İncelemeler

Çırpındıkça Batıyordu – Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis İncelemesi

Philip K. Dick’in Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis romanı göze batmanın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatıyor. Kafa karıştırıcı, düşündürücü ve rahatsız edici hikayede suçsuz kahramanımız polisle ve gerçeklikle mücadele ediyor.

Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis romanı 1974 yılının Şubat ayında yayınlanmıştı. 1974 yılında Nebula ve 1975’te Hugo Ödülleri En İyi Roman adayı olmuştu. 1975 John W. Campbell Hatıra Ödülü’nü ise en iyi roman kategorisinden kazanmıştı. Peki roman bu ödül ve adaylıkların hakkını veriyor mu? Bence cevap kesin bir evet. Fakat bu evet cevabını destekleyebilmek için Philip K. Dick’e biraz aşina olmak gerekiyor.

Blade Runner filminin hikayesini anlatan Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? romanını okumak ya da Minority Report filminin uyarlandığı Azınlık Raporu öyküsünü okumaktan daha fazla, yazarın hayatına dair bir aşinalığı kastediyorum.

Philip K. Dick’in Gerçeklik Hakkındaki Erken Düşünceleri

Alfa Kitap‘ın yayınladığı romanın incelemesine dalmadan önce Philip K. Dick’in gerçeklik konusundaki düşüncelerine bakalım. Yazarın gerçekliğe bakış açısını birçok romanında ve hikayesinde görebiliyoruz. Dick’e göre herkesin kendi gerçekliği bulunur ve bunlar kişinin inançlarıyla şekillenir. Yani bu açıdan, herkesin gerçekliği değiştirme gücü vardır. Fakat bir de dış gerçeklik vardır ki kimse onu değiştiremez. Tabii böyle bir bir dış gerçekliğin olduğu kesin değildir ve olduğunu kimse kanıtlayamaz. Çünkü kimse onu görecek kadar inançlarından arınamaz. Dolayısıyla birçok gerçekliğin aynı anda var olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu gerçekliklerin uyması gereken fizik gibi genel geçer kurallar yoktur.

Philip K. Dick’in bu görüşü sebebiyle çoğu hikayesi gerçekliğin değişmesi, kaybolması ve iç içe geçmesi gibi durumları işler. Kahramanları da çoğunlukla gerçeklikler arasında sıkışıp kalmış kimselerdir. İçinde bulundukları durumun daima bir açıklaması vardır. Fakat bu açıklamanın mantıklı olması gerekmez. Zira açıklamanın mantıklı olup olmadığı kişinin bulunduğu gerçekliğe göre değişkenlik gösterir ve hikayenin anlatıcısının bizimle aynı gerçeklikte olması şart değildir.

Evet, kafa karıştırıcı.

1971-1974 Yıllarında Philip K. Dick: Uyuşturucu, İntihar, Şizofreni Yılları

Dick 1971’de 21 roman yayınlamış ve gerçekliğe meydan okuyan kısa hikayeleriyle de ses getirmişti. Eşiyle boşanmasının (ya da eşiyle boşanmasına sebep olan olayların) ardından yazar bağımlılık seviyesinde uyuşturucu kullanmaya başladı. Bu yıllarda başka uyuşturucu bağımlılarıyla aynı evi paylaşmaya da başladı. Hatta 1977’de yazdığı A Scanner Darkly romanında o dönemde yaşadıklarına göndermeler yapıyor. A Scanner Darkly 2006’da filme uyarlanmıştı. Keanu Reeves, Winona Ryder, Robert Downey Jr. ve Woody Harrelson da filmde rol alan isimler arasındaydı.

Dick bu şekilde, uyuşturucu bağımlılarıyla dolu bir evde yaşarken bir gün evine hırsız giriyor. Soyguncular kasayı da açarak Dick’in tüm maddi varlığını ve hatta kimlik kartlarını da çalıyorlar. Yani diyebiliriz ki Dick’in tüm varlığını çalıyorlar. Yazara göre polisler hırsızların peşine düşecek bir ipucu bulamıyor ve içten içe aslında bunu Dick’in kendisinin yaptığından şüpheleniyorlar.

3 yıllık bu dönemde yazar, roman yazacak ilhamı bulamıyor ve bir gün Kanada’da bir otelde aşırı dozda uyuşturucu kullanarak intihara teşebbüs ediyor. Neyse ki kurtulmayı başarıyor ama uyuşturucu kullanmaya ara vermiyor.

Şubat 1974’te yine uyuşturucunun etkisi altındayken kapıyı çalan bir kadının boynunda gördüğü kolyenin tetiklediği bir şizofreni atağı geçiriyor. O günden sonra paranormal olaylar yaşadığını ve aynı anda iki gerçeklikte var olmaya başladığını söylüyor. Ancak bu paranormal olaylar ona yazma yeteneğini geri bahşediyor ve Şubat 1974’ün sonunda Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis romanını yayınlıyor.

Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis

Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis romanın ana karakteri Jason Taverner adlı bir şarkıcı. Taverner televizyon programıyla ünlü, 30 milyon kişilik hayran grubuna sahip, son derece yakışıklı bir adam. Fakat bir gün bir kaza geçiriyor ve uyandığında kendisini ucuz bir otelde yalnız buluyor. Fark ettiği ilk şey ise para tomarının hâlâ cebinde olduğu ama kimlik kartlarının cüzdanında bulunmayışı.

Bu korkunç bir durum. Çünkü polis, kimlik kartı olmayan kişilerin öğrenci olduğunu varsayarak onları çalışma kampına gönderiyor. Taverner, kimlik kartı problemini çözmek adına tanıdıklarını, avukatlarını ve arkadaşlarını aradıkça kimsenin onu tanımadığını fark ediyor. 30 milyon hayranının olduğu ülkede Jason Taverner adını duymuş bir kişiye bile rastlayamıyor. Gerçekliğin kendisini bir anda dışladığını idrak ediyor. Fakat bunu polislere anlatmakta zorlanıyor. Zira polislerin gözünde tüm kamera, ses, parmak izi, DNA, sağlık, sigorta, harcama kayıtlarının tutulduğu bu düzende Jason Taverner’a dair hiçbir belgenin olmaması mümkün değil. Yani adamın doğum belgesi bile yok!

Polisler Jason Taverner’a dair tüm bilgilerin veri tabanından silinmiş olduğuna inanıyor. Ve bu durumu kendileri için bir tehdit olarak görüyorlar. Çünkü bunu yapabilecek güçte biri polislerin sistemini alt üst edebilir. Öte yandan Jason Taverner masum olduğu için gerçeği yeterince tekrar ederse durumunun düzeleceğine inanıyor.

Otel odasında uyandım ve kimse beni hatırlamıyordu. Ben çok ünlü biriyim, gerçekten!

“Yoksa acaba ünlü falan değil miydim? Aklımı mı kaybetmiştim?”

Distopik Dünya ve İç Savaş

Taverner’ın içinde bulunduğu her iki gerçeklik de Taverner’ın var olup olmaması durumu dışında aynı ve her ikisi de distopik. Roman 1988 yılını anlatıyor. Yani yazıldığı 1974 yılına göre yakın gelecekte geçiyor. Amerika İkinci bir İç Savaş’tan yeni çıkmış. Bu sebeple de güvenlik güçleri ile üniversite öğrencileri arasında çatışma sürüyor.

Fakat roman bu üniversite öğrencilerinin nasıl öğrenci olduğunu, öğrenci olmayı seçip seçmediklerini ya da öğrenci olmadan önce ya da sonra başka bir meslek sahibi olup olamayacaklarını açıklamıyor. Yalnızca öğrenci olmanın bu savaşın yenik tarafında olmak olduğunu biliyoruz. Bir de öğrencilerin yemek ve su gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını.

Öğrenci tehdidinden dolayı ülkede polis teşkilatı diktatörlük yönetimine sahip. Yüksek makamda bulunan polisler neredeyse kimseye hesap vermek zorunda değil.

Teknolojinin gelişmesiyle ulaşım bir sorun olmaktan çıkmış. İnsanlık Mars’ta bile koloni kurduğu şu günlerde dünyanın herhangi bir şehrine dakikalar içinde ulaşabiliyor. Bunu da özel taşıtları ile yapabiliyorlar. Kameralar, ses kayıt cihazları ve buna benzer sistemler ile halkın neredeyse her hareketi kayıt altında. Her köşe başında da bir güvenlik kontrolü var. Çünkü öğrencilerin masum halkın arasına sızmasını polis istemiyor.

Uyuşturucu ve Cinsellik

Romanın asıl odaklandığı tema gerçeklik kayması iken uyuşturucu kullanımı ve cinsellik de romanda kendine sık sık yer buluyor. Uyuşturucu daima zararlı bir madde olarak karakterler tarafından eleştiriliyor. Fakat cinsellik bazen normal sahnelerde kullanılırken bazen rahatsız edici olması amacıyla kullanılıyor. Çünkü bu gerçeklikte cinsel ilişki için yasal yaş 12’ye indirilmiş. Fakat bu aslında romandaki diğer karakterlerin büyük bir kısmını da rahatsız eden bir durum. Yazar aynı zamanda cinsellik konusundaki diğer tabulara da hikayesinde bolca yer veriyor ve bunları okuru rahatsız etmek amacıyla yerleştiriyor. Dolayısıyla bu konu hassassanız bu roman size göre olmayabilir.

Romanın Değindiği Konular ve Yaptığı Göndermeler

Roman yalnızca ilgi çekici bir olay ve dünya anlatmıyor. Karakterlerin konuşmaları üzerinden bazı tartışmalar da açıyor. Örneğin sevginin ve aşkın ne olduğunu tartışıyor. Bunun ne olduğuna karar verdikten sonra da tercih edilesi olup olmadığını tartışıyor. Toplumun dile getirilmeyen kurallarından bahsediyor. Bu kuralları önemsemeyen ve hatta bilerek yıkan birinin dehşet yarattığını gösteriyor.

Philip K. Dick roman ve hikayelerinde belki yüzlerce farklı gerçeklikten bahsetmiştir. Ancak bunlara göndermeler yapmayı da çok seviyor. Mesela bir hikayesinde bir uzaylı varlıktan bahsederken başka bir romanında o ırkın kürkünden yapılmış bir halıyı betimlediği bir odaya yerleştirebiliyor. Bu romanında da 1969 yılında yazdığı Galaktik Çömlek Tamircisi romanına gönderme yaptığına inanıyorum. Çünkü yine kimsenin çömleğe ihtiyaç duymadığı bir dönemde çömlek yapan bir karakter yazmış hikayesinde.

Özetle, ben Aksın Gözyaşlarım Dedi Polis romanını çok beğendim. Bahsettiğim konularda özel bir hassasiyeti olmayan tüm okurlarımıza da tavsiye ederim. Hassas olan okurlarımıza da başka herhangi bir Philip K. Dick hikayesini önerebilirim. Çünkü bence her biri ilham verici elementlere sahip. Kozmik Kuklalar romanı çarpıcı bir arka kapak yazısına sahip. Gökteki Göz romanı da beni çok etkileyen romanlarından oldu. Yazarla tanışmak için onlara da göz atabilirsiniz.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.