Pathfinder Society – 2
Herkese merhaba;
Sonunda uzun zamandır devam etmek istediğim yazılara başlamış durumdayım. Umuyorum ki gereksiz işlerle yada heves kaçmalarıyla istediğimden erken bitmez. Kahve ve müziğim hazır, yazı bitince de okuyacağım Jules Verne’ den Buzlar Sfenksi romanı da hazır (Lovecraft’a da buradan hürmetlerimi sunarım).
Gelelim yazı planına; yazı öncelikle Pathfinder sisteminin geçtiği Golarion dünyasına ait genel tarih, coğrafya ve sosyolojik bilgilerle başlamaktadır. Spoiler niteliği, bir Pathfinder ajanının, saha görevine çıkmadan öğrendiği bilgilerden fazla değildir. Dolayısıyla bir PFS oyuncusu olacaksanız yazı sonunda karakterinize renk katacak bilgilere ulaşabilip, oynadığınız karakter hakkında daha detaylı araştırma yapma isteğinde bulunabilirsiniz. Golarionu merak ediyorsanız bir ön fikir edinebilmeniz için en iyi fırsatlardan birine denk gelmiş olmanız muhtemel. Sadece bir fantastik kurgu okuyucusuysanız da, nacizane bir çılgın bilim insanının, bilimin temeli olan hayal gücünü beslediği bir dal hakkında bir şeyler okumuş olacaksınız.
Golarion bilgisinin yanı sıra, İstanbul’da 38. Ankara da ise 35. etkinliğini düzenleme hazırlığında bulunan, aksilik çıkmadığı sürece 2 hafta da bir etkinlik düzenleyen bir organizasyonun Golarion gerçekliğinde maceraya çıkan PFS üyeleri hakkında bilgi almanız muhtemel (‘’faction= hizip’’ bilgileri ve bunca sene de yaşanan olaylar).
Bu bilgilerin sonunda da geçen sene ODTU METUCON bünyesinde düzenlenen bu sene ise Mayıs ayında İZMİRCON bünyesi dahilinde yapılması planlanan büyük etkinliğimiz hakkında detaylı bilgiler olacak. Başlarken her gelen yeni PFS oyuncusuna birkaç saat boyunca anlattığım hikayeye başlıyorum. Parantez içlerine, rahat alışmanız için Golarion terimlerinin kendi dünyamızda ki izdüşümlerini ekleyeceğim).
Bilinen en eski kaynaklar, eskiden hem teknolojik hem de büyüsel olarak çok ileride bir insan uygarlığından bahseder; Azlantilerden (Atlantis). Azlantiler her bakıma çok gelişmiş bir uygarlık olarak tarih sahnesinde gözükürler, ta ki kibirleri yüzünden dünyayı felakete sürükleyip yok olana dek. Azlantilerin yaptıklarının ardından dünyaya bir göktaşı çarpar ve güneş ışınlarının uzunca bir süre gözükmeyeceği bir çağ başlar.
Bu felaketten kısa bir süre önce, öngörüşlü Elfler dünyayı terk eder. Benzer zamanlarda ise, Cüceler, kehanetlerinde geçen gökyüzüne ulaşmak amacıyla dünyanın derinlerinden yukarıya doğru kazmaya başlarlar. Bu kazıları onları önce Ork ırkıyla tanıştırır. Medeniyetten uzak ilkel Ork ırkı, cücelerle kapışmaları sayesinde bir anda gelişir, lakin en sonunda onlardan kaçmak için benzer şekilde yukarılara doğru yolculuğa başlarlar, bir nevi önden orklar arkadan cüceler misali. Yüzeyin karanlık olması Orkların işine gelse de, insanlar için bu durum siyah ekran ve çığlıklardan ibaret olacaktır.
