AYBABTUİncelemeler

Savaşın Tam İçinde – Middle-Earth: Shadow of War İncelemesi

2014 yılında çıkan Middle-Earth: Shadow of Mordor oyuncuların kimi tarafından sevilmiş, kimi tarafından ise J.R.R. Tolkien‘ın yarattığı efsanevi dünyanın ekmeğini yemeye çalışan zayıf bir kopya olarak görülmüştü. Oyuncular arasında yarattığı tartışmalara rağmen oyun eleştirmenleri tarafından yüksek puanlara layık görülen oyun çıktığı sene, En İyi Oyun Tasarımı dalında BAFTA ödülü bile kazanmıştı. Shadow of Mordor’un yarattığı tüm tartışmaların ardından daha da büyük bir merakla beklediğimiz devam oyunu Middle-Earth: Shadow of War ise 10 Ekim’de bekleyenleri ile buluştu.

Orta Dünya’yı konu alan bir yapımın çıkması ve benim en azından şöyle bir göz atmamam gibi bir ihtimal söz konusu bile olmadığından, Middle-Earth: Shadow of War‘u sizler için inceledim.

Başlangıç ve Hikaye

Oyuna, ilk oyunda kaldığımız yerden başlıyor. Bir kez daha bir zamanlar Gondorlu korucu olan Talion rolünü üstleniyoruz. Tabii ki Eregion’un Lordu Celebrimbor’un hayaleti de bize eşlik ediyor. Eğer Orta Dünya tarihi ile çok içli dışlı değilseniz ve ilk oyunu da oynamamış veya hatırlamıyorsanız; Celebrimbor, Orta Dünya’nın başına gelen ne kadar bela varsa sebebi olan Güç Yüzükleri’ni döven elfin ta kendisi. Tabii ki bunu, yüzüklerin ne niyetle kullanılacağını bilmeden yapıyor ama tüm bunlar başka bir yazının konusu. Oyuna dönecek olursak hikayemiz, Talion’un, şeytani güçler tarafından ele geçirelemeyecek yeni bir Güç Yüzüğü yapmaya karar vermesiyle başlıyor. Talion ve Celebrimbor vakit kaybetmeden işe koyuluyolar ve yeni bir Güç Yüzüğü dövüyorlar. Ama gelin görün ki yüzük, yanlış kişilerin eline geçiyor ve işte bu noktada işler sapa sarmaya başlıyor. Güç Yüzüğü dövmek ne zaman için iyi bir fikirdi ki?

Oyunda Celebrimbor, Shelob, Witch King gibi Tolkien külliyatının orijinal karakterlerinin yanı sıra Talion gibi Orta Dünya tarihinde gerçekten yeri olmayan karakterleri de görüyoruz. Tıpkı Shadow of Mordor gibi Shadow of War’un da en büyük sıkıntılarından biri, karakterlerinin oldukça düz ve tek boyutlu olması. Hem hikayede hem de karakterlerde, artık fantastik kurgu için klişeleşmiş ögeler sık sık kullanılmış. Spoiler vermeden belirtecek olursam, hikaye ve karakter yazımında çelişkiler mevcut. Tabii ki Shadow of War oynarken asıl beklentimiz hiçbir zaman için etkileyici bir Orta Dünya hikayesine tanık olmak değil. Eğer hikayeye odaklanmak isterseniz, oyun buna olanak sağlayacak eşyalar ve görevler de sunuyor fakat bunların da sağlam bir anlatım gücüne sahip olduğunu söylemek pek mümkün değil. Bununla birlikte de oyunun bazı bölümlerinde ya da çeşitli sahnelerde tüylerim diken diken olmadı desem yalan olur. Neyse ki anlatımdaki sığlığı, oynanıştan aldığımız keyif ile göz ardı edebiliyoruz.

Peki Amacımız Ne?

Nihai amacımız, kendimize uruk-hailerden bir ordu kurup Sauron’u alt etmek. Devam oyununda odağımız daha net hedefler üzerinde diyebiliriz. Çeşitli kalelerin yönetimini ele geçiren ork birliklerini zayıflatarak liderlerini, yani Overlord’u indirmemiz gerekiyor. Fakat bu iş, yazıda göründüğü kadar da kolay değil. Overlord’un emrine amade savaş şefleri, yani Warchief’ler, kalelerin çeşitli bölgelerini kontrol ediyorlar onların emrinin altında da kalabalık ork birlikleri çalışıyor. Her kaleye ve kalelerin her bir bölgesine belirli taktikler ile yaklaşmak, pürüzsüz bir oynayış deneyimi yaşamamız açısından önem taşıyor. Tabii ki doğru ekipman ve geliştirmeler ile on adamın arasına atlayabilir, vurup vurup saymayabilirsiniz fakat bu şekilde oyunun sunduğu savaş mekaniklerinin hakkını vermek yada tamamıyla faydalanmak pek mümkün değil. Bunun yanında, Shadow of Mordor’da oluşturulmaya başlanan “ork kültürü,” Shadow of War’da ziyadesi ile derinlik kazanmış. Kalelerin içinde gölgeden gölgeye koşarken uruk-hailerin kendi aralarındaki güç çekişmelerine, ork politikalarına ve birbirleri ile olan günlük ilişkilerine şahitlik etmek, asgari miktarda da olsa görmek istediğimiz o Orta Dünya hissiyatını hissettirmeyi başarıyor, oyuncuyu atmosferin içine çekiyor.

Açık Dünyanın Sonu Yok

Shadow of War bir açık-dünya oyunu olduğu için orkların iç işlerine karışma imkanımız da var. Oyun, birbirinden farklı ve detayla tasarlanmış birçok bölgeye ayrılmış ve bu bölgeler de tahmin edebileceğiniz gibi ork kaynıyor. Tabii ki her ork güruhunun içinden bir Warchief ya da Captain çıkmıyor fakat yüksek rütbeli bir ork bulduğunuz zaman oyun, farkına varmanız için elinden geleni yapıyor. Yüksek rütbeli bir düşmanımız ile çarpışmadan önce adeta küçük bir monolog dinliyoruz. Bizimle alay ediyorlar, bizi küçük düşürmek için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar ve işler kişisel bir boyuta varıyor. Adeta Amerikan güreşçilerinin birbirlerine meydan okumalarını izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. Hatta işler bazen o kadar kişiselleşebiliyor ki bazı düşmanlarıma bağıra çağıra küfürler savurmamak için dilimi ısırdığım anlar bile oldu.

Düşmanlarımız ile karşı karşıya geldiğimizde söylediklerini dinlemekte yarar var çünkü bahsettiğim küçük monologlarında güçlü ve zayıf yanlarını, uzmanlıklarını ve kendilerine has özellikleri öğrenebiliyoruz. Örneğin karşımızdaki Warchief, “Death Defying” ya da “Feral Tracker” olabilir ve bu bilgiler, düşmana yaklaşımımızda takip edeceğimiz strateji açısından büyük önem taşıyor. Ork tasarımlarının, ana karakterlerin tasarımlarından çok daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Düşmanların başarılı yüz ve zırh tasarımları, seslendirmeleri ve karakteristik özellikleri oyunculara her seferinde akılda kalıcı savaş deneyimleri yaşatıyor. Bu, ilk oyundan alışkın olduğumuz bir özellik olsa da Shadow of War’un farkı, oyun boyunca oyuncuya daha fazlasını sunacağı izlenimini yaratması ve bunu başarması. Ayrıca düşmanlarımızın yanı sıra yeni oyunda bölgeler, görevler ve eşyalar da çeşitlendirilmiş. Bununla birlikte, çevremizle etkileşime girme oranımız da bir hayli yükseltilmiş. Orkların su kuyularını zehirlemekten tutun da böcek yuvalarını düşmanlarınızın üzerine salmaya kadar, Shadow of War’da söz konusu savaş mekaniklerine geldiğinde sınırı görebilmek pek mümkün değil.

Talion Neler Yapabiliyor?

Yetenek ağacımız ilk oyuna kıyasla kesinlikle çok daha kapsamlı. Kullanabileceğimiz her yeteneğin kendine ait üç alt kolu var ki bu alt kollardan aynı anda sadece bir tanesine aktif olarak kullanabiliyoruz.

