AYBABTURöportajlar

Çizgi Roman Yazarı Joe Kelly İle Röportaj

Hem süper kahraman çizgi romanlarıyla hem de bağımsız grafik romanlarıyla çizgi roman severlerin beğenisini kazanan çizgi roman yazarı Joe Kelly ile konuştuk.

Yazdığı Deadpool ve Superman hikayeleriyle karakterlerin tarihinde iz bırakan Joe Kelly’nin bağımsız grafik romanı I Kill Giants(Dev Avcısı) da 2016 yılında kendisinin senaristliğinde sinemaya uyarlanmıştı. Hala popüler karakterlerle ilgili hikayeler yazmaya devam eden Kelly ile yaptığımız röportajı aşağıda yayınlıyoruz.

Çocukluğunuzdan bahsedebilir misiniz? Yazdıklarınızı en çok etkileyen sanat eserleri (romanlar, çizgi romanlar, filmler vb.) hangileri?

New York’ta Long Island’da, Manhattan’a yakın ama banliyö sayılabilecek bir yerde büyüdüm. Genel olarak, babamın emekli bir polis olması dışında çocukluğumun sıkıcı geçtiğini düşünüyorum, bu da dünyayı nasıl gördüğüm üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Çok küçükken ilk kez Star Wars’u izledim ve yaşıtlarımın çoğu gibi hayal gücümü ateşledi. Çizgi romanları keşfettiğimde, ki bu gerçekten lise üçüncü sınıfta New Mutants #18 ile oldu, gerçek bir çizgi roman hayranı oldum. Çok uzun bir süre boyunca sadece Marvel okudum. Sonra, üniversiteye gittiğimde, daha çok DC çizgi romanları ve bazı bağımsız şeyler okudum. Üniversitedeyken, muhtemelen hayatım boyunca karşılaştığım en etkili sanat eserlerinden biri olan The Fisher King filmini izledim. Yazılarımın Looney Tunes, Monty Python, Stephen King, Naoki Urasawa, Coen Kardeşler ve şu anda aklıma gelmeyen bir sürü filmden de etkilendiğini söyleyebilirim!

Bill Sienkiewicz tarafından çizilen New Mutants #18 kapağı

Hiç çocukluk kahramanınız olarak tanımlayabileceğiniz bir sanatçıyla çalıştınız mı? Eğer olmadıysa, en çok çalışmak isteyeceğiniz sanatçı kimdir?

Bill Sienkewicz The Last Will and Testament of Hal Jordan’ı çiniledi, ki bu beni tek başına çizgi romanlara aşık eden sanatçıyla çalışmaya en çok yaklaştığım andı. O kesinlikle birçok açıdan benim kahramanım!

Brent Anderson’ın çizdiği ve Bill Sienkiewicz’in çinilediği The Last Will And Testament of Hal Jordan’dan bir sayfa

Kitabı çizen sanatçı yazarlıktaki seçimlerinizi nasıl etkiliyor?

Temel olarak, çizerin kim olduğunu bilmek ne tür bir işbirliği olacağına karar vermeme yardımcı oluyor. Bazı çizerler sadece ne çizeceklerinin söylenmesinden hoşlanır, bazıları ise hikayeye girip yorum yapmaktan, fikir vermekten vs. hoşlanır. Her iki tür işbirlikçiyi de seviyorum. Bu kişinin kim olacağını anladığımda, onlara en iyi işlerini yapmaları için ilham verecek türde bir senaryo sunmam için üzerimde baskı oluşuyor. Örneğin Ken Nimura ile çalıştığımda, onun bir ton hikaye fikri sunacağını ve her şeyi daha iyi hale getireceğini biliyorum ve eğer herhangi bir şekilde tembellik edersem, bunu bana bildirecektir! Kariyerim boyunca senaryolarımı her zaman 1000 kat daha iyi hale getiren inanılmaz sanatçılarla çalıştığım için çok şanslıyım.

Ken Nimura’nın çizdiği Dev Avcısı’ndan bir sayfa

Çalışmalarınıza baktığımızda hem yaratıcıların sahip olduğu eserleri hem de ana akım süper kahraman işlerini görebiliyoruz. Hangisini tercih edersiniz, uzun bir geçmişi olan süper kahramanlar için yazıp onların mitolojisine katkıda bulunmayı mı yoksa kendi yarattığınız karakterler hakkında tamamen özgün bir hikâye yazmayı mı?

İkisini de farklı nedenlerle seviyorum. Açıkçası sıfırdan bir şey yaratmak çok özel bir şey. Eğer bunun için bir takipçi kitlesi bulursanız bu daha da iyi. Ama aynı zamanda çok fazla ekstra çalışma da gerektiriyor, çünkü kimse size anlatmak istediğiniz hikayeyi nasıl bulacağınızı söyleyemez! Bu yüzden çok tatmin edici ama aynı zamanda biraz daha zor. Öte yandan, onlarca yıldır var olan bir karakter üzerinde çalışmak büyük bir onur. Birisi karakteri üzerinde çalışmam için bana güvendiğinde, benden önce gelen tüm yazarların mirasına katkıda bulunmam isteniyor ve bu büyük bir sorumluluk. Eğer seçme şansım olsaydı ve bu işten geçimimi sağlayabilseydim, hayatımın geri kalanında kesinlikle yaratıcıların sahip olduğu kitapları yapardım. Ancak bildiğimiz gibi, çizgi roman endüstrisi piyango gibidir ve hiçbir garantisi yoktur, bu yüzden çeşitlendirmek iyi bir fikirdir.

İlk aylık Deadpool serisinin yazarıydınız ve bu çok sevilen karakterin geliştirilmesinde önemli bir rol oynadınız. İki Deadpool filmine ve yaklaşan Deadpool & Wolverine filmine karşı duygularınız nelerdir?

Katkılarımdan ve Deadpool’un ilk birkaç yılında ekipte yer alan diğer tüm inanılmaz yaratıcıların katkılarından gurur duyuyorum. Bu çalışmanın böylesine yetenekli ellerde beyaz perdeye aktarıldığını görmek benim için bir onur ve ayrıcalıktı. O filmleri seviyorum ve Deadpool ile Wolverine’i dört gözle bekliyorum!

Hem Marvel hem de DC için bazı önemli hikayeler yazdınız. Diğer yazarlar hikayelerini sizin yazdığınız hikayeler üzerine inşa ettiklerinde ve hikayeleri için yarattığınız karakterleri kullandıklarında ne hissediyorsunuz?

Sizin bir şey yaratmanız ve başka bir yaratıcının o oyuncakla oynamak istemesi inanılmaz güzel bir şey. Bu çok özel bir duygu, özellikle de karakterin amacına sadık kaldıklarında. Genel olarak, franchise kitaplarında benden sonra gelen yaratıcılar oyuncakları alıp onlarla çok güzel şekillerde oynadıkları için şanslıyım. Arada sırada, işin önemli bir bölümünü tamamen silen büyük editoryal kararlar olacaktır ve ben de benzer durumlarda bulundum. Bu iyi bir his değil. Ama şirkete ait bir karakter üzerinde çalışmayı kabul ettiğinizde bu da işin bir parçası.

Yazdığınız bazı çizgi romanları filme uyarladınız. Bir çizgi romanı başka bir medyuma çevirmenin zorlukları nelerdir? Çizgi roman sayfaları storyboard olarak kullanılabileceği için orijinal bir senaryo yazmaktan veya düzyazı bir romanı uyarlamaktan daha mı kolay?

Kendi eserinizi uyarlamanın en zor yanı, başlangıçta eserde hatalar varsa, bunları bir sonraki taslakta da devam ettirme olasılığınızın yüksek olmasıdır! Ancak, hem I Kill Giants hem de Action Comics 775 gün ışığına çıkmadan önce birkaç kez gözden geçirilmiş projelerdi. Bu yüzden onları filme/animasyona uyarlamak konusunda kendime çok güveniyordum. Bu uyarlamaların eğlenceli yanı eski eserlere yeni bir yazar gibi yaklaşabilmem, çünkü genelde çizgi roman olarak yayınlandıkları zaman ile yeni bir medyumda keşfedildikleri zaman arasında uzun bir zaman dilimi var. Orijinal senaryolar yazmayı seviyorum, ancak yine de sıfırdan başlamak daha önce üzerinde çalıştığım bir şeyi uyarlamaya kıyasla farklı bir şekilde zorlayıcı. Hayatım süresince her ikisini de yapabilecek kadar şanslıydım ve gelecekte her ikisini de tekrar yapmayı umuyorum! 

Çizgi roman yazarlığının yanı sıra genelde çizgi filmler geliştiren Man of Action adlı yapım şirketinin de bir parçasısınız. Bu şirketin nasıl kurulduğundan ve çizgi roman yazmaktan animasyon yazmaya geçiş sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Dördümüz – ben, Joe Casey, Steven, T. Seagle ve Duncan Rouleau – Marvel’da X-Men kitapları üzerinde şu ya da bu kapasitede çalışıyorduk. Büyük zirvelerde ve X-Men inzivalarında birlikte çalışmaktan gerçekten keyif alıyorduk. Bu yüzden bir süre birlikte çalıştıktan sonra, DC Comics’te Superman kitapları üzerinde aynı şeyi yaparken, bir şirket kurmanın iyi bir fikir olabileceğini düşündük. Şirketi kurduktan kısa bir süre sonra bazı işler ortaya çıktı. Birkaç kısa film yazdık, sonra devasa bir video oyunu yazdık ve ardından Cartoon Network’e sunum yapma fırsatı bulduk, bu da Ben 10’in yaratılmasına yol açtı. Ben 10 kimsenin beklemediği devasa bir hit oldu ve bu bize animasyon alanında pek çok kapı açtı. Hepimiz çizgi roman geçmişinden geldiğimiz ve görsel olarak nasıl yazılacağını bildiğimiz için animasyon yazımına geçmek kolay oldu. Çizgi romanlarda edindiğiniz ve diğer ortamlarda kurtulmanız gereken bazı kötü alışkanlıklar var ama biz bunu oldukça iyi başardık. Genel olarak, Man of Action aracılığıyla dünya çapında bir izleyici kitlesine ulaşmak için harika fırsatlarımız oldu ve bunun için her zaman minnettarım.

Hem Türkiye’de hem de dünya çapında en ünlü eserinizin Ben 10 olduğunu düşünüyorum. Bu tür bir tanınırlık bekliyor muydunuz ve bu dizinin nasıl yaratıldığından bahsedebilir misiniz?

Hiçbirimiz Ben 10’in bu kadar büyük bir hit olacağını düşünmemiştik. Bu dizinin 15 yıl boyunca aralıksız devam edeceğini ve dünyanın dört bir yanındaki izleyicilere ulaşacağını asla tahmin edemezdim. Bu harika bir sürpriz ve vermeye devam eden bir hediye oldu çünkü her nesilde hayranlarla buluşabiliyoruz. Bu pek çok insanın elde edemediği inanılmaz bir hediye. Cartoon Network bu fikri satın aldıktan sonra birkaç yıl boyunca geliştirme aşamasında kaldı. Dizi görseniz tanıyamayacağınız pek çok sürümden geçti. Neyse ki Warner Brothers’ta diziye inanan yöneticilerimiz vardı, bu yüzden bir sürü çılgın versiyondan sonra sonunda herkesin bildiği ve sevdiği Ben 10’a ulaştık. 

Ayrıca iki tane de kısa film yönettiniz. Sizi bu hikayeleri grafik roman yerine film olarak anlatmaya iten şey neydi?

Esasen yönetmenliği denemek istedim. Okula film yazmayı öğrenmek için gittim ve hayatımda bunu biraz yapmış olsam da istediğim kadar yapmadım. Bu yüzden bir şeyler yazıp Hollywood’dan birinin filmi yapmak için para vermesini ummak yerine bunu kendim yapmayı denemeliyim diye düşündüm. Kısa filmler benim için öğrenmenin ve kaderimi başkasına bırakmadan kendi projelerim üzerinde kontrol sahibi olmanın bir yoluydu. Kısa film yazmanın komik yanı, sahip olduklarınız ve karşılayabileceklerinizin sizi kısıtlamasıdır. Örneğin ilk kısa filmimde protez bacağı olan bir ebeveyn var çünkü babamın protez bir bacağı vardı! Filmin tamamı kayınvalidemin evinde çekildi çünkü kayınvalidem sonuna kadar kullanabileceğimiz harika bir alana sahipti. Kısıtlamaları kullandığınız ve onları harika bir şeye dönüştürdüğünüz bu tür yaratıcılıkları seviyorum. İkinci filmde kendime daha çok güveniyordum, bu yüzden gerçek mekanlar kullandık ve senaryoyu zihnimdeki mekanları kullanabileceğimizi umarak yazdım. Neyse ki bunu başardık ve ortaya çıkan sonuçla gurur duyuyorum. Bu iki hikayenin de çizgi romanlara uygun olduğunu düşünmüyorum, gerçekten film olmak için hazırlanmışlardı. Genel olarak, anlattığım hikayelerin içinde bulundukları medyuma özgü olmasını sağlamaya çalışıyorum. Bazı şeyler kolayca çevrilebiliyor, ancak çok geniş kapsamlı olursanız, izleyicinin veya okuyucunun hak ettiği deneyimi elde edebileceğini düşünmüyorum. 

Çizgi romanlar için yazma deneyiminiz filmlerinizdeki yönetmenlik tercihlerinizi nasıl etkiledi? Film yapma deneyiminizin çizgi roman yazma tarzınız üzerinde bir etkisi oldu mu?

Daha önce de söylediğim gibi, çizgi romanlar çok görsel olduğu için, kendimi çok görsel bir yönetmen gibi hissediyorum. Diyalogları ve olay örgüsünü seviyorum ama dram ya da komedi gibi basit bir şeyde bile fikri satmak için güçlü görseller olması gerektiğini hissediyorum. Çizgi romanlar da sizi diyalogları vurucu ve kısa tutmaya zorluyor, her ne kadar çok fazla saçmaladığım bazı ilk çalışmalarımdan bunu anlamayacak olsanız da. Bunun özellikle kısa bir filmde izleyiciyi aşırı yüklememek için yardımcı olduğunu düşünüyorum. Benim için her tür yazı başka tür yazılara ilham verebilir, yaratıcılık sınırsızdır, daha sonra nihai ürünü şekillendirmek için zanaat devreye girer.

Joe Kelly hakkında daha fazla bilgi için sizi buraya alabiliriz.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.