Pern Serisi İncelemesi
Fantastik kurgu sevip de ejderha sevmemek olmaz. Gelmiş geçmiş en karizmatik ve güçlü yaratıklarda ilk sırada olan ejderhalar, fantastik kurguda pek çok farklı şekillerde tasvir edilmiştir. Kimi zaman sadece aşırı gelişmiş bir yaratık, kimi zaman büyülü özellikleri olan bir efsane hatta kimi zaman bir tanrının dünyadaki formu. Açıkcası benim de en sevdiğim yaratıklardandır. Mümkün olsaydı evimde ev hayvanı olarak ejderha beslerdim (kediden daha iyi bir seçenek).
Siz de benim gibi ejderhaları seviyorsanız Pern serisi tam size göre çünkü ejderhalar, kitapta oldukça önemli bir yere sahip.
Pern evreninde ejder adamlar vardır. Bunlar farklı bir soydan gelen, ejderlere binen ve dünyayı koruyan, herkesin saygı duyduğu ve korktuğu bir halktır. Yüzlerce ejderden oluşan klanın sadece bir adet kraliçesi vardır ve oda ölmek üzeredir. Ardında bir adet altın yumurta bırakarak. Ancak kraliçe ejderha yumurtadan çıktığında dişi bir insan ile zihinsel bir bağ kurmak zorundadır ve bu bağ ne kadar güçlü olursa dişi ejderha da o kadar güçlü olacak ve pek çok yumurta bırakabilecektir. Ancak pern de ejderha halkına eskisi kadar saygı duyulmuyor ve dünyayı korumalarına ihtiyaç duyulmadığı düşünülmeye başlanıyordur.
Konumuz bu şekilde başlıyor, daha sonra hikaye bayağı ilginçleşiyor ancak spoiler olmaması adına bunları anlatmayacağım. Daha çok bahsetmek istediğim kitabın içeriği;
Yazar Anne McCaffrey, ejderhaları diğer kitaplara nazaran oldukça farklı olarak tasvir etmekle kalmamış, bütün evreni buna göre kurgulamış. Pern evreninde ejder binicileri vardır. Bunlar bindikleri ejderlerle ömür boyu sürücek bir bağ kurarlar. Öyle bir bağ ki binicisi ölen bir ejder kendini de öldürür, ejderi ölen bir insan ise ölmese bile ölene kadar kendini yarım bir insan gibi hisseder. Ejderler konuşan zeki varlıklardır, ve binicileri ile telepatik olarak anlaşırlar. Ve gelelim en önemli noktaya; teleport olabilirler. Bunun için ara bölge dedikleri bir bölgeye atlarlar ve ordan istedikleri yere birkaç saniye içinde gidebilirler. Az çok bu konular ile ilgileniyorsanız Solucandeliklerinden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Yazar Anne McCaffrey seriyi yazarken pek çok kez bilim adamlarına danışmış, fikir alışverişinde bulunmuştur. Böylece seri boyunca zaman mekan kavramını kullanıp kurguda oluşan mantıksızlıkların, paradoksların önüne geçmek istemiş. Ve oldukça başarılı olduğunu da söyliyebilirim.
İlk kitabı okurken biraz zorlanabilirsiniz çünkü kitapta pek çok olay açıklanmadan geçiliyor. Örnek olarak dünyaya saldıran gümüş iplikler var ancak bunların ne olduğu, nasıl oluştuğu bilinmiyor. Ancak kitabın ortalarına doğru biraz tahminde bulunabiliyorsunuz. Bunun gibi birkaç detay daha var ancak keyfinizi kaçırıcak veya keyif almanızı engelliycek şekilde değil. Biraz kafa karışıklığı bolca da meraka sebeb oluyorlar. Özellikle sonlara doğru daha açıklanmamış bir sürü şey olduğunu görüp daha anlatılıcak çok hikayesi olduğunu anlıyorsunuz.
Kitaptaki karakterler genel olarak başarılı. Öyle çok akılda kalıcı değil, ancak çok silik de değiller. Baş karakterimiz ise başına buyruk güçlü bir kadın. Özellikle kitabın başlarında karaktere çabucak ısınıyorsunuz. Bir de kullanılan isimler oldukça garip bu yüzden başlarda zorlanabilirsiniz. (F’lar, F’nor, R’gul, S’lel… gibi)
Pern serisini ejderhalar ve uzay zaman paradoksu temasını seven herkese öneririm. Toplamda 22 kitaptan oluşan serinin ne yazık ki sadece 4 tanesi İthaki Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrildi. Yine de belli olmaz, bakarsınız ileride tekrar basılır.