AYBABTUMakaleler

Fantastik Nedir? Köken ve Kuramsal Çerçeve Bakımından Fantastik

Fantastik nedir? Fantastik edebiyat, gerçekdışının dünyasına, hayatın karanlık yönüne atılan bir adımdır. Okuyucuyu gizemli varlıklarla dolu diyarlara sürükler, gerçeklik yasalarının kırılmaya, zaman ve mekanın değişime uğradığı başka dünyalara kapı aralar.

Sanatçının muhayyilesinden beslenen, yanılsamaları, doğaüstüyü, düşleri, dönüşümleri, yaşamın karanlık yüzüne adanmış hayatları gizeminde barındıran fantastik, okuyucuyu şaşkınlığa düşürürken, fantastik eser, insana musallat olan varlıkları ortaya koyuşu, bilinçaltının arzularını dışa vuruşu ve sağladığı sonsuz hayal serbestliği ile kalıpları aşamayan bireye, hem panik hem de özgürlük duygusunu yaşatır.

Peri masalları ve destan gibi olağanüstüyü konu edinen türlerce öncelenen fantastiğin ortaya çıkışı 18. yy’a rastlamaktadır. Dehşet ve kaygının hüküm sürdüğü korkulu düşlerle ilgili olarak ortaya çıkan fantastik, zamanla korkunun cafcafından kurtularak, okuyucuyu şaşırtmak amacıyla, gerçek dünyaya gizemin dahil edilmesi, gerçek dünyanın fantastiğe büründürülerek verilmesi şeklinde bir özellik kazanmıştır.

Zamana ve kültüre göre ortaya konan her eser kendi fantastik alanını çizmiş, bu nedenle fantastiğe kesin sınırlar konulamamıştır.

Batılı anlamda roman ve hikâyelerin kaleme alındığı Tanzimat Edebiyatından bu yana yazarların gerçekçilik anlayışı doğrultusunda benimsenmeyen hatta başlangıçta hor görülen fantastik, gerçeklikten kurtulmaya çalışan modern zamanlar bireyinin ilgisiyle, son dönemde dünya edebiyatında gözlenen yükselişi ve kazandığı hatırı sayılır okur kitlesine paralel olarak Türk Edebiyatında da önem kazanmış, bu alanda dikkate değer ölçüde eserler verilmiştir.

Kendi bilincinin uçurumlarının kıyısında bulunan modern zamanlar bireyi, fantastikle birlikte, gerçek dünyada ifade etme cesaretini bulamayacağı, doyurulmadığı müddetçe güçlenen bilinçaltı düşlerini, fantastik diyarlarda, olağanüstünün gölgesine sığınarak özgürce dile getirip yaşayabildiği bir kaçış alanı yakalamıştır.

Sözcük Kökeni Bakımından Fantastik

Jean- Luc Steinmetz’in Fantastik Edebiyat adlı eserinde kökenine dair verdiği bilgiye göre fantastik sözcüğü Latince bir sıfat olan fantasticum yoluyla Yunanca bir fiil olan ve “görünür kılmak”, “gibi görünmek”, “kendini göstermek (olağanüstü olay söz konusuysa)” anlamlarını taşıyan phantasein sözcüğüne dayanmaktadır.

Phantasia hortlak, hayalet anlamına gelen ve Aiskhylos ve Euripides’te kullanımına rastlanan phantasma gibi bir hayaldir. İsim olan ve “temelsiz şeyleri hayal edebilme yeteneği” anlamına gelen phantastike, sıfat olan phantastikon yerine kullanılmaya başlanmıştır. “Cin tutmuş” anlamını taşıyan ve sıfat olan fantastique sözcüğünün kullanımına Orta Çağ’da rastlanır. Klasik Fransızca’da fantasie 19. yüzyıla kadar imgelemi belirtmiştir. 1831 tarihli Le Dictionnaire de l’Academie’de fantastique “boş düşlere ve kuruntulara dayanan”, “cismani bir varlığı, bir gerçekliği olmayan görüntü” şeklinde tanımlanmıştır. Fantastik sözcüğünün edebiyatı ilgilendiren tanımı 1863 tarihli Littre adlı sözlükte yer almış ve “yalnızca imgelemde var olan”, “yalnızca cismani bir varlığın görüntüsüne sahip olan”, “fantastik öyküler: Genel olarak söylendiği gibi peri masalları, hortlak hikâyeleri ve özellikle Alman Hoffmann’ın itibar kazandırdığı, doğaüstünün önemli rol oynadığı öykü türü” şeklinde açıklanmıştır.

İslam Uygarlığı ve Japon İmparatorluğunda sadece Batı’da ortaya çıkan bu gerçeklik anlayışını tanımlamak için   farklı   adlar kullanılmıştır. İslam ülkelerinin edebiyatında, fantastik hikâyeler, efsane veya batıl inanç anlamına gelen ve bir küçümsemeyi de içinde barındıran hurafa (hikayat-ı huraffiyya) olarak adlandırılmıştır. Bunun yanında Binbir Gece Masalları gibi fantastiğin ilk önemli örneklerinden birine sahip  İslami  edebiyat  sihirli  (Ajib)  kavramını  kullanmıştır.  Japonya’da ise hayalet öyküsü anlamına gelen genso sözcüğü bu hikâyeleri karşılayan terim olarak kullanılmıştır.

Tüm bu kökenbilimsel veriler bizi, fantastiğin; imgelemin, görsel bir yanılsamanın varlığıyla ilgili olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.

Kuramsal Çerçeve

Fantastik sözcüğünün dilimizdeki anlamının karşılığı için başvurduğumuz Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğünde fantasma ve fantastik sözcükleri şöyle açıklanmaktadır:

Fantasma: isim. Gerçekte olmadığı halde var gibi görünen hayal

Fantastik:

  1. Gerçekte var olmayan, gerçek olmayan, hayali: Fantastik hikâyeler
  2. 18. yüzyıldan başlayarak Fransa’da gelişen bir edebi tür

Tanımlar sözcüğün hayali nitelikli, gerçek dışı olma özelliğini belirtmeleri bakımından ortak özellik taşır. Ancak, fantastiğin, fantasmadan farklı olarak bir tür adı olarak kullanıldığı vurgulanmıştır.

Jean-Luc Steinmetz, “Fantastik Edebiyat” adlı eserinde fantastikte meydana gelen görsel yanılsama üzerinde durur ve “Fantastikte bir şey ortaya çıkar. Hayal ve düş, bütün bunların ancak çığırından çıkmış bir hayal gücünden, altüst olmuş bir ruhtan doğabileceğinin aşikâr olduğu düşüncesiyle, gerçekliğin çiğnenmesi anlamına gelir.” şeklinde bir tanımlama yapar.

Bahadır Gülmez ise fantastiğin akıl dışı ve düşsel bir alana işaret ettiğini belirtir. “Fantastik çalışma ise nesnel görme eylemiyle yakalanamayan gerçeklikleri görselleştirir. Bu eylemin ürettiği anlamsal yığınlık taşkın niteliktedir. Düşsel gücün oluşturduğu bu yığında akılsal yeti gücünü yitirmiştir, kendine bir yer bulamamıştır. O, cennetten kovulmuştur. Artık akıl dışılık anlamlar üretecektir o bölgede. Varlıklar, nesneler olduklarının ve olabileceklerinin çok ötesinde, sanki biz onlara borçluymuşçasına ve sanki onlar birer alacaklı gibi kapımızı çalarlar. Şişkin karınlılar, kurt başlılar, embriyo safhasında yaşayanlar…”

Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı adlı eserinde gotik edebiyat, bilimkurgu ve ütopyaları da içine dahil ettiği fantastiği şu şekilde tarif eder:

“Fantastik, (Yun.) Phantastikos = hayal tarafından yaratılan. Hayalin ürünü olan olaylar, konular, kişiler, buluşlar. Olağanüstü görünüm ve davranış. Edebiyatta, çok geniş bir tarif ile, fantastik akım, antik Yunan ve Latin yazarlarından türün çağdaş temsilcilerine kadar geniş ve ayrıntılı bir alan kaplamış ve kaplamaktadır. Destan, masal, gotik edebiyat, korku ve heyecan edebiyatı, ütopyalar ve bilimkurgu edebiyatı geniş anlamda fantastik kapsamına girmektedir.”7

Sadece edebiyatta değil sanatın diğer alanlarında da olağandışının boy göstermesiyle karşımıza çıkan fantastiği Gürsel Uyanık; “(…) fantastik, güzel sanatlar, sinema ve yazıda düşe, doğaüstüne, büyüye, dehşete ya da bilimkurguya başvurarak nesnel gerçekliğin sınırlarını aşan yazın, sanat ya da sinemayla ilintili yapıt ya da türe denilmektedir.”8 şeklinde tanımlar.

Fantastik Yazın Nedir?

Yapısalcı araştırmanın bir olguyu, bir kültürel görüntüyü faklılıklarla belirlenmiş bir dizi içindeki yeriyle tanımlayan ‘postülası’ndan hareket ederek, fantastiği kendinden ibaret bağımsız bir kategori değil de, bazı kategorilerden farklılığıyla tanımlanan bir edebi tür olarak “Fantastik- Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım” adlı eserinde inceleyen dilbilimci Tzvetan Todorov’a göre fantastik nedir diye baktığımızda; “Fantastik, kendi doğal yasalarından başka yasa tanımayan bir öznenin görünüşte doğaüstü bir olay karşısında yaşadığı bir kararsızlıktır.”

Todorov, eserde fantastiğin ortaya çıkmasını belli koşullara bağlar; “Fantastik üç koşulun yerine gelmiş olmasını gerektirir. Metin öncelikle okuyucunun, öyküdeki kişilerin dünyasını canlı kişilerin yaşadığı bir dünya olarak doğal bir açıklama ile doğaüstü bir açıklama arasında kararsızlık duymasını sağlamalıdır. Sonra, bu kararsızlık bir öykü kişisi tarafından da hissedilmelidir; böylece okuyucunun görevi bir kişiye verilmiş olur, aynı zamanda da “kararsızlık” metin boyutunda ortaya konduğu içindir ki yapıtın izleklerinden biri haline gelir; saf bir okumada gerçek okuyucu öykü kişisiyle özdeşleşir. Son olarak, okuyucunun metin karşısında bir tavır takınması gerekir: Hem alegorik, hem de şiirsel türden yorumlamaları reddedecektir. Bu üç gereklilik eşit değere sahip değildir. Birincisi ve üçüncüsü gerçek anlamda türü oluşturur, ikincisi ise yerine getirilmese de olur.”

Todorov’un tanımı algılama tarzı ile ilgilidir; meydana gelen açıklanamaz bir olay karşısında determinist zihniyete göre hareket eden kahraman ve onunla özdeşleşen okuyucunun, olayı bildik nedenlere bağlamak ya da doğaüstünü kabul etmek arasında hissettiği   kararsızlık   duygusunu    vurgulamaktadır.   “   ‘Neredeyse    inandım’:   İşte fantastiğin ruhunu özetleyen formül. Tamamen saflık türünden mutlak bir inanış bizi fantastiğin dışına çıkarırdı, oysa fantastiğe can veren kararsızlık duygusudur.”

Gerçek mi, yanılsama mı? Okuyucu, bildiği, şeytan, vampir gibi doğaüstü yaratıklara yer olmayan dünyada bir anda meydana gelen ve dünya yasalarıyla açıklaması yapılamayan olaylar karşısında, iki çözüm arasında kararsız kalır. Ya düşgücünün yarattığı bir yanılsama olarak kabul edecek ya da bilmediği yasaların yönettiği bir gerçekliğin varlığını kabullenecektir. Todorov’a göre her iki halde de, yani kararsızlık bittiği anda fantastikten uzaklaşılır.

Bu tür eserlerde önemli olanın okuyucuyu havaya sokup bu etkinin artırılarak sürdürülmesi olduğunu belirten Steinmetz ise, Todorov’un fantastiği kısa bir süre devam eden kararsızlık olarak sınırlandırmasını haksız ve yetersiz bulur: “Okuma nedensellik bağı kurmaya çalışan bir operasyona dönüşür ve bu türden bazı metinler ( bunların sayısı pek azımsanacak gibi değildir) açıklanamaz olsa da, gerçekten biliriz ki, çoğunluğu, içerdiği anlık olağandışılıkları en sonunda açıklayabilecek bir dünya vizyonuna dayanmaktadır. Todorov’un gerçekte belli bir tipte psişik tepkiye dayanan tanımı haksız olarak fantastiği çok kısa süre devam eden bir kararsızlıkla sınırlandırır, oysa ki, bu tür yapıtlar uzun bir hazırlığa, okuyucunun kıvama getirilmesine ve yoğunluğu giderek artan bir havanın sürdürülmesine dayanır.”

Ayrıca, Todorov fantastik üzerine görüşlerinde fantastiğin şiirsel ve alegorik okumalara uygun olmadığını, sözcüğün gerçek anlamına bağlı bir okumanın gerekliliğini savunur. Çünkü ona göre fartastiğin ahlaki olmak, etik bir değer taşımak, öğretici olmak gibi bir durumu söz konusu değildir. Fantastik kurmacayı gerektirir, dolayısıyla şiirde fantastik var olamaz.

P.G. Castex fantastikte patolojik yan üzerinde durarak fantastik nedir sorusuna cevaben, “başına gerçekdışı bir olay gelen, şoka uğrayan ve zihnin karşı çıkışlarına rağmen bir olgunun gerçekliğini hisseden veya hissettiğine inanan birinin düğümü” olduğunu ifade eder. “Bu durumda fantastik serüven, bir yazarın varlığına sahiden bağlı olan veya yazar tarafından kurgulanmış ve yarattığı karakterlerden biri tarafından desteklenmiş bir iç gezinti olarak kabul edilmektedir”

Fantastik edebiyatın, salt kurmaca alanda yer aldığını ve her şeyden önce korku ile oynanan bir oyun olduğunu belirten yazar Roger Caillois, ‘Anthologie du Fantastique’ adlı antolojinin önsözünde yer alan ‘Peri Masalından Bilimkurguya’ başlıklı yazısında “periler alemi ve gerçek dünya çarpışmadan, çatışmadan birbirinin içine girebiliyorsa buna karşılık fantastikte de “doğaüstü, evrensel uyumda bir kırılma olarak görünür” der.

Fantastik Türle Medyanın Toplumu Ötekileştirerek Tüketmeye İtmesi

Fantastik nedir cevabını ararken fantastiğin kendine özgülüğü üzerinde duran Jean Bellemin-Noel ise, “bir düş şeklinde biçimlendirilmiş(…) bir hikâye etme tarzı” olduğunu belirtir ve “fantastiğin aslında sahte bir gerçeksiliği bize en doğru, görülmedik ve işitilmedik olarak kabul ettirmek için el çabukluğu yaptığını” vurgular.

Diğer taraftan ‘Du Fantastique en Litterature (Edebiyatta Fantastik Üzerine)’ adlı bir eser veren Fransız yazar Charles Nodier, fantastiği batıl inanışların tanıklık ettiği üstte duran bir dünyaya bağlar ve sahte, gerçek ve belirsiz olmak üzere üç tip fantastik hikâye bulunduğunu öne sürer. Bunlar :

“Büyünün, okuyucunun ve dinleyicinin çifte inançsızlığından doğan sahte fantastik, maddeten olanaksız olmakla birlikte herkesçe kabul edilen bir olayı savunan gerçek fantastik ve ruhu düşçül ve melankolik bir kuşku içerisinde askıda bırakan belirsiz fantastiktir.”

Nodier ve Todorov yaşanan kararsızlık hususunda ortak düşünceler ortaya koymuşlardır. Todorov, fantastiği tekinsiz bir olay karşısında başkahramanla özdeşleşen okurun kararsızlığına bağlarken, Nodier de yaşanan ‘kuşku’ üzerinde durmuş, ‘yargı kararsızlığı’ konusunda benzer fikirler öne sürmüştür.

Steinmetz’e göre Nodier’in belirttiği ruhun yaşadığı düşçü ve melankolik kuşku, korku ile oynanan bir oyun olarak karşımıza çıkan fantastiğin şiddetli duygularını ifade etmekten uzaktır. Buna karşılık 1945’te “Horror and Surnatural in Litareture (Edebiyatta Dehşet ve Doğaüstü)” adlı yapıtında kendini kara romanların kalıtçısı olarak tanımlayan Howard Phillips Lovecraft “fantastiğin kökleri, çekiciliği sadece evrensel olmakla kalmayıp insanoğlu için gerekli de olan ilksel ve çok derin bir ilkeye, “Korku”ya kadar uzanır” diyerek fantastiğin yarattığı psikolojik şiddet üzerinde durur.

Kuramcılar fantastiği tanımlarken doğaüstü, peri hikâyeleri, tekinsiz, bilimkurgu gibi iç içe geçmiş bulunan, doğa yasalarıyla açıklanamayanı konu edinen komşu türlerden ayrılan yönleri üzerinde durarak kavramın çerçevesini çizme yoluna gitmişlerdir.

Todorov, fantastiği tanımlamak için, komşu anlatı türleri olan ‘Olağanüstü’ ve ‘Tekinsiz’den yararlanır. O’na göre fantastik, bağımsız bir tür olmaktansa “tekinsiz” ve “olağanüstü”yü birbirinden ayıran sınırda yer almaktadır.

“Olağanüstü, bilinmeyen, hiç görülmemiş, gelecek bir olayın karşılığıdır; tekinsiz anlatıda ise açıklanamaz olan, bilinen olaylarla, öncesi olan bir deneyimle, dolayısıyla geçmişe göndermeyle ilişkilendirilir. Fantastiğe gelince, başlıca özelliği olan kararsızlık apaçık şimdiki zamanda yer alır.” şeklinde görüşlerine devam eden Todorov, kesişme noktalarına sahip, doğaüstünü konu edinen bu türleri kesin çizgilerle ayırmanın mümkün olmadığını belirtir ve aynı sebepten fantastiğe de kesin sınırlar konulamayacağının altını çizer.

Ona göre tekinsiz anlatıda hikâye boyunca gerçekleşen doğaüstü olaylar her şeyi kapsayan bir belirlenimcilikle sonunda mantık çerçevesinde bir açıklamaya kavuşur. Tekinsiz anlatıda, rüya, delilik, uyuşturucu gibi etkenlerle aklın denetiminden çıkmış bir hayal gücünün ürettiği gerçekleşmemiş olağanüstü; ya da rastlantı, hile, yanılsama gibi aslında gerçekleşmiş ancak mantıklı bir açıklamaya kavuşabilen olağanüstü söz konusudur. Fantastik izlenimi veren ancak doğaüstünün kabul edilmesiyle sonlanan ‘olağanüstü’ anlatıda ise akıl ve mantıkla açıklanamayacak olaylar doğaüstüne bağlanır.

Jean-Luc Steinmetz fantastiğin sınırlarını doğaüstü, peri hikâyeleri ve bilimkurgu olarak belirtir ve fantastiğin ortaya çıktığı dönem olan 18. yüzyıla kadar doğaüstü olayların anlatımında kullanılan ve fantastiği önceleyen türler olarak, destanları ve peri hikâyelerini gösterir. Steinmetz’e göre coğrafi tuhaflıklar, şaşkınlık uyandıran kahramanlar ve olaylar, insanüstü varlıklar barındıran destanlar, Tanrısallığa karşılık gelmekteydi; Hıristiyan esinli destanlarda ise mucizeler Tanrı’ya ve azizlere, kötülükler ise şeytana ve iblis ordusuna bağlanmaktaydı. “Çeşitli pagan Tanrılar en sonunda bütün muammaları çözmekteydiler. Böyle bir  düşünce çerçevesinde, tuhaflıkların kendisi kozmosun düzenine ait oluyordu.”

Periler, büyücüler, dev yılanlar, kötü cinlerin insan dünyasına karıştığı Binbir Gece Masalları, Contes de ma Mere L’Oye (Kaz Anam’ın Öyküleri- Perrault) gibi eserlerde “prenslerin çoban kızlarla evlendiği, şövalyelerin ejderhaları alt ettiği ya da “Parmak Çocuk”un “Dev”in elinden zor kurtulduğu” bir periler alemi oluşturulmuştur.

Bu tür eserlerde anlaşılmaz olaylar tanrılara, büyücülere bağlanmaktaydı. Ancak, Steinmetz’e göre, olağandışını tasvir edip nedenlerini bulmaya çalışan fantastik bunu kabul etmeyecektir. “Olağanüstü ve peri masalları bilgiyi isteyerek ikircim içinde bırakıyorsa, bunun nedeni, görünüşte anlaşılmaz olayların, a priori, tanrıların, büyücülerin, folklorik veya alegorik uzlaşılara yanıt veren işleri olarak anlaşılmasıdır; buna karşılık, fantastik böyle bir okuma sözleşmesine tabi değildir. Fantastik olağandışılığı kuşatmaya, onu betimlemeye ve gerektiğinde sebebini açıklamaya çalışır, çünkü açıkça belirtmeksizin savunucusu olmak istediği mantık için bunu bir skandal sayar.”

Fantastik, peri masallarından ve mitolojik anlatılardan farklı olarak “gerçek yaşamın çerçevesine gizemin zorla dahil edilmesi” ile oluşur. Peri masallarında gerçek dünya ile masal dünyası iç içe girerken fantastikte gerçek dünyanın günlük yapısında bir kırılma meydana gelmektedir.

Fantastik Kurgunun Alt Türleri

P.G. Castex, en sağlam inançların Tanrı ve Kral’ın yerle bir olduğu, gerçekliği kalmayan bir dinin yerini gizli mezheplerin aldığı bir dönemde, anti sosyal ve içedönük fantastik imgelemin, dünyanın bugünkü haliyle, iyi niyetli insanların çabaları sayesinde bir gün alacağı halle ilgilenmenin az çok bilinçli olarak reddedilmesinden doğduğunu belirtir.

Bilimsel gelişmelerle ortaya çıkan problemlerle, geleceğe dönük oluşumlarla ilgilenen bilimkurgu, düşlerden, insanoğlunun geleceğe yönelik merak ve özlemlerinin yansıması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bilimkurgu ve fantastikte fizik kurallarının aşılabildiği başka dünyalarda, başka varlıklar yer almaktadır. Başka bir gerçeklikten bahseden fantastik ve bilimkurgunun farklılık gösterdiği yönlerden biri, bu gerçekliğin anlatımında farklı yollar izlemeleridir. Başka dünyaları ifade etmede fantastik, semboller ve mitlerden; bilimkurgu ise bilimsel gelişmelerden yararlanmaktadır. Jean Gattegno fantastik ve bilimkurguyu ayırırken fantastiğin yüzünün geçmişe, bilimkurgunun ise geleceğe dönük olduğunu vurgular ve fantastiğin kaygı ve korkudan, bilimkurgunun ise iyimserlikten beslendiğini belirtir:

“Yüzü daha çok geçmişe dönük olan fantastik’in özellikle – ve çoğu zaman korkuyla- merakını çekmekten çok kaygılanmasına yol açan tuhaflık alametleri gördüğü yerlerde, bilimkurgunun bizi geleceğin gizemlerini aralamaya isteklendiren bir iyimserlikten doğ(ar)”.

Gelecekten beslenen, savaşlar sebebiyle karamsarlığın arttığı bir dönemde, nükleer gelişmeler ve yapay zekanın yol açacağı felaketler üzerine eğilen bilimkurgu, teknolojiyi geliştiren, öğrenen, kullanan bireyi fantastik dünyaya itmiştir. Jean-Luc Steinmetz, fantastiğin içimizde yatan dehşet ve kaygılardan beslendiğini, bilimkurguya göre, Freud’un sözünü ettiği ‘tekinsizlik’ ile daha ilgili, insanın ‘kanını donduran’ oluşumlara yönelik ve gizeme daha çok batmış görünmekte olduğunu savunur.

“Bilimkurguya kıyasla fantastik daha az genelleştirici, gizemle daha senli benli görünmektedir ve bir izlekler örüntüsüne indirgenebilirse, yine de, olağanüstü garip olayları, yeni fizik yasalarıyla, yeni teknik şemalarla onları nasıl açıklayacağını bilmeyen üçüncü kişilere anlattırmak eğilimindedir (…) fantastik, her insanın yüreğinde yatan  dehşet  ve  kaygıları  işler.  Olağandışılıkla  nadiren  yakınlık  kurar.  İnsanın  kanını donduran veya yakıcı nitelikte öngörülmeyen oluşumları sunar. Meseleyi bağlamak için bulduğu son söz sadece geçici bir çözümdür.”

Fantastik edebiyatta, bilimkurgunun geleceğe yönelmiş zamanından farklı olarak bir zamansızlık söz konusudur. Geçmiş ya da gelecek şeklinde zamanın belirli bir döneme sıkışıp kalmaması, fantastiğin alanını sınırsızlaştırmakta, imgelem gücünün alanını genişletmektedir.

Teknolojik gelişmeler sayesinde, bilimkurgu yazarının geleceğe dair anlattıkları kısa süre içinde kurgusallığını yitirme olasılığıyla karşı karşıyadır. Fantastik eserde ise hiçbir zaman gerçekleşmesi mümkün olmayan, doğaüstü durumlar konu edilmektedir. Yaşanan akıl ve mantık dışı olaylar ve olgulara bilimkurgu gibi bilimsel gelişmelerle açıklamalar getirme çabası içinde olmayan fantastikte amaç, mantık dışı alanlara sirayet ederek şaşkınlıktan ‘okuyucularının ağzını açık bırakmak(tır).’

Fantastik Edebiyatın Dünü ve Bugünü

Gerçeklikte bir kırılma meydana getirilerek, reel dünyaya fantastik unsurlar katılarak oluşturulan fantastik edebiyat, zaman içinde değişime uğrayarak, bugün, ilk örneklerinden farklı olarak, başka sınırlarda dolaşan ve alt tür olarak tanımlanan ‘fantastik kurgu’ya, insanoğlunun sınırsız düşgücü yeteneğinin ortaya koyduğu imgeler, varlıklarla dolu, çoğu dizi halinde yayımlanan ürünlere dönüşmüştür.

Fantastik kurgu, bütünüyle hayal gücünün yarattığı bir dünyada, bilinmeyen bir zamanda, tamamıyla yabancı varlıkların fantastik bir olay örgüsü etrafında birleştiği, yazara ait bir dünya olarak ortaya çıkar. Gerçeklik zemininde fantastik unsurların kullanılmasından tamamen farklı bir biçimde oluşturulan fantastik kurguda, kurgunun bütün unsurlarının, yazarın oluşturduğu fantastik diyarın birer parçası olarak, fantastik nitelik taşıması gerekmektedir. Her ayrıntısıyla – tarihi, coğrafyası, haritası, ırkları – kurgulanan bir dünya tek eserde ifade edilemeyeceği için, bu eserler, genellikle üçlemeler, dörtlemeler ve beşlemelerden oluşmaktadır. Tüm yeryüzü şekilleriyle kurgulanan dünyanın bütün unsurlarını okura ayrıntılarıyla anlatamayan yazar, haritalardan yararlanır. Bu haritalar, başka diyarlara yapılan yolculuklarda, okurun rehberi niteliğindedir. “20. yüzyılda gelişen fantastik kurgunun en önemli özelliği, anlatılan öykülerin gerçek dünyada değil tamamen yazarın hayal gücüne dayanan bir dünyada geçmesidir. Mitolojisi, coğrafyası, tarihi, ırkları, kültürü ile, yani her detayıyla yazara ait bir dünyadır bu.”

Eserinde yepyeni bir dünya yaratan fantastik kurgu yazarı, dünya üzerindeki hiçbir dilde karşılığı ve anlamı olmayan isimler kullanır. Böylece, evrenselliği içinde barındıran fantastik kurgu, okuyucunun, yazarın düşsel dünyasından çıkmış diyarlar ve kahramanlarla özdeşlik kurabilmesi için hiçbir kültüre, hiçbir millete ait olmayan, tüm insanlık tarafından paylaşılan ayrıntılarla bezenmiş hale gelir.

Kahramanın rehberliğinde başka diyarlara yapılan tehlikeli yolculuklar, bireyin engellerle dolu hayat yolunda aşmak zorunda olduğu ruhsal sınavlara dönüşmektedir. Merak, heyecan ve korkudan beslenen; reel dünyanın bir zemin olarak kullanılmasına rağmen tüm unsurlarıyla olağanüstünün evreninde gezen fantastikte, zaman ve mekandan kopmuşluk söz konusudur. Gerçekten uzaklaşma tutkusunu içinde duyan yazar, aynı duyguyu paylaşan okuru hayretler içinde bırakacak bir yolculuğa çıkarır. Akıldışı, açıklanamayan, reel dünyanın kurallarına oturtulamayan ve mantık çerçevesinde adlandırılamayanların yaşandığı bir yolculuktur bu.

Çizgi romanlar, bilgisayar oyunları ve sinema ile desteklenen fantastik edebiyat özellikle Tolkien’in ‘Yüzüklerin Efendisi’ eserinin sinemada gördüğü büyük ilgi ile popülerliğini arttırmış, hayal gücünün özgür yaratıcı gücü ve evrenselliğiyle kendine sağlam bir yer edinmiştir.

“Tümüyle kendimize ait, tanıdığımız, şeytanı, hava perileri, vampirleri olmayan bir dünyada öyle bir olay meydana gelir ki, o bildiğimiz dünyanın yasaları bunu açıklamaya yetmez.” Varlıkların konumlarını değiştirip, onlara yeni anlamlar kazandıran fantastik, ‘gerçeği değiştirme, bozma, hatta yıkma eğilimi’ göstermektedir. Böylece gerçeklik farklı biçimde yaşanır. Aklın kendine yer bulamadığı alanlarda, nesnel algının dar, sınırlı alanında yakalanamayan gerçeği, gözler önüne serer, akıl dışının egemenliğinde düşsel tutkularla yorumlanmış varlıklar ve nesneler ortaya çıkar.

İçinde, ‘ölülerin kanıyla beslenen hayaletler, yaşadığı günlere diğer insanlardan çaldıklarını ekleyerek yaşamını sonsuza dek uzatan vampirler, kara büyü, beyaz büyü, egzotik adetler, batıl inanışlar, şeytanlarla yapılan anlaşmalar, gizem ve gerilim’ barındıran fantastik, bir anlamda gerçeğe aykırı olanın gerçeğin varoluş dinamiklerini kullanarak kendisini var kılması hayatın karanlık yönüne bir bakış atmasıdır.

Bu çalışma, İnci Taş tarafından yazılmış olup 2009 yılında Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi olarak sunulmuştur ve yayınlanmıştır.

Kaynakça

  • Jean-Luc Steinmetz, Fantastik Edebiyat, Dost Yayınları, Ankara 2006, s.8.
  • Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2005, s. 679.
  • Bahadır Gülmez, “Fantastik”, Sanat Çevresi, Sayı:125, Mart 1989, s. 92-93.
  • Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, 1. Cilt, Türk Edebiyat Vakfı Yayınları, Đstanbul, Temmuz 1989.
  • Gürsel Uyanık, “Fantastik Öyküler ve Đki Öyküde Yansıması”, Edebiyat ve Eleştiri, Sayı: 46, Kasım – Aralık 1999, s.56.
  • P. G. Castex, Anthologie du Conte Fantastique Français, Corti, 1963, alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s. 17.
  • Roger Caillois, Anthologie du Fantastique, 1966, alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s. 17-18.
  • J. Bellemin-Noel, “Notes sur le fantastique”, Litterature içinde, sayı 8, 1972, alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s.27.
  • Charles Nodier, Du Fantastique en Litterature, 1830, alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s.28.
  • Howard Phillips Lovecraft, Horror and Surnatural in Litareture, 1945, alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s. 29.
  • P.G. Castex, a.g.e., alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s.18.
  • Jean Gattegno’dan alıntılayan Jean-Luc Steinmetz, a.g.e., s. 14.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.