İncelemeler

Suç ve Suçlu – Mevki Uygarlığı İncelemesi

Robert Sheckley, 1960 yılında iyi ve kötü tanımını, bir bilimkurgu eseri olarak ele alıyor ve suçun tanımını yineliyor. Suçlu dolu koskaca bir hapishane gezegeninde suçun tanımını yapmak ortaya absürd bir macera çıkarıyor.

Metis Bilimkurgu Serisi’nin üçüncü kitabı Mevki Uygarlığı, kendinden önce gelen …Ve Sonra Hiç Kalmadı ve Balıkçıl Gözü romanları gibi aslında bir alegori. Serinin ilk kitabı emre itaatsizlik üzerine bir sunum yaparken, Balıkçıl Gözü’ndeyse yönetim konusunda bir alegori vardı. Mevki Uygarlığı, Robert Sheckley‘in kalemiyle birlikte suç ve suçlu kavramlarına bir bakış açısı. İyi ve kötünün tanımı; ve bunlara ek olarak biri olmadan, diğerinin de olamayacağının kanıtı.

Ona ne öğretilmişti? Toplumun iyiliği için sen kendi kendinin polisi ve tanığı olmalısın. Muhtemelen senin olabilecek her suçun sorumluluğunu üstlenmelisin.

Mevki Uygarlığı, Will Barrent isimli bir suçlunun gözünden Omega adındaki hapishane gezegenini anlatıyor. Suçluların hafızaları siliniyor ve Dünya’dan yollanıyorlar. Omega, suçlularla dolu bir gezegen. Peki, bu suçlular hayatta kalmaya çalıştıklarında ne oluyor? Tabii ki kendi kurallarını belirliyorlar.

Suçun Tanımı

Will, Omega’ya ilk adımını attığı gibi birçok şeyin yanlış olduğunun farkına varıyor. Burası hayatlarını devam ettirmeye çalışan suçluların, kendileri için yarattığı bir ütopyaya benziyor. Dünya’dan gelebilecek diğer suçlulara yer açmak adına, garip örf ve adetler var. Mesela kendisinden daha önce buraya gelip statü olarak yükselmiş olanlar, yeni gelenleri serbestçe avlayabiliyor. Fakat Will, birini öldürdükten sonra şunu fark ediyor: O kişinin yerine geçiyor. Birini öldürmek istememesine karşın, yeni kimliği ile beraber bir ev ve iş yeri sahibi oluyor.

Mevki Uygarlığı buradan sonra Will Barrent’in, Omega’daki hayatına ve onunla beraber hayatta kalmaya çalışan diğer suçluların gündelik yaşamlarına dahil oluyor. Barrent, her an izlendiğinin farkında. Ancak bu değişik toplum içerisinde iyi ve kötünün ayrımını yapmaya çalışsa da başarılı olamıyor. Tek yapması gereken hayatta kalmaya devam etmek.

Bu noktada Barrent, suçlu toplumunu sorgulamaya ve konulan kuralları yıkıp Omega hiyeraşisinde yukarıya çıkmaya çalışıyor. Kitabın yazarı Sheckley, toplumsal bir eleştiride bulunuyor aslında. Özgürlük, birey olma ve toplumsal düzenin sorgulanması gerektiğini öne sunuyor. Kitap baştan sona bir bilimkurgu romanı ama öyle çok da etli butlu değil. Okura devasa bir güneş sistemi ya da harika bir medeniyet tasfiri yapmıyor. Bunun yerine Dünya’yı bir Ütopya, Omega’yı de bir Distopya olarak ele alıyor. İkisinin de zıt noktalarını birbirleriyle çarpıştırıyor.

Hayatta Kalmak

Mevki Uygarlığı, okurken bana Lord of the Flies ve Escape from New York filmlerini anımsattı. En yoz toplum içinde bile yukarıda bulunanlar, yerlerini sağlamlaştırmak için yeni kurallar ve öğretiler yayınlarlar. Robert Sheckley, konuyu biraz da mizahi bir yönden ele alıyor. Kitabın ortasından itibaren ortaya çıkan garip okült taraftarlar, karakterimizi absürt durumlar içerisinde bırakıyor.

Zaten Kötülüğe tapanlar kokuşmuşluğa son derece değer verirler. Bu yüzden, Omegalı bir papazın gözünde Şeytan’ın hile yoluyla görünmesi günah sayılmaz. Tam tersine, Kötülüğün dinsel inançlara sadık kalınarak yüceltilmesinde, sahte görüntüye çok önem verilir.

Kötünün ve kötülüğün hayatta kalması için her şeyi göze alması fikri, madalyonun öteki tarafını da etkiliyor haliyle. Dünya, kocaman bir ütopya haline gelmiş olması da, kötülüğün noksanlığında iyilerin hayatındaki heyecanı ve merağı kaybetmesi anlamına geliyor.

Barrent, sık sık hafızasının silinmesinden ötürü, bireyin özgür kimlik arayışını sorgular. Bulunduğu toplum tarafından şekillendirilmeye izin mi vermelidir, yoksa hafızasını geri kazanıp aslında kim olduğunu mu bulmalıdır. İşte bu yüzden iyi-kötü çarpışması Barrent’in gözünden, yeri geldiğinde komik bir dille bile olsa ele alınır. Sheckley, insanın toplum içerisinde konumunu, hiyeraşi bazlı yönetimi ironik bir bakış açısıyla ele alır.

Şu ana kadar Metis Bilimkurgu Serisi içerisinde okuduğum en eğlenceli romanlardan biri oldu Mevki Uygarlığı. Öte yandan ele aldığı konu düşündürücü olmasına karşın, kitabın ikinci yarısından sonra süre problemine takılıyor ve anında bitiyor. Omega’da işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmek kitabın temelinde yatıyor. Sonrasında olanlar aslında pek önemli değil.

Not: Tüm görseller Midjourney yapay zekâ programı ile üretilmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu