Gölgelerden Gelen Bir Karar Vardır. Vampire: the Masquerade – Shadows of New York İncelemesi
2019’da başlayan ve kısa zamanda ardı kesilmeyecek gibi görünen World of Darkness bilgisayar oyunları zincirinin en son halkası Vampire: the Masquerade – Shadows of New York, 10 Eylül’de oyuncularla buluştu.
Takipçilerimizin, özellikle de World of Darkness ve Vampire: the Masquerade içeriklerimizi yakından takip edenlerin iyi bileceği Vampire: the Masquerade sevgim ve en sevdiğim klanın da Lasombra olmasından mütevellit, oyunu çıktığı gün edindim ve iliğini, kemiğini kurutana kadar oynadım. Oyunu hızlıca oynayıp bitirmiş, bir de hakkında bir hayli fikir edinmişken bir inceleme yazmadan geçmem de mümkün değildi.
Ana Hatlarıyla
Draw Distance tarafından geliştirilen ve dağıtımcılığını da aynı şirketin üstlendiği Vampire: the Masquerade – Shadows of New York, 2019’da çıkan Vampire: the Masquerade – Coteries of New York’un dolaylı devamını konu alıyor. Yani, ilk oyunda yaşananların etkileri ve bahsi Shadows of New York’ta yer alsa da hikaye ne ilk oyunun konusuna doğrudan bağlı, ne de ilk oyunun sonuçlarıyla oluşturulmuş, bağlı bir hikayeye yön veriyoruz. Oyunun ana karakteri Julia Sowinski, kendisinden ve hayatından pek hoşnut olmayan, gazeteci olmayı hedefleyen genç bir kadın. Küçük yaşta ailesi ile birlikte Polonya’dan ABD’ye göçmüş. Hayatının oldukça zor bir döneminde işler iyiden iyiye sarpa sarıyor ve Julia kendini bambaşka, daha da karanlık bir New York’un içinde buluyor. Dönüştürülen ve Lasombra klanının en genç üyelerinden biri haline gelen Julia ile birlikte biz de çarpık ve ölümcül bir satranç oyununa atılıyoruz.
Hikaye ve Anlatım
Hikayeyi spoiler vermeden yorumlayacağıma söz veriyor ve yorumlama kısmına geçiyorum – kısa ve öz, kendi içinde tutarlı ve yoğun örülmüş bu hikaye, bana kalırsa oyunun en güçlü yanıydı. Elbette ki insan, bir masaüstü rol yapma sisteminden yola çıkılarak geliştirilen bir bilgisayar oyunundan sağlam bir hikaye bekler fakat hikayenin güçlülüğünü burada özellikle vurgulamamın sebebi, Coteries of New York’ta karşımıza sönük, oyuncuda pek de iz bırakmayan bir macera çıkmış olmasıydı. Evet, oynarken insanı kendiyle birlikte sürüklüyor ve yeri geldiğinde şaşırtmayı da oyuncuyu Vampire: the Masquerade’in atmosferi içine çekmeyi de başarıyordu fakat oyun bittikten sonra açıkçası üstümdeki etkisi “bunu da oynadık bitti,” olmuştu ki beni, Coteries of New York için bir inceleme yazmaktan alıkoyan da bu hissiyattı – hakkında diyecek bir şeyim yoktu. Shadows of New York’ta ise yazım ekibi bu durumu tam tersine çevirmeyi, oyuncuyu gerçekten yakalayan ve oyunu kapattıktan sonra da üzerinde etkisini bırakan bir hikaye oluşturmayı başarmış.
Bu başarıda iki önemli faktörün etkisi olduğunu düşünüyorum: Belirli bir ana karakter kullanılması ve ekibin, Vampire: the Masquerade evrenine ve bu evren içindeki New York’a iyice aşinalık kazanması. Tek bir kişi üzerinden yola çıkılarak karakter inşa etmenin yazım ekibinin işini kolaylaştırdığı ve ortaya daha somut, daha “gerçek” bir karakter koymasını sağladığı aşikar. Julia, iyi yazılmış ve oyuncunun, rolünü üstlenmekten zevk duyduğu bir karakter. Kiminin empati kurabileceği, kiminin düşünceleri karşısında şaşkına düşeceği, kendine has bir kişi ve en önemlisi, oyuncunun aklındaki kalıba uyması için havada bırakılmış değil. Tabii ki seçimlerinizle düşüncelerine yön verebiliyorsunuz fakat bu yönlendirmeden bağımsız bir karakteri mevcut ve Shadows of New York gibi oynanış süresi oldukça kısa olan ve bu nedenle oyuncuya yüzlerce karar vererek sıfırdan bir kişilik inşa ettirme imkanı olmayan bir oyunda bu durum hem ana karakterin dünya içindeki duruşunu sağlamlaştırıyor hem de oyuncu, kim olduğunu kavrayabiliyor – “bu neydi şimdi?” diye düşünmüyorsunuz.
Julia’yı iyi bir ana karakter yapan faktörlerden biri de çevresiyle ve çevresindeki karakterler ile etkileşime geçiş biçimleri. Burada çoğulluğu vurgulamamın sebebi Julia’nın herkes ve her olay karşısında istediğiniz yöne çekebileceğiniz açık uçlu tepkiler veren, tek tonlu bir karakter olmaması. Karakterin sağlam duruşu ile iç içe olan bu özelliğinde kişilere ve etrafında olan bitene yaklaşımında çeşitlilik söz konusu. Ayrıca kişilerle olan ilişkileri ve bu ilişkilere kararlarınız doğrultusunda verebileceğiniz yön de organik ve hikaye örgüsü içinde kendilerine ait yerleri bariz. İster önceki hayatınızda bırakamadığınız partnerinizle, ister kılıcının gölgesi boynunuzdan asla inmeyen Şerif’le olsun, Julia’nın ilişkilerinde hem kendi kişiliği, hem içinde bulunduğu ortam, hem de karşısındaki kişi doğrultusunda bir inanılabilirlik mevcut. Anlatımın, kısa bir oyunda aktarması zor bu yönünün tüm oyun boyunca böyle ön plana çıkması da yazım ekibinin başarısı olmasının yanı sıra Julia’yı ne kadar benimsediklerinin de bir göstergesi.
Yukarıda değindiğim ikinci faktörü ele alacak olursak, Coteries of New York ile temelleri atılan New York vampir camiasının Shadows of New York ile içi doldurulmuş. İki oyunda da önceki edisyonlardan New York hakkında sahip olduğumuz bilgiler güncel zaman dilimine taşınıyordu. Vampire: the Masquerade’e giriş niteliğindeki Coteries of New York’ta çizilen şema, burada ete kemiğe bürünüyor. Shadows of New York’ta tanıdık yerler ve yüzler ile bir araya gelmenin yanı sıra yenileriyle de tanışıyoruz. Evrene giriş yapma derdini geride bıraktığımız için yeni isimlere de tanıdık yüzlere de oyuncunun kafasını karıştırma derdi olmadan kendi karakterleri inşa edilmiş. Yani Toreadorların hepsi tek bir Toreador, Brujahların hepsi de tek bir Brujah gibi davranmıyor, bu da karşınıza çıkan her karakter için özgün bir fikir oluşturabilmenizi sağlıyor. Shadows of New York, bir kez daha kısa sürede başarması zor bir işi başarıyor.
Bunun yanı sıra, harita ve diyalog mekanikleri gibi anlatımı tamamlayan araçların çalışma prensipleri, bir önceki oyunda olduğu gibi oldukça basit tutulmuş. Shadows of New York ile geliştirilen ise oyun esnasında yaptığımız seçimlerin, Julia’nın kişiliğine ve etrafındakilerin ona karşı davranışlarında görülebilir etkiler yaratması ve daha da önemlisi, oyunun sonunda gözlemlenebilir etkileri bulunması zira Shadows of New York’ta karşılaşabileceğiniz birden fazla son var.
Atmosfer Önemli
Shadows of New York, görsel roman türünde bir oyun. Dolayısıyla oyuncuya atmosferi hissettirecek ve onu, bu atmosferin içine çekecek iki temel unsur var: Müzik ve görsellik. Shadows of New York, hem görsel tasarımı hem de besteleri ile oyuncuyu yakalıyor, vampirlerin gerçek olduğu bir dünyanın içine koyuyor. Görsel tasarım konusunda ilk oyundaki muazzam işlerini devam ettiren ve mekan tasarımları, hareketli arka planlar, gölge/ışık oyunları ve detaylandırma konusunda kendi seviyesini üste çeken Shadows of New York’un, Polonyalı sanatçı Resina tarafından bestelenen oyun müzikleri de en az görseller kadar, hatta belki görsellerden daha başarılı. Daha ana menü müziği ile tüyleriniz diken diken olurken her bir sahneyle, her sahnenin yaratmaya çalıştığı ruh haliyle mükemmel uyum yakalayan besteler sayesinde şüphesiz ki hem başarılı hikaye anlatımının hem de göz alıcı görsellerin etkisi daha da artıyor.
Vampir Konuşalım
Vampire: the Masquerade gibi külliyattan hallice bir tarihi ve arkaplanı olan bir sistemi bilgisayar oyunu olarak uyarlamanın zor yanlarından biri de bu arkaplanın neresinin, ne kadar ve ne şekilde oyuna dahil edileceğini kestirebilmek. Oyuncuyu boğmadan bilgi aktarırken vampirlerin olduğu bir dünyada değil, Vampire: the Masquerade’in dünyasında olduğunu hissettirebilmek büyük önem taşıyor. Neyse ki bu da Shadows of New York’un başarıyla kotardığı yönlerden biri. Zaten çoğunlukla güncel 5. Edisyon zaman dilimini konu alan oyun, geçmiş edisyonlardan bilmeniz gereken birkaç detayı da başarıyla araya sıkıştırıyor ve hikayenin içinde bilmeniz gerekenleri kolaylıkla öğreniyorsunuz. Böylece oyun ilerlerken siz olduğunuz yerde kimin kim olduğunu, etrafınızdakilerin neyden bahsettiğini anlamaya çalışarak vakit harcamıyorsunuz.
Oyuncuyu boğmamak adına denge sağlanırken VtM’in yarattığı dünyanın unsurlarını işlemekten geri durulmamış. Özellikle VtM ile haşır neşir olan okurlarımızın bileceği ögeler olan Lasombra klanının birini dönüştürmeden önce gerçekleştirdiği bir takım “ritüeller,” genel olarak vampir camiası fakat özellikle Brujah klanı için önem taşıyan bir takım tarihi olaylar hakkında detaylar (ki bu olaylar hakkında bilgi almak için World of Darkness podcastimizin Brujah – Ventrue bölümünü buradan dinleyebilirsiniz), 5. Edisyon ile birlikte Camarilla’nın ve New York’un aldığı yeni şekil, Lasombra klanının yaşadığı yapısal ve içsel değişimler gibi detaylar sayesinde oyun gerçek bir Vampire: the Masquerade hikayesi sunuyor: Eski ile yeninin buluşmasındaki tezat, korku, gizem, entrika ve güçlerini tahayyül edemediğimiz yaşlıların akıl oyunları arasında koşuşturmaca. Shadows of New York sadece iyi bir vampir hikayesi değil, iyi bir Vampire: the Masquerade hikayesi. Anlayacağınız anlatım ekibi ödevini yapmış. Zaten giriş seviyesinde oyunları yeterince oynadık, biraz daha derinlere inmenin zamanı gelmişti.
Şikayet Köşesi
Her oyun gibi Shadows of New York’un da canımı sıkan yanları oldu elbette. Bunların başında gelen de şüphesiz ki Draw Distance’ın ilk oyundan dersini almamış ve görsel roman türünün incelikleri konusunda kendini geliştirmemiş olması. Diyalog geçme seçeneği bu sefer var fakat sadece eski diyalogları değil, yenileri de atlıyor. Okuma ve görsel algıda sıkıntı yaşayan oyuncular için sesli destek seçeneği bulunmuyor. Bunlar, kendine has kuralları olan görsel roman türü için ince fakat oldukça önemli detaylar. Shadows of New York’un, yapım ekibinin aynı türdeki ikinci oyunu olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda insan bu detayların gözden kaçırılmamasını bekliyor. Bunun yanı sıra, oyun gerçekten kısa. Steam’e göre toplam 10 saat oynadığım Shadows of New York’u iki kere bitirdim. Sağlam bir hikaye, ilgi çekici karakterler ve muazzam anlatı fırsatları ile dolu bir ortamda geçen oyun, bana kalırsa daha uzun olmalı ve potansiyelini sonuna kadar gerçekleştirmeliydi. Ne var ki tüm bu güzelliklerin tadı damağınızda kalıyor, tam hızınızı almışken oyunun sonu geliyor.
Bitirirken
Vampire: the Masquerade – Shadows of New York, VtM tecrübeniz ne olursa olsun keyifli ve karanlık bir deneyim sunuyor. İncelemenin çoğunluğunun övgülerden oluşmasından anlayacağınız üzere oyunu tavsiye ediyorum. Her ne kadar kısalığıyla hayal kırıklığına uğratsa da Shadows of New York hem en güncel VtM oyunu hem de bir Lasombra karakter oynama şansına ilk defa eriştiğimiz oyun olması bakımından denemeye değer.