Chappie – Robotların Vazifesi
“District 9” filmi ile tanınan Neill Blomkamp’ın imzasını taşıyan “Chappie”, takımdan ayrı düz koşu yapan bir robot polisin, şiddet dolu dünyada masumiyetini kaybetmeme çabasına odaklanıyor.
Üzerinde yaşadığımız topraklarda sistem, “İç Güvenlik Yasa Tasarısı” ile kendi polis devletine kapıyı aralamak için adımlarını sıklaştıradursun, “District 9″la sinemaya müthiş bir giriş yapan Neill Blomkamp aynı meseleye sanki bir fanteziyle Güney Afrika üzerinden dahil oluyor.
Genç yönetmenin son filmi “Chappie”de emniyet güçleri, artan problemlere robot polislerle çözüm bulmaya çalışıyorlar. Bu polisleri üreten firmanın genç mühendisi Deon Wilson, bir operasyon sırasında ıskartaya çıkan robotlardan birine, şirketin izni olmadan adeta yeni bir ruh vermeye soyunuyor. Ne var ki Frankensteinvari hamle üç kişilik bir çetenin yanında gerçekleşince, “Chappie” adı verilen robot tüm iyi duygularına rağmen suça meyilli bir dünyanın tam da ortasında doğmuş oluyor…
ROBOTA CAN VERENLER!
Blomkamp, politik alegorilerle donattığı o güzelim bilimkurgu filmi District 9’da uzaylı istilasını bir tür varoşların hakimiyeti esprisinde anlatıyordu. Gökyüzünden gelenlere karşı -öykünün geçtiği Güney Afrika üzerinden konuşursak- ‘siyah’ muamelesinde bulunanların -ki buna siyahlar da dahildi- zulmünü perdeye taşıyan bu ilk adımın ardından gelen Elysium filmi 2154’te geçse ve yine öyküsünü sınıfsal göndermelerle süslese de District 9 etkisinden az biraz uzaktı. 1979 doğumlu genç yönetmen, senaryosunu Terri Tatchell’le birlikte yazdığı Chappie’de seyri güzel bir bilimkurgu anlatırken sosyolojik anlamda da küçük göndermelerle bir anlamda “Özüme döndüm” diyor…
Barışçıl duygulara bir genç mühendisin dokunuşlarıyla yaratılan Chappie, iyi ve kötü ebeveynler (Yolandi ve Ninja) arasında rotasını ararken üretici şirketin mühendislerinden Vincent Moore ise kendi tasarımı olan devasa robotu devreye sokmak için fırsat kolluyor. Film bu genel çerçevede şiddetin kol gezdiği yerlerde ‘anti-militarist’ bir ruhla ayakta kalmaya çabalayanların öyküsünü ironik bir bakış açısıyla anlatmaya çalışıyor diyebiliriz. Öte yandan mesele bir yanıyla ‘Yapay zekâ’ problematiğine de bağlanıyor ve ‘Yumurtaya can veren Allahım’ şablonunu ‘Robota can veren insanlığım’a taşıyor.
CIVATA SAT ONURLU YAŞA
Oyunculuklara gelince: Chappie’de Blomkamp’ın daimi kadrolu oyuncusu Sharlto Copley, ‘hareket yakalama tekniği’yle asıl olarak robota can veren kişi oluyor. Mühendis Deon Wilson’da Dev Patel, ‘genç dâhi’ tiplemesiyle karşımıza gelirken öykünün ‘en kötü’ adamı Vincent Moore’da ise Hugh Jackman’ı izliyoruz. Avustralyalı aktör, bu rolde bilinçli olarak karikatürize bir tiplemeye soyunmuş. Blomkamp’ın önceki filmi ‘Elysium’da sistemin başında kötücül bir kadın (Jodie Foster oynuyordu) vardı, bu filmin benzer özelliklere sahip kadınında ise robot üreten şirketin CEO’sunu buluyoruz. Bu karakterde de bir zamanların ‘Teğmen Ripley’i Sigourney Weaver var. Ninja-Yolandi ikilisinde ise Günef Afrikalı rap grubu ‘Die Antwoord’un elemanları Ninja ve Yolandi Visser izliyoruz –ki kendileri gerçek hayatta evli bir çift-.
Seyir zevki yüksek ve göndermeleri yerli yerinde bu distopya haftanın en kayda değer popüler sinema örneği olarak ilgiyi hak ediyor. Filmin hayatımıza katmaya çalıştığı ‘Robot polisler’e de “Cıvata sat, onurlu yaşa” şeklinde seslenmekten başka bir şey aklımıza gelmiyor.
BEYAZPERDEDEKİ ‘METAL’ DOSTLAR
Robotlar, elbette sinema perdesine daha önce defalarca uğramıştı. ‘Chappie’ dolayısıyla kitleler nezdinde derin izlere sahip ‘Robot karakterli’ filmleri bir hatırlayalım: ‘AI: Artificial Intelligence’ (2001), ‘The Terminator’ (1984), ‘RoboCop’ (‘1987), ‘WALL-E’ (2008), ‘Blade Runner’ (1982), ‘Westworld’ (1973), ‘Ghost in the Shell’ (1995), ‘I, Robot’ (2004), ‘The Iron Giant’ (1999), ‘Transformers’ (2007)…
Yazan: Uğur Vardan
Kaynak: Radikal