Ve sonra Aroden gelir. Kendisi son Azlantlı olarak anılır ve dünyaya düşmüş Starstone’u denizin dibinden bir ada ile beraber çıkararak ışığı geri getirerek tanrısal güçlere kavuşur. Denizin dibinden çıkardığı adanın adı Korthos adasıdır, ve şu anda dünyanın ticaret merkezi olan ve sınırları içerisinde Pathfinderların eğitim okulunu da bulunduran metropolis Absalom bu adada yer almaktadır. Absalomun merkezinde Starstone’un çıkarıldığı yerde bir tapınak ve zindan kompleksi kurulmuştur. Aroden bu tapınağın dibine girip de Starstone’e dokunan olur ise, kendisi gibi güçlere kavuşacağını açıklar. Tabii ki o zamandan bu zamana pek çok kişi bunu denerken telef olmuştur, yine de birkaç kişi Starstone a dokunarak tanrısal varlıkların arasında yerini almıştır. Bunların arasında en iyi bilineni, şarabın, kahramanların ve özgürlüğün tanrısı Cayden Calean’dır. Kendisi bir iddaa sonucu alkollü olarak girdiği testi geçip taşa ulaşabilmiştir.. Tabii kendisinin Cücelerce de sevildiğini söylemenin gereği yok. Bu durum, daha önce semavi varlıkların görülebildiğini normal insanlara da göstermiştir (etrafta daha önce pek avatar yoktu da).
Karanlığın kalkmasından sonra Taldor İmparatorluğu Avistan’da (Avrupa) oldukça genişlemiş, lakin bir dizi karışıklık sebebiyle Cheliax ve Taldor olarak ikiye ayrılmıştır (bunlar Batı Roma=Cheliax ve Doğu Roma = Taldor). Taldor; hiyerarşi ve soylularıyla ünlü bir imparatorluktur. Hemen altında bulunan ve genel olarak çöllerde yaşayan, günümüzde ticaret bakımından oldukça önemli bir güç olan Qadira ( Ortadoğu) ile devamlı çatışma halindedir. Qadiralılar (Keleshiteler), cinlere boyun eğdirip çölün zorlu şartlarında yaşayan bir topluluktur diyip geçerim ve size 1001 Gece Masalları ile Alaaddin’i refere ederim (uçan halıları var).
Taldordan ayrılan Cheliax, zamanla kıtanın tartışmasız büyük gücü haline gelir, Garund (Afrika) kıtasının uzak noktalarında bile sömürgeler yapar. Lakin aşırı büyüyen Cheliax imparatorluğu beraberinde iç karışıklarla da mücadele ederken zayıflar. Bütün bu iç karışıklıklardan kurtulmak amacıyla Aroden’in onlara geri geleceği günü beklerler.
Kehanetler de Aroden geri gelince Cheliax eski gücüne kavuşacaktır. Lakin beklenen günde Aroden gelmez, ve dahası öldüğü öğrenilir. Haliyle çıkan kaos altında Cheliax da iç savaş çıkar. Bu sırada Thrune ailesi yeni müttefiklerinin desteğiyle ülkeye düzeni ve huzuru geri getirir. Yeni müttefiklerinin kim olduğu Cheliax toplumu tarafından pek bilinmez yada umursanmaz, sonuçta tarih bir şekilde değiştirilerek halka aktarılmaktadır. Lakin Cheliax Nine Hells’den Asmodeus ile bağlantıya geçip Devillar sayesinde ülkede düzeni sağlamıştır. Sokaklarda tabi ki devillar gözükmez, herhangi bir şekilde bu durum bir Cheliaxlıya aktarıldığında ise Cheliax tepkisi ‘’Biz Nine Hells yaratıklarına tapmıyoruz, Nine Hells bile Cheliax’a hizmet ediyor’’ şeklindedir ve gerisi de pek hoş gelmez. Bu olayla birlikte kıtanın en önemli askeri güçlerinden birine ‘’Hell Knight’’ lara kavuşur Cheliax ulusu. Hell Knight’lar, Cheliaxın geneli gibidirler, evil olmaları şart değildir, sadece hepsi Lawful’dur. Ülke de düzen her şeyin başında gelir ( bir miktar zamanın Nazi Almanyasına da benzetebilirsiniz).
Yine bu sıralarda, Andoran ulusu Cheliax dan ayrılarak bağımsızlığına kavuşup demokrasiyi ülkelerine getirir. Herkese özgürlük ilkesiyle bilhassa Cheliax köle gemileriyle içdenizde savaşarak köleleri kurtarırlar. Verdikleri dillere desten kurtuluş mücadelesi sayesinde kendi ülkelerini kurmuş durumdadırlar (bir nevi 1600 ler Amerikası, benzer şekilde topraklarındaki feylerle savaş halindeler, neden derseniz, feyler ormanda, yeni kurulan bir ülkenin ise orduya ve dahası donanmaya ihtiyacı var. Özetle daha çok ağaç keselim. Bir de, kölelikten kurtardığımız insanları gün boyu zor şartlarda karın tokluğuna çalıştıralım ve buna özgürlük diyelim, hah ayrıca bir de politikacılarımızın çoğu corrupted olsun, nasıl ^_^)
Avistan ile başladık madem devam edelim. Andoran özgürlüğünü kazansa da, tepesinde bulunan Galt’da revolution (aslında red revolution) bitmez. Giyotinin de icadıyla (tabi ki icat edenin de kafası gitti, bu arada bunlar aslında artifact, kafayı alırken ruhu da içine hapsediyor canlandırılmasın diye) etraf çiçek açar. Galt yanında bulunan İsger bir nevi kuklaya dönüşür. Bünyesinde kurulan yetimhanelerde ise geleceğin Hellknightları ve Asmodeus rahipleri yetiştirir. Avistan da pek çok ülke var bilhassa Lake Encarthan etrafındaki topraklarda, lakin biraz kısaltıyım. Arodenin vaktiyle savaşıp öldürdüğü güçlü bir büyücü undeadliğe erişip beraberindekileri de topraklar Ustalav (Transilvanya, buralarda Dhampirler de bulunmakta) olarak anılır. Ustalav yanında kendisinin tanrı olduğunu iddaa eden ve yeni dinini yaymaya çalışan birinin hakim olduğu Razmiran bulunur. Razmiranın hemen altında Elflerin, Arodenin karanlığı kaldırmasından sonra geri döndükleri vatanları Kyonin bulunmaktadır. Lakin bu topraklara onların yokluğunda bir demon lord yerleşmiştir. Elfler az sayılarına rağmen o demon lordun dünyaya salınmasını engellemektedirler. Kyoninin hemen altında ise Cüce toprakları Five King Mountains bulunur. Nimarthas ve Molthune birbirleriyle devamlı savaşan iki ülke, daha çok ayrıntıyı zamanla okursunuz. Burada bence önemli olan yerler biraz daha kuzeyde.
Razmiranın komşularından biri River Kingdoms olarak geçer, burası herkesin kendi efendisi olduğu bir yerdir, hatta yeterince güçlüyseniz kendi krallığınızı kurabilirsiniz. Lakin bu topraklarda devamlı krallıklar kurulup yıkılır, soyluları ise baki kalır. River Kingdomsun yukarısında Brevoy kalıyor, burası Game of Thrones toprakları ( buradaki aile savaşlarına zamanında 3 kırmızı ejdere binen bir lord gelip son veriyor). Hızlı geçsem de Brevoy, kendi kılıç ustalarıyla Avistanın ilginç yerlerinden biri.
Brevoy’un komşuluğunda ise Numeria yer almakta. Numeria kara saçlı Barbar Kellid’lerin toprakları (bunlar bildiğiniz kimeryalılar, her biri kendi çapında bir Barbar Conan). Numeria hayatın çok zor olduğu bir bölge. Batıda ki sarışın barbarlar olan Ulfenler (bizim Nordik abiler) ile pek iyi geçinmezler, topraklarında dinozorlar bulunur, hemen kuzeylerinde dünyaya Abyss’den açılan yarık olan Worldwounddan demon sürüleri akın eder,bir de üstüne zamanında bu ülkenin tepesine düşen devasa bir dağdan çıkan metalik varlıklarla baldırı çıplak bir şekilde dövüşürler (ve döverler, sağlam saykodur Kellidler).
Worldwound eskiden bir Kellid ülkesi olsa da artık demonların akın akın dünyaya geldiği bir kapı. Burayı sınırlamak için konulan devasa büyülü taşlar bulunmakta, ve hemen yanında ki Mendevli Crusaderlar devamlı sınırlarını gözetmekte, lakin demon akımını korumak oldukça zor, nitekim geçtiğimiz sene Pathfinderların dünya çapındaki destekleri olmasaydı Mendev ve büyülü taşlar yok olacaktı.
Worldwoundun yayında bir Kellid Krallığı Realm of Mammoth Lords bulunmakta, adı üzerinde burada mamutlara binen Kellidler var. Bunlarda pek bir tokatçı. Biraz daha batıya yönelerek Irrisen’ e varıyoruz, bitmek bilmeyen kışlar ülkesine. Eskiden Land of Linnorm Kingse bağlı olan bu topraklara 1000 küsür yıl önce Baba Yaga adlı güçlü bir cadı gelerek işgal eder, ve ardından 100 yıl hüküm süren çocuklarını yönetmek için bırakır. Buz cadılarının, devasa trollerin, kurtadamların ve Ulfenlerin ülkesidir Irrisen.
Land of Linnorm Kings daha öncede bahsettiğim gibi Ulfen (viking) toprakları. Zamanında Ulfenler kıtanın güney kasabalarına yaptıkları akınlarla tanınıyor ve korkuluyordu. Lakin şimdi uygar toplumlar arasında yerlerini aldılar diyebiliriz (en azından o eski akınlar yok). Bunlar bildiğiniz Vikingler, ortalama boyları 180-190 olan abi ve ablalarımız. Lakin Ulfen Guard denilen sınıf Taldor da çok rağbet gören kişisel korumalar. Taldordaki bizans oyunlarıyla pek işi olmayan Ulfenlerden çok iyi korumalar çıkmakta. Bu toprakların hemen altında ise 2 sene önce bayağı ziyaret ettiğimiz Varisia toprakları bulunmakta (kelt ve çingene nüfusü karışık halde). Kıyamet öncesi güçlü büyücü kralların toprakları olan bu yerlerde sadece o dönemden kalan devasa eserler gözükse bile, söylentiler birkaç sene önce Pathfinder Society’nin derin uykuya yatıp dünyayı ele geçirmeyi bekleyen bir büyücü krala son anda engel olduğundan bahsetmekte.
Garund kıtasına gelelim artık. Garund, Qadiranın karşı kıyısındaki Osirion (Mısır) ile oldukça iyi bilinmekte. Osirion firavunların, piramitlerin ve sfenkslerin ülkesi. Burradaki genel popülasyon Garundi olarak adlandırılan, çikolata ten rengine sahip, bazı durumlarda bembeyaz saçlı insanlar. Osirion yıllarca Qadira sömürgesi olarak kalsa da, şu sıralarda firavunlar tekrar bağımsızlıklarını kazandılar. Ve şu andaki firavun, Osirionun eski ihtişamına kavuşmasını hızlandırmak amacıyla eski anıtları keşiflere açmış durumdalar, tabi ki bulunan önemli nesnelere el koymak kaydıyla. Bununla beraber Osirionun şu anki başkentinin devasa bir Gergedan böceğinin etrafına kurulu durmaktadır. Bu böcek, Aslında korkunç tanrı, yokedici Rovagug’un spawnlarından biridir. Tüm kent, o yaratık tekrar canlanırsa onu durdurmaya çalışıcak ilk güç olacaktır. Rovagug demişken, rovagugun spawnlarından birinin de Tarrasque olduğunu belirtiyim.
Osirionun hemen batısında Thuvia ülkesi bulunur. Bu ülke yaşlanmayı durduran Sun Orchid Elixir’i ile ünlüdür. Nadiren satışa çıkan bu elixir için dünyanın her yerinden yüksek ücretler ödeyenler açık arttırmaya girişir. Dünyanın en ünlü Alchemistlerinin buradan çıkması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Onun da batısına geçince tanrıların ulaşmadığı, insanların kurallarının hüküm sürdüğü Rahadoum topraklarına Sudden Lands de geçip The Shackles’e geleli. Burası kıtanın korsan cennetidir. Binlerce irili ufaklı adadan oluşan bu ülke, bilhassa denizcilerin korkulu rüyasıdır. Shacles’ın altında zamanında Cheliax sömürgesi olan gizemli Sargava Toprakları yer alır. Aroden’in öldüğü haberlerinin alındığı günlerde buraya gelen fırtına, ülkedeki ana yerleşim yerlerini harap etmiştir. Şimdi o topraklarda hem sömürgecilerden önce kalan anıtlar hem de sömürgecilerin kalıntıları durmakta, ve tabi ki bol miktarda dinozor.
