Murdered: Soul Suspect İncelemesi
Tanıtıldığı ilk günden beri oynamak istediğim, ancak uzun bir süre önce aldığım halde bir türlü başına oturamadığım Murdered: Soul Suspect’i sonunda oynama fırsatı buldum.
Bu noktada direkt konuya gireceğim. Oldukça ağır eleştirilere maruz kalmış olan oyunu, tüm kötü yorumlara rağmen beğendim. Çünkü oyun benim istediğim hemen hemen her şeyi sunuyordu.Oyunu ilk açtığımda direkt olarak aklıma Heavy Rain geldi. Gerek oyunun ağırlığı, gerek yarattığı atmosfer bana tüm oyun boyunca o efsane oyunu hatırlattı durdu. İnanılmaz karizmatik bir ana karakter, dedektiflik üzerine kurulu bir hikaye ve tabii ki doğa-üstü olaylar. Sevdiğim her şey var anlayacağınız. Ana karakterimiz Ronan, hikayeyi öyle güzel sırtlamış ki, oyuncunun karizmatik ana karakter arayışını rahatlıkla dolduruyor. Dedektiflik hikayelerinin özellikle ilgimi çektiğini düşünürsek, ana karakteri bir polis olan oyunu oynamamam imkansız gibiydi zaten. Hayatının her anını vücuduna dövme olarak kazımış olan Ronan öyle bildiğiniz polislerden değil. Hani şu klişe filmlerde olur ya, kötü geçmişe sahip adam polis oluverir… Ronan da öyle işte.
Uğruna hayatını düzelterek polis olmaya karar verdiği karısını kaybeden Ronan, tam bir sadık erkek profili. Az önce de bahsettiğim gibi konu çok klişe. Hatta oyun baştan aşağı klişelerle dolu ancak bazılarımız için klişe hikayeler en sevilesi hikayeler olabiliyor tabii. Her neyse. Sevgili Ronan karısını da kaybedince hırçın bir polise dönüşmüş tabii. Hani şu filmlerde yardım almadan kendi kendine olay yeri basan asi polislerden kendisi. Öyle polis üniforması da giymiyor hani, dedektifimizin kendine has bir tarzı var, imzası niteliğinde bir adet şapkası, dudağından düşürmediği bir de sigarası. Hikaye Ronan’ın “Bell Killer” lakaplı katilin peşinden tek başına gitmesiyle başlıyor. Bu Bell Killer dediğimiz katil de aman aman güçte bir karakter. Duvardan duvara vuruyor insanı yok artık dedirtiyor öyle böyle değil. Tabii bizim ana karakterimizi de çarşaf gibi silkeledi. Ronan’ın ağır çekim camdan düşüş sahnesiyle başlayan oyun, karakterimizin ölmesiyle rayına oturuyor. Yani sadece bir dedektif değil, iki dünya arasında sıkışıp kalmış bir dedektifiz artık ve katili bulup adaleti yerine getirmeden bize huzur filan yok.
Bunun dizisi var biliyor musun?
Hikaye bu noktada yer yer Ghost Whisperer tadında yer yer de Sherlock Holmes havasında gidiyor. Bunları eleştiri olarak yazdığımı sanmayın sakın zira firma oyunu yaparken zaten bu kaynaklardan bir hayli esinlendiğini açıkladı. Hatta bu esin kaynakları arasında Blair Cadısı falan da var ancak konuyu çok açık etmeyelim. Olaylar Salem kasabasında geçiyor, hani şu Salem cadı mahkemelerinin falan olduğu yer. Eh hal böyle olunca o kadar acı ve öfkenin içinde bir sürü hayaletin de kasabada dolanması şaşırtıcı olmaz herhalde. Bir de şeytani yaratıklar var ki, onlara sonra değineceğim. Tüm bunlar dışında oyunun olmazsa olmazı ise medyum insan yardımcımız. Çok bahsetmek istemiyorum kendisinden, oynadıkça güzel çünkü. Bu arada oyunda ne kadar klişe mekan varsa hepsini ziyaret ettiğimizi de belirteyim. Akıl hastanesinden mezarlığa kadar her yeri geziyoruz!
Ana konumuz her ne kadar Bell Killer’ı bulmak olsa da kasabada ışığa kavuşamamış bir sürü rahatsız ruh var. Bazıları da yardımımıza muhtaç. İşte bu noktada Melinda Gordon (bkz: Ghost Whisperer) gibi “Merak etme sana yardım edebilirim” triplerine giriyoruz. Yan görevlerimiz oluyor bunlar. İsteğe bağlı tabii hepsi, ayrıca öyle aman aman da çok değiller. Yan görevler oldukça kısıtlı, çözmesi ise bir hayli kolay. Gerçi genel olarak bakıldığında oyunun en büyük eksilerinden biri hiçbir davanın zorlayıcı olmaması. Bütün kanıtlar önünüze saçılmış, karar tablonuz size cevabı vermek için kendini parçalıyor adeta. Davaları çözmek için gerçekten Sherlock olmanıza gerek yok yani. Ancak genel olarak bakıldığında Sherlock Holmes’ün The Testament of Sherlock Holmes oyununda bile bulmacalar öyle aman aman düşündürücü olmamakla beraber, bulmacaları çözmüş gibi geçebiliyordun. Yeni neslin en büyük sıkıntısı oyuncunun çok düşünmeden hızlı ilerlemek istemesi sanırım. Üretilen oyunda “Al o zaman, cevap bu” diye üstüne atar tabii cevabı.
Yan görevlerde gördüğüm bir başka eksi ise karakterlerin birbirine çok benzemesi oldu. Sanki bütün şehir aynı birkaç hayaletten oluşuyor. İnsanı üzüyor tabii bu durum. Biraz daha özenli davranılabilirmiş…
Karanlıkta kalanlar
Bir hayaletle oynamak inanılmaz zevkli desem abartmış olmam herhalde. Odalar içinde fütursuzca dolaşmak, insanların bedenlerine girip düşünce okumak gibi pek çok eğlenceli şey yapabiliyorsunuz. Ancak her şey sınırlı. Öyle istediğin eve giremiyorsun yani. Bir kere kapısı açık olacak ki onlar da sadece görev bölgelerinde mevcut. Bu noktada yapımcı firmanın açık dünya oyun yapmamasını eleştirmeyeceğim, ancak inanılmaz potansiyeli olan bir oyunu açık dünya yapmayarak yazık ettiklerini düşünüyorum. Bunun dışında bir de kediler var. Kedi bedenlerini de ele geçirip sağa sola koşmak miyavlamak mümkün. Ancak kediler de ihtiyacımız olduğunda ortadalar sadece. Bu da işin keyfini bir parça baltalıyor.
Oyun boyunca etrafta toplayabileceğimiz hatıralar, bilgiler ve oyunun içeriğinde kullanılan konuyla ilgili detaylar var ki bence oyunun en güzel kısımlarından biriydi. Bunları acele etmeden sırayla toplaya toplaya oynayın derim zira oyun bittikten sonra son kayıt noktasına dönüyorsunuz. Yani oyun bitti şehirde turlayayım yok. O da beni bir parça üzdü açıkçası. Sıkılmadan okuyacağınız pek çok materyalle karşılaşacağınızı söyleyebilirim.
Salem’in iblisleri
İnanır mısınız bu kadar hayaletli, atmosferi karanlık oyunda jump scare yok! Benden tam not aldı bu konuda. Sağda solda yaklaşınca kaybolan ancak uzaktan sizi izleyen hayaletler tüylerinizi ürpertirken öyle bir anda önünüze hiçbir şey atlamıyor. Ben özellikle sevmediğim için o tarz gerilim yaratma unsurlarını, bu oyunda olmaması beni inanılmaz mutlu etti. Genel olarak “gerilim” teması üzerinde durulduğu için oyunu keyifli keyifli oynamak mümkün. Tabii bir de düşmanlarımız var oyunda savaşmamız gereken. Hayalet olduğumuz için silahı çıkarıp vuramıyoruz ama biz de iblislerle bir şekilde baş etmenin yolunu buluyoruz.
Oyunda süs niyetine konmuş, çirkin bir çığlıkla varlıklarını belli eden iblisler var. Genelde hep aynı format üzerinden ilerliyor iblislerin çıkışı. Olay yeri incelenir, içerideki dava çözülür, bir sonraki ipucuna gitmeden iblisler belirir, iblisleri geçtikten sonra bir sonraki noktaya gidilir. Bu noktada süs gibi konmuş birkaç iblisin amacını gerçekten çözemedim. Pek bir zorluk oluşturduklarını söyleyemeyeceğim. Şeytan çıkarma yöntemiyle iblisleri alt edebileceğiniz gibi sizi yakalarlarsa askıda kalmış ruhların içine saklanarak varlığınızı unutturabiliyorsunuz. İblislerde bir süre sizi arayıp nöbet yerine geri dönüyor.
Genel olarak baktığımızda hikaye tabanlı sizi çok yormayacak bir dedektif oyunu arıyorsanız Murdered: Soul Suspect tam size göre. Özellikle Ghost Whisperer’ı ayıla bayıla izleyen, Sherlock Holmes seven, doğa-üstü olaylarla ilgilenip cadılı filmleri kaçırmayan varsa şimdiye kadar oynamadığı hata!
Büyük bir beklenti içerisinde oyuna başlayıp oyunu beğenmeniz beni şaşırttı.Halbuki oyun kalitesizliğini menüsünden(belki ağır olacak) belli ediyor.Oyun bitmeden çıkarılmış etkisi yarattı bende
Sizi çok yormayacak dedektif oyunu mu… Ciddi olamazsınız bu oyun önerilecek bir oyun değil! Ne grafik, ne oynanış, ne ses, ne senaryo, ne trophy sistemi ya da saçma sapan ipucu bulma metodu hiçbir şey… Oyunun en başından belli olan senaryo, hayalet olmamıza rağmen oyunun genelinde duvarların içinden geçemiyoruz, ses ve ağız hareketleri uyuşmaması… Kısacası bu oyun mide bulantısı için ideal, dedektif oyunu veya polisiye hayranıysanız bu oyundan uzak durun… Korsan bile oynamayın, kusura bakmayın ancak bu oyunu görünce sinirim bozuluyor, son sözüm budur bu oyun için.
Merhaba :)
Oyunlardan beklentiler farklılık gösterebilir. Oyunun eksiklerini atlamadan yazmaya çalıştım ancak hikayesi ve işleyişi beni mutlu etti çünkü hep sevdiğim temalar üzerinde durulmuş. Yazıda da bahsettim gibi her ne kadar klişe olaylar içinde dönüp dursa da o klişeleri yeniden görmek beni mutlu etti. Onun dışında oyunun beni üzdüğü pek çok nokta var hepsine yazıda yer verdim. :)
LA Noire’i 6.kez bitiririm fakat bu oyunu tekrar oynamam :D