Erbuğ Kaya İle Röportaj
Yıllarca FRP sektörünün içinde bulunmuş, İstanbul’un efsane FRP kafelerinden olan Geçit ve Kayıp Kafe’nin sahibi olan; şimdilerde yazdığı kitaplarla adını sıkça duyduğumuz Erbuğ Kaya ile harika bir röportaj yaptık. Hem FRP’den, hem kafelerden hem de yazmış olduğu Giddar ve Beşlerin Çağı kitapları hakkında konuştuk.
Yeni çıkan kitabı Beşlerin Çağı hakkında açıklamalar da yapan Erbuğ, gelecek projeleri hakkında da ipuçları verdi.
Sizi şimdi bu harika röportajla başbaşa bırakalım. Ağzına sağlık Erbuğ. :)
Keri: Merhaba Erbuğ, ben seni gayet iyi tanıyorum ama sen kendinden biraz bahseder misin?
Erbuğ Kaya: 1973 yılında Ankara’da doğdum. Babamın tayinleri sebebiyle ortalama üç-dört senede bir Türkiye’nin çeşitli illerine taşındım. Deniz subayı veya inşaat mühendisi olmak istemediğim için Askeri Deniz Lisesindeki ve YTÜ İnşaat Mühendisliğindeki eğitimlerimi yarıda bıraktım. Elbette düzenin dışına çıkmanın maddi bedellerini de fazlasıyla ödedim. İnsan yaratıcılığını ön planda tutan işler daha çok dikkatimi çekiyordu. Ama o işlere ulaşmak pek kolay olmadı.
Çocukluğumdan beri kitap okumayı çok severim. O zamanlar bile fantastik ve bilimkurgu kitaplar ilgimi çekiyordu. Film ve dizi izlemeyi, oyun oynamayı çok severim. Aslında Tüm Nerd hobilerine karşı yakın ilgim vardır. O kadar ki yapamadıklarımı kıskanırım, yapan için sevinirim.
Dostlarla sohbet etmeye bayılırım. Bu sohbetler sırasında zaman kavramını yitirebilirim.
Evliyim. Hayatımın aşkı, eşim, en yakın arkadaşım Funda’mla 12 yıldır Moda’daki 60 m2 evimizde yaşıyoruz.
Keri: FRP geçmişinden biraz bahseder misin?
Erbuğ Kaya: Çocukken oynadığımız hayali dünya gezileri oyunlarını, dünyanın sonunda hayatta kalan çocuklar senaryolarını, sokakta kurduğumuz korsan çetelerini saymazsak bu oyunun adı FRP’dir lafını ilk kez üniversitenin birinci senesinde, amfilerde toplanıp, oyun oynayan arkadaşlardan duydum. Hatta o senelerde bir arkadaşımız vardı. Bizi evine davet edip D&D, Dragonlance vs serilerinin kutu setlerini gösterip, “Arkadaşlar böyle bir oyun var ama nasıl oynandığını bilmiyorum,” demişti.
Oyunların oynandığı bir kafe açma hayalimi duyan bir arkadaşım, “Bir gün bunu başarırsan o kafede FRP’de oynansın olur mu?” demişti. “Olur,” dedim. Öyle de oldu. Geçit FRP kafe olarak açıldı. Geçit Kafe’deki ilk resmi oyunu ricamı geri çevirmeyen Ferhan Ertürk oynattı.
Sonrası rengarenk hayallerin gerçekleşmesi… Tek seferlik ya da uzun soluklu onlarca oyunda oynadım. Bir o kadar evren yaratıp oyun oynattım. Palanthas savaşında Tanis’le karşılaştım. Kurt adamlar kafemi havaya uçurdular. İki yıldız gemisinin ana bilgisayarlarını sorularımla çıldırttım. Kahrolası FBI evimizi bastı. Karpatlardaki şatoda kendi kendini yazan kitap oldum. Laf dinlemeyen elf prensiyle ağız dalaşına girmeye cüret ettim. Ölen arkadaşlarım için yakılan ağıtlarda gözyaşı döktüm.
FRP konusunda şanslıydım sanırım. Neredeyse tüm askerliğim boyunca askerdeki bir grup arkadaşıma bir tek senaryoyu oynattım.
Kahvelerin hazırlandığı, karakter kağıtlarının masaya yayıldığı, oyun yöneticisinin paravanını açıp, arkadan fon müziği verirken, “Evet arkadaşlar geçen hafta neler olmuştu,” dediği ana bayılırım. Anlatırken bile keyifliydi.
Keri: Geçit ve Kayıp Kafe gibi bir süreçten geçti ülkemiz, biz FRP severlere anlatır mısın bu süreci biraz?
Erbuğ Kaya: 1997 – 2000 yıları arası ve civarı Türkiye’de FRP için altın yıllardı, bence. Beşiktaş’da Sihir, Kadıköy’de Geçit, Kayıp vardı. (Gidip görmedim ama Ankara’da Abyss’ı unutmayayım.) FRP & Magic dergisi yayınlanıyordu. Oyuncular, oyun oynatanlar bir aradaydı. FRP sevenler, FRP’yi duyup oynamak isteyenler hep bu mekanlarda tanıştılar, arkadaş oldular. Çok büyük bir keyifle anıyorum o yılları. Sanki başka bir dünyaya açılan kayıp bir geçit bulmuş gibiydik.
Kayıp bir kafeydi ama kendileri pek kafe formatında değildi. Bilenin her gün uğradığı, bilmeyenin bir kez bakıp çıktığı bir kulüp gibiydi.
Neden, nasıl kapandı konularına girmeye hiç gerek yok. Hayatımda o anları yaşamış olduğum için bile çok mutluyum. Çok güzel insanlarla tanıştım. Geçit’in, Kayıp’ın var olmasını sağlayan herkese bir kez daha teşekkürler.
Keri: FRP Kafe konseptinden sonra tasarım ve bilişim dünyasına ani bir geçiş oldu. Buna nasıl karar verdin?
Erbuğ Kaya: Parasızlık!!! Kayıp Kafe’yi açarken logosu, ilanı derken tasarım işine bir miktar yaklaşmıştım. Kayıp Kafe kapandıktan sonra Funda’yla bugün ekmek mi alalım sigara mı diye geçirdiğimiz bir dönemde, kafelerden tanıdığım ve çok sevdiğim bir arkadaşım tasarım işine girmemi teklif etti. Başta söylediğim gibi, insan yaratıcılığının işin içinde olduğu işler ilgimi çekiyordu. Arkadaşımın önerisini değerlendirip geceyi gündüze karıştıran uzun süreli bir öğrenme dönemine girdim. Doğru insanlarla karşılaştım. Öğrenmekten hiç vaz geçmedim. Hala da öyle. Bir yerden sonra işler rayına oturdu.
Keri: Şimdi gelelim asıl konumuz Giddar serisine. 1997 yılında başladığın bir kurgu ancak 2009’da okuyucularla buluştu. Nasıl oluştu bu fikir?
Erbuğ Kaya: Dört yaşında, okuma yazma bilmezken, yazdığım tek sayfalık bir romanım var. Nasıl diye sorma. Karaladım işte bir şeyler.
Fark ettiğin üzere roman yazma isteği çok geçmişe dayanıyor. FRP kafeler sırasında edindiğim senaryo hazırlama, karakter davranışları bilgilerinin, dost sohbetlerindeki hayata bakış verilerimin ve içimdeki yazma isteğinin artık birleşip bir şeyler yapması gerektiğini düşündüm. İlk önce, düzen dışına çıkan, Siox ve Venesis karakterleri geldiler. Sonra ana senaryo. Sonra kurgu. Sonra diğer karakterler. Aslında 2000 yılında tüm konsept hazırdı. Ama işler sebebiyle ancak 2002’de yazmaya başlayabildim.
Giddar’ın fikrini insana diretilen kavramlar üzerine kurgulamaya başladım. Olması gerekenle olmasına zorlanan, doğalla yapay, yalanla gerçek kavramlarının insanı nerelere götürebileceğini düşünürken Giddar çıktı ortaya.
Keri: Giddar kitabında anlatımı yazılı bir FRP oyunu gibi görenler de var. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
Erbuğ Kaya: Bu şekilde birkaç yorum aldım. Sanırım bu yorumlar bilerek yaptığım düzen yüzünden geldi. Giddar’da olayları yalın, göründükleri halleriyle anlatırken, olayların karakterlerde uyandırdığı duyguları edebi bir dille anlatmayı tercih ettim. Yani karakterler birbirileriyle tanışırken, biz orada olsak ve bu tanışmaya şahit olsak sadece göreceklerimizi yazdım. Ama bir karar verilip de karakterler yalnız başlarına kaldıklarında kararlarının doğruluğunu sorgularlarken artık görmekten fazlasına, o endişeyi, korkuyu hissetmeye ihtiyacımız vardı.
Keri: Kitap içerisinde oldukça eskiye dayanan geniş bir tarihçe var. Bu tarihçeyi hazırlarken esinlendiğin bir tarihsel dönem oldu mu?
Erbuğ Kaya: Bilinçli olarak hayır. Sadece Giddar’ın bir bütün olarak tarihinden, siyasetine kadar her şeyiyle ayakta durması gerekiyordu. Ben de bunu yaptım. Dünyanın tarihsel dönemleriyle benzerlikler olan parçalar varsa eğer, bunun farkında değilim.
Keri: Kitaptaki karakterlerden biraz bahseder misin bize?
Erbuğ Kaya: Hımm bu en zor soru oldu. O kadar çok karakter var ki… Sürprizleri bozmadan ana karakterleri anlatayım biraz.
Siox: Ana karakter. Giddar’da Siox’u takipten ayrıldığımız az sahne var. Siox bir şövalye ama uzun süre şövalye olarak kalmıyor. Siox’un ruhunda geçmişten gelen bir ağırlık var. O başta bunu bilmese de bu ağırlık ona düşünülenden farklı bir yol çiziyor.
