Divinity: Original Sin İncelemesi
Tur tabanlı RPG oyunları gibisi yok diyorsanız, çok fazla geriye gitmenize gerek yok. Evet, halen birçoğumuz 90’lı yılarda çıkmış eski RPG oyunlarını yükleyip, belki de yüzüncü defa bitiriyoruz. Ama Divinity: Original Sin, bu olaya son veriyor. Çünkü karşımızda eskinin ruhunu ve yeninin modernizmini birleştirmiş muhteşem bir oyun var.
Belki fark etmemiş olabilirsiniz ama Divinity başlığı altında çıkan birçok oyun bulunuyor. Her ne kadar hepsi birbirinden farklı da olsa, hepsi aynı evrende geçiyor ve bu koca evrenin hikayelerini yansıtıyor. Sitemizin kurucusu Kayra, bu oyundan bana bahsettiğinde, ne yalan söyleyeyim biraz kulak arkası etmiştim. Oyunu ilk çıktığı gün yüklememe rağmen haftalar boyunca dokunmadım. Ama büyük bir hata yaptığımı bilmiyordum. Bu üzücü hikaye ile sizi de üzmek istemem. O yüzden Divinity: Original Sin’in ne kadar keyifli bir oyun olduğunu paylaşmak istiyorum.
Önce klasik teknik detaylardan bahsedelim. Divinity: Original Sin Larian Studios tarafından geliştirildi. Bir KickStarter projesi olarak başlayan DoS, kısa sürede istenilen bütçeyi topladı. 1 Milyon Dolar bütçe toparlayan oyun, geçtiğimiz Haziran ayında pazara sunuldu. Divine Divinity’nin öncesini anlatan DoS, tur tabanlı RPG türüne giriyor. Ayrıca Multiplayer moduna da sahip, ki bundan sonra bahsedeceğim.
DoS, fantastik bir dünyada geçen bir oyun. Ana hikaye modu neredeyse 90 saat sürüyor. 90 SAAT! İnanabiliyor musunuz? En son ne zaman bu kadar uzun süre hikaye anlatan bir oyun oynamıştınız? Ben hatırlayamıyorum. Larian Studios’un bu konuda inanılmaz bir iş çıkarttığını belirtmek gerek. Bu 90 saatlik oynama süresini ikiye katlama imkanınız da var. Çünkü DoS, World Editor modu ile birlikte oyunculara sunuyor. Bu sayede diğer oyuncuların haritalarını ve hikayelerini tecrübe etme imkanına kavuşuyorsunuz. Ayrıca halen bahsetmediğimiz Multiplayer modu da bu süreyi ikiye katlıyor.
Bir tarafa Baldur’s Gate serisini alalım, öteki tarafa da Planescape. Üzerlerine biraz da Ice Wind Dale ve Sanitarium ekleyelim. Hem oynanabilirlik hem de hikaye açısından, bugün halen yapılamamış bir oynanış DoS ile oyunculara sunuluyor. Kaçarı yok sevgili RPG takipçileri. Bu oyunu oynamanız lazım!
Hikayemiz Cyseal isimli bir kentinyakınlarında başlıyor. Source adı verilen bir tehdit, tüm dünyayı etkilemektedir. Bu sorunu çözmek için yemin etmiş bir Source Hunter ve yancısını canlandırıyoruz. Hikayemiz sırasında ekibimize yeni isimler eklemek de mümkün. Oyunda, RPG türüne aşina olanların tanıyacağı sınıflar bulunuyor. Burada hepsini saymanın anlamı yok. Ancak çeşitlilik çok fazla. Oyuncular dar bir koridora sıkıştırılmıyor. Knight sınıfında bir karakter yaratıp, kazandığınız tecrübe puanları ile hırsızlık ve kilit açma konusunda uzman birisi haline gelebiliyorsunuz.
Yakın ve uzak dövüş olmak üzere sınıfları ikiye ayırabiliriz. Büyücü ve Rahip sınıfları da cabası. Her bir seviye ile karakterlerinizi geliştirme imkanı sunuluyor. Eğer Knight sınıfını tercih ettiyseniz, çift-elli kılıç konusunda uzman bir karakter olarak ilerleyebilirsiniz. Ama tüm sistemi alt üst etmek istiyorsanız, elde edilen puanları yay kullanmak için de harcayabilirsiniz.
