İncelemeler

Kefaretin 200 Yıllık Bedeli – Warhammer 40,000: Space Marine 2 İncelemesi

İmparator’un ismini dudaklarının ucunda bir dua gibi mırıldananlar, Terra’nın yürek yemiş savaşçıları, Roboute Guilliman’ın evlatları! Toplanın! Warhammer 40,000: Space Marine 2 oyununda bir kez daha İnsanlığı korumak için yeminler edeceğiz.

Son zamanlarda oyunlardan pek keyif alamamaya başladım. Bunda firmaların verdiği sözleri tutmamaları, sorunlu çıkan oyunlar ya da ne hikâye, ne de oynanabilirlik sunan yapımlar suçlu olabilir. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum fakat birçok oyun “Baş Yapıt” olacak ifadesiyle yola çıkıp hem vaktimizi, hem de paramızı çalmayı başardı (Türkiye ekonomisinde oyuna harcanıp da pişman olma durumuna daha çok üzülüyorum). Safi keyif alabileceğimiz, beynimizi koltuk altımıza sıkıştırıp eğlenebileceğimiz yapımlar azaldı. Tamamen yok oldu demiyorum. Azaldı, tek tük çıkar oldular.

Özellikle PS5 ve Xbox Series X ile başlayan 9. Nesil oyunculuktan pek keyif alamadım. Neyse ki, bağımsız yapımlar imdadımıza yetişti ya da aralarda Helldivers 2 gibi sürpriz yapımlar evimizi şenlendirdi. Safi neşe enjekte eden, oyun gibi oyunlara hasret kalmıştık.

İmparator Korur

İlk kez The Game Awards 2021‘de duyurulan ve ekrana “For the Emperor” şeklinde bağırıp sevgili eşimin öfkesini üzerime çektiğim Space Marine 2, sonunda çıktı. Erkenden erişip oynama fırsatı bulduğum için (Hayır, hiçbir platform ya da kuruluş kodu bize sağlamadı. Kendi imkanlarımızla ulaştık diyelim) bir süredir kendisiyle haşır neşir oluyordum. İlk duyurulduğunda bir anlık gaza gelmem ve biraz önce yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü, zaman içerisinde şüpheyle yaklaştığım bir oyun oldu. Büyük söylemler, güzel sinematik görseller sonunda oyun fos da çıkabilirdi. Fakat beklediğimden de fazlasını verdi.

Warhammer 40.000: Space Marine 2, ilk oyunun 200 yıl sonrasında geçiyor. Oyunun başında yine evrenin efsanevi karakterlerinden Demetrian Titus var. Kemiksiz çatışma hissiyatıyla, müthiş bir başlangıçla oyun sizi karşılıyor. Uzun zamandır, böylesine hızlı giriş yapan bir yapım görmemiştim. Oyun başlangıcıyla beraber, bana hem oyunu öğreten, hem kendisinin içine hızla çeken ve de bir yandan tedirgin etmeyi başaran nadir oyunlardan birisi. Tyranid saldırı altında kalan Kadaku‘ya indiğimiz andan itibaren, evrenin tekinsizliğini ve ölüm-kalım mücadelesini hissetmeye başlıyorsunuz.

Genel olarak oyunu incelemeden önce yapımın merkezinde duran hack-n-slash mantığına yakından bakmak istiyorum. Space Marine 2, selefi gibi üçüncü şahıs kamera açısına sahip, aksiyonu bol bir oyun. Elimizdeki sürüsüne bereket ateşli silahlar ve yakın dövüş ekipmanlarıyla, düşmanlarımızın kirini galaksinin yüzeyinden silmeye çalışıyoruz. Ancak daha ilk aşamada, oyun size şunu söylüyor: “Seve seve benim ağırlığıma alışacaksın, kardeşim!

Neden böyle diyorum? Çünkü oyunda hantal fakat bir o kadar da tok bir çatışma mekaniği var. Sonuçta yaklaşık 2 metre boya ulaşan ve bir Mini Cooper ağırlığına yakın devasa bir Space Marine kontrol ediyoruz. Onun hantallığı ve arazi üzerindeki doygun hareketlerini, bir Batman gibi yansıtamazlardı. İlk başlarda acaba oyunu bir Rocksteady oyunu gibi daha dinamik yapsalar, iyi olmaz mı, diye düşünüyordum. Fakat zamanla, oyunun derinliğine katıldıkça, bir Space Marine karakterinin nasıl hareket ettiğini en kaba ayrıntısına kadar sizinle buluşturuyor.