Venesis: İlk kitabın ikinci yarısında ortaya çıkan ana karakter. Savaşçı Sheilan kadını. O da Siox gibi katı bir düzeni reddederek öyküye katılıyor. Onun da geleceği Siox’unki gibi kuruluyor. Bu iki karakter Giddar’ın geleceğine etki edecek olayların içine giriyorlar.
Regeda: Siox’un çocukluk arkadaşı. Dostu. İnancı sebebiyle Siox’la karşı karşıya geliyor.
Lien: Sudan nefret eden ve çay içmeyi çok seven bir korsan.
Bebray: Lien’in kardeşi. O da korsan. Arkonyalı olduğu için yemini var. Konuşmuyor.
Regeda: Genetik ve ruhsal bağları çok geçmişe dayanan iri savaşçı. Takma adı Sarı Dev.
Shalorn: Siox’un abisi. Hiç istemese de Siox’un peşinden o da sürükleniyor.
Beşlerin Çağı’ndan yeni karakterler.
Baa: Drimeid ırkından bir kadın. Kökleri itiraz etse de Giddar’daki olaylara karışıyor.
Elof: Zenginlik peşinde bir hırsız.
Karlem: Siox’dan nefret eden ve Siox’u bulmak zorunda olan bir şövalye.
Ve tabi sayamadığım ama kurguda önemli rolleri olan birçok başka karakter de var. Dhrazma, İlpea, Anuk, Meglionlar, Bozou Kardeşler, Wedna, Mari, Ris örneğin.
Keri: Yarattığın karakterlerde esinlendiğin kişiler oldu mu? Hangi karakteri daha çok seviyorsun ve neden?
Erbuğ Kaya: Oldu elbette. En çok sevdiğim karakterler Lien, Venesis ve Bozou Kardeşler. Çünkü, Lien eğlenceli, akıllı ve çatlak. Bozou Kardeşler her zaman keyifli. Venesis’se aşk demek.
Keri: Gelelim Giddar’ın ikinci kitabı “Beşlerin Çağı” kitabına. Bu kitapta okuyucular farklı olarak neler bulacaklar?
Erbuğ Kaya: Öncelikle Beşlerin Çağı, Giddar gibi öyküyü tek karakter üzerinden anlatmıyor. Yeni kitapta aynı anda paralel olarak ilerleyen birkaç öykü işleniyor. Ayrıca yeni karakterler var. Giddar’da başlayan olay örgüsünün tamamlanışını görecekler. Bu sırada ilk kitapta tanık oldukları birçok olayın sırrını, geçmişini öğrenecekler.
Keri: Beşlerin Çağı İthaki Yayınları’ndan çıktı. Bu konuda düşüncelerin nedir?
Erbuğ Kaya: İthaki fantastik ve bilimkurgu türünde Türkçeye birçok kitap kazandırmış büyük bir yayın evi. Bildiğim kadarıyla fantastik türde kitabını yayınladıkları ilk Türk yazar benim. Bu benim için onur ve geleceği belirleyeceği için büyük bir heyecan demek. Umarım ben ve Beşlerin Çağı geleceğe güzel bir yol açmayı başaracağız.
Keri: Macera, Giddar serisinin yeni kitapları ile devam edecek mi?
Erbuğ Kaya: İki kitaptaki karakterlerin öyküleri tamamlandı. Uzunca bir süre yeni bir Giddar romanı yazmayı düşünmüyorum. Ama iki kitaptaki olayları, karakterleri destekleyecek Giddar hikayeleri yazmak gibi bir fikrim ve çalışmam var. Piramit Savaşları’ndan hemen önce görünen Pharmeii isimli suskunun nasıl suskun olduğunun öyküsü mesela. Ya da Enaxi göçü sırasında öldürülen gezginin öyküsü gibi.
Keri: Sıkı bir FRP oyuncusu ve tecrübeli bir oyun yöneticisi olarak Giddar’da geçen bir FRP oyunu hazırlamayı düşündün mü?
Erbuğ Kaya: FRP oyunu, bilgisayar oyunu, çizgi roman, film… Hepsini düşündüm. Hayaller bir yana eğer zaman ve benimle çalışacak bir ekip bulabilirsem bir gün Giddar’ı FRP oyunu olarak hazırlamak isterim.
Keri: Yeni projelerini biraz anlatır mısın? Fantastik türe devam mı?
Erbuğ Kaya: Büyük konuşmuş olmayayım, gelecek ne gösterir bilmiyorum ama yazdığım yazılarda mutlaka fantastik öğeler yer alacak gibi görünüyor.
Şu anda aklımda üç farklı proje var. Hatta ilk projenin yarısına geldim gibi. Yarıladığım bu yeni roman İstanbul’da, günümüzde geçiyor ve fantastik öğeler içeriyor. Diğer iki projeye başlamadan onlar hakkında bir şey söylememeyim.
Keri: Son olarak FRPNET okuyucuları için söylemek istediğin bir şeyler var mı?
Erbuğ Kaya: Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği, FABİSAD’ın sloganını atıp kaçayım.
“Hayal kurmak özgürleştirir.”