LARP Var, Gelsenize – Life is Strange: True Colors İncelemesi
Life is Strange: True Colors bize hem Auspex gücü veriyor hem de LARP (live action role playing) oynatıyor. Bu oyun FRP severler için daha ne yapsın?
369 TL’lik fiyatı ve Life is Strange oyunlarının gençlik dramaları işlemesi sebebiyle ta eylül ayında çıkmasına rağmen True Colors oyun listemde öncelik sahibi değildi. Ancak oyun 12 Nisan’da XBox Game Pass’e geldi. Önce ilk bölümünde tanıttığı Haven Springs kasabasıyla beni büyüledi. Ardından da World of Darkness vampiriymişçesine Auspex kullanabiliyor olmaktan ötürü eğlendim. Yani oyunda başkalarının duygularını bir aura olarak sezebiliyor, bazen bu duygulara eşlik eden düşünceleri duyabiliyoruz. Hatta kimi zaman nesnelerden de anı ve duygu kırıntıları çekebiliyoruz.
Auspex gücünün Life is Strange tarzında hikaye anlatımıyla birleşmesi ilgi çekiciydi. Ancak Haven Springs’te yakın zamanda bir LARP düzenleneceğini öğrenince oyuna ilgim iyice arttı. LARP’ı Haven Springs kasabasının nispeten yaşlı sakinlerine “fantastik filmlerden kıyafetler giyip başka bir karakter gibi rol yapacağımız bir tür tiyatrolu macera oyunu” diye açıklıyorlar. Biz de tabii ki bu oyunun bir parçası olacağız.
True Colors’ın ana hikayesi yer yer klişelerle dolu. Ancak duygusal bir macera anlatma konusunda çok başarılı. Bunu yaparken de biz fantezi oyunları sevdalılarını mutlu edecek birçok şey katmışlar oyuna. Dolayısıyla hikaye anlatımını baz alan oyunları seviyorsanız, True Colors’ı kesinlikle tavsiye ederim.
Ancak şunu da söylemeliyim ki oyunu indirimsiz fiyatıyla almak hayalkırıklığı yaratabilir. Zira oyunu bitirmek yaklaşık 15 saat sürüyor. O yüzden indirim dönemini beklemenizi ya da XBox Game Pass üzerinden oynamanızı tavsiye ederim. Ayrıca oyunun Türkçe seçeneği olmadığını da çok üzülerek eklemeliyim. Keşke olsaydı da etrafımızdaki herkese oynatıp LARP’a özendirebilseydik.
Karakterimizin Hikayesi Nedir?
Alex Chen, 11 yaşında ailesinden ayrılarak çocuk esirgeme kurumu (CPS) yurtlarında yaşamaya başlayan bir kız. Ailesinden onu neyin ayırdığını bilmiyoruz. Ancak abisi ile birlikte bu yurtlara yerleştiklerini ve sonra ayrı düştüklerini kısa sürede öğreniyoruz. Alex ve abisi Gabe bu yurtlarda yaşadıkları dönemde birbirinden ayrılıp tüm iletişim imkanlarını kaybetmişler. Fakat Gabe kayıp kız kardeşini aramaktan asla vazgeçmemiş ve 8 yılın sonunda onu bulmayı başarmış.
Küçüklüğünden beri güvenli ve huzurlu bir evin eksikliğini hisseden kardeşler Colorado’nun Haven Springs kasabasında yeni bir hayata atılacaklar. Gabe zaten orada kendisine bir düzen kurmuş. Alex ise yıllar sonra abisini bulmuş olmanın mutluluğuyla kasabaya geliyor.
Fakat bu buluşmanın üzerine düşen bir gölge var. Ayrı oldukları yıllarda Alex garip bir özelliğini keşfetmiş: Etrafındaki kişilerin duygularını çevrelerini saran bir renk halesi olarak görebildiğine inanıyor. Kimi zaman bu duygulara eşlik eden düşünceleri duyabiliyor. Hatta bu duygular çok yoğunsa ona bulaşabiliyor ve kendi benliğini kaybedebiliyor. Tabii bu özel durumundan abisinin haberi yok.
Gabe 8 yıl sonra nihayet kardeşine kavuşuyor. Bu kasabada da çok mutlu görünüyor. Kız kardeşinin deli olduğunu hemen öğrenmeli mi gerçekten?
Haven Springs: Bu Kasaba Neden Bu Kadar Güzel?
Çünkü dağların ortasında, gölün kıyısında, etrafı yemyeşil ve içi çiçeklerle rengarenk bir kasaba burası. Küçücük bir yer olduğu için neredeyse herkes herkesi tanıyor. Alex’in görebildiği kadarıyla herkes bir sevgi ve komşuluk ilişkisiyle birbirine bağlı.
Ayrıca insanlar tutkuyla sevdikleri işleri yapıyorlar. Küçük bir kasaba olmasına rağmen müzik mağazası, kitapçısı, çiçekçisi, heykeltıraşı eksik değil. Bu yüzden kasaba küçük olsa da boş ve gelişmemiş hissettirmiyor. Sıkıcı da gelmiyor zira kasabanın sakinleri birçok festival, etkinlik ve buluşma ayarlıyor. Neredeyse her hafta kutlayacak bir şey oluyor.
Betonlar arasında yeşile hasret, gökyüzünü görmek için dakikalarca yürümesi gereken, insan kalabalığında boğulur gibi hisseden bir İstanbullu olarak bu oyunla Haven Springs’e kaçmak terapi gibi oluyor.
Life is Strange: True Colors – Güzel Yanları
Oyunun hikaye anlatımı gayet güzel. Diğer Life is Strange oyunlarından geri kalmıyor. Ana hikayesi ilgi çekici ve sürprizlerle dolu olsa da bu sürprizlerin bir kısmını önceden tahmin edebiliyoruz.
Auspex gücünü kullandığımız kısımlar genel olarak güzel işlenmiş. Bu açıdan Vampir oyunlarınızda ya da diğer oynattığınız diğer FRP oyunlarınız için fikir verebilecek elementler var. LARP ise bir harika. Ne yazık ki oyundaki LARP çok ama çok kısa ve yalnızca bir oyuncuyu odağına alıyor. Ancak öyle bir LARP yazma ve oynama isteği geliyor ki bu gazla 10-15 oyunculuk bir oyun hazırlayabiliriz.
Oyun duygular üzerine kurulu bir hikaye anlattığı üzere çok duygusal sahneler görebiliyoruz. Bazen yaptığımız seçimlerin diğer insanlardaki etkisini, onların sosyal kibarlık süzgecinden geçmemiş ham düşüncelerini duyarak dehşete düşebiliyoruz.
Life is Strange serisi yine Indie Rock türünde şarkılar konusunda cimri davranmıyor. Şarkı seçimleri genelde sahnelerle çok uyumlu olmuş.
Son olarak da oyun yalnızca Alex’in yetenekleriyle ilermeliyor; oyuncu olarak bizim de emek harcamamız gerekiyor. Kimi zaman bir defter kalem alarak Alex’in öğrendiklerini ve duyduklarını not etmek faydalı olabiliyor. Ben oyunların bunu yapıyor olmasını da seviyorum.
Life is Strange: True Colors – Kötü / Eksik Yanları
Ne yazık ki oyunun ilk 4 bölümü ne kadar güzel olsa da son bölüm klişelerle dolu ve öncekilere göre zayıf kalıyor. Yine de ilk bölümlerde aldığımız kararların ve hareketlerimizin sonuçları ile yüzleşmek adına kötü değil. Ancak oyunu şevkle över ve herkese önerirken aklımda ilk dört bölüm vardı. Bazı sahneler de bize göz devirtebiliyor ama ergenlikten yeni çıkmış bir kızın hikayesi olduğunu hatırladığımızda o kadar da rahatsız edici gelmiyor.
Oyunda bir bölümde karakterimiz bir işle ilgilenirken bizim oyuncu olarak sorgulayacağımız ve Alex’in de sorgulamasını beklediğimiz bir şey yaşıyor. Ancak Alex bunu sorgulamadan geçiyor. Bu FRP oyunlarının serbestliğine alışkın oyuncuların sinirini bozabilir.
Haven Springs’in tadını yeterince çıkaramıyoruz. Ne yazık ki oyun ana hikayesi çerçevesinde dönerken bizi kasabanın tadını çıkarmak konusunda özgür bırakmıyor. Kiliseye, marangoza ya da kitapçıya gidemiyoruz. Balık tutamıyoruz. Bisiklete binemiyoruz. Kasabanın radyo programına katılamıyoruz. Kuş gözlemleyemiyor ya da arkadaşlarımızla oturup bir video oyun oynayamıyoruz. Her ne kadar haritada ilgilenebileceğimiz birçok olay ve detay olsa da Haven Springs’i doyasıya yaşayamıyoruz. Tabii ki oyunun vermeyi hedeflediği şey bu değil, bu bir açık dünya oyunu da değil. Ancak yine de insanın içinde ukde kalıyor işte.
Özetle: Oyunu Hikayesi İçin Oynayanlara Tavsiye Ederim
Oyunda güzel birçok şey var. Ben bunları mümkün olduğunca spoiler vermeden övmeye çalıştım. Oyunun ilk bir saatinde öğrenemeyeceğimiz çok az şeyden bahsettim. True Colors her açıdan harika ve muhteşem bir oyun değil. Ancak güzel olan çok fazla şeyi var.
Bu sebeple, XBox Game Pass’te de bulunmasından destek alarak gönül rahatlığıyla tüm okurlarımıza tavsiye ederim.