İncelemeler

Bu Roman Bir Hazine – Bir Oğlanın Yaşamı İncelemesi

Robert McCammon‘ın Bir Oğlanın Yaşamı romanı fantastik edebiyat severlerin es geçmemesi gereken bir hazine. Stephen King ve Ray Bradbury‘nin kalemini sevenler bu kitabın her sayfasından keyif alacak.

Stephen King’in It (O) romanını seviyorsanız bu kitabı da seveceğinizi neredeyse garanti edebilirim. Ancak McCammon, Stephen King’den ziyade Ray Bradbury’nin hikayelerinden etkilendiğini söylüyor. Gerçekten de Bradbury’nin etkisi birçok sahnede karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu romanı King ve Bradbury’nin kesişimi olarak tanıtabilirim.

Bir Oğlanın Yaşamı İthaki’nin Karanlık Kitaplık serisinin 50. kitabı oldu. Yani aslında korku romanı kategorisinde. Fakat korkutucu olayların tamamının kaynağı hikayenin geçtiği Zefir kasabasının büyülü havası. Yani aslında fantastik yönü, korku elementlerinden daha ağır basan bir hikaye izliyoruz.

Robert McCammon bu romanını 1990’da tamamlamış ve bunun en gurur duyduğu eseri olduğunu söylüyor. Kitap 1991’de basılmış ve o yılın Bram Stoker Ödülü‘nü kazanmış. 1992 Dünya Fantezi Ödülü‘nü de En İyi Roman kategorisinden kapmış. Ben de daha yılın ilk yarısında olmamıza rağmen Bir Oğlanın Yaşamı’nın yılın en iyi fantastik romanlarından olacağını düşünüyorum. Şimdilik tek rakibi Malazan serisi.

Bu inceleme yazısında 600 sayfalık romanın yalnızca ilk 25 sayfasındaki olayları açık açık yazacağım. Yani spoiler içermiyor diye düşünerek gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

Bir Oğlanın Yaşamı: Konusu

Roman ana karakterimiz ve hikaye anlatıcımız Cory Mackenson’ın 1964 yılında bir sabah babasına işe giderken eşlik etmesiyle başlıyor. Cory’nin babası Zefir kasabasının sütçülerinden. Bu yüzden Cory ile sabah erkenden, güneş doğmadan sütleri dağıtmaya çıkıyorlar. İş bitince de babası Cory’i okula bırakacak. Fakat dağıtım güzergâhındaki orman yolunda bir araba ağaçların arasından önlerine fırlıyor. Mackenson’lar kazayı kıl payı atlatıyorlar. Ama önlerine çıkan aracın da yolun diğer yanındaki göle düştüğünü görüyorlar.

Cory’nin babası arabada bir sürücü olduğunu da görmüş. Bu yüzden koşup ona yardım etmek için göle dalıyor. Fakat yardım için artık çok geç. Zira sürücünün yüzü dayak ve muhtemelen işkence ile tanınmaz hale gelmiş. Boğazı bir tel ile kısmen boğulmuş, kısmen de kesilmiş. Bu yetmezmiş gibi elleri de direksiyona kelepçeli. Yani biri bu adamın öldüğünden emin olmak istemiş.

O güne kadar Zefir’de vahşi bir cinayete asla tanık olmamış baba ve oğul bu olayın etkisini üzerlerinden atamıyorlar. Ne yazık ki araba, Zefir halkının dipsiz olduğuna inandığı göle batıyor ve kimse bir daha arabasına da sürücüsüne de ulaşamıyor. Daha da kötüsü, civarda bir kayıp ihbarı da yok. Zamanla Şerif böyle bir cinayetin işlenmemiş olabileceğini ima etmeye başlıyor. Cory ve babası hayal mi gördüler?

Bir Oğlanın Yaşamı: Öne Çıkan Temalardan Bazıları

Hayal gücü çok güçlü bir hikaye anlatıcısı. Cory Mackenson, canavarlı dergilerden ve filmlerden hoşlanan bir oğlan. İçinde kovboyların, uzaylıların, kızılderililerin ve kahramanların olduğu hikayeler anlatmaya bayılıyor. Arkadaşları da onu dinlemekten çok keyif alıyor. Fakat bazen gerçekten olan şeyleri anlattığında etrafındakilerin ona inanmadığını görüyor ve üzülüyor.

Bisikletleriyle bir oğlan çetesi. Cory ve arkadaşları beyzbol oynamaktan, dondurma yiyerek havuz kenarında oturmaktan, köpekleriyle gezmekten ve buldukları garip nesnelerin koleksiyonunu yapmaktan hoşlanan tipik erkek çocukları. Tabii bazen kabadayılardan kaçmak zorunda da kalıyorlar. Dolayısıyla The Goonies, Stand By Me, Stranger Things gibi film ve dizilerin odaklandığı arkadaş gruplarını seviyorsanız bu roman da hoşunuza gidecektir.

Gizem ve dedektiflik. Cory ile babasının tanık olduğu bu cinayet tüm roman boyunca ön planda olmuyor. Cory’nin aklı zaman zaman matematik sınavı ya da arkasında oturan kız gibi şeylerle de meşgul oluyor. Fakat kasabada kimse o cinayeti araştırmaya devam etmediği için ipucu peşinde koşma işi Cory’e düşüyor.

Irkçılık. O dönemdeki çoğu yer gibi Zefir kasabasında da siyahiler toplumdan dışlanıyor. Buna itiraz eden beyazlar da kötü muameleye maruz kalıyor. Ancak bu kasabada bir Leydi’nin koruması altındaki bu siyahiler kasaba sakinlerini korkutuyor. Zira bu kadının ve onun etrafındakilerin vudu büyücüsü olduğu yönünde güçlü kanıtlar var.

Stephen King ve Ray Bradbury ile Karşılaştırma

Şimdiye kadar muhtemelen romanın Stephen King hikayeleri ile olan benzerliğini yeterince vurgulamışımdır. Bu benzerlikler sebebiyle yazarın King hakkındaki görüşlerini araştırdım. McCammon günümüzde korku romanı yazan herhangi birinin eserinin King karşılaştırmasından muaf tutulamayacağına inandığını söylemiş. “Biri kitapçıya girip korku reyonuna gidiyorsa %80 ihtimalle Stephen King romanıyla kasaya dönecektir” diyor. Dolayısıyla King’in bu denli popüler olduğu bu çağda ondan etkilenmemenin imkansız olacağını düşünüyor.

Fakat Bir Oğlanın Yaşamı, kitabın son sayfasındaki listeye göre bir dolu romandan, dergiden, çizgi romandan, filmden, aktörden, yazardan, diziden, şarkıdan ve fikirden esinlenmiş. Bunlar arasında en vurguladığı isim de Ray Bradbury. Hatta McCammon romanının King hikayeleri ile benzediğini, çünkü ikisinin de Ray Bradbury’den esinlendiğini söylüyor. Doğru bir noktaya parmak basıyor.

Bradbury en ünlü eserlerini 50-60 döneminde yazıyor. King 74’te yazmaya başlıyor. Robert McCammon ise 70’lerin sonunda yazarlığa atılıyor. Her üç yazar da bir sakin bir kasabada bir grup çocuğun fantastik ya da korkunç olaylara tanık olmasını damakta benzer tatlar bırakacak şekilde işliyorlar.

Sözün Özü: Herkese Öneriyorum

Yukarıda bahsettiğim konu, tema ve yazarlar ilginizi çekmeye yetiyorsa bu romanın sizi hayal kırıklığına uğratmayacağına inanıyorum. McCammon’ın başka herhangi bir romanı bildiğim kadarıyla Türkçede yok. “İthaki yayınları yazarın eserlerini basmaya devam edecektir” gibi bir ibare de ne yazık ki yok. Dolayısıyla bu nadide romanı kaçırmamak gerek bence.

İthaki’nin aceleye getirilmiş çeviri romanlarında bazen korkunç yazım hataları ile karşılaşabiliyoruz. Fakat bu romanda öyle bir sıkıntı yok. Görebildiğim kadarıyla yazım hatalarının sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Çeviride anlamını kaybettiğini tahmin ettiğim yalnıza iki cümle var. Fakat bazı göndermeler çeviriye kurban gitmiş olabilir. Zira cümlelerin ya da anlatımların gönderme içerdiğini belirten editör ya da çevirmen notları bulunmuyor. Hatta bahsi geçen bazı şarkıların hangisi olduğu dahi yazmıyor. Yine de bu eksiklikler göze batmıyor. Hâlâ muhteşem bir şey okuduğumuzu düşünerek tatmin oluyoruz.

Kitabın çevirisini daha önce Stephen King çevirileri de yapmış olan Esat Ören üstlenmiş.

Özetle, Bir Oğlanın Yaşamı bence çok keyifli bir roman olmuş. 600 sayfa da olsa hikaye akıp gidiyor. Üstelik anlattığı her şey tek bir olayın çevresinde de dönmüyor. Aslında birçok fantastik olay bir oğlan ve yaşadığı kasabanın etrafında dönüyor.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.