Muhteşem Şarkıların Filmi – Guardians Of The Galaxy Vol. 2 İncelemesi
James Gunn’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Guardians Of The Galaxy Vol. 2 filmi 28 Nisan Cuma günü vizyona girecek. Biz filmin ön gösterimine gitme fırsatı bulduk ve bir inceleme yazısı yazmaya karar verdik.
Spoiler vermeden ve lafı çok da uzatmadan bir inceleme yapacağım.
Vin Diesel geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada “Bu film aklınızı alacak” demişti. Doğruyu söylemek gerekirse film aklımı almadı fakat ilk filmden daha çok beğendim. İlk filmi severek izleyen herkesin de beğeneceğini düşünüyorum.
İlk filmde karakterlerin birbirlerini tanıma ve aile olma sürecini görmüştük. Artık kahramanlarımızın tam anlamıyla aile olduklarını söyleyebiliriz. Aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumluluklarını ve bağlılıklarını filmin hemen hemen her dakikasında görüyoruz.
Yeni İlişkiler Ve Yeni Sorunlar
Film, kahramanlarımızın Sovereign halkının baş rahibesinden aldıkları bir görev ile başlıyor. Boyutlar arası bir canavarla aksiyon dolu bir dövüşün gösterildiği bu sahnede aslında kahramanlarımızı ne kadar da özlediğimi fark ettim. Bu özlemin üzerine bir de Baby Groot’u, Mr. Blue Sky şarkısı eşliğinde dans ederken görmek beni çabucak filmin içerisine çekti. Yazının başında da bahsettiğim gibi onlar artık tam anlamıyla bir aile. Filmi izlerken ben de kendimi bu ailenin bir parçası gibi hissettim. Filmdeki her karakterle empati kurabildiğiniz sahneler mevcut dolayısıyla da filmdeki her karakteri yalnızca izlemiyor aynı zamanda yaşıyorsunuz da. Bu da filme ayrı bir tat katıyor.
Sovereign halkı, soylarını devam ettirecek olan yeni nesilleri kapsüller içinde hayata getiriyorlar. Böylece kusursuz dna’larını nesilden nesile aktarma şansını da yakalamış oluyorlar. Sovereing halkının kullandığı bu sistem bana Cesur Yeni Dünya’daki kuluçka ve şartlandırma merkezini anımsattı. Seri insan üretiminin yapıldığı bu merkezde de sosyal sınıfları ve görevleri önceden belirlenmiş hayatlar dünyaya getiriliyordu. Bu sistem Sovereing halkının oldukça kibirli hallerini de açıklıyor. Gezegen üzerinde yaşayan herkes kusursuz olduğunu düşünüyor ve bu durumdan kaynaklanan bir alınganlıkları da var.
Alınan yanlış kararlara Sovereign halkının hırsını ve alınganlığını da ekleyince kahramanlarımızın karşısına yeni bir düşman çıkmış oluyor.
Karakterlere Duygusal Bir Bakış
İlk filmle kıyasladığımızda James Gunn, karakterlere biraz daha derinlik katmaya çalışmış. Tüm karakterlerin geçmişte neler yaşadıkları ve bugünkü hallerine nasıl geldiklerini görüyoruz. Peki, bu yeterli miydi? Bence değildi. Nebula’nın Gamora’dan neden bu kadar nefret ettiğini, Thanos’un ona neler yaptığını öğreniyoruz ama iki kardeş arasında geçen diyaloglar biraz yüzeysel kalıyor.
İlk filmde de ikinci filmde de Gamora’nın hakkının yendiğini düşünüyorum. Güçlü bir karakter olmasına rağmen Gamora karşımıza hep Peter Quill’in ilgi duyduğu kadın rolüyle çıkıyor. Film boyunca bu iki karakteri birbirleri için fedakarlık yaparken de görüyoruz ancak bu fedakarlıklar da aralarındaki kimyasal çekimin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Gamora karakterini sevdiğim ve Zoe Saldana’yı da bu karaktere çok yakıştırdığım için biraz hassas davranıyor olabilir miyim? Gamora’nın ikinci planda kalması belki sizleri rahatsız etmemiştir ama kadın karakterleri yalnızca başroldeki erkeğin sevdiği kişi olarak görmekten baygınlık geçireceğim artık. Umarım üçüncü filmde daha güçlü ve bağımsız bir Gamora görebiliriz.
Bu filmde karşımıza yeni karakterden biri olarak Mantis çıkıyor. İnsanlara dokunduğu zaman onların duygularını hissedebilen Mantis, kısmen duygularla da oynayabiliyor. İnsanların uyumasını ve sakinleşmesini sağlayabiliyor ve var olma amacı da bundan ibaret. Mantis’i genellikle Drax ile olan komik sahnelerde görüyoruz. Filmde çok büyük bir etkisini göremesek de Mantis’i izlemek zevkliydi. Daha kilit bir rolde karşımıza çıkabileceği halde biraz boşa harcanmış bir karakter oldu.
Kurt Russell, Ego rolüyle çok iyi bir performans sergiledi. Star Lord’un babası olarak izlediğimiz Russell, kibirli halleriyle gerçekten bir tanrı gibiydi. Ego’nun neden dünyaya gelişini, orada bir kadına nasıl aşık olduğunu ve oğlunu bulma sürecini Ego’nun ağzından uzun uzun dinliyoruz. Bunları dinlerken aynı zamanda gezegenini de gezdirerek bizlere görsel bir şölen yaşatıyor. Baba-oğul arasında kimi zaman duygusal kimi zaman aksiyon dolu sahnelerle Chris Pratt ve Kurt Russell bize etkileyici sahneler sunuyor.
Ego ve Star Lord deyince tahmin edeceğiniz gibi Yondu’yu da bolca görüyoruz. Yondu’nun Peter’ı alıkoymasına, yağmacılarla olan ilişkisine ve aldığı kararların sonuçlarına katlanışını izliyoruz. Yondu’nun bu filmdeki etkisi oldukça büyüktü. Neredeyse filmin tamamında Yondu’yu da izliyoruz. Gözlerimin birden fazla dolmasına neden olan sahneleriyle Guardians Of The Galaxy’nin unutulmaz karakterlerinden biri olmayı başardı. Muhtemelen spoiler vermeden Yondu hakkında daha fazla yazamayacağım.
Guardians Of The Galaxy Verdiği Sözleri Tuttu
Guardians Of The Galaxy Vol. 2 filminin ekstra sahnelerle rekor kıracağını daha önce duyurmuştuk. Gerçekten de 5 adet ek sahneyle karşımıza çıkan film, bir an hiç bitmeyecekmiş gibi geldi. Hepsi de oldukça eğlenceli olan bu sahneleri izlemeden salondan çıkmamanızı öneririm.
Slyvester Stallone’un Guardians Of The Galaxy Vol. 2 filminde yer alıp almayacağı uzun zamandır konuşuluyordu. Stallone’u filmde gördük ve beğendik.
Çoğunlukla 70’li yılların şarkılarının yer aldığı Awesome Mix Vol. 2’de Sam Cooke, Glen Campbell, Cat Stevens ve George Harrison gibi sesleri duyduk. Ego ve Star Lord’un yer aldığı sahnelerde My Sweet Lord, Father And Son şarkılarına ek olarak Kurt Russell’ın kendi sesinden Brandy (You’re A Fine Girl) şarkısını dinleme fırsatını da yakaladık.
İlk filmdeki şarkıların daha çok beğenilmesine rağmen bu filmin şarkıları da sahnelerle birleşince iyi bir iş çıkarmış oldu.
Sonuç
2 saat 18 dakika süren filmden çıktığımda hayal kırıklığı yaşamadım. Yazının başında da belirttiğim gibi bu film bana ilk filmden daha güzel geldi. Filmin bana göre olumsuz yanlarının başında aksiyon sahnelerinin yoruculuğu geliyor. Bazı sahneleri takip ederken gerçekten yoruldum. Aynı anda bu kadar harekete yer vermeden de güzel aksiyon sahneleri çekilebilirdi. Filmdeki komiklik ögeleri bazı sahnelerde çok abartılmıştı. Film tüm salonu güldürdü mü? Evet, kesinlikle güldürdü ancak gereksiz espriler de vardı. Gamora ve Drax karakterlerinin üzerinde yeterince durulmaması da filmin olumsuz yanlarından biriydi.
Sonuç olarak ilk filmi seven birinin bu filmi de zevkle izleyeceğini düşünüyorum. Yalnızca Baby Groot’un performansı için bile sinemada izlemeye değecek bir filmdi. Ben bu filmi ikinci bir kez daha keyifle izleyebilirim fakat siz benim kadar beğenmeyebilirsiniz de. Salondan çıktıktan sonra hayal kırıklığı yaşamamanız adına beklentiyi çok yükseltmek istemiyorum. Ek sahneleri beklemeyi unutmayın, şimdiden hepinize iyi seyirler.