Şişede Bir Ruh – Bölüm 1
Uzun süre sonra oyun masasına dönmenin heyecanını yaşıyorum. Olağan zamanlarda yapmayacağım bir şeyi yapıp bununla ilgili de yazmak isteğine kapıldım. Buyurun.
Beni bilen bilir. Uzun süredir masaüstü oyunlar oynamakta, oynatmaktayım.
2015 yılında iş nedeniyle eşimle beraber Kopenhag’a taşındık. Son iki yıl gerek buraya uyum, gerek kariyer planları derken oyunsuz geçti. Zaten çok da zamanım olmadı açıkçası.
Tabi sizlerin de çok iyi bildiği bu oyun tutkusu bir kere insanı ele geçirdi mi pençesinden kurtulmak çok zor. Birkaç Magic draftı, bazı CONlar derken sonunda reddit’e var mı oynamak isteyen, İngilizce olacak ama! diye bir başlık girdim. (Not: Burada Danca konuşuluyor ama Danlar bile zorlanıyor kendi dillerinde, o kadar söylüyorum. İsteyen baksın… ) Neyse, bir haftada aynı dertten muzdarip 5 kişi daha topa girdi ve ilk buluşma sonunda benim DM olmam konusunda ortak bir fikir ortaya çıktı. Dungeons and Dragons 5th Edition (D&D 5th Ed) ve Forgotten Realms (FR) ile yola devam etmeye karar verdik.
İki hafta sonra da karakter yaratımı ve ilk oyun için toplandık. Bu arada grup bir Türk, bir İngiliz, üç Dan ve bir Arjantinliden oluşuyor. Beş karakterin yaratılması yaklaşık üç saat sürdü. Burada yeni edisyonu çok beğendiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
D&D 5th Ed üzerine birkaç not (daha sonra sistemle ilgili detaylı konuşacağım)
- Destansı ya da kahramanlık fantazyaları için şimdiye kadar ki en yerinde sistem ve edisyon diyebilirim.
- Irklardan sınıflara her şey eşitlenip düzenlenmiş ve power-play öğeleri olmaktan çıkarılıp role-play araçlarına dönüşmüş. Yani güce +2 almak için yarı-ork, sırf ok atmak için elf olma halleri gereksizleşip ortadan kalkıyor.
- Büyü sistemi toparlanmış. Sorcerer ve wizard sınıfları dengelenmiş.
- Proficiency ya da uzmanlık başarılı bir yaklaşım olmuş. Hem hesaplamaları kolaylaştırıyor hem de oyunu hızlandırıyor.
Gelelim FR’a. Son edisyonla beraber Ayrılma ya da The Sundering’den az sonrasına ayarlanmış durumda takvimler ya da 1491 DR. Tabi normal hikaye akışında basılı maceralar var. Tyranny of Dragons’dan şu anki Storm King’s Thunder’a uzanıp devam ediyor. Bunlar için Wizards’ın sitesinden hafızaları tazeleyebilirsiniz. Ben daha serbest bir başlangıç yapıp sonra belki basılı birkaç macera oynatırım diye planladım.
Başlamak için bilgisayar oyunlarından da epey aşina olduğumuz Baldur’s Gate’i seçtim. Burasının avantajları; ticari olarak aktif bir şehir, kozmopolit, limanı sayesinde de çok ziyaretçisi oluyor. Yani oyuncular ne tür bir karakter isterlerse istesinler bir şekilde yollarının buradan geçmesi makul. Sword Coast da gayet popüler bir bölgesi Faerun’un.
Peki nasıl karakterler çıktı ortaya? (karakterin ismi, ırkı, sınıfı, background, alignment)
- George, yarı-ork, Bard, entertainer, CN: Low Lantern adında bir tavernada, aslında limana demirlemiş bir gemi, müzisyenlik yapıyor.
- Jarl, yarı-elf, Sorcerer, smuggler, N: Sorcerous Sundries adındaki büyülü ve antika ya da tarihi nesneler satan bir dükkanda çalışıyor. Özellikle antika nesnelerin tedarik edilmesi ve vergi muafiyeti ile uğraşıyor.
- Johnny, orman elfi, Ranger, hermit, NG: Şehrin yakınlarındaki Cloakwood civarlarında yaşıyor. Uzun süre önce bulduğu ve içinde durmadan şekil değiştiren bir sisin olduğu şişenin gizemini çözmeye çalışıyor.
- Emil, insan, Warlock, outlander, N: Gizli ve karanlık bir geçmişi olan bir karakter. Pek tanınmıyor. Kafasının içinde bazı sesler var ve aslında başka biri olduğunu düşünüyor. Bu konuda yardım aramakta.
- Rory, yarı-ork, Mielikki rahibi, acolyte, NG: Araştıran gözlerle etrafını izlerken, Low lantern adlı tavernada bir diğer yarı-orkun şarkılarını dinliyor, gizemli birisi.
İlk sahne Johnny’nin, Sorcerous Sundries’e gidip elindeki nesne ile ilgili ona yardım edebilecek birini aramasıyla başlıyor. Jarl’ın karakterinin karizma skoru 19 olduğu için ilk onu fark ediyor ve konuşmaya başlıyorlar. Zaten Jarl’ın ilgi alanına giren bir konu olduğu için de sohbet uzuyor. Bu sırada diyaloğa Emil giriyor.
“Şişe ve içinde bir sis? Ruh olmasın o? Ya benim ruhumsa?” diye fısıldıyor. Jarl ise biraz garipsediği bu genç kadının yanından muhtemel müşterisini uzaklaştırıyor. Bir süre daha konuştuktan sonra Low Lantern’a gidip hem bir şeyler içmek hem de daha detaylı konuşmak istiyorlar ama bilmedikleri şey ise Emil’in onlardan önce oraya gittiği.
Taverna ise sakin, müzik yeni bitmiş. Bard, üzerinde bir unicorn sembolü olan bir diğer yarı-ork ile sohbet ediyor. Bir rahip olduğu belli olan adam hayat üzerine konuşuyor ama içeri giren genç bir kadın dikkatini çekiyor. İçini bir tedirginlik kaplıyor ve bir süre duraksadıktan sonra karşısına dikilmiş kıza selam veriyor. Kızda doğal olmayan bir şeyler var.
İki yarı-ork ve insan kadın konuşmaya dalıyorlar. Bu sırada da Jarl ve Johnny içeri giriyor. Özel bir kabine geçip konuşmalarını sürdürüyorlar.
Bir süre sonra tavernanın ışıkları yanıp sönmeye başlıyor ve geminin gövdesinden adeta parçalanıyormuş gibi sesler gelmeye başlıyor.
Güçlü bir sallantı, bağırışlar, karanlık… Chionthar nehrinin suları yılın bu zamanında bile epey soğuk…
Şimdilik bu kadar.
Yazan: Adnan A. Akçay