Buradaki amacım, oyunu haklı çıkartmak değil. Son yıllarda çıkan hızlı dövüş dinamiğine sahip Spider-Man oyunları gibi yapımlara elim o kadar alışmış ki, böylesine hantal bir karakterin nasıl yansıtılabileceğini aklıma getirmemişim. Her bir adımda düşmanı titreten, her bir atışıyla onlarca düşmanı yok eden ve yakın mesafe saldırılarında onlarcasını yok etmeyi başaran, İmparator’un göz bebeklerinden biri olan, bir Space Marine’i kontrol etme konusunda, takdire şayan bir iş çıkartmışlar.

Bu yüzden oyuna ilk alışma süreci biraz zaman alıyor. Oyunun yapımcıları da bunun farkında olmalılar ki, ilk iki saat içerisinde tempoyu tam ayarında hazırlamışlar. Tüm yakın ve uzak mesafeli çatışmalara nasıl girip çıkacağınızı ve alan kontrolünü nasıl yapacağınızı, hikâyeyle beraber götürebiliyorsunuz.

Heresy Varsa, Ben Yokum

Hikâye bu dinamikliği oyuncuya tadında vererek, hızlıca yuvarlanmaya başlıyor. Kadaku’nun Tyranid işgaliyle beraber, Titus’u canlandırırken kendimizi beklenmedik bir konumda buluyoruz. Çok sürpriz kaçıran bir durum değil gerçi ama bahsetmekte fayda var: Titus, ilk oyunun ardından bir Chaos Lord ile karşılaştığı için Engizisyon tarafından, kefaretini ödemesi için Deathwatch Bölüğü‘ne sürgüne gönderiliyor. 200 yıllık süreçte neler yaşadığını bize göstermiyorlar fakat daha öfkeli, daha sert mizaçlı bir Titus, daha fazlasını yapabilmek için düşük rütbeyle bile olsa Ultramarine Bölüğü‘ne geri dönüyor.

Amacımız Tyranid tehlikesini ortadan kaldırmak demiştim, fakat zamanla işin arkasındaki girift şema ortaya çıkmaya başlıyor. Emrimizdeki Gadriel ve Chairon ile istilaya karşı mücadele verirken, onların şüpheli bakışlarından kaçınmaya çalışıyoruz.

Burada oyuna biraz RYO ögeleri donatılsaymış şahane olurmuş, diye düşünmeden edemedim. Ancak ilk oyunun sunduklarının üzerine çıkıp akıl bulandırmamak için lineer yapıdan çıkmak istememişler. Verdiğimiz kararların, az da olsa farklı sonuçlar doğurabileceğini görmek böylesine tansiyonu yüksek bir oyunda güzel olurmuş. Bir eksi değil; olsa daha güzel olurmuş, diyelim.

Lineer yapı demişken. Oyun çıkmadan evvel, birçok platform Space Marine 2’yi, Helldivers 2 ile karşılaştırdı. Ancak tamamen farklı oyunlar olduklarını söylemeliyim. Helldivers 2, yeni bir tür olan Extraction Shooter‘a daha yakın. Yani tek başınıza ya da bir ekiple haritaya girip görevleri doğru bir şekilde bitirmek üzerine kurulu. Helldivers 2, bu türün daha yumuşak bir örneği olabilir. Space Marine 2 ise eski tarzda hazırlanmış bir yapım. Koridorda ilerle, önüne çıkan düşmanları yok et, koridorda ilerle, geniş bir alana gir, buradaki görev için üzerine akın edenleri yok et; mantığıyla çalışıyor.

Basit gözükse de, oyunun tekinsizliği ve üzerinize hunharca düşman gönderip hayatta kalmanızı beklemesi nedeniyle, heyecanı da tavan yapıyor. Özellikle bir reaktörü korumamız gereken bir bölüm vardı. Zaten sıcak havalarda yaşamak bir hayli zor. Bölümün yaşattığı afakanlarla beraber kan ter içinde kaldığımı fark ettim. Aynı tempoyu asla azaltmadan bölüm aralarında vererek, oyuncuyu sıcak tutmayı başarıyor.

