Stranger Things, Amerika’daki Gizli Deneylerden Esinlenmiş
Netflix’te yayınlanan ve hepimizin çok beğendiği Stranger Things dizisi hakkında çok haber yapıldı. Yakın zamanda da bu haber dalgası bitecek gibi görünmüyor. Ama bu kadar başarılı bir yapım ortaya çıkınca, hakkı da budur sanırım.
Bu yazımızın içeriği dizinin konusu ile ilgili. Dizi 80 yıllarda yayınlanmış olan ve oldukça başarılı bulunan filmlerden ilham alıyordu. Bunun yanında dizi aynı zamanda ABD Hükümeti’nin yaptığı gizli deneylere ait komplo teorileri ve hikayeleri de baz alıyor. Bu hikayeler, zaman yolculuğu yapan savaş gemileri, geri kazanılan hafıza, psişik güçler, ortadan kaybolan ve başka boyuta gönderilen çocuklar, canavar çağırma gibi konuları içeriyor. Bu hikayeler çılgınca ama kulağa çok etkileyici geldiği kesin.
Thrillist’in haberine göre dizi ilk başta Montauk olarak isimlendirilmiş. ABD Hükümeti’nin yürüttüğü Montauk Project isimli projeyi baz alıyormuş ve ilk sezonu Long Island’ın doğusunda geçecekmiş. Sonradan neden değiştirildiği merak konusu ama yapılan değişikliklerin sonucu ortaya çıkan yapım gayet güzel.
Aşağıdaki liste, Montauk projesi hakkındaki, farklı kitaplardan ve The Montauk Project: Experiment in Time kitabının yazarı Preston B. Nichols ile yapılan röportajdan derlenmiş. Okudukça benzerlikleri göreceksiniz.
- 1980’lerde Nichols gizemli bir deneyin parçası olduğuna dair anılarını geri kazanıyor ve sonrasında Montauk projesiyle ilgili iddialarını doğrulayan diğerleri olaya dahil oluyor.
- 1943 Ekim’in de Amerikan ordusu Philadelphia donanma tersanesinde Nazi radarlarını engellemek için gizli deneyler yapıyormuş. Komplo teorilerine göre kazara gemiyi başka bir zamana ya da boyuta göndermişler. Sonrasında ordu, gittikleri yere fazla maruz kalmanın olumsuz etkileri olduğunu öğreniyor ve projeyi bitiriyor. (Ayrıca bkz. Philadelphia Deneyi)
- 1988 yılında Al Bielek isminde bir adam Montauk projesinde çalıştığı zamanlara ait bastırılmış hafızasını geri kazanıyor. Gerçek isminin Edward Cameron olduğunu öğreniyor. Yaşı küçültülüp hafızası silinip ve Al Bielek olarak yaşamaya zorlanmış.
- Bielek’in iddiasına göre 1940lar’da Tesla, U.S.S. Eldridge’i nasıl görünmez yapacağını çözmüş ve işlem sırasında geleceğe doğru gemiyi içine çeken bir solucan deliği açmış.
- Bielek ve kardeşinin söylediklerine göre ordu, onları Eldridge’deki ekipmanları yok etme görevi için solucan deliğinden yollamış. Görevi tamamlamışlar ama bu ordunun, geleceğe açılan portallarla ilgili deney yapmasını engellememiş.
- 1970ler’de Montauk, Chair diye adlandırılan bir sandalyeyle ilgili deneyler yapılıyormuş. Bu sandalye psişik güçleri arttırmak için elektro manyetik dalgaları kullanıyormuş.
- Bielek’in kardeşi Duncan’ın psişik güçleri olduğu ortay çıkmış ve çoğu Chair deneyinin odak noktası olmuş. Duncan, Montauk sandalyesinde otururken sadece düşünerek nesneleri belirtebiliyormuş.
- İlk deneylerden biri The Seeing Eye olarak adlandırılmış. Bu deneyde Duncan, elinde kişinin saçını ve buna uygun başka bir nesneyi tutarak odaklanınca, kişinin gördüğü, duyduğu ve hissettiği her şeyi kendisi görüp, duyup, hissediyormuş. Kişinin gezegenin neresinde olursa olsun görebiliyormuş.
- Nichols, başka çocuklarında getirildiğini ve üzerlerinde deneyler yapıldığını yazıyor. Portaldan bilinmeyene doğru gönderiliyormuş. Bu kaçırılanlar Montauk olarak biliniyordu. Nichols ve Bielek geri kazandıkları hafızaları hakkında konuşmaya başladıklarından sonra Long Island’da yaşayanlar, çocukların, psikolojilerini bozup bilinç altına komutlar yerleştirmeyi planlayan Camp Hero bilim insanları tarafından kaçırıldığını keşfediyorlar.
- Nichols onların güvenli bir şekilde başka zaman ve mekanlara seyahat edebildiğini söylüyor.
- Bir noktada Canavar çağırdılar. Sonunda deneyle ilgili yeterli miktarda yapıldığı kararı verilmiş. Duncan sandalyede otururken, birinin yanına gelip “Şimdi zamanı,” diye fısıldamasıyla beklenmedik program başlamış. O anda bilinçaltından canavarı serbest bırakmış. Verici kıllı bir canavarı belirtmiş. Tesiste bir yerlerde belirmiş ve bulduğu her şeyi yemiş. Ortalıktaki her şeyi dağıtmış. Bir çok çalışan canavarı görmüş ama herkes farklı bir şekilde tarif ediyormuş.
- Nichols, canavar kaybolmadan önce Montauk sandalyesine güç veren aletleri yok ederek sonlandırmış. 1984 yılında çalışanların beyni yıkandığını iddia ediyorlar ve tesisin alt katlarının çimentoyla doldurulduğunu söylüyorlar.
Bu tür hikayelere inanıp inanmamak size kalmış. Ama bir dizi için yeterli miktarda materyal var. Her halükarda böyle hikayeleri bir şekilde dinlemek büyüleyici bir olay.