Ekipmanlarımızın özelliklerini de oyun ilerledikçe istediğimiz oynanış tarzına ulaşabilmek adına yükseltebiliyoruz. Bu yükseltmeler oyunun ilerleyen aşamalarında bizlere yeni yetenekler de kazandırıyor. Tabii ki bunun için öncelikle, ekipman ile birlikte gelen özel görevi tamamlamış olmamız gerek. Ayrıca ekipmanlarımızı kişiselleştirebilmemiz de mümkün. Zırhlarımıza, silahlarımıza ve hatta Güç Yüzüğü’ne dahi takabildiğimiz cevherler ile canımızı, çıkardığımız hasarı ve daha birçok özelliğimizi geliştirebilmek mümkün.

Yeni ve Eski Bir Arada

Shadow of War’un bir yeni özelliği de oyuna günlük görevler getirmiş olması. Günlük görevin oyuna, sıra dışı bir ekleme olduğunu söyleyemeyeceğim fakat ara ara hissettiğimiz tek düzelikten kurtulmak adına güzel bir renk olmuş denilebilir. Bunun yanında, yeni gelen Online Vendettas sistemi ile dünyanın dört bir yanındaki diğer oyuncuların alt edemediği düşmanlarla online platformda çarpışabiliyorsunuz ve yardım ettiğiniz oyuncu da bundan bonus özellikler olarak geri dönüş alabiliyor.

Önceki oyundan aşina olduğumuz Nemesis sistemi, Shadow of War’da da mevcut. İlk oyunda sistemin özelliklerini keşfederken aldığınız haz Shadow of War’da ne yazık ki mevcut değil çünkü sisteme pek az yenilik getirilmiş ve kolaylıkla adapte oluyorsunuz. Piyasaya baktığımızda Shadow of War, Nemesis sistemini kullanan az sayıdaki oyundan biri ve sırf bu yüzden bile bu tembelliğe göz yumabiliriz. Yine de yapımcıların oynanışa getirilecek yenilikler açısından muazzam potansiyel barındıran Nemesis sitemini böyle “harcamış” olmalarını görmek üzücü. Buna rağmen oyundan aldığımız keyfin büyük bir kısmını da Nemesis’e borçlu olduğumuzu açıkça söyleyebilirim.

Gelelim oyunun en çok tartışılan yönlerinden biri olan loot box ve microtransaction konusuna. Oyuna başlamadan önce ben de herkes gibi bu konuda tereddütlüydüm fakat açık konuşmak gerekirse loot box ve microtransaction konusu, oynanışı abartılı ölçüde etkilemiyor. Oyun içerisinde gerçek para harcamadan da birçok loot box edinmeniz mümkün. Loot box’lardan çıkan ork takipçiler ve ekipmanlar da yeri geldiğinde zamandan kazanmanıza oldukça yardımcı oluyor. Oradan oraya koşturup ordunuza katabileceğiniz orklar aramak yerine, oyun esnasında kolaylıkla biriktirebileceğiniz oyun içi paranızla loot box edinmeniz mümkün. Ayrıca Online Vendettas ve günlük görevler de loot box verebiliyor.

Genel olarak baktığımız zaman, Shadow of War bizlere önceki oyundan aşina olduğumuz bir deneyim sunuyor. Hikayeye odaklanmadığınız ve oyuna, Orta Dünya’da geçen bir aksiyon filmi tadında yaklaştığınız zaman keyif almamanız oldukça zor. Her ne kadar Celebrimbor gibi bir elfin, Mandos’un Salonları’na gitmeyi reddedilmiş olma düşüncesi bile ya da seksileştirilmeye çalışılmış Shelob yer yer sinirlerimi zıplatmış olsa da Shadow of War, oynarken sıkılacağınız bir oyun değil. Beklentilerinizi, ilk oyunu da göz önünde bulundurarak ayarlarsanız, Shadow of War oynarken eğlenceli bir oyun deneyimi yaşayabilirsiniz.

Oyunu uygun fiyata hemen buradan satın alabilirsiniz.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.