İncelemeler

Black Mirror 3. Sezonun Bölüm Bölüm İncelemesi

Son yıllara damgasını vuran distopya türündeki en iyi dizilerden olan Black Mirror, izleyicileri de uzun süre etkisi altına almayı başaran bir başyapıt.

Geçtiğimiz ay Netflix‘te yayınlanan Black Mirror’ın üçüncü sezonunu sizler için kısaca anlattık. Siz bize bakmayın, mutlaka izleyin ama yorumlarımıza da bir göz atın.

Black Mirror – Bölüm 1: Nosedive

Bir an için Black Mirror’ın ilk bölümünü düşünün. Üstdüzey bir politikacıyı bir domuzla cinsel ilişkiye sokan bir bölüm izlemiştik. Pek çoğumuz için hala dizinin en dikkat çekici kısmı ve Black Mirror o bölümden sonra o denli şiddet dolu bir bölüm de izletmedi bizlere. Yine de her sezonun ilk bölümünü büyük umutlarla o denli şiddet içeren bir konuya sahip olması umuduyla açsamda bu sefer, dizinin en sakin ve soft bölümüyle karşı karşıyayız: Nosedive

black-mirror-nosedive-1

Lacie adlı bir kadını temel alan bölüm, genel hatlarıyla Instagram, Facebook, Swarm gibi sosyal medya araçlarını konu alıyor. Günümüzde her nasıl çekilen yemek, bulunulan konum ve bunların sosyal medyaya aktarımı kimi kişiler için toplumsal statüde kendi adlarına bir değişime sebep olduğunu düşünürür. Ancak Black Mirror’ın ilk bölümünde, sosyal medyadan topladığınız puanlar sizin sahip olduğunuz evi, işinizi, arabanızı vb. Unsurları etkileyen yegâne sebep olarak karşımıza çıkıyor.

İnsanın metalaştığı ve cep telefonların kişilerin hayatlarına yön veren bir ”ilah” olarak gösterildiği bölüm, kişilerin bir şeyin daha pahalısını ve daha popülerini edinebilmek için neler yapabileceğini göstermesinin yanında bir ”özne” olan insanın nasıl ”nesne” duruma geçtiğini de muazzam bir şekilde seyirciye aktarıyor.

Black Mirror – Bölüm 2: Playtest

Maddi sıkıntı çeken genç Cooper’ın yaşamına odaklandığımız 2. bölüm, günümüzde oldukça popüler hâle gelen Virtual Reality ile ”korku evleri”ni birleştiren, gelecek bölümler öncesi bizi oldukça hazırlayan Black Mirror kalitesinde bir bölüm olarak karşımıza çıkıyor.

black-mirror-playtest

Kişilerin kabuslarından beslenen bir korku oyununun demosuna katılan Cooper’ın arttırılmış gerçeklik deneyimi, bu konu ile ilgili ileride yaşanabilecek sorunlarla ilgili önemli vurgular yapmaktan geri kalmıyor, özellikle bir firmanın özel hayatımıza dair bilgileri böylesine serbestçe kullanabilmesinin yol açacağı etik sorunlar, Black Mirror’ın bu bölümünü ileride daha da önemli bir hâle getirecek gibi duruyor.

Oliver Hirschbiegel’in yönettiği, Stanford Hapishanesi olaylarını konu alan 2001 tarihli Das Experiment filmi ve Gerard Butler, Michael C. Hall gibi oyuncuların performansıyla öne çıkan 2009 tarihli Gamer filmiyle ciddi bağlantılar içerdiğini düşündüğüm bölüm oldukça başarılı yapısıyla sezonun en iyilerinden.

Black Mirror – Bölüm 3: Shut Up and Dance

”Leaked, Blackmail, Exposed” gibi haber başlıklarına oldukça yoğun olarak rastladığımızı varsayarsak bu durumun Black Mirror’a konu olmaması gibi bir durum da haliyle pek mümkün olmuyor.

black-mirror-shut-up-and-dance

Kişilere şantaj yapıp, o kişilerle kendilerini eğlendiren bir grubu barındıran 3. bölümü artık her yıl hakkında mutlaka bir şeyler izlediğimiz ”Big Brother” temasından hareketle yapılmış bir bölüm temasıyla izlemek yanlış sayılmaz. Ancak bu temayı oldukça basit bir biçimde kullanıp kişisel veriler üzerinden günah çıkarmaktansa daha geniş kapsamlı ve seyirciyi tatmin edecek bir bölüm yapabilmesini beklerdim Black Mirror’ın.

Kişisel verilere sahip olmanın büyük bir güç kabul edildiği bir distopyada geçen bölüm kimilerine bilgisayar kamerası kırdırtabilir.

Black Mirror – Bölüm 4: San Junipero

3.sezonun benim için en dikkat çekici kısmı her bölümle özdeşleştirebileceğiniz bir film veya romanın aklınıza gelebiliyor oluşu -bu kısımda ister istemez Black Mirror’ı her zaman ”revizyonist The Twilight Zone” olarak isimlendirdiğimi belirtmek isterim-. İki hanımefendinin ”San Junipero” adlı kasabadaki tanışması ile gelişen olayları aktaran bölüm, sci-fi unsurlarını da (televizyonlar ve içeriklerindeki değişim, gece kulübündeki atarilerdeki oyunlar) son kısma kadar ufak ipuçları ile seyirciye aktararak bölüm sonuna kadar heyecanını ve gizemini koruyan bir bölüm olarak öne çıkıyor.

Black Mirror

İki kadının aşkına odaklanan bölüm bu açıdan sezonun LGBT konusuna da değinen kısmı olarak öne çıksa da güçlü hikâyesiyle sezonun öne çıkan bölümlerinden biri olmayı başarıyor. Müziklerini Clint Mansell’ın yapmış olması ve atmosfer ister istemez seyirciyi Darren Aronofsky’nin 2006 yapımı filmi The Fountain ve Jared Leto’nun oyunculuğuyla akıllarda kalan 2009 tarihli Mr. Nobody filmini anımsatsa da oldukça güçlü bir sezonla karşımıza çıkan Black Mirror’ın şüphesiz en iyi bölümlerinden birisi.

Black Mirror – Bölüm 5: Men Against Fire

1 saat için muazzam bir distopya örneği olan ”Men Against Fire”; alegorik yoldan terör, devlet baskısı ve faşizm gibi politik kavramlarla olan ilişkisi sebebiyle sezonun –bana kalırsa- en önemli bölümü olarak ön plana çıkıyor.

black-mirror-man-against-fire

Fringe’i izlemiş olanlar ”Edina Kasabası”nı hatırlayacaktır. Askeri deneyler sebebiyle halkının fizyolojisi bozulan kasabanın bir sinyal sebebiyle ”normal” gösterilmesi Fringe severler için oldukça muazzam bir kurguydu. Benzer bir kurgu ile yola çıkan bölüm; devlet yapısının -bir çip aracılığıyla- halkı birbirine karşı kışkırtmasını konu ediniyor. Aynı senaryoya The 5th Wave filminde de rastlayabileceğinizi belirtmekte de fayda var.

Drone teknolojisi, halkın askerler ile anlaşmasını sağlayan mekanik çevirmen vb. Teknolojiler ile geleceğin askeri teknolojisine dair son derece mâkul tahminleriyle ”Men Against Fire” fantastik bir distopya yaratmayı başarıyor.

Black Mirror – Bölüm 6: Hated In The Nation

Sezonun son bölümü olan Hated In The Nation, kurgu derinliği ve karakteriyle sezona yakışır bir son olmuş.

black-mirror-hated-in-nation

Her gün #DeathTo hashtag’iyle en çok ismi geçen kişinin öldürüldüğü bir atmosferde geçen bölüm, bu özelliği sebebiyle ister istemez son yıllarda oldukça sükse yapmış ”The Purge” serisinin siber versiyonunu getiriyor akla.  İlk filmi 2013’te yayınlanan ”The Purge” serisi, 12 saatliğine bütün suçların legal sayıldığı bir distopya olarak izleyiciyle buluştu.

Boardwalk Empire, No Country For Old Men, Trainspoitting gibi birbirinden muazzam yapımlarla tanıdığımız Kelly Macdonald’ın o harika aksanı ile başrolde yer aldığı bölüm, bütün sezonun özeti niteliğinde bir son olarak karşımıza çıkıyor.

  1. Sezonun genel hatlarıyla ”Big Brother” kavramına en yakın sezon olduğunu düşünüyorum. Askerlerin drone teknolojisi, robotik arılar 3. sezonu oldukça totaliter yapı ve ”Big Brother” ilişkisi üstüne kurarak bol Orwell göndermeli bir sezon sunuyor seyirciye.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu