İncelemeler

Tercih Ettiğimiz Düzeni Yeren Bir Hikaye – Tercih Düzeni İncelemesi

Tercih Düzeni, tepki görmekten çekindiği için hiçbir şey anlatamayan sanatçıların alkışlandığı bir düzende sosyal medyayı sanata tercih eden insanların hakimiyetinde hamile bir robotun hikayesini anlatıyor.

İlginizi çektim, öyle değil mi?

Tercih Düzeni, Fransız yazar ve çizer Ugo Bienvenu‘nun kaleminden çıkan distopik bir çizgi roman. Hikayeyi de dilimize Baobab Yayınları kazandırmış. Çizgi romanı elinize alıp şöyle bir karıştırdığınızda pek etkileneceğinizi sanmıyorum. Zira kontrast yapan renkleri bir arada kullandığı bazı keyifli paneller dışında bu cilt görselleriyle dikkat çekmeyi başaramıyor. Tercih Düzeni’ninden etkilenmek için onu okumak gerekiyor.

Çizgi roman aslında çok da uzak olmayan bir geleceği anlatıyor. Öyle ki robotlar yaygınlaşmaya başlayalı daha 40 yıl bile olmamış. Hikayemiz de internet kullanıcılarının sayısının ve paylaşımlarının artmasıyla korkunç bir boyuta ulaşan veri depolama sorununa odaklanıyor.

Ana karakterlerimizden Yves, birileri internette açık saçık fotoğraflar veya kedi videoları paylaşabilsin diye internetteki tüm verileri depolayan ana sunucularda boş yer açmaya çalışan bir görevli. Zira insanlık, elindeki tüm materyallerle üretebileceği elektronik depolama cihazlarının tamamını üretmiş durumda. Yani yeni içeriklerin üretilebilmesi için eskilerin silinmesi gerekiyor. Bu geri dönüşüm döngüsü daima devam ediyor. Hangi verilerin internetten ve dolayısıyla insanlık tarihinden silineceğine ise hakimler karar veriyor.

Böylesi eleştiri dolu bir dünya betimlemesiyle başlayan hikaye, Yves’in 2001: A Space Odyssey filminin insanlık tarihinden geri döndürülemez şekilde silinmesine itiraz etmesiyle yön kazanıyor. Yani çizgi roman 1984‘ün sansür ve unutturma sistemini anımsatıyor. Ve bazı sahnelerde Equilibrium‘un ana karakteri de aklımıza geliyor.

Biraz Daha Detay Vererek Tanıtacak ve Övecek Olursam…

Çizgi romanın ilk yarısı ve ikinci yarısının farklı şekillerde tatmin yarattığını söyleyebilirim.

İlk yarıda yazarın eleştiri okları günlük hayatımızı tam on ikiden vuruyor. Şu an yaşadığımız politik doğruculuk durumunun içi boşluğu ve çoğunluğun zevk aldığı ürünlerin sığlığı gibi konuları okura hatırlatıyor. Çoğunluğun sanatı anlamadığı muhakkak. Ancak artık anlamadığı şeyi kıymetsiz gören bir sistem hakim. Ve bu popüler düzende geçmişe dair tüm arşivler, sıradan insanlar birkaç paylaşım daha yapabilsin diye üzerine pek tartışılmadan silinip gidiyor.

Sadece sosyal medya ve politik doğruculuk da değil yazarın eleştirdiği. İnsanlığın köklerinden kopmasını da eleştiriyor. Ve yapay zekanın insan becerisinden daha üstün sayılması gibi konular da Bienvenu’nun sivri kaleminden kaçamıyor. Yani ilk yarının tatmin edici bir modern yaşam eleştirisi olduğunu söyleyebilirim. Hele ki tam da şu an yapay zekanın ürettiği, bariz şekilde hatalı hikayeleri ve görselleri insan elinden çıkma eserlerden üstün gören gruplar oluşmaya başlamışken.

Yani ilk yarının eleştirileri beni tatmin etti. Ama bazı hassas okurlarımızı öfkelendirecek kareleri olduğundan da eminim.

İkinci yarıda ise eleştirilerin dozu azalıyor. Hikaye 1984 ve Equilibrium’dan ziyade Detroit: Become Human tadı kazanmaya başlıyor. Zira ilk yarıda ana karakterimiz yeni veriler için hafıza yaratmaya çalışan Yves iken ikinci yarıda Yves’in robotu Mikki oluyor. Ve buradan itibaren daha duygusal bir hikaye izliyoruz.

Çizgi romanın sonunda hikaye biraz açık bir sonla bitiyor. Ancak bu okuru rahatsız etmiyor. Zira ortada cevabını merak ettiğimiz bir soru kalmış gibi gelmiyor.

Tercih Düzeni Adı Hakkında

Kitabın adının Tercih Düzeni olmasını tartışacak olursak hikayenin betimlediği dünyanın kuralları insanların tercihlerine göre şekilleniyor. Tabii bunun insanlık tarihinin başından beri zaten böyle olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak burada bahsettiğimiz tercihler biraz daha gelişigüzel tercihler gibi. Yani üzerine çok da düşünülmemiş seçimler. Hani sosyal medyada bir ankete katılırkenki ciddiyetinizi düşünün, öyle bir ciddiyetsizlikle aldığımız kararlar içinde yaşadığımız düzeni kalıcı şekilde etkiliyor. Zira yaptığı kurabiyelerin fotoğrafını paylaşan bir kız, bu paylaşımını yapabilmek için Tolkien’ın şiirlerini sildiğinin farkında olmuyor. O sadece paylaşım yapabilme hakkına sahip olmayı talep ediyor. Bu hakkın gerektirdikleri üzerine kafa yormuyor.

Burada önemli olan bir başka nokta da düzenin çoğunluğun tercihlerine göre şekillenmesi. Yine insanlık tarihinini gerçekleri gibi… Bu yüzden akılcı ve organize bir sistemden ziyade dürtüsel bir arzunun ve galeyanın ürünü kaotik bir sistem var. Kaostan korunabilen bir sistem de var elbet. Her distopyada olduğu gibi burada da denetim sistemi kuralların dışına çıkan bireylerin kafasına bir çekiç gibi inmeye devam ediyor. O konuda bir aksama ya da kaos olduğu söylenemez.

Yani bu bir tercih düzeni, çoğunluğu memnun eden tercihlerde bulunduğunuz sürece.

Özetle, herkese tavsiye edilesi bir Baobab çizgi romanı daha var karşımızda.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu