Yargılanmaya Hazır Olun! – Yargıç Dredd Cilt 1&2 İncelemesi
Yargıç Frpnet: Suçun Yargıç Dredd filmlerini sevdiğin halde çizgi romanlarını okumamak. Cezan izo-küpte 2 yıl. Kendini savunacak mısın?
Vatandaş Okur: Çizgi romanları çevirdiklerini bilmiyordum ki!
Yargıç Frpnet: Bunu diyeceğini biliyordum!
Ne yazık ki tüm Yargıç Dredd çizgi romanlarının dilimize çevrildiği gibi güzel bir haber veremiyoruz size. Presstij 2012-2015 yılları arasında yayımlanan 30 sayılık bir mini seriyi Türkçe yayımlamaya başladı. Bu sayılardan 18’ini dilimize kazandırdı. 6 sayıyı bir araya toplayarak ilk 12 sayıyı da sert kapaklı ciltlerine kavuşturdu. İşte bu iki cildi okuyup inceleme şansı bulduk.
Yani henüz okuyup incelemediğimiz, dergi formatında yayımlanmış 6 sayı daha var. Bu da üçüncü cildin yolda olduğu anlamına geliyor. Seri zaten toplamda 5 ciltten oluşacak. Bu ciltler birbirini takip eden bir hikaye anlatıyor. Dolayısıyla sırasıyla okumanızı tavsiye ederiz.


Çizgi romanları daha önce sadece filmleri beğenerek izlemiş biri olarak okudum. Bu da yeterli oldu. Zira Duane Swierczynski orijinal çizgi roman serisinden bağımsız, direkt alıp okuyabileceğimiz bir hikaye yazmış. Zaten yazar vurdu mu oturtan karakterlerin hikayelerini yazmak konusunda deneyimli. Daha önce Cable, Punisher ve Bloodshot hikayeleri de yazmış.
Swierczynski’nin Yargıç Dredd hikayesine Nelson Daniel‘ın muhteşem çizimleri hayat veriyor. Daniel’ın çizimlerine duyduğum sempatiyi saklamayacağım. Zira kendisi övmelere doyamadığım D&D: Sonsuz Macera Günleri cildinin bazı sayılarının da çizerliğini yapmıştı.
Fakat tüm cilt Daniel’ın çizimleriyle dolu değil. Çünkü ana hikaye devam ederken aralara şehirde olup bitenleri gösteren ayrı, minik hikaye bölümleri de yerleştirmişler ve bu bölümlerin her birini başka bir çizere emanet etmişler. Ortaya da tadından yenmeyen ciltler çıkmış.
Sonuç olarak filmleri izlemiş tüm okurlarımızın çizgi romanlardan çok keyif alacağına içtenlikle inanıyorum. Herkese de şüphesiz tavsiye ediyorum. Peki tonu bu kadar farklı olan iki filmden en çok hangisine benziyor okuduğumuz hikaye? Açıkçası ikisinden de ayrı bir yerde duruyor.

Yargıç Dredd Filmleriyle Olan Yakınlığı
1995‘te vizyona giren, başrolünde Sylvester Stallone‘un olduğu Judge Dredd filmi çizgi romanlarda gördüğümüz şehri ve yargıç kostümlerini kask haricinde büyük benzerlikle yansıtıyor. Ayrıca o filmde değindikleri birçok konu da bu çizgi romanda karşımıza çıkıyor. Örneğin, Mega-Şehir Bir’in duvarları dışına yasayı götürmek için giden yargıçlar ve o çorak bölgede yaşayan kanunsuz mutantlar bu seride kendisine yer buluyor. Benzer şekilde, filmde yasaklandığını gördüğümüz robotların neden yasaklanmış olabileceğine dair bir fikrimiz de oluyor. Son olarak filmlerde hiç görme şansı bulmadığımız, Mega-Şehir Bir’in lüks yaşayan zengin kesimi de hikayeye yer yer dahil oluyor. Bu insanların varlığını yalnızca Fergie şehre ilk geldiğinde, nakil aracının penceresinden bakarken gördüğü havuzlu çatı sahnesinde öğrenmiştik.
2012‘de vizyona giren, başrolünde Karl Urban‘ın olduğu Dredd filmi ise bizi Yargıç Anderson ile tanıştırmıştı. Hatta film, bu psişik mutant yargıç adayının test görevi hakkındaydı. Çizgi romanda Yargıç Anderson’ı sık sık Yargıç Dredd’e yardım ederken görüyoruz. Ek olarak, onun psişik güçlerini de daha iyi anlama şansı buluyoruz.
Buna rağmen çizgi romandaki Dredd, ne Urban’ınki kadar havalı bir karakter ne de Stallone’unki gibi suçlulara haklarını okumak konusunda titiz. Dolayısıyla her ikisinden de izler taşıyan ama farklı bir Dredd var karşımızda. Zaten bu hikayede Dredd’in kendisinden ve başardıklarından ziyade karşılaştıklarını ön plana çıkarmışlar. Yani bize Dredd’in dünyasını tanıtmayı amaçlamışlar gibi duruyor. Bu konuda da Stallone’un filmi daha çok ipucu içeriyordu.