Oyunda ilerledikçe, bir yandan mekaniklere de kısa sürede alışıyorsunuz. İpuçları ve Eğitim kısmı hemen elinizin altında. Yükleme ekranı sırasında da size ufak tefek ipuçları veriliyor. Böylece bir yerde saplanıp kalmıyorsunuz.
Hikayeye geri dönersek. Cyseal kentinde bir cinayet işleniyor. Kent memurlarından birinin öldürüldüğünü duyan Source savaşçıları, bizi ve yancımızı araştırma yapmak üzere Cyseal’e yolluyor. Ancak olaylar bitmek bilmiyor. Ork saldırıları, yürüyen ölülerin saldırısı derken kendimizi tam teşekküllü bir maceranın içerisinde buluyoruz. Ama önceliğimiz bu cinayeti çözmek üzerine.
Bu hikaye size çok sıradan gelmiş olabilir. Ama oynanabilirlik hiç de öyle değil. Yukarıda örneklerini verdiğim Kült RPG oyunlarında olduğu gibi sorunları sizin çözmeniz gerekiyor. Üzerinde soru işareti olan NPCler ile konuşmaktan ya da haritada görevinizin nerede olduğu bir oyundan bahsetmiyorum. Eski RPG oyunlarında olduğu gibi bu oyunu bir not defteri ile oynamanız gerekiyor. Gözünüze çarpan detayları bir kenara not etmelisiniz. Evet! Oyun size bir Günlük (Journal) eklentisi sunuyor. Ama dikkatinizi çeken olayları bir kenara not etmekte fayda var.
Cinayeti çözme sürecinde en çok hoşuma giden, sorunun kaynağına sizin iniyor oluşunuz. Etrafta yaptığınız araştırma sonrasında size birden fazla şüphelinin olduğu bir liste çıkıyor. Bu şüphelileri aklamak ya da suçlamak tamamen sizin elinizde. Eğer elinizde kanıt yoksa, birini suçlayamıyorsunuz. İşte bu da tam da aradığımız RPG ruhu değil mi!
Cinayet, hikayemizin bel kemiğini oluşturuyor. Sonrası ise çorap söküğü gibi gelmeye başlıyor. Sonra ver elini macera, ver elini dövüş, ver elini tecrübe puanı.
DoS, grafiksel açıdan gerçek hayattan kesitler sunmuyor. Ama kendisine has çizgi film havası ile bir anda sizleri büyülüyor. Grafik modellemeleri çok detaylı değil. Ama izometrik bakış açısı ile oynadığımız bir oyunda bu detayı çok fazla aramasak da olur diye düşünüyorum. Bunun dışında dünya modellemelerini iyi olduğunu belirtmem gerek. Animasyonlar ve grafik arayüz bu konuda başarılı bir iş çıkartmış. Özellikle elementlerle olan ilişkilerimiz.
Aaah! Neredeyse unutuyordum. Elementler! Oyunun en önemli parçalarından biri de elementler. Masaüstü RPG oyunlarından örnek verelim. Bir zindan içerisindesiniz, karşı tarafta da devasa bir hazine var. Ancak ortanızda ateşler ve lavlar bulunuyor. Elinizde de köprü yapacak malzeme yok. Grubun zihni sinir büyücüsü, bir yağmur büyüsü çağırarak ateşi söndürebilir ve sizi hazineye ulaştırabilir. İşte DoS’ta da elementlerle bu şekilde haşır neşir olabiliyorsunuz. DoS, oyuncuya fazlasıyla özgürlük sağlıyor.
Düşmanlarınızın altında su birikintisi mi var? Hemen elektrik büyüsü atın. Size saldıran zombilerin altında acid havuzu mu bulunuyor. Uzaktan atılacak sağlam bir patlayıcı ok hepsine zarar verecektir. Oyun tabi, sadece elementlerle sınırlı kalmıyor. Çevre etkileşimi konusunda da fazlasıyla zengin. Kutuları kaldırabiliyor, gizli kapıları bulmak için kütüphaneleri yerinden oynatabiliyorsunuz. Bunu yaparken farenizin sol tuşuna basmak yerine, basılı tutup sürüklemeniz daha da gerçekçi bir hava katıyor.
