Diskdünya Uyarlaması The Watch – Komik, Heyecan Verici ve İçten Bir Fantastik Aksiyon Dizisi
BBC America, Terry Pratchett‘in Diskdünya destanından uyarladığı The Watch dizisinin ilk görüntülerini yayınladığında kitap serisinin hayranları pek de mutlu olmamıştı. Çoğunluğun görüşü, dizide yaratılan Diskdünya evreninin romanlardakine benzemediği yönündeydi.
Nerdist‘ten Michael Walsh, ilk 5 bölümünü izlediği The Watch uyarlaması hakkındaki izlenimlerini yazdı. Diskdünya kitap serisini okumayan biri olarak diziyi izlediğini belirten Walsh, The Watch‘ı komik, heyecan verici, içten bir fantastik aksiyon-komedi olarak tanımladı. Gelin Walsh’ın ilk 5 bölümü üzerinden paylaştıklarına göz atalım.
The Watch Dizisinde Neler Göreceğiz
The Watch dizisi, The City Watch olarak bilinen grubun maceralarını konu alıyor. The City Watch; sihir, büyücüler, troller ve daha fazlasıyla dolu bir yer olan Ankh-Morpork’taki küçük ve görünüşte işe yaramaz bir polis gücü. Şehirdeki çoğu “suç” sadece yasal değil aynı zamanda toplumun temeli. Suikastçılar ve hırsızlar dahil her şey için resmi loncalar var. Bir lonca üyesi olmak sizi cezadan veya hapis cezasından muaf kılmaya yetiyor. Şehirdeki yapmanın yasadışı olduğu birkaç şeyden biri tutuklamak veya lonca üyelerine zarar vermek.
Fantezi ile karışık bu kumlu ve yıkık şehir merkezi, oynamak için eğlenceli bir kum havuzu. Ayrıca dizi, izleyiciyi uzak ikinci el boyutta bir yerde olan Ankh-Morpork’un birçok farklı yerine götürerek iyi zaman geçirtiyor. Her köşede kiminle veya neyle karşılaşacağınızı veya bu köşenin ne kadar garip olacağını asla bilemiyorsunuz. Ve en tuhafı da eğlenceli ve ilginç olması.
Suçun yasallaştırılması, The City Watch’a neredeyse yapacak hiçbir şey bırakmıyor. Bu yüzden Kaptan Sam Vimes (Game of Thrones’tan Richard Dormer) şehirde bir şaka konusu haline gelmiş durumda. Çok az yetkisi var ve zamanının çoğunu tamamen sarhoş geçiriyor. Ancak düşmana dönüşen eski bir dost beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak antik bir ejderhayı şehre saldığında Vimes ve ekibi harekete geçiyor. The Watch ekibi, sahip olduklarının farkında bile olmadıkları becerileri kullanarak hem ölümcül hem de gülünç tehlikelerle başa çıkmak zorunda kalıyor. Ekip üyeleri iyi bir polis işi yapacak kadar yetenekli ancak hata yapacak kadar aptal. Bu yüzden fantastik bir ortamda bile çakılıp kalmayı başarıyorlar.
Diziyi bu kadar eğlenceli kılan şey aslında The City Watch üyelerinin kendileri. Vimes, tanıdıkça ve iş başında gördükçe daha sevimli hale gelen iyi niyetli bir şapşal. Hafızası pek iyi olmasa da ahlak pusulası, zihni izin verse de asla şaşmıyor. Dormer’ın sevimli maskaralıkları olmasa dizi işe yaramazdı.
Ekibin geri kalanı da aynı derecede sevimli, bu da onlarla vakit geçirmeyi eğlencenin büyük bir parçası haline getiriyor. Adam Hugill’in canlandırdığı saf ama iyi niyetli Carrot, istekli bir genç. Marama Corlett’in oynadığı Angua, onu kırılması zor bir ceviz gibi gösteren tehlikeli bir sırra sahip. Kelimenin tam anlamıyla sert ve küçük boyutunun üç katı erkeklerle baş edebiliyor. Aynı zamanda hayranların favorisi olacak iyi bir insan. Ve Jo Eaton-Kent’in hayat verdiği Cheery ekibi daha çok aile gibi hissettiren bir adli tıp uzmanı.
Ekiptekiler birbirinden farklı ancak hepsi önemli bir özelliği paylaşıyor: kimlik sorunları. Çok uzun olan Carrot cüceler tarafından büyütüldü. Angua tamamen insan değil. Cheery, arkadaşları tarafından tamamen kabul gören, ancak aynı zamanda bazı yaraları ve sorunları olan bir trans kadın. Hem başkaları hem de kendileri tarafından kimlik ve kabul teması birçok karakterin hikayesinin önemli bir parçası.
The Watch küçük rollerde de çok sayıda harika performans içeriyor. Buna, bir işçi devrimine liderlik etmek isteyip istemediklerini tam olarak anlayamayan komik Marksist Goblinler de dahil. Dizide iki inanılmaz seslendirme de öne çıkıyor: Wendell Pierce’ın seslendirdiği alaycı, yalnız ve komik Death ile Matt Berry’nin seslendirdiği Wayne adında sihirli konuşan bir kılıç.
Dizinin asıl çıkış yapan yıldızı Lara Rossi’nin oynadığı Lady Sybil Ramkin. Soyluluğun son temsilcisi, suçun yasallaştırılmasından nefret etmek için kişisel nedenlere sahip. Yıllar süren eğitim ve kin onu müttefik de olsa zorlu bir rakip yapıyor. Lady Sybil Ramkin, görevlerinde Vimes ve The City Watch’a katılıyor ama gerçekte ne yapmaları ve nasıl yapmaları gerektiği konusunda kendi düşünceleri var.
Lara Rossi’nin performansı dizinin neden iyi olduğunun örneklerinden. Ciddi ama histerik, aptal ama ağır başlı. Sizi güldürdüğünde bile yaptığı şeye hem saygı duyuyor hem de inanıyorsunuz. Herhangi bir bölümde en komik karakter de olabiliyor, birinin dişlerini kırıp izleyenlere o acıyı hissettirebiliyor da. Sybil’ın tonu, dizinin saçma eğlence ile harmanlanmış fantastik kurgusu ve karmaşık bir dünyada var olmaya çalışan yabancılar hakkındaki ilgi çekici hikayesi ile örtüşüyor.
Bazı durumlarda dizinin tek bir yönde çok fazla gittiğini hissediyorsunuz; aşırı saçma ya da aşırı ciddi. Ama her zaman o güzel tatlı noktaya geri dönüş yolunu buluyor. En kötü bölüm muhtemelen ilki; ilk 20 dakikayı atlatırsanız iyi olacaksınız. Sanki ilk bölümü gerçekte ne olmak istediğine karar vermeden filme almışlar, ortalarına doğru başarmışlar gibi. Vimes’ı ilk gördüğümde beni bir duvara sürükledi ama kısa sürede dizinin en sevdiğim karakterlerinden biri oldu.
Diğer bir sorun Carcer Dun’ın (Samuel Adewunmi) tamamen farklı bir dizideymiş gibi hissetmesi, Carniwal Row gibi örneğin. Her iki diziyi seven biri için bu iyi bir şey değil. Carnival Row, komedi değil, fantastik bir drama. Keşke Adewunmi de herkes kadar eğleniyor olsaydı. Bazı büyülü öğeler ve belirsiz karakterler de kafa karıştırıcı olabiliyor (özellikle alt yazı olmadan). Ama nihayetinde hikaye yeterince açık. Bu yüzden kendimi tüm eğlence ve entrikaya kaptırdım. Bu yaklaşım keyfimi artırdı.
Kitap serisini okuyanlar için geçerli olur mu bilmem ama uyarlamanın Diskdünya romanlarını yansıtmadığını kabul ederseniz, ilginizi çekmeye değer karakterlerle dolu ilginç bir mekanda geçen, keyifli, eğlenceli bir dizi bulacaksınız. Bu bana bir Terry Pratchett hikayesi gibi geliyor ve bunun için zaman ayırmaya değer.
Simon Allen‘ın başında bulunduğu The Watch dizisinin ilk iki bölümü 3 Ocak Pazar günü BBC America‘da ekrana gelecek.