Çizgi Roman Ne Anlatıyor?
Sürpriz-bozanları asgari seviyede tutarak tanıtacağım çizgi romanları.
Yıl 2100. Sekiz yüz milyon insan buraya evim diyor. Hepsi de Kuzey Amerika kıtasının doğu sahilinde, lanetli eski dünyanın radyoaktif topraklarından büyük duvarlarla ayrılmış bir alana sıkışmış durumdalar. Burası Mega-Şehir Bir. Bu şehir yaklaşık bir milyar insanın temel ihtiyaçlarını karşılamak için, hiçbir zaman bozulmamak üzere tasarlanmış, son derece gelişmiş robot sistemler yaratmıştır. Ve gerçekten de neredeyse hiç bozulmuyorlar. Sistem çok sayıda arıza ile baş edecek şekilde tasarlanmıştı. Ama aksi bir robotun doğaçlama kararlar alması buna dahil değildi.
Bu ilk sayfanın tanıtımıydı. Her şey, tek bir robotun yaptığı işi artık yapmak istememesiyle başlıyor (gibi duruyor). Zira bu olayla tetiklenen zincirleme olaylar Yargıç Dredd’in 10 dakikada saatlerce uyku uyumuş gibi güç veren uyku sistemine bağlanmaya dahi vakit bulamamasına sebep oluyor.


Her bir sayı ilk bakışta farklı bir suça odaklanıyor gibi duruyor. Ancak arka planda önemli bir süreğenlik de var. Bu yüzden çizgi romanı sırasıyla okumak gerekiyor ve yarım bırakmak tatmin etmiyor. Haliyle 5 ciltlik bir hikayeye bulaştığınızı bilerek yola çıkmakta fayda var. Fakat bu ciltlerin en azından ilk ikisi, okurunu kesinlikle pişman etmiyor.
Yargıç Dredd Mega-Şehir Bir’in en ünlü ve korkulan yargıcı. Bu yüzden en ciddi meselelere onun koşması gerekiyor. Öte yandan o aslında sıradan bir yargıç. Dolayısıyla sokakta işlenen küçük bir suçun da yargılanması onun sorumluluğunda. O canı sıkkın robotun isyankârlığı ile büyüyen aksaklıklar silsilesi Mega-Şehir Bir’in zaten asla durgun olmayan gündemiyle buluşunca ortaya tam bir kaos çıkıyor.
Biz bu olayların nasıl geliştiğini çoğunlukla Dredd’in gözünden okuyoruz. Ancak sayılar arasında minik hikaye bölümleri de var demiştim. Bu bölümler bize Dredd’in ilgilendiği meselelerle ilgili ama Dredd’in şahsen görmediği olayları anlatıyor. Ve bu bölümler sayesinde şehrin ruhunu daha iyi görüyoruz. O yüzden böyle bölümler koymalarına ve o bölümlerin her birine de ayrı bayıldığımı söylemeliyim.

Mesela koşmakta olan bu adam kendi mini bölümü bittikten 17 sayfa sonra Yargıç Dredd’in hikayesinde karşımıza çıkıyor. Bazen mini bölümler, Dredd’in sonunu göremediği olayları anlatıyor. Kimi zaman ise başka bir yargıcın ilgilendiği bir davayı görüyoruz. Daha sonra bu yargıcın davada öğrendikleri Dredd’in kendi davasında yardımı olsun diye ona aktarılıyor.
Mega-Şehir Bir’in Filmlerde Göremediğimiz Yüzü
Bu çizgi roman serisi sayesinde Dredd’in dünyasının, filmlerde görme şansı bulamadığımız birçok özelliğinden haberdar oluyoruz. Zengin kesmin nasıl yaşadığından ve robotlarla insanların iç içe yaşadığı bir düzenden zaten bahsettim.
Şehirdeki tüm yargıçları alarma geçirip göreve çağıran Kodaman Alarmı diye bir şeyi ilk kez çizgi romanda görüyoruz. Ayrıca psişik yargıçların güçlerini engellemek için suçlularca kullanılan yöntemler olduğunu öğreniyoruz. Farklı bir zihin aktarım metoduna tanıklık ediyoruz. 10 dakika içinde kalınca saatlerce uyku uyumuşsun gibi dinlendiren uyku üniteleri görüyoruz. Dahası, Cyberpunk 2077’deki beyin dansına benzer bir deneyimin Mega-Şehir Bir’de de kullanıldığından haberdar oluyoruz.
Üstelik bu yukarıda saydıklarımın tamamı ilk ciltte gördüğümüz şeyler. İkinci ciltte Mega-Şehir Bir’in duvarlarıyla kendini sınırlamıyor Dredd. Dolayısıyla ikinci ciltte olaylar daha da ilginç ve olağan dışı bir hal alıyor.
Şahsen bu çizgi roman serisini okudukça ben Dredd’in dünyasında geçen bir FRP oyunu oynatmak istediğimi fark ettim. Sizde de benzer bir etki yaratmasını umuyorum.

Çeviri ve Baskı Hakkında
Yaptığım karşılaştırmalarda çeviriyle ilgili bir sıkıntı görmedim. Dolayısıyla Presstij’in Türkçe baskısı, kütüphanenizde olmasından gurur duyacağınız bir cilt olmuş diyebilirim. Arada bazı arka plan yazılarında serbest Türkçeleştirme yapmışlar. Bunlar da bana eğlenceli geldi.
Mesela yazar ve çizer çoğu sahnede kendi isimlerini sahnenin arka planındaki şehrin neon tabelalarına yerleştirmiş. Presstij de bunları genelde ellememiş. Fakat sonlara doğru kendilerini tutamayıp hem onlar da kendi isimlerini yazmışlar, hem de bizim kültürümüze göndermeler yapan yazılarla arka planı süslemişler. Bu beni güldürdü.

Baskıda da bir değişiklik yapmışlar. Sayılar arasına çizgi roman reklamı sayfaları eklemişler! Bu son zamanlarda okuduğum çizgi romanlarda hiç denk gelmediğim ve eksikliğini hissettiğim bir şeymiş resmen. Tek sayfalık reklamlarla başka çizgi romanlar için iştahımızı açmış Presstij. Bir anda kendimi gazete bayiinden çizgi roman aldığımız o günlerde hissettim. Bu nostaljiye karşı koyamayarak reklamını verdikleri Orbital‘i sipariş etmiş bulundum.
Son olarak Türk okurları ilgilendiren bir detay daha: Hikayede ünlü suç romanları yazarı James Crumley‘e benzeyen bir robot var. Yazar da sık sık hikayeye dipnot ekleyerek Crumley’nin farklı kitaplarını okurlarına önermiş. Ne yazık ki yazarın önerisine kulak vererek o romanları kolayca okuyamıyoruz. Zira yazarın eserlerini hiçbir yayınevi Türkçeye çevirmemiş. Sahaflarda da kitapları orijinal dilinde tek tük bulabiliyoruz. Bu ayıbı kapatacak bir yayınevi çıkar mı dersiniz?
Yargıç Frpnet: İzo-küpte geçireceğiniz 2 yılda okuyacağınız çizgi romanlara Yargıç Dredd’in ciltlerini ekleme talebiniz kabul edilmiştir.
