İncelemeler

Değiştirilmiş Karbon İncelemesi – Bir Makine Ruhunuzu Kurtarabilir Mi?

“Zavallı ölüm, veri depolayan değiştirilmiş karbon teknolojisiyle başa çıkamadı. Oysa eskiden onun korkusuyla yaşardık.”

Günümüzden 400 yıl sonra insanlık, yüksek teknoloji ve BM gözetimi altında tüm galakside hüküm sürüyor. Yaşanan gelişmeler doğrultusunda bozulmaya başlayan bu toplumda, ölüm diye bir şey artık söz konusu bile değil. Var olan teknoloji ile insan bilincini yıllarca depolamak ve bedenden bedene aktarmak mümkün.

“Kılıf” olarak da adlandırılan bu bedenleri, bilinciniz için satın aldığınız bir ev olarak düşünebilirsiniz. Yıllar sonra sokakta yürürken bir zamanlar tanımış olduğunuz kişinin kılıfıyla karşılaşıyorsunuz. Bu kişiyle yeniden iletişime geçmeyi düşünüyorsunuz; ancak kılıfın içindeki insan artık sizin tanıdığınız kişi değil. Muhtemelen isimleri ve dış görünüşleri aynı fakat içinde bambaşka birinin bilinci yaşıyor. Hatta sokakta bir zamanlar size ait olan bir kılıfı görmeniz bile mümkün.

Çocukken insanın özünün aynı olduğuna inanırdım. Kişiliğimizin bir çekirdeği vardı ve yüzeysel etkenler bu çekirdeğin etrafında, bütünlüğümüzü bozmadan şekilleniyordu.

Gerçekten her insanın özü aynı mıdır? Kişi, zamanla bütünlüğü bozulmadan şekillenebilir mi? Yoksa bu durum bir algı hatasından mı ibaret? Kişiliğimiz, eğitim ve gen gibi etkenlere göre şekillenir. Bu şekillenme sürecinde ise dış etkenlere göre bütünlüğümüz değişime uğrayabilir. Bu durumu sona erdirmenin tek yolu ise sonsuza dek depolanmaktan geçiyor. Dijitalleştirilmiş insan depolama ile ölüm son buldu. Ancak aynı durum, bir insana ölene kadar işkence etmeyi ve ölünce de işkenceye devam etmeyi mümkün kıldı.

Değiştirilmiş Karbon Nasıl Bir Evrende Geçiyor?

Değiştirilmiş karbon teknolojisi ile ölümün son bulduğu bir dünyanın kapıları aralandı. Vücudun fiziksel ölümü gerçekleştiği zaman, kafatasınızda bulunan kortikal bellek ile farklı kılıflarda yaşamaya devam edebiliyorsunuz. Bu yeni teknoloji, toplumda yeni sınıf ayrımlarının doğmasına da neden oldu. Orta kesime ait birinin yeni bir kılıfa sahip olabilmesi için yıllarca para biriktirmesi gerekirken toplumun en zenginleri ise kılıflarını klonladıkları bir depoya sahip. Kortikal belleklerine zarar vermediğiniz sürece sonsuza dek yaşayabilen bu insanlara Met deniyor. Met veya Methuselah, Hristiyan inancına göre dünyada en uzun süre yaşamış insan olarak kabul ediliyor. 

Richard K. Morgan’ın, 25. yüzyılda bizlere sunduğu dünya, aşina olmadığımız bir dünya değil. Irk, inanç ve sınıf farklılıkları hala devam ediyor. Var olan teknoloji elbette ki günümüzün ötesinde ancak şaşkınlıktan ağzımızı açık bırakacak gelişmeler ile karşılaşmıyoruz. Böylece Morgan’ın okuyucuya yeni dünya düzenini uzun uzun anlatmasına gerek kalmıyor. Kitabın ilk sayfasından, bu dünyayla ilgili herhangi bir bilgi edinmeden olayların içine giriş yapıyoruz. 

 “BİR MAKİNE RUHUZU KURTARABİLİR Mİ?”       

25. yüzyılın en can sıkıcı yönlerinden bir tanesi, dini inançların hala hayatı büyük ölçüde etkiliyor oluşu. Katolik kesim, insanların dijitalleştirilmesine ve öldükten sonra yeni kılıflarla hayata dönmesine kesinlikle karşı. Eğer ölümünüz gerçekleştiyse, hayata yeniden dönerek dine hakaret edersiniz. Oysaki Teğmen Ortega’nın da dediği gibi, dindar kesim, tarihteki herhangi bir örgütten çok daha fazla sefalete neden oldu. 500 yıldan daha uzun bir süredir bilimsel ve tıbbi gelişmelerin karşısında yer aldılar ve insanlığa hiçbir faydaları dokunmadı.

Kitap Nasıl Başlıyor?

Eski bir asker ve BM elçisi olan Takeshi Kovacs, daha önce defalarca kez ölümü tattı. Son ölümünün duygusal hasarlarını hala hissederken, evinden 180 ışık yılı uzakta, Bay City’de bambaşka bir bedende gözlerini “dünyaya” açtı. Dünyanın en güçlü insanlarından biri olan Laurens Bancroft tarafından Bay City’e getirilen Kovacs, kendisini karmaşık ve karanlık bir olay örgüsünün içinde buldu. Kovacs’ın çözmesi gereken bir cinayet vardı, Laurens Bancroft’un cinayeti.

Kovacs, iyi eğitimli bir asker ve BM elçisi olmasına rağmen bir makineden ibaret değildir. Kendi kişisel sorunları da vardır. Son ölümünün ve arkadaşı Sarah’ın başına gelenlerin ardından, içinde bulunduğu duruma tam anlamıyla ayak uydurması çok da kolay olmaz.

“Kişisellik, herkesin söylemeye pek bayıldığı üzere, tamamen politiktir. Eğer beyinsiz bir politikacı, bir erk sahibi size ya da sevdiklerinize zarar veren bir politika izlemeye çalışırsa, BUNU KİŞİSELLEŞTİRİN. Öfkelenin. Adalet Çarkı hiçbir işinize yaramayacak – hem yavaş ve soğuk hem de onların tarafında. Yalnızca küçük insanlar adaletin ellerinde acı çeker; erk sahipleri tek bir hareketle her şeyden sıyrılmayı bilir. Eğer adalet istiyorsanız, bunun için savaşmalısınız. KİŞİSELLEŞTİRİN. Elinizden geldiğince zarar verin. MESAJINIZI HERKESE İLETİN. Böylece, bir dahakine daha çok ciddiye alınma şansınız olur. Sizin tehlikeli olduğunuzu düşünürler. Sakın hata yapmayın: Ciddiye alınmak ve tehlikeli görünmek, güçlüler ile küçük insanlar arasındaki TEK farktır. Güçlülerle anlaşma yapılır. Küçük insanlar tasfiye edilir. Zaman geçtikçe tasfiyenizi, yerinizden edilmenizi, işkencenizi ve bunun sadece iş, bunun sadece politika olduğunu, hatta dünyanın işleyişinin bu olduğunu, hayatın zor olduğunu ve KİŞİSEL BİR ŞEYİN SÖZ KONUSU OLMADIĞINI söyleyenlerle başa çıkmak zorunda kalırsınız. Onları siktir edin. Kişiselleştirin.”

Kovacs’ın kişiselleştirmesi gereken pek çok sorunu bulunuyor. Çözmesi gereken bir cinayet, kurtarması gereken bir arkadaş ve sağ salim iade etmesi gereken bir kılıf varken, her geçen sayfada olayların temposu biraz daha hızlanıyor. Kendinizi kitaba kaptırarak zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamıyorsunuz. 

Bir Kişiye Ne Kadar Yakın Olabilirsiniz?

Değiştirilmiş Karbon’da, Takeshi Kovacs dışında pek çok karakter bulunuyor. Bu karakterler, yalnızca hikayeyi desteklemek için ortaya çıkmıyor. Roman boyunca tanıdığımız her bir karakterin, kendine ait bir hikayesi ve derinliği bulunuyor. Bu durum, kitabı olduğundan daha heyecanlı ve çekici bir hale getiriyor zira yalnızca Kovacs’ın değil, diğer karakterlerin de hikayelerini merak etmeye başlıyoruz. 

Geçtiğimiz her bir sayfada, karakterlerin birbirleriyle olan yakınlaşmalarını görüyoruz. Fakat karakterlerin arasındaki soğuk duvar, her zaman varlığını korumaya devam ediyor. Kılıflama yöntemi, tüm galakside olağan bir şey gibi kabul edilse de insanlar bu düzeni tam olarak sindirebilmiş değil. Kaybettiğiniz sevgilinizin bedeninde, başka biri yanınıza gelip, sizinle çalışmaya başlayabiliyor. Hayatını kurtardığınız kızınız artık bambaşka bir kılıfın içinde geliyor. Bu durumda bir kişiye ne kadar yakın olabilirsiniz? Eşiniz yeni kılıfı içinde, yanınızdan geçip gidebilir. Yıllardır görüşmediğiniz çocuğunuzu tanımanız imkansız hale gelebilir. Değiştirilmiş Karbon, heyecan dolu dedektiflik hikayesinin yanı sıra yeni dünya düzenini de sorguluyor. 

İthaki Yayınları tarafından basılan, editörlüğünü Alican Saygı Ortanca’nın ve çevirisini Aslıhan Kuzucan’ın yaptığı Değiştirilmiş Karbon, 19 Ocak itibariyle raflardaki yerini alacak. Kitaptan uyarlanacak olan Altered Carbon dizisi ise 2 Şubat’ta, Netflix ekranlarına gelecek. 

Kitabın ön okumasına hemen buradan ulaşabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu