Eğlenceli Olmuş Ama O Paraya Değmez – Lost in Play İncelemesi
Kardeşiyle oyun oynarken kurduğu düşlerde kendini kaybeden iki çocuğun macerası Lost in Play, çok eğlenceli bir oyun. Ancak fiyatı 180 TL olduğu sürece oyunu gönül rahatlığıyla tavsiye edemeyiz.
Lost in Play demosunu Şubat ayındaki Next Fest‘te yayınladığından beri heyecanla beklediğim oyunlarda üst sıralardaki pozisyonunu hiç kaybetmedi. Zira oyunun hem görselleri, hem de fikirleri çok eğlenceliydi. Hikaye iki kardeşin uyanıp oyun oynamasıyla başlıyor. Biri canavar olup diğerini kovalıyor mesela. Hayal güçleri çok geniş olan kardeşler kendilerini ne zaman bir oyunda hayal etseler, etraf onların hayal ettikleri şekle bürünüyor.
Çıktığımız yolculukta onların oyuncakları bizim dostlarımız oluyor. Okudukları çizgi romandaki kurbağalar bizden yardım istiyor. Hatta çay partileri herkes çayını yudumlamadığı sürece bitmiyor. Kısa sürede kardeşlerin oyun tarzına biz de alışmaya başlıyoruz.
Hikayede birçok yaratıcı fikirle karşı karşıya geliyoruz. Bol bol da gülüyoruz. Dedim ya, çok keyifli bir oyun olmuş. Örneğin maceralarımızda tıraş olmak isteyen bir kaktüs ve kuklalarla oynamayı seven bir ahtapota denk geliyoruz. Hatta Steam başarımlarıyla bile bizi eğlendiriyor. Bazen iğrenç bir şey yapıyorsunuz ve ekranın sağ altında “Bu çok iğrençti” diye bir başarım bildirimi çıkıveriyor. İster istemez gülüyorsunuz.
Point & click türündeki bu macera komik hikaye akışı, sevimli karakterleri ve yaratıcı fikirleriyle öne çıkıyor. Aslında oynanışta bulmacalara ağırlık veriyor. Ve ben bu bulmacalardan bazılarıyla çok eğlendim. Hatta bir kart oyunu var ki gerçek hayatta da oynarım artık ara sıra onu. Ancak zorlayıcı bulmacaları seven biriyseniz bu oyun sizi tatmin etmeyebilir.
Yine de ben küçükken bir savaşçı olduğunu hayal ederek bir dal parçasını kılıç gibi kullanan herkesin bu oyundan keyif alacağına inanıyorum. Lost in Play’i oynamak için dil bilmek gerekmiyor. Bu yüzden çolukla çocukla da keyifle oynanabilir. Hem arayüzde Türkçe seçeneği de mevcut.
Lost in Play: Herkese Tavsiye Ederim Ama…
Oyunu tüm okurlarımıza tavsiye ederdim normalde, fiyatı 32 TL kalsaydı. Fakat oyun çıktıktan 4 gün sonra fiyatı 180 TL’ye fırladı. Bu da oyunu tavsiye etmemi engelliyor. Çünkü macera yalnızca 4 saat sürüyor ve tekrar oynanabilirliği de yok aslında.
O 4 saat çok keyifli geçecek olabilir. Ama saati 45 TL‘ye değecek kadar da eğlenceli mi, bilemiyorum. Şöyle düşünün:
Disco Elysium‘u bir kez bitirmek 60 saate yakın sürüyor. En az 4 farklı şekilde oynayabildiğiniz için tekrar oynanabilirliği çok fazla ve bence RPG’ler arasında bir şaheser, başyapıt. Fiyatı 61 TL.
Lucasart Games‘in gözde serilerinden Monkey Island yıllar sonra orijinal ekibiyle geri dönüyor. Return to Monkey Island bu yılın en çok beklenen point & click oyunu oldu. Ön sipariş fiyatı 160 TL.
Gelmiş geçmiş en eğlenceli point & click maceralardan bir diğeri olan The Book of Unwritten Tales ise 31 TL. Oyun yüzlerce fantastik filme, oyuna ve hikayeye gönderme yapıyor. Yalnızca o özelliğiyle bile çok keyifli. Üstelik 15 saate yakın sürüyor.
Durum buyken ben gönül rahatlığıyla Lost in Play’i öneremiyorum. Evet çok eğlendim. Ama daha ucuz oyunlarda da çok eğlendiğim olmuştu. Siz diğerlerini oynadınız mı, önce onu söyleyin!
Türkiye’den bazı oyuncular bu fiyatın bu oyun için çok olduğunu geliştiricilere haber vermiş. Geliştirici böyle bir fiyat artışından haberdar olmadığını, durumu inceleyeceğini söyledi. Yani fiyatta bir düşüş olma ihtimali var gibi duruyor.
Bu arada geçtiğimiz günlerde Tinykin 36 TL’den satışa çıktı. Bence onu kaçırmayın. Onun incelemesi de çok yakında sizlerle olacak.
