerimiz suyun yolunu öğrenmeye çalışıyor. Yani yine farklı bir kültüre adapte olmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken göç eden hayvanlarla ilişkiler güzel işlenmiş. Ancak bilimkurgu bazında ilgi çekici yeni bir fikir göremiyoruz. Yalnızca bilinçsiz Avatar bedenleri ile ilgili bir sorgulamaya giriyoruz.

Ayrıca bu filmde Jake Sully ve Neytiri’nin duygularını ilk filmdeki kadar anlamak mümkün olmuyor. Hikaye bize daha çok onların çocuklarının duygularını gösteriyor.

Avatar: The Way of Water’ı izlemek için ilk filmi hatırlamalı mıyım?

İlk filmi genel hatlarıyla hatırlıyorsanız bu yeterli olacaktır. Ancak ilk filmi yakın zamanda izlemiş olmak ikinci filmden aldığınız zevki arttırabilir.

İlk filmden hatırlanması gereken: Pandora’da insanlar için değerli bir maden vardı. Ve bu maden için gelenlere Na’vi halkı Skypeople diyordu. Biliminsanları yerli halkla iletişime geçip onlara okullar açmış, İngilizce öğretmişti. Fakat kısa sürede en zengin madenin üzerine yerleştikleri ortaya çıkmıştı. Eski asker olan Jake, Avatar bedeniyle Na’vi’lerin arasına karışmış, güvenlerini kazanmıştı. Fakat onların kültürüyle tanışınca evlerini terk etmeyeceklerini görmüştü. Taraf değiştirip Eywa’nın seçilmişi olarak halkı insanların zulmünden korumaya çalışmıştı. Zira insanların sabrı tükenmişti ve Na’vi’lerin evi olan ağacı patlatıp yıkmışlardı. Birçok Na’vi öldükten sonra Jake, diğer klanların ve Pandora’nın canlılarının yardımıyla insanları yenmiş ve savaşı kazanmıştı. Bu süreçte bilim ekibinin lideri Dr. Grace Augustine ve askeri ekibin Colonel’ı ölmüştü.

Bu filmde Colonel’ın “Artık Kansas’ta değilsiniz” dediğini duyduğunuzda ilk filmde Jake’le konuşurken söylediği bu ilk cümleyi hatırlamak gülümsememize sebep oluyor. Ayrıca çocuklar anne ve babalarının hikayesini anlatırken de ilk filme gönderme yapıyorlar. Ama bunları hiç yakalamasanız da ve hatta ilk filmi izlemeseniz de bu filmin görselleriyle büyülenebilirsiniz.

Karakteri ölmüş oyuncular ikinci filmde yine karşımıza mı çıkıyor?

Kısmen. Tam olarak aynı karakterler “Aslında ölmemiş!” gibi bir numarayla karşımıza çıkmıyorlar.

İlk filmde Dr. Grace’i canlandıran Sigourney Weaver, bu filmde Jake ve Neytiri’nin ergen kızını canlandırıyor. Ünlü oyuncunun ergen mimiklerini bu kadar başarılı taklit etmesi beni film boyunca gülümsetti.

Stephen Lang de bu filmde tekrar rol alıyor. Onun yeni karakteri ilk filmde ölen eski karakteriyle ilişkili bir karakter. Ve bu kez onu daha duygusal ve güler yüzlü bir rolde görme imkanı buluyoruz. Tamamen iyi kalpli, tatlı ve sevimli bir karakter oynadığını falan kesinlikle söylemiyorum. Ancak ilk filme göre daha az katı bir rol vermişler ona. Ve yine filmin en ilgi çeken karakterlerinden birini oynamış.

Kurgu ve senaryoda sıkıntılar var demiştin, ne gibi?

Evet, ne yazık ki kaş çattıran birçok sahne görüyoruz filmde. Spoiler’ı olabildiğince az tutarak birkaçından bahsedeyim.

İlki Orman’dan gelen bir Na’vi görünce hayrete düşen bir kabilenin İngilizce konuşabiliyor olması. Çünkü İngilizce’yi Pandora’nın ormandaki yerlilerine Grace öğretmişti ve bu kabile ilk kez bir Orman halkı görüyorsa İngilizce’yi nasıl öğrendi? Ve neden onu konuşmayı tercih ediyorlar?

Aksiyon sahneleri bir ara sünüyor gibi hissettirdi bana. Ve burada sık sık bazı karakterlerin rehin alındığını görüyoruz. Artık “yine mi?” diye isyan etmeye hazırlanırken rehin alınan karakterlerden biri “Bunu yine yaşadığıma inanamıyorum!” diyerek bizden önce isyan ediyor. Yani kurgunun tekrara düştüğünü fark edip bunun bilinçli olduğunu göstermek istemişler. Fakat bu, durumu kurtarmıyor. Aynı sahnede klişeleşmiş “bilmemne yap yoksa kız ölür” tarzında bir tehdit var. Bu tehdit karşısında herkes gerilip durgunlaşıyor. Ardından bu durumu hiç etkilemeyen bir gelişme oluyor ve nedense durgunlaşıp gerilenleri tekrar saldırıya geçerken görüyoruz. Halbuki söz konusu kız hâlâ tehidi savuran adamın elinde ve hâlâ daha ölebilir.

Ve filmin başında Jake’in okyanusa giderken arkada bıraktığı halk konusunda da bir saçmalık var. Skypeople her yeri yakıp yıkarken “Biz gidince halkı rahat bırakırlar” diyor. Halkla çatışmalarının sebebi Jake değildi ki halbuki. Skypeople buraya zaten Na’vi ile çatışmaya gelmişti. Jake’in gitmesinin hiçbir şeyi değiştirmemesi gerekiyor.

Hem hani kutsal yerlere insanların ayak basması yasaktı? Pandora’da kalmış olan insanlar başka kabilelerin kutsal yerlerine ve evlerine girince tepki görmüyor bu filmde…

Neyse saymayayım daha fazla.

Filmde ağlar mıyım?

Ağlama ihtimali hep var.

Zira bu filmde de yine birçok duygusal sahne bulunuyor. Ancak bu kez yoğun duyguları Jake ve Neytiri ile sınırlı tutmamışlar. Onların çocuklarının (4 veya 5 çocukları var. Kimi sahiplenip kimin boğazını kestiklerine göre değişiyor bu sayı. Hiç sormayın…) duyguları da filmde büyük yer kaplıyor. Bu yüzden bazen kendimizi bir ergen draması izliyor gibi de hissediyoruz. Ama bu, kötü olduğu anlamına gelmiyor.

Neytiri, Jake’e çok katı bir baba olduğu konusunda uyarı yapıyor. Ancak bu uyarı pek yanıt görmüyor gibi. Ne yazık ki Jake ilk filmde ne kadar duygusaldıysa bu filmde de o kadar sert olmaya çalışıyor. Eğer filmi onun çocuklarının gözünden izlemeyi seçerseniz bu durum çok kalp kırıyor. Bu kalp kırıklığı göz yaşı tetikleyebiliyor. Ama Jake ve Neytiri’nin gözünden izlerseniz film korku, çaresizlik, bıkkınlık ve mahcubiyet ile dolu oluyor. Bu da bir noktada göz yaşı tetikleyebilecek denli yoğun duygular hissedeceğiniz anlamına geliyor.

Sonuç olarak üç buçuk saate ve o bilet fiyatlarına değer mi?

Evet.

Filmi bazı sorularda eleştirmiş olabilirim. Ama bu onu çok keyif alarak ve mutlulukla izlediğim gerçeğini değiştirmiyor.

Özetle hikayeden beklentiniz çok yüksek değilse ve ilk filmi de sevdiyseniz Avatar: The Way of the Water ile çok güzeli vakit geçireceksiniz. İyi eğlenceler!

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.