Demir Tavında Dövülür

Space Marine 2, dinamik bir çatışma sunmuyor fakat tok oynanabilirliğiyle beraber oyuncuyu hikâyede sürüklemeyi başarıyor. Benim gözüme çarpan en büyük sıkıntısı, zamanlamayla beraber basmamız gereken tuşlar oldu. Parry ve Dodge dediğimiz, düşmandan gelecek saldırıları savuşturmak ve de kaçmak gibi hamleler tam tepkiyle çalışmayabiliyor. Bunu oyunun ilk büyük engeli olan Tyranidler’in meşhur canavarı Lictor ile karşılaşınca fark ettim. O noktada zaten oyuna yaklaşımımı değiştirdim. Çünkü oyunun acımasız bir tarafı da mevcut.

Karakterin bir can barı ve onun da altında zırh puanı mevcut. Canı sadece ama sadece sağlık ekipmanıyla yükseltebiliyorsunuz. Zırh barı ise yakın mesafeden yapacağınız infaz saldırılarıyla doluyor. Anlık olarak dikkat kaybı yaşayıp kalabalık bir düşman öbeğinin ortasında kendinizi bulduğunuzda zırh puanı hızla iniyor. İnfaz yapacak alan kalmadığı için de canınız, İstanbul’un sıcak bir öğle vaktindeki buz tanesi gibi hızlıca eriyor ve karakteriniz ölüyor.

Bunun takibini yapmak, minik stratejiler oluşturmak çok önemli. Oyun, zaten size yardımcı olacak şekilde hazırlanmış. Diyelim ki, bir bölgeyi bitirdiniz ve asansör yardımıyla başka bir bölüme geçiyorsunuz. Burada karşınıza çıkan ekipman yuvasında, bolca uzun namlulu ve dürbünlü tüfek görüyorsanız mutlaka alın derim. Çünkü bir sonraki alanda uzak mesafeden canınızı sıkacak birçok düşman gelecek anlamına geliyor. Elinizdeki silahı ne kadar iyi kullandığınızı bir kenara bırakın ve beni dinleyin. Yoksa iyi bir Space Marine olamazsınız.

Ana Hikâye modu, üç gezegene ve çeşitli görevlere dağılıyor. Bunları tamamen kendi başınıza oynayabilirsiniz. Ancak bir yandan da PvE olarak yan görevleri de yapmanız gerekiyor. İlk görevlerden biri, bir başka Space Marine mangasının, Tyranid tehlikesinin dikkatini dağıtacak bir boma düzeneği kurması üzerine kurulu. Bu sayede Titus ve ekibi gitmeleri gereken alana daha az düşman yoğunluğuyla karşılaşarak gidebiliyorlar.

Oyunun doğrudan bunu bir yaptırım olarak sunmaması güzel. Ancak keşke sunsaymış da diyorum ve bu kısım daha ağır basıyor. Oyuncu olarak bu yan görevi yapmadan ana göreve dalsak ve daha fazla düşmanla karşılaşsak ve başarılı olsak, farklı puanlar, ne bileyim farklı başarımlar açılsa daha keyifli olabilirmiş diye düşünüyorum. PvE kısmının bu açıdan çok fazla bir albenisi yok. Sadece karakterinize ekleyeceğiniz kozmetik görseller için puan topluyorsunuz. Zaten PvP kısmı da bunun için oyuna yerleştirilmiş.

Space Marine 2’nin PvP kısmına girecek kadar bayramdan kalan yürekleri yediğimi iddia edemem. Çok iddialı oyuncularla karşılaşacağınızın garantisini verebilirim. Ancak özelleştirilebilir alan olarak, adeta bir boyama standı sizi karşılıyor. Hangi Space Marine Bölüğü’nü (Chapter) isterseniz, hangi tonda renk, nerede hangi logoyu isterseniz tüm özgür iradenizle karakterinize yerleştirebiliyorsunuz. Bu karakteri PvE kısmında ve PvP kısmında arz-ı endam eyleyebilirsiniz.

Bu noktada tercih edebileceğiniz altı adet sınıf var. Hepsi de birbirinden farklı özelliklerle beraber geliyor. Tactical, Assault, Vanguard, Bulwark, Sniper ve Heavy sınıfları tercihinize sunuluyor. Hikâyeyi bitirdikten sonra doğrudan PvP kısmına geçiş yaparsanız elinizin ısınması adına Tactical ve Assault sınıflarını mutlaka öneriyorum. Biraz daha işin detayına girdikten sonra Bulwark ve Heavy ile muhteşem anlara imza atabilirsiniz.

Oyunun ana hikâyesi, 8-10 saat bir oynama süresi tanıyor. Bu noktadan sonra yapabileceğiniz yegane şeylerden biri arkadaşlarınızla yan görevleri tekrarlamak ve hikâyenin büyüsüne tekrar tekrar kapılmak. Öte yandan PvP kısmı 6 vs 6 kişilik maçlar sunuyor. Geliştirici stüdyo Saber, bir yıl boyunca ciddi anlamda içerik sunacağına dair söz vermiş durumda. Bu süreçte oyuna kendinizi kaptırırsanız, PvP modunda yüzlerce saat harcayabilirsiniz. Yani anlayacağınız Space Marine 2, sadece yalandan bir hikâye sunup sizi PvP oynatmaya yöneltmiyor. Dolu dolu bir hikâyenin ardından, keyifle oynayacağınız modlar açılıyor.

İmparator Adına!

Space Marine 2, doygun bir oynanabilirliğin üzerine uzunca sürecek yan eklentilerle oyuncu karşısına çıkıyor. Fragmanlarda, diğer yayıncıların videolarında ya da tanıtım videolarında gördüklerinizi bir kenara bırakın. Bir kez o atmosfere girdiğinizde, ne kadar derin bir dünyaya daldığınızı fark edeceksiniz. Games Workshop’ın 1987 yılından bu yana üzerine koyarak ilerlediği enfes bir evren var. Bu evrenin sadece ufacık bir kısmında, şahane bir hikâyede yer alıyorsunuz.

Oyun bu hikâyede, sizin özel bir karakter olduğunuzu, yaşanan olayların destansı olduğunu en ince ayrıntısına kadar sunuyor. Bir gezegene indiğinizde ya da bir asansörden çıktığınızda, en kapalı alanlarda bile oyunun bir derinliği, muhteşem bir sinematik anlatısı var. Bunlara ek olarak üzerinize yağan düşman ordularını kesip biçmek, tüm mühimmatı üzerlerine boşaltıp savaşlardan zaferle ayrılmak; oyun bunların hepsini en doyurucu biçimde oyuncuya sunmayı başarıyor. Böylesi nadir gelir gerçekten.

Elbette Space Marine 2’nin sıkıntıları var. Bu hantal yapısı, evrene yakın olmayan, hiç bilgisi olmayan birisine hitap etmeyebilir. Hatta etmeyecektir. Ancak bu evreni bilenler, saf aksiyon arayanların bulacağı çok fazla şey var. Dedim ya harika sinematik sahneleri var diye. İşte onlar araya giren sinematik videolar değil. Doğrudan oyunun içerisinde yaşayacağınız anlardan çıkacak. Elbette PvE kısmında, arkadaşlarınızla oynayacağınız anlarda da bu coşkuyu daha fazla yaşayacağınıza eminim.

Yeni çıkan bir oyun olması, konsol tarafında ciddi pahalı olması, Steam’in Türk Lirası desteğini geri çekmesi sebebiyle şüpheyle yaklaşılacak bir oyun olduğunu anlıyorum. Evreni seven, olabildiğince takip eden biri olarak, çıkmadan evvel elimin gitmediği pek çok an oldu. Ancak bir kez içine girdikten sonra aradığım şeyi tekrar buldum:

In the Grim Darkness of the Far Future, There is Only War

Kötü Yanlarıİyi Yanları
Ufak tefek buglarSinematik anlatı
Hikâye kısa gelebilirSeslendirme, müzikler ve efektler
Hantal dövüş kısmına alışması zorKahraman olma hissiyatı
Grafikler çok iyi

Puanlama Galeriden Sonra

İmparator Adına

Grafik / Arayüz - 9
Oynanabilirlik - 8
Hikâye / Sunum - 8.5
Yenilikçilik - 8

8.4

İmparator'a yakışır

Doygun, keyifli ve sinematik bir oynanabilirlik. Warhammer 40K evrenine ne kadar yabancı olursanız olun, tertemiz eğlence için bu yılın en iddialı yapımların başında geliyor.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.