Sargava’nın üstü Mwangi toprakları(amazonlar). Buralarda Mwangi denilen gece karası rengi insanlar çoğunlukta. Ormanın içinde ise bir sürü antik kentler (uçan kentlerden tutunda, zamanında astronomi ve büyücülükte çok ilerlemiş olanlar, tanrı kralların kentleri, ve en önemlisi yaşamış en ünlü büyücülere ev sahipliği yapmış kentler bulunmakta, bu büyücüler normal büyüler dışında Druid büyülerine de sahipler ). Tabii bol miktarda hastalık, zehir, böcek bulundurmakta. Ve bir de 6 kollu Goril suretindeki demon lord Angazhan’ın takipçisi olan devasa zeki ve tehlikeli goriller ve onların zeki maymun uşaklarıyla dolu(Michael Crichton’un Congo romanını ve romandan uyarlanan filminden haberdar olanlar buradaki gorillerin ne tarz varlıklar olduklarını tahmin edebilirler).
Mwangi’yi arkada bırakıp Katapesh’e yönelirseniz dünyanın en büyük pazarlarından biriyle karşılaşırsınız. Absalomun aksine, burada aklınıza gelen her türlü ürünü bulabilirsiniz. Tabiki o ürünlerden biri olmanız da olasılık dahilindedir.
Katapeshin hemen güneyinde iki (aslında 3) önemli ülke bulunur; Nex ve Geb (arada da Alkenstar). Bu arada tekrar belirtiyim, Garund insanları Avistana göre hem farklı bir kökenden gelir, hem de buradaki bütün herşey Avistandan değişiktir. Nex ve Geb’ de bu değişiklerin olduğu ülkeler. Zamanında Osiriondan gelen ünlü ve güçlü büyücüler tarafından kurulan Nex ve Geb zamanla sınırlarının birbirlerine dayanmasıyla savaşa girerler. Nex üstün wish büyüleriyle Geb deki nüfusun çoğunu yok etmesine, Geb ölen bu insanların hepsinin Undead olarak kalkması ve savaşa katılmasıyla cevap verir. Antik golemler, undeadler ve topraktaki yaşam ve büyü enerjisini emen güçlü büyülerin savaşıdır bu. Savaş bittiğinde Geb’in nüfusunun bir kısmı artık Undead’dir. Nitekim bu ülke de zeka sahibi olan Undeadler vatandaş olarak görülür ve aynı haklara sahiptir. Zeka sahibi olmayanlar ise işçi olarak kullanılır. Ölümün tanrısı Pharasmanın rahipleri (ki ölümün tanrısı her canlının ölmesi ve ölü kalması gerektiğini savunur) sık sık bu topraklarda ki insan çiftliklerine ( insanların yönettiği değil, insanların besin olarak üretildiği) saldırı yapmaktadır. Tuhaf yerdir Geb. Nex ise tamamen büyü okullarına kanalize olmuştur. Bununla beraber, iki ülke arasında kalan Mana Waste bölgesi, büyü enerjisini tamamen tüketse bile, sahip olduğu madenlerin de yardımıyla teknolojinin filizlendiği yerlerden biridir. Oyundaki Gunslinger’ların anavatanı olmasa da, silahlarının anavatanı burasıdır. Burayı bir tür vahşi batı olarak da düşünebilirsiniz.
Son olarak anlatıcağım yer ise, Vudranilerin (hintli) iç denizdeki mekanları olan büyülü Jalmeray adası. Bu adanın cinlerin büyüleriyle oluşturulduğu ve efsanevi okullarda mistik dövüş ve büyü sanatlarında ustalaşmak isteyenlerin ziyarete gittiği yerler olarak anlatırır.
3 insan etnik grubundan bahsetmedim, hemen bahsediyim. Bunlardan biri Varisianlar (çingeneler), Shoantiler (ki bunlar Keltler) ve doğuda ki uzak topraklardan gelen Tian-Shular (Asyalılar). Demihuman ırkların yerleşimleri az, lakin pek çok kentte belli sayıda bulunmaktalar.
Gnomelarımızın öyküsü değişik; kendileri aslında bir tür peri olmaktalar. Saçları rengarenk olan bu ırk pek sıkıntıya ve yaşamın tek düzeliğine gelememekte. Eğer bu sıkıntıya uzun süre maruz kalırlarsa Bleaching denilen bir hastalığa tutuluyorlar ve her renkten olan saç tonları (turuncu mor ve yeşil saçları var hatta mavi de) beyaza dönüyorve ölüyorlar (genelde). Halflingler tüm dünyada en büyük acıları göğüsleyen ırklardan biri. Genel de her ülke de köle muamelesi görmekteler. Elflerimize gelince, şehirli depresif elfler var, bunlar kısa ömürlü ırklarla zaman geçirip melankolik olduklarından dolayı Kyonin’e alınmıyorlar genelde. Bu arada Golarion yarım elfleri, bizim diğer dünyalarda bildiğimiz elflere benzemekteler, Elfler ise, insandan uzun ama narin, uzun kulaklı, gözbebeksiz gözleri olan canlılar. Cüceler her yerde cüce. Yarı Orklara gelince işler biraz ilginçleşiyor. Hayatta kalma mücadelesinde oldukça iyi olan Orklar zamanla insanlardan çocukları olabileceğini, ve bu çocukların kendi aralarında hayatta kalabilirler ise oldukça ‘’zeki’’ ve yetenekli liderler olduklarını keşfettiklerinden beri insan köylerinin yağmalanıp kadınlarının kaçırılması sonucunda varoluyorlar çoğunlukla.
Sanırım işin ucunu biraz kaçırdım. Bütün bunları şimdilik kesip etkinliklerimize dönelim. Geçen sene Metucon etkinliğinde birsürü masanın katıldığı interaktif oyun ile Worldwound sınırındaki Mendev ülkesinde bulunan Diamond City’nin savunmasını canlandırdık. Oyun bitiminde içinde Hard-Cover kitaplarında bulunduğu bir çok hediyemiz bulundu. Bu sene ki özel interaktifimizi ise İzmircon bünyesinde yapmaya karar verdik (https://www.facebook.com/events/1544947119093514/) . Kararımızı da her ne kadar İzmirin güzelliği, midye ve boyozun etkisi olsa da aslen Kule Sakinlerinin misafirperverliği ve sıcakkanlılığı daha önemli oldu. Kendilerine buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum. Etkinliğe gelince, ilk gün Pathfinder tanıtım masamız, PFS Card Game’imiz ve muhtemelen çok kısa sürecek tanıtım oyunlarımız olacak. İkinci gün ise interaktif günümüz. Şu an için 7 oyun yöneticimiz bulunmakta, ama bu sayı her an artabilir, yani GM alımlarımız devam ediyor. Her masa 6 oyuncuya kadar ajan alabildiğinden bu en az 42 oyunculuk yer demek. Ve senaryonun doğası gereği, her level parti için yerimiz var. Kısaca karakterlerinizi önemli bir maceraya katmak yada PFS’ye dahil olmak (yada sadece denemek) istiyorsanız bu etkinlik tam da sizin için. Tabi ki çekilişler ve süprizler yine olacak.
Bununla beraber, İstanbul ve Ankarada ki organize oyunlar tüm hızıyla devam etmekte. 2 haftada bir yapılan etkinliğimize facebook üzerinden şu sayfadan ulaşabilirsiniz:
https://www.facebook.com/pfstr
Son olarak; hazır senaryoya karşı ön yargısı olanlar ve PFS de rol yapma konusu hakkında birkaç kelime ediyim. Hazır senaryoların artıları da var eksileri de, ama bir konuya sadece eksileriyle bakarsanız bütünü gözden kaçırırsınız. Rol yapmaya gelince; senaryolarımız 4 saate sığdırılmış durumdalar, bu yüzden derinlemesine oyun oynayamayabilirsiniz, ama gmler olarak biz bunu telafi etmek için ellerinden geleni yapmaktalar. Yazanı kelimesi kelimesine oynatmaktan çok uyarlıyoruz ve kendimize göre anlatıyoruz, her iyi masalcının masal anlatırken kendinden parçalar eklemesi gibi.Gerisi oyunculara kalıyor, kendi karakterlerini anlatıp kaynaşabilecekleri bir grubumuz var facebook üzerinde. Kendi geçmişini yazmış oyuncularımızda bulunmakta, elbet başkaları da yazacaktır zamanla.
https://www.facebook.com/groups/pathfindertr/
Bu kadar zamanda bir hatamız olduysa (ki doğaldır) affola, lakin bu kadar fazla insanla tanışıp beraber olduğum için kendi adıma mutluyum. Kısaca herkesi bekleriz, her zaman masamız ve muhabbetimiz var, kalın sağlıcakla
Hepinize iyi günler ve zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler.