Lovecraft’ın The Thing on the Doorstep Öyküsü Film Oluyor
H.P. Lovecraft‘ın The Thing on the Doorstep öyküsünün henüz adı açıklanmayan film uyarlamasında çekimler tamamlandı. Arkham‘da geçen erotik korku filminde başrol oyuncusu Heather Graham oldu.
Aslında filmin esinlendiğini söyledikleri öykünün erotik bir yanı neredeyse hiç yok. Ancak filmin tanıtımında bu filmin vücut değişimini konu alan erotik bir korku filmi olacağı yazıyor.
Filmin ana karakterini canlandıracak olan Heather Graham da beklentilerin aksine Asenath Waite‘i canlandırmayacak. Arkham’da çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip genç bir adama takıntılı bir merak besleyen bir psikiyatristi canlandıracakmış.
Film için Lovecraft’ın öyküsünü Dennis Paoli senaryoya uyarlıyor. Yönetmen koltuğunda da Joe Lynch oturuyor. Zaten yönetmenin açıklaması filmin öyküye neredeyse hiç sadık kalmayacağının sinyallerini veriyor.
Dennis Paoli’nin öyküyü nasıl uyarladığını okuduğumda burada harika ve fantastik bir fırsatımız var gibi hissettim. Lovecraft’ın eski kafalı hassasiyetlerini modern bakış açısıyla yıkmak… Bize hitap eden, biraz tehlikeli, bir tutam 90’ların neo-noir teması ve biraz da ortamı kızıştırmak için erotizm ekleyerek… (…) Seksi, komik ve korkutucu filmimizin yalnızca Lovecraft’a yazılmış modern bir hayran mektubu olmasını istemiyoruz. Aynı zamanda seyircilerin salyasını akıtacak kışkırtıcı bir eğlence olmasını da istiyoruz.
Joe Lynch
Bu film The Thing on the Doorstep (Kapının Önündeki Şey) hikayesinin ilk ekran uyarlaması olmayacak. 2014’te de bir film uyarlaması daha çıkmıştı. Ancak o uyarlama seyirciden olumlu yorumlar almayı başaramamıştı.
The Thing on the Doorstep – Öykü Ne Anlatıyor?
En yakın arkadaşımın kafasına altı kurşun sıktığım doğrudur. Fakat birazdan vereceğim ifadenin katilin ben olmadığımı göstermesini umuyorum. Önce beni bir kaçık olarak nitelendirebilirsiniz, Arkham Akıl Hastanesi’ndeki hücresinde vurduğum adamdan daha da deli bir kaçık… Sonrasında ifadelerimi dikkatle dinleyip onları gerçeklerle karşılaştıranlar kendilerine şunu soracaklar: Elimde bu dehşete, kapının önündeki şeye dair bu kadar kanıt varken inandığımdan başka bir şeye nasıl inanabilirdim ki?
İşte Lovecraft öyküsüne böyle giriyor. Bir adamın, en yakın dostunu öldürmesinin arkasındaki haklı sebepleri anlatmasını dinliyoruz. Böylece aslında arkadaşını kendisinin öldürmediğini, onun zaten ölü olan arkadaşının intikamını almak için doğru olanı yaptığına yavaş yavaş biz de inanıyoruz.
Edward Derby, çok zeki ama sosyal anlamda da bir o kadar geri kalmış bir genç. Daima çocuksu neşesi ve suratıyla ailesinin iradesi altında ezilen, kendi kişiliğini keşfedememiş bir dahi. Bu yüzden annesinin ölümü Edward’ı çok sarsıyor. Ve hayatındaki bu büyük değişimin yarattığı boşluğu Miskatonik Üniversitesi’ndeki gizemli kitaplar ve arkadaş grubuyla doldurmaya çalışıyor. Ve orada tanıştığı Asenath Waite‘e de anında abayı yakıyor. Fakat ne yazık ki Edward Derby, bilgi yüklü kıvrak zekası ve üflesen kırılacak iradesiyle kadim varlıkların etkisinde kalmaya en müsait, en ağız sulandıran zihinlerden biri.
Dilerseniz öykünün tam metnini orijinal dilinde buradan okuyabilirsiniz.
Lovecraft Hayranları Bu Karakterlerle Nerede Karşılaşmış Olabilir?
The Thing on the Doorstep, Lovecraft’ın evrenine ve diğer hikayelerine göndermeler yapan bir hikaye. Zaten öykü Arkham’da yaşayan ve Miskatonic Üniversitesi’nde okuyan gençlerle başlıyor. Lovecraft’ın okült ve kara büyü üzerine tüm bilgilerin merkezi olarak tasarladığı Miskatonic Üniversitesi, yazarın ünlü, lanetli ve büyülü kitabı Necronomicon‘a sahip olan kütüphanesiyle öne çıkıyor.
Öykünün en öne çıkan karakterlerinden biri Asenath Waite. Asenath’ı Lovecraftian kutu oyunları arasında en ünlü olanlardan Eldritch Horror‘da görme şansımız oluyordu. Bir Other World Encounter sonunda dost edinebildiğimiz Asenath oyunun en güçlü Ally (müttefik) kartlarından biriydi.
Asenath aynı zamanda Waite ailesinin bir üyesi. Waite ailesi de Innsmouth‘ın en güçlü ve zengin ailelerinden biri. Kasabanın altın rafinerisinin sahibi olanlar bu aileydi.
Sanırım bu kadar spoiler yeter. Ben öyküyü okumanızı tavsiye ederim, keyifli bir anlatımı var. Ancak eleştirmenlere göre The Thing on the Doorstep yazarın en başarısız öykülerinden biri. Çünkü diğer eserlerindeki felsefi ve kozmik bakış açısının bu öyküde o denli vurucu ve etkileyici kullanılmadığını söylüyorlar. Yine de ben korku öyküsü olarak başarılı bir iş çıkardığını düşünüyorum. Bana yer yer Meksika Gotiği‘ni anımsattı. Dolayısıyla Meksika Gotiği’ni sevenlerin bu öyküden de hoşlanabilir.