Indie Çocuk Olmak ya da Olmak İstememek, İşte Bütün Mesela Bu – Biz, Ölümlüler İncelemesi
Seneca vakti zamanında “Biz ölümlüler, ne kadar çılgınız” demiş. Patrick Ness de kitabıyla tam olarak bunu söylemek istiyor. Okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz filmler, oynadığınız oyunlar sizde fantastik bir şeyler yaşama ihtiyacı ortaya çıkarırken; Dünya’nın bir köşesinde ya da küçük kasabanızda hemen burnunuzun dibinde pek çok fantastik olay yaşanıyor olabilir. Bunların tam içine düşebilir, bir kısmına şahit olabilir ya da haberdar bile olmayabilirsiniz
Kitabı elinize ilk aldığınızda özellikle kapağın etkisiyle, fantastik bir kitap olduğunu düşünebilirsiniz
Kasabada aralıklarla fantastik şeyler yaşanıyor ancak bu sorunları çözen ya da çözmeye bile fırsat kalmadan ölen kişiler hep indie çocuklar oluyor. Biz kitabı okurken bir yanda kahramanlarımızı
Daha önce Patrick Ness okumadığımı itiraf etmem gerek. Adını arattığımda karşıma en çok çıkan sonuç “Canavarın Çağrısı” kitabı oluyor. Ayrıca Patrick Ness’in Doctor Who’nun spin-off’u Class’ın da senaristi olduğunu öğreniyorum. Ancak bu sonucu değiştirmiyor. Ben, yazarın kitaplarında genel olarak kullandığı dili bilmiyorum. Yazar bu kitabında, çok da yakın olmadığınız bir arkadaşınızla konuşuyormuşsunu
Buraya kadar yazdıklarım kötü eleştiriler olarak algılanmasın. Sadece keşke kitabı ergenlik dönemim zamanlarında okuyabilmiş olsaydım. Sevgili Patrick – Patrick… Hey Patrick – gençlere çok önemli bir şey anlatmaya çalışıyor bence, hayatla savaşmak için seçilmiş kişi olmamıza gerek yoktur. Kabul, indie çocuklar balolara gitmek yerine vampir falan avlıyorlar ve bu çok havalı. Tabi ki; ben de bir vampiri öldürmeyi ya da yakışıklılık durumuna göre onunla kırda saatlerce bakışmayı sonra yakışıklı kurt adamın bizi basmasını falan isterdim. Ama biz de bunlar kadar önemli şeyler başarıyoruz aslında; gerçek hayattaki sorunlarla savaşıyoruz.
Kitapta bir grup arkadaşın günlük hayatını okuyoruz. ‘Ölümsüzler’le savaşan indie çocuklar değiller belki ama onlar kadar büyük sorunları var. Lisenin son ayındalar ve üniversiteye başlayacaklar. Bu grupta bulunanlar, obsesif kompülsif bozukluğa sahip bir hikaye anlatıcısı, onun anoreksik kız kardeşi, alkolik babası, siyasetçi annesi, eşcinsel ve çeyrek zamanlı tanrı olan en yakın arkadaşı ve yarı Afrikalı yarı Fin aşık olduğu kız gibi betimlere sahip insanlar. Onlar, hem bir araya gelmesi zor hem de bir araya gelebilecek insanlar. Kitap boyu her biri kendi sorunlarıyla savaşıyor ve onu yeniyor ya da yenemiyor. Yine de bir nevi kendi hayatının seçilmiş kişisi olduğunu bize kanıtlıyor. Hepimiz, kendi hayatımız içinde dünyayı ya da küçük kasabamızı ya da belki apartmanımızı –kim bilir – kurtarıyoruz.
Kitapla ilgili ciddi bir eleştirim de bulunuyor. Metnin çevirisine bir sözüm yok, muhtemelen bu kadar basit cümleler gerçekten doğru olanlardı. Ancak düşük cümleler, imla hataları ve yarıda kalmışlık hissi sanırım yazarın gerçekten yapmak istediği şeye uymuyordur. Keşke düzelti aşamasında biraz daha dikkatli olunsaydı.
Sonuçta ciltli kitaplara bir şans daha verdiğim için mutluyum. Bir önceki, taşıma konusunda beni kesinlikle çok zorlamıştı. Hem Edgar Allan Poe’nun tüm eserlerini bir araya toplayıp hem de onu ciltlemişler. İnanın taşıması hiç kolay değildi. Bu konuda Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin tek kitap versiyonunda da sorun yaşamıştım. Sanıyorum tüm kitaplar otobüse binmeyi sevmiyor. İlla ciltli kitap gezdirmek isterseniz bu kitap oldukça pratik bir çözüm oluyor.