Prophet Filminin Senaristi Değişti
Almanların Kaptan Amerika’sını anlatan çizgi roman serisi Prophet, film uyarlamasıyla ekranlara geliyor. Başrolde Jake Gyllenhaal‘ın olduğu filmin senaristi 300‘ün senaryosunu yazan Kurt Johnstad oldu.
Johnstad, 300’de beraber çalıştığı Zack Snyder ile Rebel Moon‘da da bir araya geldi. Ancak Prophet projesinin senarist pozisyonunda şimdilik tek başına görev alıyor. Johnstad’dan önce ilk senaryo taslağını Marc Guggenheim yazmıştı. Şimdi Johnstad, Guggenheim’ın taslağı ile çalışmaya devam edecek. Yani senaryoyu baştan yazmayacak.
Bu senarist değişikliğini THR‘ın özel haberi sayesinde öğrendik. Ancak değişikliğin sebebinden bahsetmemişler.
Yönetmen koltuğunda Sam Hargrave‘in oturduğunu zaten biliyorduk. Avengers: Endgame gibi filmlerde dublör olarak çalışmış olan Hargrave, Chris Hemsworth’ün başrolünde olduğu Extraction filminde de yönetmenlik yapmıştı.
Çizgi romanları yazan Rob Liefeld da projenin yapımcıları arasında yer almaya devam ediyor. Liefeld’ın başrol oyuncusu olarak Jake Gyllenhaal‘ın seçilmesiyle ne kadar mutlu olduğunu da daha önce sizlerle paylaşmıştık.
Peki ne anlatıyor bu çizgi romanlar derseniz, Prophet aslında alternatif bir Kaptan Amerika hikayesi. Liefeld “Kaptan Amerika serumunu Almanlar kullansaydı ortaya nasıl bir anti kahraman çıkardı?” sorusunu soruyor.
Çizgi roman serisi bir Marvel hikayesi olarak başlıyor. Ancak daha sonra Marvel ile yollarını ayırıyorlar. O yüzden Prophet’in Marvel dönemi ve bağımsız dönemi karakterin bambaşka hikayelerini anlatıyor. Hatta karakteri farklı zaman dilimlerine yerleştiriyor. O yüzden filmde işleyecekleri hikayenin şu olacağı tahmin ediliyor:
Filmin Hikayesi
Zamanda yolculuk yapabilen ve Almanlar için çalışan Dr. Horatio Wells insanüstü güçlere sahip süper askerler yaratabilen bir serum geliştirmeye çalışıyor. Serumunu mükemmelleştirmek için de deneklere ihtiyacı var. Evsiz bir adam olan John, ailesinin refaha kavuşması sözü karşılığında Almanların deneği olmayı kabul ediyor.
Fakat serum Kaptan Amerika için kullandıkları serum gibi insan üstü yetenekler bahşetmekle sınırlı kalan bir şey değil. Denekte yarattığı öfke ve öldürme arzusu, benliğin tamamen yok olmasına sebep oluyor. Çünkü Almanların böyle askerlere ihtiyacı var.
Ancak Wells, Almanların emirlerine karşı gelmeyi seçerek John’a enjekte ettiği serumu değiştiriyor. Bu yüzden serumun John’daki etkisi akılsızlık yaratan bir öfke olmuyor. Şaşırtıcı şekilde, dini inancı kuvvetlendiriyor. Fakat Wells’in bu durumu inceleyecek vakti yok. Dolayısıyla John’un bedenini gelecekte incelemek için donduruyor ve gizliyor.
John deneyden 20 yıl sonra, 1965’te gözlerini açıyor. Ve kendisini çok yabancı bir dünyada buluyor. Kaybettiği zamanda dünyada nelerin değiştiğini anlamaya çalışırken kızının kendisinden nefret ettiğini öğrenmesiyle dağılıyor.