Makaleler

Amerikan Kültürü Türkiye’deki Geekleri Nasıl Etkiledi?

geek-banner

Tarih kendini tekerrür eder derler. Nitekim ben de bu kanıya sahibim. Kişiler ve yerler değişir. Olaylar ise birbirlerine benzerler. Şayet, çok da geriye gitmeye gerek yok. 1990’lı yılların ilk çeyreğinde, metal müziğin kollarını bağlayıp, ona peşpeşe sağlam darbeler indiren Nirvana ve önderliğindeki Grunge grupları, ana akımı (bir başka deyişle popüler kültürü) domine ederlerken; MTV ve dergilerin izlenme/satış rakamlarında kullandıkları politikalar çoğunlukla; “Nasıl Grunge Giyinirsin?”, “Kurt Cobain’den İnciler” ve “Rockstar Olmanın 10 Yolu” gibisindendi.

Bu kültürün topluma yansıması ise elbette oduncu gömlekli ve yırtık kotlu bir yığın insanın sokakta görülmesine neden oldu. Hayır, kötü değildi bu. Ama MTV’den önce neredeydi bu insanlar? “Yahu Frpnet’teydik, adam nelerden bahsediyor?” dediğinizi duyar gibiyim. Durun bir dakika. Şimdi o konuya geliyorum.

amazing_spider_man_boss_fight-wideNA NA NA NA SIPAYDIR MEN

Yıl 2005. Shane Black’in 2002 çıkışlı Spider Man’ini ilk defa, evde bulunan 125 kilo ağırlığındaki VCD Player’dan izlemiştim. O zamanlar meşhurdu pazarlarda bulunan korsan CD satıcıları. Şimdi gözükmüyorlar ya, aferin.

Kuzen kapmış, getirmiş. Neyse! Tam anlamıyla mükemmeldi elbette. 7 günde 7 defa izlemiştim o CD’yi. İzler izlemez de, kendimi salondaki koltukların tepesinde atlar, zıplarken buluyordum. Buraya kadar herşey normal, tamam. Ama işler, benim koca kafam yüzünden değişiyor bir süre sonra.

Yine bir gün, Salon City’nin yüksek koltuklarından yerdeki halılara “Pitır Parkır” edalarıyla bakarken, yanlış yere zıplamamla kafam duvara çarptıktan sonra Tobey Maguire’ a bırakıyorum artık günü kurtarma işlerini. Ee, beynimi ekmek arasına köfteyi yediğim gibi hayvansal bir iştahla Spaydi’yle yediğimden kanserden(!) öleceğim düşüncesine kapılmışım. Olaya bak!

geek-styleNeyse efendim, yine konuya dönecek olursak, spesifik geekliğimin tohumları bu olay sayesinde atıldı. Elbette Harry Potter ve Türk televizyonlarında gösterilen bilimum (adının sonrasından Anime olduğunu öğreneceğim) çizgi filmler vardı. Ama o kazadan sonra maske çıkarmam sonucunda sokağa indim ve kendi yaşımdan çocuklarla tanışıp, zamanın (hatta şimdini bile) güzellik abidesi olan Merchandise’ları, yani Pokemon/Digimon tasoları, Yu-Gi-Oh kartları, içinde 99999999 oyunun bulunduğu atari kasetleri takasları ve Ne Alırsan 1 Milyoncularda satılan kafası yarasa, gövdesi örümcek adam ve elinde silah tutan aksiyon figürlerle geekliğimin/geekliğimizin temellerini attık. Aynı arkadaşlarla zaman içinde, Temel İçgüdü gibi CC’lerle ve binbir çeşit mecmuayla ergenliklerimizin de temellerini attık ama o da başka bir yazımın konusu olsun.

Yıllar yılları kovaladı ve olaylar da peşi sıra gelişti işte. İlk 4-5 yıl rötarlı bir şekilde Yüzüklerin Efendisi filmleriyle tanıştım. Sonra pek çok kişinin de (en azından Türkiye’de) yaşamış olduğu gibi J.R.R Tolkien denilen adamı ve kitaplarını keşfettim. Tabii sol kulvardan Harry Potter da yarışa tam gaz devam ediyordu.

2000’li yılların son çeyreğinde, 2010’lu yıllara birkaç sene kalmışken, evde karasal yayınla çalışan televizyonu yenileyip yerine LCD ve uydu sistemi almamızla olayın rengi değişti. O zamanlar Cnbc-e ve E2 gibi kanalların önderliğindeki yabancı dizi gösteriminin (en azından benim için) ilk yıllarında Simpsonlar’ın koca sarı kafalarından dikkatimi iki dizi çekmişti .Bir tanesi, sonradan hayatımı değiştirip, aşk ve kader üzerine düşüncelerimin gelişmesinde önemli katkılar sağlamıştı. Ama elbette diğer dizi de gayet hoştu. Tabii ki How I Met Your Mother ve The Big Bang Theory’den bahsediyorum.

geek cizgi roman

BU GEEK DEDİKLERİ NE OLA Kİ ?

Elbette, televizyondan yetinmeyip internet ortamından bu iki diziyi takip etmeye başlamam uzun sürmedi. Ve diğer yönlerden de boş durmayıp yeni şeyler keşfediyor, “koca” Yüzüklerin Efendisi’nin yeni izlediğim “dandik” Star Wars serileriyle karşılaştırılmaması gerektiğini savunuyor, bir yandan da Harry Potter kitaplarına (nihayet) başlıyordum. Malum, kafayı duvara çarpmanın sonucunda sakatlandı. O yüzden çok yüklenmeyin.

Günler geçip, her iki dizinin de bölümlerini litresini 5 liraya yakın (fiyatlar o kadar sık aralıklarla değişiyor ki…) fiyatla temin ettiğimiz benzinin, arabamızdaki bitiş süresine benzer bir sıklıkta izlerken, iki diziye de daha fazla bağlanmama neden olan detaylar çarpıyordu gözlerime. İşte, How I Met Your Mother’ın daha ilk sezonunda Barney, Chewbacca (ya da random Wookie) kostümü içindeki Ted’i Atlanta’ya götürme bahanesiyle kaçırıyordu

man-woman-geekYine başka bir bir HIMYM bölümüde Lily, Darth Vader kostümünde çıkıp Ted’i uyarıyordu. Barney’ni evindeki Stormtrooper’ı saymıyorum bile… Ya da The Big Bang Theory’de Sheldon Cooper ve çetesi adlarını (o zamanlar) bilmediğim süper kahramanların kostümleriyle, Adalet Birliği (her ne demekse) adı altında, Comic Shop’da ki yarışmaya katılıyorlar. Ya da yatak odası fantazilerinde Star Trek (sanırım bir çeşit Star Wars “çakması”) kıyafetleri giyiyorlardı. Derken, yine bir gün intenette malum arama motorundan 100.000’ci defa Yüzüklerin Efendisi’ni aratırken, gün sonunda, peş peşe sayfalardan elde ettiğim iki kavram vardı elimde. Frpnet ve Geek.

EXPECTATIONS vs REALITY

İçinde bulunduğumuz sitenin Frpnet’in şu makalesinde de yer aldığı gibi Geek: “Sosyal yaşantısı olan ancak yaşantı tarzı sokaktaki vatandaşın alışık olmadığı şekilde belli malzemelere bağımlı (bilgisayar, fizik, astronomi, FRP, bilimkurgu, edebiyat) ve bir araya geldiklerinde muhabbetleri bilgi çöplüğünü havalandıran fırtına formunda geçen insan topluluğu” yazısını ilk gördüğümde, günün alakasız bir saatinde: “Lan, meğer ben bir giiikmişim” diye bağırdığımı hatırlıyorum, en Selçuk Erdem’si tavrımla.

Ama, Google’a girip Geek’i arattığımda ise kafam karmakarışık olmuştu. Bir yandan dişleri çarpık, yağlı saçlı, 14-15 yaşlarında The Flash ya da Green Lanten t-shirtleri giyen, çirkin Amerikan oğlanları, diğer yandan ise yine süper kahraman t-shirtleri (ya da cosplayleri) içindeki, kemik çerçeve gözlükler takan ,süper seksi “geek” kızlar. Bi rşeyler ima etmeye çalışıyor gibiydiler: “İşte Geek böyle olunur. Bu kızlar da bizim fantezimiz. Ama bakir olarak ölmek bizim kaderlerimizde var

Bir başka taraftan ise “Geeklerin Bilmeleri Gereken Bilmem Kaç Şey” ya da “Nasıl Geek Giyinilir?” tarzından “şeylerin” bombardımanı. Kafam, sabah derse girmeden önce üniversite kapısından geçince sağ tarafta kalan çorbacıdan aldığım yayla çorbaları gibi karmakarışık bir şekildeydi.Ve hâlâ daha açığa çıkmamış konular var.

geek-superwoman

KÜLTÜR EMPOZESİ ÜZERİNE

Kendi adıma Christopher Nolan’ın efsanevi “Kara Şövalye” serisi ve bahsettiğim 2 televizyon dizisiyle, benim farkına varıp iletişime geçtiğim Geek Kültürü’nün, bugün Türkiye’deki ya da Dünya’daki konumuna bakacak olursak, “cevabını bulamadığım sorularımın” neler olduğunu daha kolay anlatabilirim.

Şayet bugün, hayatın her yönünde içinde bulunmaktan memnun olduğum bu kültürün izlerini görebiliriz. Hemen dışarıda, sokakta, ilgisi olsun/olmasın, Superman (ya da diğerlerinin) t-shirtleri giyen onlarca insan görebiliyoruz. Kanallar, Arrow, The Flash, Gotham ya da Agents of S.H.I.E.L.D. gibi dizileri (ve yenilerini) yayına koymak için birbirleriyle yarışıyor. Sinemalara baktığımızda ise hemen her hafta vizyona Geek Kültürüne hitap eden en az bir film giriyor.Ve daha önce (neredeyse) adını bile duymadığımız pek çok süper kahraman filmi geliyor. Alışveriş sektöründe de farklı değil elbette işler .Boy boy aksiyon figürün dizili olduğu oyuncak dükkanları, pek çok çizgi roman serisinin onlarca farklı Origin (la DC bi dur la) hikayesine sahip yüzlerce kopyası ve daha pek çok şey.

Bütün bu olanların ardından, yazımın en başına dönüyoruz. Evet, tarih kendini tekerrür ediyor ve popüler kültürün “yeni kuklası”. Gerçekten de böyle mi acaba?

geek-it-crowd

KİME/NEYE GÖRE GEEK ve BİR KAÇ FAYDALI ŞEY

Kendime sorduğum bir başka soru ise “Peki ben gerçek bir Geek miyim?/Geekliğin gerçek ölçütü nedir?” kafasında oluyor. Merak etmiyor değilim. “Nolan olmasaydı, Batman fanboy’u olabilir miydim?” ya da “Batman’i ya da diğerlerini sevmemin tek nedeni, popüler kültürün “dayattığı” şeyleri tüketen bir zombi-insan mı olmam?” Öyle ya da böyle ,bir şeylerin ters gittiği açık. Yoksa, 250 milyondan fazla Star Wars aksiyon figürünün satılmasını ya da Detective Comics #27’nin 1938’deki fiyatı 10 Centken, daha geçenlerde milyon küsür dolara alıcı bulmasının nedeni ne olabilir ki?

Tabii ki iyi şeyler de gerçekleşmiyor değil, Geek Kültürü sayesinde. BatKid mesela. Çok yakın bir geçmişte lösemi hastası küçük Miles Scott için Make-a-Wish Foundation tarafından San Francisco şehri, bir günlüğüne Gotham City’ye dönüştürüldü .BatKid günü kurtardı ve bütün şehir de festival havasındaydı. Ya da Sosyal Medya’da fazlasıyla paylaşılan şeylerden olan “Temizlikçi Süper Kahramanlar”. Pittsburg Çocuk Hastahanesi’nde camları silip ,hasta çocuklara fazladan güven ve mutluluk aşılayan süper kahraman kostümünde ki temizlik görevlileri. Ne kadar da güzel şeyler bunlar.

Sonuna gelmiş olduğum yazımda, sorularıma bir cevap edinemedim belki ama yine de içimin daha “ferah” olduğunu görüyorum. Çok da kötü değil aslına Geek Kültürü’nün popülerleşmesi, ha? Ne kadar çok materyal, o kadar çok Geekgasm.

Son olarak “ÖZGÜR MELKOR, ÖZGÜR ORTA DÜNYA!!!”

Yazan: Mehmet Furkan Bülbül

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu