Walking Dead 2. Sezon 2. Bölüm: Kimseye Güvenemiyorum!
Efsane seri Walking Dead‘in oyununun ikinci sezonunun ikinci bölümü geçtiğimiz hafta çıktı. Bu kadar çabuk beklemiyordum aslında, hemen de oynayamadım üstelik. Oyunu oynarken kendimi, tepkilerimi kaydetmek istedim bu sebeple küçük bir hazırlık yapmam gerekti fakat asıl sorun bu değildi tabii ki. İlk sezon kayıtlarım silinmişti!
Aşağıdaki yazıyı ilk iki sezonu beraber oynamış biri olarak yazacağım yani. Daha yoğun olacak her şey bu durumda. Bir de oyun incelemesi olmadığını belirtmek isterim yazının. Çünkü ikinci bölümde gelip oyunun mantığını işleyişini anlatmak çok da mantıklı gelmedi açıkçası. Ama yine de hayır ben merak ediyorum diyenleri ilk yazıma davet ediyorum.
Peki bu yazıda neler olacak? Aslında oyunu kaydetme amacımla aynı bu yazının da amacı. Tepkilerimi yazılı olarak görmek ve başka insanların da düşüncelerini öğrenmek. Bu yüzden yazım tamamen spoilerlardan oluşacak önceden uyarıyorum. Sonra vay efendim ben duymadım, yok efendim ben bilmiyordum kabul etmem yorumlarda!
Her Dost Bir Düşman
Yazıya başlarken biraz yeni karakterlerden bahsedelim. Daha sonra size muhteşem aydınlanmamı da anlatacağım karakterler hakkında.
İlk sezonda da beni sinir eden Rebecca ile başlamayı düşünüyorum. Tanrım! Hamile bir kadın için bize çok kötü davranmıyor mu? Yani bilmiyorum bana mı öyle geliyor, seride kadınlara karşı bir şeyler mi var? Yani çok sevdiğimiz kadın karakter bir anda alnının ortasına kurşun yiyebiliyor ya da delirip arkadaşlarını vurabiliyor. Sürekli mızıldanan kadınlar, serti oynayayım derken kötü olan kadınlar? Yani neden bir tane bağ kurabileceğimiz bir kadın karakter yok? Bilemiyorum açıkçası Christa’nın da üzerine inanılmaz gidildi oyunda ki oyunun başında Omid’in ölmesinden sonra tam bir sinir karaktere dönüşmesi inanılmaz itici yaptı onu. Neyse Rebecca’ya dönelim burada Walking Dead üzerinden feministlik falan yapmayacağım tabii ki. Açıkça sevmediğim karakterlerden biri oldu Rebecca fakat Clementine benimle çok fazla aynı fikirde kalamaz diye düşünüyorum çünkü hormonların da etkisiyle Rebecca bize oyunun ikinci bölümünün sonlarına doğru iyi davranmaya başladı. Bir şeyleri farkına varması güzel ama kendi içinde bulunduğu durumun stresini başkasından çıkartmaya çalışıyor gibi geldi bana oyun boyunca. Ayrıca kocasını da aldatmış olması bana çizgi romandaki ana karakter olan Ricky ve karısının hikayesini anımsattı. Kısacası Rebecca’yı sevemedim, bağlanamadım. Olmadı.
Bir de Luke var bizi Pete ile ormanda bulan. Yazının bundan sonrasında kendisi benim için Romeo olarak devam edecek. Yanlış anlamayın tabii çok ayılıp bayıldığım bir karakter değil, aksine altından çok fazla şey çıkacağını düşündüğüm bir karakter Luke ama o çekici gülümsemesiyle kesinlikle Clementine’ı etkilediğini düşünüyorum bu sebeple o artık Romeo. Kararlar alırken neden bilmiyorum, Clementine olarak onu olabildiğince üzmemeye çalıştım çünkü ekip arasında ikinci sözde güvenebileceğim insanın o olduğunu düşünüyorum.
En sevdiğim karakter kesinlikle ama kesinlikle Pete idi! Pete’in ölmesini yediremiyorum kendime Yani o kadar emindim ki ölmeyeceğinden. Pete bacağında sıyrık sayılabilecek bir ısırıkla kurtuldu ona saldıran zombiden. Bildiğiniz üzere Walking Dead evreninde öyle Resident Evil’daki gibi bir virüs durumu yok. İnsanlar ısırıldıkları için değil, öldükleri için zombi oluyorlar. O kadar küçük bir ısırıktan direkt ölüme gitmesi beni çok üzdü fakat oyunda bunu göstermeye hazır değiliz sanırım. Pete bacağını kesiyor mu bilmiyorum fakat benim oynadığım versiyonda Pete’in bacağını kesmesini istemedim. Lee’nin kolunu kesmiştim ve çok kan kaybetmişti, Pete’i de kurtarabileceğim hiçbir şey yoktu. O şekilde ölmesi kesinlikle haksızlık olurdu bu yüzden ona bir sigara verdim ve rahatlasın diye Nick’i kollayacağımı söyledim. Nick’ten nefret ettiğimi belirtmeme gerek yok bu noktada sanırım? Tam bir Ben vakası. Ben’i ilk sezondan hatırlarsınız, hani şu uzun boylu, salak sarışın çocuk. Kenny’i çıldırtan…
Alvin, Carlos ve Sarah üzerinde pek konuşmayacağım. Üçünü de pek sevmedim. Sarah ciddi anlamda sinirlerimi bozuyor ve katlanamıyorum. Clementine’a çok üzülüyorum çünkü bir önceki grubun bunların yanında biraz daha düzgün olduğunu düşünüyorum. Kısacası yeni ekipten hala nefes alan çoğu kişiye güvenemiyorum.
OH MY GOD! THEY KILLED KENNY! YOU BASTARDS!
Pekala Kenny’i görünce sevinmeyen kaç kişiyiz?
Aklımın ucundan bile geçmiyordu. Yani Christa belki Lily ve hatta şu nehir kenarında bizden su isteyen adam (ki ben vermedim o suyu. Neden vereyim ki? Daha sonra Pete’in ihtiyacı oldu zaten…) bile olabilirdi ama o beli incinmiş, her tarafı zombilerle çevrilmiş Kenny?
Yani Lee ölmüşken Kenny nasıl yaşıyor olabilir? Neden yaşıyor? İnanılmaz sinirlendim. Lee’nin kolunu kestim ben! Sonra da başına bir kurşun sıktım ve bu adam sakat beliyle o sokaktan kaçtı! Tabii bunlar benim düşüncelerim. Clementine benim yanımda çok şirin ve tatlı kalıyor. Şirretlikten uzak fakat çok da samimi olmayan bir kavuşma yaşadım Kenny ile. Tabii bu sırada oraya giderken arkadaşlarından birini vurduğumuzu bilmiyordum (Aptal Nick!). Oyunun en heyecanlı noktası benim için şu Carver ve çetesinin Kenny’lerin mekanını basmasıydı sanırım. Carver galiba oyundaki valimiz. Öyle hissediyorum yani. Her neyse ben Bonnie gelene kadar 400 Days oyununu aklımdan çıkarttığımı fark ettim. Kim ya bu adamlar falan diye düşünürken Bonnie geldi ve BAM! 400 Days oyununda kampa yollamıştım ben Bonnie’yi. Tabii Rebecca’yı bizi almaya gelen kadın sanıyordum fakat değilmiş. Böyle olunca Matthew’a daha çok üzüldüm çünkü onu vurduğumuzda anlamamıştım kim olduğunu. Oyun benimle oynuyordu resmen!
İnanmayacaksınız ama oyunun sonunda Walter’ı ikna ettim Nick’i kurtarmaya. Neden hiç bilmiyorum fakat ettim işte. Ne oldu? Walter gibi bir adam öldü. Walter’ı kurtarabilir miydim bilmiyorum fakat Alvin’i kurtardım. Oyunun en hoşuma giden kısmı da bu oldu çünkü istesem hem Walter hem Alvin hem de Nick ölebilirdi. İlk oyuna göre daha büyük değişimler yaratabiliyor olmamız cidden çok güzel. Önce Pete sonra da Walter ölünce anladım ki Game of Thrones oyununun hazırlıklarında olan Telltale Games George Martin’in acımasızlığının etkisinde fazlasıyla kalmış. Bütün sevdiğim karakterleri kıyma makinasına sokmaya kararlılar gibi gözüküyor.
İkinci bölümün ilkine göre daha iyi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Clementine artık oturdu bu grupta ve insanlar ona yavaş yavaş güvenmeye başladılar. Gerçi oyun boyunca her işe ben koşuyordum biraz abarttılar gibi geldi ama… Şimdi Carver kampında neler olacak bilemiyorum ama Bonnie kesinlikle şirin Clementine yüzümü göremeyecek!