Dinozorlar Geri Döndü – Jurassic World’ü Erkenden İzledik
Çocukken bunları görmek inanılmaz keyifli. Aradan 22 sene geçtikten sonra Isla Nublar’a tekrar dönüp özel gösterimde çocukluğumun o haşmetli yaratıklarını görünce, içimde yine aynı duygular belirdi.
Dinozorlarla karşılaşmam hayatımın daha erken yıllarında, çeşitli ansiklopediler sayesindedir. 1990’larda gazetelerde dinozorlu bir film çekildiğini ve 1993 yılında gösterime gireceğini okuduğumda heyecanlanmıştım (halen de saklarım o kupürü). Ve film, her eser gibi gerekli etkiyi gösterip, hayatımın 15 küsur senesini tıp fakültelerinde geçirip, genetik doktorası yapmamı sağlamıştır. Uzmanlık ve doktora da ana konum nörogenetik olmakla beraber, kazı alanlarına katılıp iskeletlerden DNA çıkartmam, asıl istediğim şeyin ne olduğuna işaret eder halen. Konudan uzaklaşmadan sıfatlarımı da kullanıp bir şeyler anlatayım.
Öncelikle ne yazık ki halen o yıllara ait genetik materyal çıkartamıyoruz (sadece ben değil, dünya). Mamut için üretim çalışmaları var. Lakin soyu tükenmiş canlıları tekrar hayata döndürmek başlı başına zor (ve filmimiz bu fikirle de ilgileniyor). Nesli tükenen canlılarla ilgili olarak en gündemde olan konu şu an için Neanderthal çalışmaları, o çalışmalarda da genetik kalıntıları deşifre edilmeye çalışılıyor (mitokondrileri tamamlanmış, çekirdek DNA’larına geçilmişti). Bilimsel açıklamalarımı burada kesiyorum, zaten gerek de yok. Film; estetiği ve kendi içindeki tutarlılığının yanı sıra, sizde uyandırdığı duygulara ihtiyaç duyar, bu yüzden “bu kısmının aslı böyle, şurası böyle yanlış, normalde böyle” demek pek hoş bir durum değil (ben filme kapıldım ve itici değil büyüleyici geldi her şey).
Sir Richard Owen’in 19. yüzyılda isimlendirdiği bir tür olan dinozorlar, yazar Michael Crichton sayesinde “Jurassic Park” adlı bir kurgunun parçası olurlar. Yazarın başarısı kitabın içeriğinde saklıdır. Dönemindeki dinozor davranışları, genetik, matematik, sosyoloji, ahlak gibi birçok temaya değinip bunları özenle birleştiren eser, halen kendinden bahsettirmektedir ve başrolündeki dinozorlar sayesinde birçok çocuğun düşlerini süsleyip onların bilime yönelmesini sağlayacaktır kanımca.
Çok kaba bir bakış açısıyla; insan dışı güçlü bir varlığın yarattığı dehşet üzerine bir film olarak anlatabiliriz. Daha önce gördüğüm bir yorumu tekrar hatırlatmakta fayda var; “aradan 20 yıl geçti ve halen 2 çocuğu başıboş yolluyorlar”. Durum bu cidden, içerisine eklenmiş başka baharatlarımız da var: hibridleştirme yoluyla süper varlık yaratma, canlıları canlı olarak değil bir sayı olarak görme, her şeyi savaşa bağlama vs vs. İçerik tahmin edeceğiniz üzere çok zengin değil, amma velakin dinozor görmek için o filme gidiyorsunuz ve eski dostlarınız T-Rex ve Raptorler sizleri bu konuda tatmin ediyor cidden. Filmdeki asıl kötü taraf yine bildiğimiz bir tür :)
Bol miktarda dinozor, eser miktarda ergen ve silah görmek istiyorsanız güzel, motorla bir Raptor sürüsüne alfalık yapıp ava çıkmayı izlemek daha da güzel diye düşünüyorsanız gidin. İlk filme bir sürü gönderme var, izlediyseniz benim gibi heyecanlanabilirsiniz. 2 saatin nasıl hızlı geçtiğini anlayamayacaksınız. Unutmadan; Kayra’ya teşekkürü borç bilirim, yazmak istiyorum dediğimde beni geri çevirmeyip kabul etti.
İyi Seyirler.
Yazan: Fatih Tepgeç
Not: Bu arada Ingen’de iş buldum :)