Makaleler

Köşe Koltuğu #7 – Yön Veren Bilimkurgu Yazarları

kose-kultugu-bilimkurgu-banner

Geçen hafta Fantastik edebiyat yazarlarına yer verdik. Baktık bu hafta kapımızda ellerinde lazer silahları tutan garip görünüşlü adamlar var. O yüzden Köşe Koltuğu’nun 7. haftasında, bilimkurgu tarihine yön vermiş yazarları oturttuk.

Bu hafta Burak N. Aydın, Volkan Tezkan, Pınar Varol, Ömer Şentürk ve Özay Şen yazdı.

Burak N. Aydın

Isaac AsimovIsaac Asimov 3

Bilimkurgu edebiyati ile ilişkim çok küçüklükten başladı diyebiliriz. İlkokul öncesi dayımın kitaplığındaki resimli ansiklopediler, ilkokulda da elime geçirebildiğim tüm çocuk klasiklerini okumuştum. Ama içlerinde en çok Jules Verne romanlarını severdim. Onun kitapları ile dünyanın merkezini, okyanusların diplerini ve gökyüzünü fethettikten sonra sıra insanoğlunun son sınırına gelmişti: Uzay. Astronot olmayı hayal edip de, hiç bir zaman olmayacağının bilincine varmış bir çocuk için yapacak tek bir şey vardı. Raflarda ne kadar bilimkurgu romanı varsa tüketerek bu hayali satırların arasında yaşamak.

Büyük bilim kurgu ustası Isaac Asimov ile tanışmam ilkokul sonu, ortaokul başı gibi oldu. Jules Verne romanlarından sonra çocukluğumdan aklımda kalan iki büyük roman serisi var. Birincisi Ian Fleming’in siyah kapaklı James Bond roman serisi, diğeri ise Baskan Yayınları’nın bilimkurgu romanları serisi.

Usta yazarlar Isaac Asimov, Arthur C. Clarke, Stanislaw Lem, Ray Bradbury ve daha nicesi ile bu seri sayesinde tanıştım. 1980’larına başında çocuk olanlar büyük ihtimalle bunları hatırlayacaktır. İçlerinde en çok ilgimi Asimov çekmişti. O serideki robot romanları beni resmen büyülemişti. Ardından piyasada bulabildiğim tüm Asimov romanlarını almaya başladım, bulamadıklarımı da sahaflardan araştırıyordum. Altın Kitaplar’dan çıkmış olan Isaac Asimov roman serisi, hala kitaplığımın en değerli kitaplarıdır benim için.

Asimov, 1920’de Rusya’da doğmuş ve üç yaşındayken ailesi ABD’ye göç etmiş. 5 yaşında okumayı öğrenmiş ve ilk hikayelerini 11 yaşında yazmaya başlamış. Üniversitede kimya ve daha sonra da biyokimya alanlarında eğitim gören ve profesörlüğe kadar yükselen Asimov, 17 yaşında ilk bilimkurgu hikayesini yazmış ama 19 yaşında bir hikayesi yayımlanmış.

O zamandan beri 500’den fazla kurgusal olan veya olmayan kitap yazmış büyük usta. Sadece bilimkurgu ve gizem türünde değil, popüler bilim türünde de çok önemli eserlere sahiptir. Tüm kitapları konularına göre kategorize edildiğinde, Amerikan kütüphane sistemi olan ‘Dewey Decimal’ sınıflandırmasındaki 10 ana konudan sadece ‘felsefe ve psikoloji’ alanında bir şeyler yazmamış olduğu görülür.

Isaac Asimov 2Yazdığı 32. bilimkurgu hikayesi olan ‘Nightfall’, yazar için bir dönüm noktasıdır. Profesyonel kariyeri ve tanınırlığı açısından bu hikayenin çok önemli bir yer tuttuğunu kendi de belirtmiştir. Hala da ‘Nightfall’ Asimov hayranları arasında el üstünde tutulan bir eserdir. Şahsi favorisi ise insanoğlunun entropi ile mücadelesini anlatan ‘The Last Question’ hikayesidir.

Asimov’un bilimkurgu romanlarının çoğu ortak bir evrende geçer. Bu romanları kabaca ‘Foundation’ (Vakıf) serisi, ‘Galactic Empire’ (İmparatorluk) serisi ve ‘Robot’ serisi olarak üçe ayırabiliriz. Bunların dışında da bir sürü romanı ve hikayeleri vardır ama Isaac Asimov denildiğinde ilk akla gelen kitaplar hep Vakıf ve Robot serilerindendir.

Asimov, kendisinin altın çağı olarak ifade ettiği 1950’lerden itibaren bir çok bilimkurgu yazarını direk veya dolaylı olarak etkilemiş, bir sürü yazar ya onun gibi yazabilmek, veya onun kopyası gibi yazmamak için uğraştıklarını söylemiştir.

Asimov’un yaratıp sözlüklere kattığı ‘robotics’ (robotik), ‘positronic’ (pozitronik beyin) ve ‘psychohistory’ (psikotarih) gibi önemli kavramlar bulunmaktadır. Büyük ustanın 1992’deki ölümüne kadar kazandığı 20’ye yakın bilimkurgu edebiyat ödülü, 10’a yakın hayat boyu başarı ödülü ve 14 üniversiteden onursal doktorluk ünvanı vardır. Asimov, yakın dostu Arthur C. Clarke ve Robert A. Heinlein hep birlikte, ‘Bilimkurgunun Büyük Üçlüsü’ diye anılır. UNESCO raporlarına göre, eserleri dünya çapında en çok çevirilen ve basılan 17. yazar olması, herhalde Asimov’un bilimkurgu edebiyatı ve popüler bilim yazını açısından ne kadar yol gösterici ve önemli olduğunu ifade etmeye yetecektir. Herkese Isaac Asimov romanları ile yıldızlar arasında meraklı ve keyifli yolculuklar dilerim…

Volkan Tezkan

Ursula K. Le Guin.ursula-k-le-guin

Bilimkurgu’nun içerisinde fantastik dünyalar yaratan kadın.

1960 dan itibaren edebiyat dünyasında önemli bir yer kazanmış olan okuyucularını, yarattığı sistemlerin içerisine adeta bir girdap gibi çeken, yayınladığı kitapları buraya yazmaya kalkıştığımda başka yazıya yer bırakmayacak olan yazar.

Le Guin, 1969’da yazmış olduğu “Karanlığın Sol Eli” adlı romanıyla bilimkurgu dünyasının iki büyük ödülü olan Hugo ve Nebula ödüllerini aldıktan sonra ün kazanmıştır. Ayrıca, 1974’te yazmış olduğu ütopik bilimkurgu romanı Mülksüzler ile 1975’de yine Hugo ve Nebula ödüllerini almıştır.

Dünya çapında bilinmesine yol açan en önemli kitap serisi ise Yerdeniz serisidir. İlk önce üçleme olarak yazılan kitaba daha sonrasında dördüncü ve beşinci kitabı ekleyerek edebiyat dünyasına eşsiz bir eser bırakmıştır.

Kitaplarında yarattığı kahramanlar, genel “kahraman” tanısının aksine daha çok sıradan, her an etrafımızda görebileceğimiz ve ulaşabileceğimiz bizim gibi düşünen bizim gibi konuşan, fakat yaşadıkları olumsuzluklar rağmen hayata tutunabilen herkesin kendisinden bir şey bulabileceği tiplerdir. Temel feminist teoreme oldukça hakim olan Le Guin yazılarında teorisini gizlice vererek erkek okuru rahatsız etmez ve teoriyi okuyucuya gizlice zerk eder.

Sizler için yazardan seçmiş olduğum ve kitap ise 1972 yılında yazmış olduğu Dünya’ya Orman Denir (The World for World is Forest) isimli romanı olacaktır. Çok başarılı bir bilimkurgu okurken, fantastik dünyadan aşina olduğunuz tiplere rastlamak sizi epey heyecanlandıracak.

Pınar Varol

Frank Herbertfrank-herbert

Pek çok insanın hayatında düşüncelerini, olaylara yaklaşımını derinden etkileyen kitaplar olmuştur, iyi ki de olmuştur. Ben açıkçası bunu hiç yaşamamış olanlar için biraz biraz üzülüyorum bile. Benim bu deneyimi yaşamamı sağlayan Frank Herbert ise kendimi daha iyi bir insan yapmaya çalışmamda baş rol oynayan kitapları -Hugo ve Nebula ödüllü Dune serisini- kaleme alan yazardır. Detaylı tasvirlerle hikayesini anlatırken bir yandan da düşünmeye zorlayan bir tarzı vardır ve bu durum kimi zaman kitaplarını okumayı çok zor hale getirir. Sıkışık trafikte ilerlemeye çalışan belediye otobüsünde teyzenin birinin çantası tepenizde sallanırken felsefe, politika, din ve güç dengeleriyle ilgili bir şeyler okumak hiç kolay olmuyor.

Herbert’ın yarattığı Dune evrenindeki diğer önemli öğelerin bir kısmı ise ekoloji, yaşam çevrimleri ve hayatta kalma üzerinedir. 1960’lı yıllarda yayınlanmaya başlayan bu seri sayesinde pek çok insanın çevresiyle uyum içinde yaşamaya dair gözleri açılmıştır denilebilir.

Frank Herbert ile henüz tanışmadıysanız, kafanızın görece rahat ve boş olduğu bir zamanda başlamanızı tavsiye ederim. Her ne kadar başka zamanları ve başka dünyaları anlatsa da, bizim dünyamız ve değerlerimize dair bol bol düşünüp çıkarım yapacağınız kitaplarla karşılaşacaksınız.

Robert A. Heinleinrobert-a-heinlein (1)

Bilimkurguya yön vermekten bahsediyorsak, onlarca yıl boyunca Isaac Asimov ve Arthur C. Clarke ile beraber bilimkurgunun büyük üçlüsünden biri olarak anılan Robert A. Heinlein’dan bahsetmezsek hiç olmaz. Eserlerini 1940’lardan 80’lere dek vermiş olan Heinlein’ın işlemeyi sevdiği konuları ve bakış açılarını genellemek oldukça zordur.

Kitaplarında o yılların dünyasında -hatta bugün bile- çokça tartışılan konularla ilgili değişik görüşleri değişik açılarla sunar. Benim Heinlein ile ilgili en sevdiğim noktalardan birisi de bu tema çeşitliliği ile beraber, bilimkurgudaki bilimi had safhada kullanan yazarlardan biri olmasıdır. En sevdiğim kitabı ise Yıldız Gemisi Askerleri ya da Uzay Elbisemle Yolculuğa Hazırım’dır diyebilirim.

Gelin görün ki çevrenizdeki Heinlein okurlarına soracak olursanız, çoğu insandan farklı bir cevap alırsınız. Birinin çok sevdiği kitabı ötekisi görüşlerinden dolayı beğenmeyebilir. Aynı siyasi görüşe sahip iki kişi, aynı kitapla ilgili taban tabana ters yorumlarda bulunabilir. Heinlein, onlarca yıldır boşuna tartışılmıyor, üzerine makaleler, kitaplar yazılmıyor nihayetinde. Irkçılık, cinsiyetçilik ve militarizmle ilgili görüşleriniz ne olursa olsun bu edebiyat türüyle biraz olsun ilgileniyorsanız mutlaka okumanızı tavsiye edeceğim yazarların başında gelir.

Ömer Şentürkray-bradbury

Bilimkurgu, günümüzde en güçlü edebiyat dallarından birisi. Çok uzun yıllar boyunca bu alanda çok farklı yazarlar görsek de bazı isimler reklama ihtiyaç duymadan bu alanı değiştirmeyi başarmışlardır. Benim için bu isimlerin başında da Ray Bradbury gelir. Mars Günlükleri, Fahrenheit 451, Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana gibi pek çok kitabın ve sayısız hikâyenin yazarı olan Ray Bradbury bilimkurgu edebiyatı adına unutulmayacak eserler vermiştir.

Fakat Ray Bradbury’i farklı kılan esas kısımsa internet, bilgisayar gibi son dönemin popüler olgularına karşı duruşudur. Eserlerini dijitallikten uzakta kütüphanelerde yazması, hiçbir zaman internete ihtiyaç duymamasına rağmen kitaplarındaki muazzam bilgi aktarımı onun ustalığını kanıtlar. En iyi yönetmenlerden biri olarak kabul ettiğim, şiirsel sinema alanına büyük katkılarda bulunan Andrey Tarkovski’nin bilimkurgu adına sevdiği tek ismin Bradbury olması da yazarın kalitesini ortaya koyar nitelikte.

Yıllar 1968’e geldiğinde bilimkurgu sinemasını tamamen değiştiren bir film ortaya çıktı, 2001: Bir Uzay Efsanesi. Dönemin en büyük yönetmenlerinden Stanley Kubrick’in ünlü yazar Arthur C. Clarke ile birlikte yazdığı senaryoyu ustalıkla beyaz perdeye aktarması izleyicilere büyülü bir ‘’şiir’’ sundu. Günümüzde bile filmdeki bazı unsurların anlamını tartışmamız da filmin ne derece başarılı bir iş olduğunu kanıtlamakta. Arthur C. Clarke’ın film senaryosunu edebiyata döktüğü, ülkemizce Kabalcı tarafından yayınlanan kitapsa filmin detaylı bir hâli gibiydi ve büyülü atmosferi zihnimize taşımayı başarıyordu.Arthur-C-Clarke

Bu kitap ve filmle Arthur C. Clarke, daha sonra çekilecek tüm bilimkurgu filmleri için bir öğretmen gibiydi. Martin Scorsese gibi büyük bir ustanın her röportajında dile getirdiği, Nolan’ın da Kubrick belgesellerinde bolca bahsettiği Arthur C. Clarke, bilimkurgu edebiyatına büyük bir miras bıraktı.

Son olarak da olmazsa olmazım Jules Verne’den bahsetmem gerek. Jules Verne olmasaydı bilimkurgu da olmazdı, Nasa da bu kadar yol alamazdı. Ay’a Yolculuk, Denizler Altında 20.000 Fersah ve kelimelerin bile yetersiz kalacağım 80 Günde Devr-i Alem. Jules Verne demek, bilimkurgu demektir. Jules Verne’i diğer bilim-kurguculardan ayıran en büyük özelliğiyse dünya edebiyatı adına bir klasik hâline gelmesi. Schopenhauer’in de dediği gibi: ‘’Okuyun, yılları aşmış da gelmiş klasikleri okuyun.’’

Özay Şenjules-verne

Sanıyorum Jules Verne ile tanışmam ilkokul yıllarıma dayanıyor. O yaşlarda, okuma şevkiniz olunca elinize ne geçirirseniz okuyorsunuz. Ama Jules Verne ile inanılmaz bir bağlantım olmuştu. Hele hele Back to the Future III’te, Dr. Emmet Brown’un Jules Verne’den bahsetmiş olması o koca kafamın içindeki aklımı uçurmuştu. Doktor ile ortak bir noktam vardı. Daha fazla okumalıydım!

Birkaç sene önce yeniden Jules Verne okuma kararı almıştım. Çok doğru bir kararmış. Çocukken okuduğumdan daha başka bir zevk ve tad aldım. Jules Verne, aklına gelen fikri araştırmak üzere kütüphaneye gider, belki aylarca araştırma yaparmış. Olasılıklar, hesaplamalar, biyoçeşitlilik, uzay macerası, coğrafya bilgisi! Bir insan gitmeden, görmeden ancak bu kadar hayal edip gerçekliğe taşıyabilir. Denizler Altında 20.000 Fersah’ın Nautilus’u, insanlığa nükleer enerji ile çalışan denizaltı fikrini vermiştir. Dünya’dan Ay’a macerası ile uzaya çıkmanın, Ay’a gitmenin koşulları anlatılmıştır.

Asimov, Heinlein ve Clarke Bilimkurgu’nun Büyük Üçlüsü olarak anılmaktadır. Jules Verne ise H. G. Wells ve Hugo Gernsback ile Bilimkurgu’nun Babaları olarak bilinir. Bu üçlünün bilimkurgunun temellerini attığına inanılır. Konuyu biraz daha açmak gerekirse Jules Verne tam bir bilimkurgu yazarı olarak gösterilmez. Çoğu zaman fikir adamı ya da bilim yazarı olarak bilinir. Benzer şekilde H. G. Wells de bu şekilde gösterilir. Ama bu şekilde bir açıklama yapmak ne kadar doğrudur, onu okuyucusuna bırakmak daha iyi düşünüyorum.

Jules Verne olaylara bilimsel açıklamalar ve betimlemeler ile bakarken H. G. Wells bunun tam tersine bir fikir adamıydı. Aklındaki fikirler o kadar muazzamdı ki, kaleme alırken sadece bu fikirler üzerinden betimleme yapıyordu. Ancak bilimsel açıklamalara fazla yer vermiyordu. Bunun başlıca sebebi bir Charles Dickens hayranı olmasından kaynaklı olabilir. Hikaye ve betimleme odaklı Wells, buna rağmen bizlere unutulmaz eserler bırakmıştır.alfred-bester

Burada yer vereceğim bir başka fikir babası ise Alfred Bester. Kendisi çoğu zaman unutulur. Adı arka raflara atılır. Ancak Bester, Cyberpunk konseptinin yaratıcısıdır. Tiger! Tiger! (Kaplan! Kaplan!  6.45 Yayınları) kitabı ile nefretin nasıl tutkuya dönüşeceğini anlatmıştır. Efsanelere göre Bester, 2. Dünya Savaşı sırasında ıssız bir adada mahsur kalmış askerin hikayesini duyar. Pasifik Okyanusu’nda ufak bir adada tek başına kalan asker sonunda bir sal yapar ve ufka açılır. Yüz güne yakın bir süre içerisinde kendi birliği tarafından bulunur; Ancak casus olduğu şüphesiyle gemiye alınmaz, ölüme terk edilir.

Bester, bu hikayeyi uzaya ve ötesine çıkarıyor. Kendisini bir uzay gemisinde tek başına bırakanlardan öç almaya yemin etmiş Gully Foyle’ın hikayesine tanıklık ederiz. Cyberpunk adına belki de ilk çalışma olan Tiger! Tiger! (The Stars My Destination olarak da bilinir) biraz space/opera biraz da Monte Cristo Kontu kokmaktadır. Özellikle Yanan Adam ve kitabın sonundaki astral anlatım tüylerinizi diken diken edecek düzeydedir. Bester, 4. boyutu korkusuzca bir saman kağıdının üzerine aktarır ve bunu yaparken yerinizde huysuzca hareket etmenize sebebiyet verir.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Özay Şen kendisini Jules Verne, sanıyor gibi olmuş. Benzeri Ray Bradbury için de var ama şimdi scroll up yapıp adına bakamayacağım. (Sonuç: Üsttekilerin yaptığı gibi kendi adınızdan sonra bari bahsettiğiniz yazarın adını başlığa ekleyeydiniz…)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu