Kışı Geçiririz ama Yediğimiz Ayazı Unutmayız! – Frostpunk 2 İncelemesi
Frostpunk 2 oyununa erkenden erişip saatlerimizi gömdükten sonra buz gibi bir oyun incelemesi ile oyundan bahsedelim. İlk oyunun saç baş yoldurması, defalarca kez sürgün edilmenin üstüne yeni bir oyunu bir süredir bekliyorduk. 11bit Studios, Frostpunk 2 oyununun daha zor olacağından bahsetmişti ama doğrusu bu kadar zor olmasını beklemiyordum.
Hadi geçelim Frostpunk 2 incelemesi konularına!
Frostpunk 2 Hikayesi
Oyun, 1887 yılında yaşanan soğumanın 30 sene sonrasında, 1917 yılında geçiyor. Yaşayacak yer bulmaya çalışan insanlar kömür ve petrol kullanarak ısınabilecekleri jeneratörler veya ocaklar bularak hayatta kalmaya çalışıyorlar. İngiltere’nin buzlara teslim olmasının ardından New London şehrini kuran kurtulanları şimdi hayatta tutma sırası bizde!
Oyuna başlarken yerleşkenin eski yöneticisi ölüyor ve biz de yeni yönetici olarak hayatta kalan insanların öncelikle ısınmaları, sonrasında da temel ihtiyaçlarını karşılamak için kolları sıvıyoruz. Maslow Teorisi ve ihtiyaçlar hiyerarşisi hemen devreye giriyor.
İnsanların en temel ihtiyaçları ve fizyolojik ihtiyaçlarından nefes alma, besin, uyku, sağlıklı metabolizma gibi etkenler hemen devreye giriyor. Sıcak bir jeneratörden sonra yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarla başlıyorsunuz. Tabii doyumsuz insanoğlu, “Ohh ya, bu ayazda kafamızı sokacak yer bulduk, en azından hayattayız,” demiyor. Sonrasında hemen güvenlik ihtiyaçları olan iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği gibi kavramlar devreye giriyor. Kısacası Maslow piramidi aşağıdan yukarı doğru çalışmaya başlıyor. Bizim sorumluluğumuz ise bu insanları mutlu etmek. Tabii herkesi mutlu etmek kolay değil çünkü biz bira değiliz! 🍻
Oyunu oynarken ilk hissettiğim, insanoğlunun bitmeyen istekleri ve tatmin olmaması hususu oldu. İstedikleri her şeyi verdiğinizde size güvenseler de bir süre sonra daha fazlasını istiyorlar. Modern toplumun ve insanoğlunun köklerini çok güzel anlatan oyun bu sosyolojik hususu da kaçırmamış.
Herkesi Mutlu Etmek Mümkün mü?
Frostpunk 2 incelemesi yazarken oynanış tabii ki en önemli etkenlerden birisi. Özellikle “hayatta kalma” ve “strateji” oyunu oynuyorsanız kolay bir oynanış gerekiyor. Peki oyun bunu başarmış mı? Cevap hem EVET hem HAYIR!
Konsey
Öncelikle ilk oyuna göre makro yönetim biraz daha artmış. Gidip her otomatonu tek tek yönetmiyor veya her binayı minik minik yönetmek zorunda kalmıyorsunuz. Oyundaki KONSEY ile bir yandan meclisten bazı kararları geçirmeye çalışırken bir yandan da taraflar arasında denge kurmaya çalışıyorsunuz. Bazen bir kararı geçirmek istediğinizde çoğunluk topluluk bu karara karşı olabiliyor. Siz de bazı imtiyazlar ve sözlerle onları ikna ederek kararları geçirebiliyorsunuz.
Bu imtiyazlar ve istekleri yerine getirmek başka toplulukların güvenini sarsabiliyor ama oyunda en çok hissedeceğiniz söz: “Her seçiş bir vazgeçiştir!”. Kararlar alırken bazı toplulukları mutlu edebiliyorsunuz, o karar ile bazıları da mutsuz olabiliyor. Dengeyi iyi kurmak çok önemli.
Bir yandan makro yönetim yaparken bazı küçük işlerde de bir sürü mikro yönetim yapmanız gerekiyor. Oyundaki makro – mikro yönetim dengesi iyi olsa da bazen yorucu oluyor.
Kaynaklar ve Kaynak Yönetimi
Frostpunk oyunlarında tabii ki en önemli şeylerden birisi de kaynak yönetimi. Sonuçta madem insanları mutlu etmeye çalışıyoruz. Burada da temel iktisat kavramı olan “kaynakların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız olması” sorunu ile karşılaşıyoruz. Evet kaynaklar sınırlı ama insanların ihtiyaçları bir türlü bitmiyor. Biz de bu ihtiyaçları karşılarken kaynak toplama çabalıyoruz bir yandan.
Bulunduğunuz alanda Gıda, Malzeme, İnşaat Malzemesi, Kömür gibi bazı kaynaklar bulabiliyorsunuz. Tabii bunları bulmak için Frostbreakers (Ayaz Fethi) ile çevredeki buzları kırıp kaynaklara ulaşmanız gerekiyor. Buralardaki kaynakları da çıkarıp halkınız için kullanabiliyorsunuz ancak bu kaynaklar bir süre sonra tükeniyor maalesef. Bunun için de Lojistik Tesisleri kurup keşif ekipleri oluşturmanız gerekiyor.
Şehrin dışına keşif ekipler gönderip yeni bölgeler keşfederek buradaki kaynaklar ile şehrinizi besleyebiliyorsunuz. Tabii bu durum şehrin içindeki kaynakları çıkarmak kadar kolay değil. Yine de şehriniz ve toplumunuz büyüdükçe daha fazla kaynağa ihtiyaç duyuyorsunuz ve yeni yerler keşfetmeye mecbur kalıyorsunuz. Kapalı bir alanda sığınarak hayatta kalmanız maalesef mümkün değil.
Bir diğer kaynak da İnşaat Malzemeleri ve Çalışan İşçi. Bazen inşaat yapmak için Prefab adı verilen malzemeniz olmadığı için yeni inşaat yapamıyorsunuz. Bunun için mevcut bir binayı sökmek çözümlerden birisi olabilir. Çalışan İşçi ise başka bir sorun. Nüfusunuz bazen hasta, bazen yasta, bazen isyanda olduğundan çalışan kişi bulmakta zorlanıyorsunuz. Çalışan işçiniz yoksa yeni bölgeler yapamıyor, yeni binalar inşa edemiyorsunuz. Bu kaynakları her zaman belli bir dengede tutmaya çalışın. Ne zaman neye ihtiyacınız olacağını bilemiyorsunuz.
Oynanabilirlik ve Zorluk
Frostpunk 2 oynanabilirlik açısından çok kolay bir oyun olmamış açıkçası. Hikaye modunda oyuna başladığımda bir anda her şey üstüme geliyor gibi hissederken bir yandan da, “Neyi nereden yapıyoruz yahu?” hissine kapıldım. Sonrasında yavaş yavaş alıştım ama oynanabilirlik açısından da bir öğrenme eğrisi var oyunda. Girer girmez çok kolay bir şekilde alışamıyorsunuz. Konsey, Teknoloji Ağacı, binalar, bölgeler derken biraz karmaşıklaşabiliyor ama bu anlamda oyuna ve kendinize biraz zaman tanımanızı öneriyorum çünkü kısa süre sonra alışmaya başlıyorsunuz.
Bina yapma ve tuşları öğrenme dışında zamanla toplulukların tutumlarını ve güvenlerini de öğrenmeye başlıyorsunuz. Kimi nasıl mutlu ederim, kimin güvenini kazanmalıyım derken ekranın alt kısmındaki göstergeleri de çözüyorsunuz.
Zorluk kısmında gelecek olursak başta da değindiğim gibi oyun, ilk oyundan daha zor olmuş. Hatta Hikaye moduna ilk başladığımda bir yandan oynanışı çözmeye çalışıp bir yandan toplumun istekleriyle boğuldum. O sırada, “Dur şunu yapmam lazım ama şurada da sorun var! Ulan şunu da yapmam lazım ama adam kalmamış,” derken Öğretici gibi başlayan Giriş bölümünde oyunu kaybettim. 😁 Sonra geri dönüp toparladım ama bu da Öğretici kısmında oyunu kaybettiğim olarak tarihin sayfalarına not düşülsün. Haa burada oyunu en düşük zorlukta başlatmıştım. 😂 Bahsettiğim öğrenme eğrisi aslında biraz da bu. Neye öncelik vermeniz gerektiğini, neyi ne kadar kullanmanız gerektiğini oyun size zor yoldan öğretebiliyor.
Frostpunk 2 Grafikleri
Oyunun grafikleri çok etkileyici ve ben bayıldım. Özellikle bölgelere yapılan ısınma ve ikmal hatlarında akan o ısı akışı Frostpunk değil de Cyberpunk bir ortam sağlıyor. Şehirdeki jeneratöre ve etrafına baktığınızda acı çeken bir şehri görüyorsunuz.
Çevre tasarımları hakkında çok fazla konuşmak mümkün değil zira her taraf buzlar ve karlarla kaplı. Yine de esen rüzgarlar ve bembeyaz yeryüzü örtüsü, sıcak havada bile içinizi ürpertmeye yetiyor.
Bunlar dışında oyunda sizinle konuşan karakterlerin yüzleri, meclis gibi yerler de çok güzel olmuş. Binalara da yakından baktığınızda çalışan işçileri, otomatonları görebiliyorsunuz. Siz aslında şehire tepeden bakarken aşağıdaki hareketlilik bile yaşayan bir şehir ortamını güzel yaratıyor.
Grafik çeşitliliği ile ilgili söyleyebileceğim şey ise bölgelerin ve binaların birbirine biraz benzer olması. Oyunda [ALT] tuşuna bastığınızda bu bölgeleri farklı renklerde görebiliyorsunuz ancak bölge binalarının birbirine benzer olması çabucak ayırt edilmemelerine sebep oluyor.
Yine de olay olmadığı o minicik zamanlarda şehri kuş bakışı izlemek çok keyifli oluyor.
Sesler, Müzikler ve Duyduklarımız
Frostpunk 2, ses ve müzik anlamında bence muhteşem bir iş çıkarmış. Özellikle müziklere değinerek başlamak istiyorum. Önceli oyunun müziklerini yapan, aynı zamanda Witcher 3: Wild Hunt oyununun da müziklerini yapan Piotr Musiał yine kolları sıvamış. Minör senfonik ezgilerle sizi karamsarlığa sürükleyen müzikler, oyunun atmosferini harika yansıtmış. Ayrıca sizi de o hayatta kalma dünyasının içerisine çekiyor. Doğrusu oyunun müziklerini dinlemeye doyamadım.
Siz Ak Fırtına’nın geçmesini beklerken fonda çalan bu müzikler, bir yandan, “Acaba hayatta kalabilecek miyim?” diye sizi düşünmeye itiyor. Bayıldım!
Sesler konusuna gelirsek bu alanda da çok başarılı bir iş çıkarıldığını söyleyebilirim. Şehre yukarıdan bakarken meydandan gelen bir anons sesi, şehirde olan biteni size anlatıyor. Bazen makinelerin sesleri, bazen insanların sesleri, sizi yaşayan -ya da hayatta kalmaya çalışan- bir şehrin atmosferine iyice sokuyor.
Frostpunk 2 İncelemesi Sonuçları
İlk oyundan sonra ekip oyunun üstüne çok fazla şey koymayı başarmış. İlk oyunun başarısı tabii ki bu oyunu daha da derinleştirmek ve mekanik anlamda zenginleştirmek için belirli bir maddi kaynak sağlamış belli ki. Ekip de daha derinlemesine işler çıkarma ve biraz daha geniş bir zaman yayma şansını iyi kullanarak yeni bir oyun deneyimi ortaya koymuş.
Farklı dil desteklerinin yanında TÜRKÇE dil desteği olması da muhteşem olmuş. İnsanların veya toplulukların taleplerini anlamak, hikayeyi derinlemesine anlayabilmek oyuna girmek açısından önemli. Türkçe dil desteği hem başırılı olmuş hem de Türk oyuncular için iyi düşünülmüş.
Frostpunk efsanesi, yeni oyunla birlikte adını oyun dünyasında iyice güçlendirmeyi başarıyor. Post-apokaliptik tema, buzul soğuklarıyla birleşince ortaya başarılı bir tema çıkmıştı, şimdi yeni oyundaki yeniliklerle birlikte Frostpunk, oyun dünyasına adını perçinliyor.
Oyunu hemen siz de buradan sipariş verebilirsiniz! Oyuna başlamadan montunuzu giyin, soğuklar canınızı sıkabilir!
Frostpunk 2 İncelemesi
Hikaye ve Tema - 8.5
Oynanabilirlik - 8
Grafikler - 9
Ses - Müzik - 9
8.6
Zorlayıcı bir strateji ve muhteşem bir atmosfer!
"Oh be bir nefes alayım," demenin pek mümkün olmadığı, zorluklara mücadele etmeyi seven strateji oyunları tutkunları için şimdiye kadar yapılmış en iyi oyunlardan birisi.