Oyunda bolca diyalog kurmanız gerekecek. Onbinlerce sayfa uzunluğunda okunacak senaryo bulunuyor. Bunları sadece diyaloglar değil, kitaplar da oluşturuyor. Karşınıza çıkan her bir insan, düşman ve hatta hayvan ile diyaloğa geçebiliyorsunuz. RPG oyunlarının en önemli unsurlarından birisi, fazlasıyla karşımıza çıkıyor.
İşin bir de güzel yanı var. Bir NPC’yi belli bir konuda ikna etmeniz gerekiyor. Temel özelliklerinizden sindirme, etkileme ya da ikna etme tercihlerini yapabilirsiniz. Hangisi en kuvvetli ise NPC ile taş, kağıt, makas oynamaya başlıyorsunuz. Sizin sindirme özelliğiniz karşınızdaki NPC’ye göre daha yüksek ile daha az galibiyet alarak sonuca varabiliyorsunuz. Çok basit gibi gözükse de, fazlasıyla hoşuma giden bir özellik oldu.
Yazıyı yazarken, geriye dönüp bakıyorum. Eksik anlattığım bir şey var mı diye. Ama ne kadar dikkat etsem de, bu yazı da mutlaka gözümden kaçan bir detay olacak. Çünkü DoS, RPG açısından fazlasıyla detaylı. Bakın daha dövüş sistemine giriş bile yapmadım. Gerçi, tur tabanlı savaş mantığı dediğim zaman dövüşlerin de nasıl olduğunu hemen anlayabilirsiniz. Bu konu üzerinde fazla durmaya gerek yok.
Son olarak ses ve müziklerden bahsetmek istiyorum. Müzik konusuna diyeceğim hiç bir söz yok. Tam da fantastik bir dünyadan beklenilecek atmosfere sahip parçalar var. Ancak diyalog konusunda seslendirme sanatçılarının biraz az kaldığını belirtmek gerek. Yaşayan kentlerle karşılaşmıyorsunuz. Gene de bir hareketlilik var. Ama pazar alanında 30. defa geçerken, balıkçı ablanın sözlerini artık kafanızda ezberlemiş olduğunuzu fark ediyorsunuz. Eh, bu kadar da olsun diyorum biraz. Ama gene de diyalog konusunda, seslendirme sanatçılarıyla daha fazla vakit geçirilebilir diye düşünmeden kendimi alamıyorum.
Divinity: Original Sin, ismi gibi orijinal bir oyun. Eski RPG unsurlarını, günümüz oyun teknolojisine taşıyan ve bu eski kafalı dinozorların hoşuna gidecek bir baş yapıt. Eksikleri var. Yok değil. Ama şimdiden, yılın en iyi RPG oyunu olmaya aday. Hatta aday olmaktan öte, yılın en iyi RPG oyunu olarak adlandırabiliriz.
Yazıyı şöyle bir toparlamaya çalışırsak, Divinity: Original Sin son yıllarda oynadığım en iyi RPG oyunu olabilir. Bir Fallout düşkünü olmama rağmen, New Vegas’tan bile daha başarılı RPG özelliklerine sahip olduğunu itiraf etmem gerek. Özellikle oyuncunun, çevre ile olan iletişimi RPG oyunlarında bu zamana görülmeyecek kadar detaylı. Multiplayer modundan halen bahsetmedim. Ama onun için bir bu kadar yazsam yetmez sanırım. Eğer sizin kafanızda bir RPG oyuncusu arkadaşınız varsa, Diablo 3’te farm yapmak yerine DoS’un zengin dünyasına katılıp aynı anda maceraya atılabilirsiniz. NPC karakterleri canlandırabilir, dövüşlerde arkasını kollayabilirsiniz.
Divinity: Original Sin, yılın değil son 10 yılın en keyifli, en orijinal RPG oyunu olabilir.
Merhaba güzel inceleme olmuş fikrinize sağlık.Oyunda görev yerini gösteren bir uygulama var mı? yada eklenti var mı?