Taht Oyunları Çizgi Roman İncelemesi
Her ne kadar pek çoğumuz popüler kültürden haz etmese de zaman zaman faydasını görmediğimizi söylesek yalan olur. George R. R. Martin’in Buz ve Ateşin Şarkısı (A Song of Ice and Fire) serisi de popüler kültür sayesinde haberdar olduğum bir seriydi. Dizisinin yakaladığı başarıyı gördükten sonra ve kitap uyarlaması olduğunu öğrendiğimde dizisinden önce kitabını okumuş, oldukça da etkilenmiştim.
Şu an hem dizisi, hem de kitap serisi istikrarlı bir şekilde devam ederken çizgi roman versiyonunu da görmek kaçınılmazdı. Eh ülkemizde de popüler olduğundan dolayı normalde uğraması muhtemel olmayacak bu seri bize de geldi. Bakalım aynı hikaye çizgi roman haliyle nasıl bir tat bırakıyor.
Öncelikle hikayeyi bildiğinizi tahmin ediyorum. George Martin’in kendi yarattığı, ortaçağda derebeyliklerin olduğu fantastik bir evrende geçen taht mücadelelerini anlatan müthiş bir seridir A Song Of Ice And Fire (Buz ve Ateşin Şarkısı) serisi. Eğer şimdiye kadar bir şekilde uzak kalmışsanız hemen ilk kitapdan başlayın. Gerisini zaten benim söylememe gerek kalmayacaktır.
Hikaye ve içeriktense, bu incelemede dizi ve kitapla arasındaki farklılıklara, bir de teknik özelliklerine değineceğim.
İlk değinmek istediğim ve çok önemli bir nokta var. Bu bir kitap uyarlaması değil. Kitabın çizgi roman hali. Yani şimdiye kadar gördüğüm en birebir çevrilmiş eser. Kitapdaki olaylar neredeyse kusursuz bir şekilde çizgi romana aktarılmış. Ki kitapları okuyanlar bunun ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirler. Kitaplarda her bölümün farklı bir karaktere yoğunlaşması ve onun iç dünyasını anlatması çizgi romanda da korunmuş. Okuyanlar bilir, kitaplarda herhangi bir karakter anlatılırken bol bol düşüncelerine şahit oluruz. Çizgi romanda ise bu kimi zaman çizimlerle, kimi zaman da kenarda panellerle anlatılmış, oldukça da başarılı bir şekilde kotarılmış. Tabii ki %100 bir bağımlılık söz konusu değil (olamaz da zaten.). Kimi bölümler atlanılmış. Ancak kilit olayların olduğu bütün bölümlere yer verilmiş. Yani çizgi romanı okurken en ufak bir boşluk hissetmiyorsunuz.
İçerik iyi, peki çizimler? Açıkçası karakter çizimlerini pek beğenmedim. Biraz manga tarzında buldum. Game Of Thrones’un karanlık atmosferine daha uygun bir karakter tarzı gidebilirdi. Kötü değil, tipler kitaba sadık çizilmiş, ki bu bir artı. Anatomik olarak da başarılılar. Ancak dediğim gibi daha karanlık bir tarz muhteşem olabilirdi. Arkaplanlar ise inanılmaz. Sadece çizim ve renklendirme olarak da değil üstelik. Kimi sahnelerde çok güzel alt metinlere rastlamak mümkün. Pek spoiler sayılmayacağından örnek vereceğim; Romanın başlarında Jon Snow ile Tyrion kalede yemek yenirken dışarda konuşurlar. Jon, piç olmanın insanın başına gelebilecek en kötü şey olduğunu düşünürken, Tyrion ona her cücenin bir piç olabileceğini ancak her piçin bir cüce olmak zorunda olmadığını söyler. Ve o karede ışık Tyrion’a önden vurup gölgesini bir dev gibi gösterir. Bunun gibi pek çok ufak, hoş detaya rastlamanız mümkün.
Bir diğer çok taktir ettiğim nokta ise çizgi romanın sonunda oldukça büyük bir kısımda çizgi roman fikrinin nasıl ortaya çıktığı, hazırlarken ne aşamalardan geçtiği, herşeyi olduıkça güzel bir şekilde hem kendi fikirlerini belirterek, hem de okuyucuya karşılaştıkları zorlukları anlatarak, adeta kamera arkası gibi bir bölüm yapmışlar. Zaten burayı okuduğunuzda da daha iyi anlıyorsunuz nasıl bu kadar kitaba bağımlı olduğunu. Çünkü yazar ve çizerler pek çok noktada George Martin’e danışmışlar ve fikir alışverişinde bulunmuşlar.
Akılçelen Kitaplar’dan çıkan bu çizgi romanı fantastik edebiyat seven ve serinin hayranlarına mutlaka öneririm. Oldukça uygun bir fiyat ve kaliteli basımla çıkan serinin ikinci cildi de yakın zamanda bizlerle olacakmış.
Kitabın künye bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.
Kitap hakkında yazdığımız tanıtım yazısı da burada!
İyi okumalar.