ABD ile Çin, Ticarette Geçici Ateşkes Yapsalar da Ay Savaşı’nı Sürdürüyorlar
ABD ile Çin arasındaki sonsuz savaş gezegenimizin uydusuna da sıçrayınca Donald Trump ve Xi Jiping‘in görüşmesi sitemize de konu oldu. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarına G-20 zirvesi sonrası geçici bir ara verilirken, sadece iki ülke arasında değil “dünya ülkelerinin” de geri kalmak istemediği bir çekişme sürüyor: Ay.
Dünyanın en önemli gündem maddesi olan ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları karşılıklı misillemelerle hareketlenirken, 28-29 Haziran’da Japonya’nın Osaka kentinde gerçekleştirilen G-20 Zirvesi öncesinde ilan edilen ateşkesle tüm insanlık biraz nefes almıştı. İki ülke başkanları G-20 zirvesinde de birebir görüştü ve Trump, “Aslında anlaşmaya çok yakındık fakat bir şeyler oldu ve o süreç biraz koptu, şu anda biraz daha yaklaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Ticaret Savaşları’nda geçici ateşkese girilse de iki ülke arasında çok dile getirilmeyen Ay Savaşı yaşanıyor ve diğer ülkelerin bu savaştan geri kalmadığı da bir gerçek.
Cnntürk’ten İrem Kuşoğlu‘nun hazırladığı dosyada ayrıntılarıyla açıklanan dünya ülkelerinin ve özellikle ABD ile Çin‘in arasındaki Ay Savaşında son durum şöyle:
Dünya ülkelerinin ‘Ay’ Savaşı
Apollo’nun inişinden 50 yıl sonra Ay, tarihteki en büyük insan etkinliğinin hedefi. Ve Ay’ı hedefleyenler artık yalnızca ABD’den ibaret değil. Hindistan, bu yaz Ay’ın güney kutbunda kendi yolculuğunu planlıyor ve üç yıl içerisinde de insanları bu bölgeye göndermek için deneme olarak yörüngeye uydu ve uzay aracı göndermeyi düşünüyor.
Yine aynı şekilde Avrupa Uzay Ajansı (ESA), bu suyu ve diğer kimyasalları araştırmak için 2022’de Ay’ın Güney Kutbu’na bir uzay aracı indirmeyi planlıyor.
Japonya’nın uzay ajansı ise ay yüzeyindeki araştırma faaliyetlerine özel olarak tasarlanacak bir keşif aracı için otomobil üreticisi Toyota ile işbirliği yaptı.
İsrail’in ise insansız uzay aracını Ay’a indirme girişimi başarısızlıkla sonuçlansa da şimdiden ikincisi için çalışıyor. Rusya ise işi büyüterek kendi adına, bir ay kolonisi inşa etmeyi planladığını söyledi.
Yaşanan ‘Ay Savaşları’ ABD’nin de harekete geçmesine yol açtı. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Mart ayında Alabama’da düzenlenen Ulusal Uzay Konseyi’nin toplantısında “Tıpkı 1960’lardaki gibi uzay yarışı içindeyiz” diyerek önümüzdeki 5 yıl içinde ABD’lileri yeniden Ay’a gönderme hedefinin olduğunu açıkladı. Washington yönetimi yeniden aya geri dönmek istiyor ve hala zirvede gözüküyor olabilir ancak Pekin yönetiminin kararlı duruşu, rekabet öncelikleri olan bir NASA’yı da geride bırakabilir.
Çoğu zaman uzay denildiğinde ilk olarak akla gelen ABD olsa da diğer ülkeler arasında Çin ile Rusya oldukça ön planda yer alıyor.
Özellikle Çin bu konuda kuşkusuz en dikkat çeken ülkelerden… Çin, geçtiğimiz Ocak ayında ‘Chang’e 4’ adlı insansız uzay aracını Ay’ın ‘karanlık yüzüne’ başarıyla indirdi ve bir de istasyon kurdu. Bu alanda Çin ‘Ay’ın karanlık yüzüne iniş yapan ilk ülke olarak da tarihe geçti. Çin’in hedefleri arasında dünyanın en büyük uzay teleskobunu kullanmak, Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS)e rakip olacak bir uzay istasyonu kurmak ve dünyanın en ağır roketini fırlatmak da yer alıyor. Çin’in stratejik olarak planlamalarına devam etmesi ancak ABD’nin planlamalarının bu düzlemde daha karmaşık olması da Çin’i daha ön plana çıkarıyor. Bir siteye demeç veren Yarbay Pete Garretson, “Bizim şu an Çinlileri yenebilecek ulusal bir programımız yok. Onların çok akıllıca stratejik saldırıları bulunuyor” dedi.
ABD-Çin arasında ‘bütçe’ savaşı: Rakamlar ve zaferler
Rakamlara bakıldığında ABD hala zirvede yer alıyor. 39 astronotluk aktif kadrosu ile ABD diğer uluslardan daha büyük. Bilimsel keşif programı, dünyanın geri kalanından çok daha ileride yer alıyor. NASA ise diğer ulusların ortağı konumunda, hatta ‘düşman’ Rusya’yı bile dahil etmek konusunda etkileyici bir sicile sahip… Ancak ortak olamayacağı bir ülke var, o da Çin. Çin’in ABD’nin teknolojisini askeri amaçlar için kullanacağı endişesi onu uzay araştırmalarında yasal olarak dışlanmış hale getiriyor. Peki Çin uzay teknolojilerinde ABD’nin endişe ettiği kadar güçlü mü?
ABD artık kısmen de olsa, servetlerini uzaya göndermeye harcamak isteyen yüksek profilli milyarderlerin yönlendirdiği, gelişen bir özel alan endüstrisine sahip. En bilinenleri, Amazon kurucusu Jeff Bezos tarafından finanse edilen Blue Origin ve SpaceX roketleri ile Mars’a insan göndermek isteyen Tesla kurucusu Elon Musk tarafından yönetilen SpaceX.
Ancak, uzay araştırmaları ölçeğindeki bir girişim aynı zamanda kamu düzeyinde büyük miktarda satın alma ve yatırım yapılmasını gerektiriyor ve bu cephede ABD şu anda potansiyel olarak Çin ile karşılaştırıldığında dezavantajlı durumda yer alıyor. Washington standartlarına göre NASA, sürekli olarak yetersiz beslenen bir politika gösterisi ve daha ‘dünyevi’ öncelikleri finanse etmek için yapılacak muhtemel kesintilerin bir hedefi konumunda… Çin ise her geçen yıl bütçesini artırmaya devam ediyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre 2013 yılında Çin’in uzay programlarına ayırdığı bütçe 6,1 milyar dolardı. Yani ABD arasında uçurumlar vardı.
Ancak Çin’in başarılı roket fırlatmaları ve uzay çalışmaları sürekli olarak bütçesinin artmasına neden olurken ABD’de ise bütçenin azaldığı görüldü. Statista’nın verilerine göre 2018 yılında Çin’in bütçesi 11 milyar dolara yükseldi ve 19.5 milyar dolarlık ABD’ye daha da yaklaştı.
Çin’in uzaydaki ilerleyişine ilişkin bazı gözlemcilerin, NASA’ya ayrılan fonu artırmak için kongreyi zorladığı ifade ediliyor.
Ay’ın Tapusu Kimde?
Bir de kulağa inanılmaz gelse de “Ay’ın Tapusu” konusu var. 1980 yılında ABD’li araba satıcısı Dennis Hope, BM Uzay Anlaşması yasasındaki bir boşluğu fark etti. Hope bu yasal boşlukla Ay’ı kendi üzerine tescil ettirdi.
Hiçbir ülkenin uzaydaki bir gezegen üzerinde hak iddia edemeyeceği yazan bir maddeye dayanarak Hope ülkelerin olmasa da kişilerin toprak satın almasında kısıtlama olmadığını belirterek Ay’ı kendi adına ‘tescil ettirdi’ ve Beyaz Saray’a, Kremlin’e ve Birleşmiş Milletler’e bir mektup yazarak Ayın artık kendisinin olduğunu duyurdu. Muhtemelen ‘ciddiye alınmayan’ Hope, kanuni süreç başlattı ve Ayı kendi üzerine tescil ettirdi. Hope bunun ardından Ay’ı bölerek satışa çıkardı. Sertifika ile Ay’da arsa satan Hope bugüne kadar dünyanın yüzlerce ülkesine 2,5 milyondan fazla arsa satmıştır.
Ay Anlaşması Nedir?
Öte yandan tüm dünya üzerinde imzalanması planlanan “Ay Anlaşması” 11. maddesinde yer alan “Ay ve doğal kaynakları insanlığın ortak mirasıdır” ayrıntısı nedeniyle büyük devletlerden ilgi görmemiş ve uzay savaşlarında önde olan üç ülke, ABD, Çin ve Rusya imzalamamayı tercih etmiştir. İmzalanmamasının bir diğer sebebi olarak da uzay madenciliği gösteriliyor. Uzay madenciliği ile ülkeler Ay’da daha söz hakkı sahibi olmayı hedefliyor.
Çin ve Hindistan Ay’dan “Helium-3” adı verilen bir nükleer yakıt çıkarmak ve ileride uzay-dünya arası yakıt sorununu çözmek için çalışmalar yürütüyor.
ABD’de de yine aynı şekilde ay’da madenciliğe yönelik çalışma mevcut. Trump yönetimi bu savaşı ileriye taşıyarak geçtiğimiz Şubat ayında açıklama yapmış ve 2020 yılına kadar ABD Silahlı Kuvvetleri’nde altıncı bir birimi olarak görev yapmak üzere Uzay Gücü (Space Force) kurulacağını duyurmuş ve buna yönelik kararnameyi imzalamıştı.
Özetle henüz uzayda sınırlar belirli değil. Ay’ı tescil ettiren Dennis Hope’u saymazsak). ABD ile Çin’in birbirleriyle ve diğer ülkelerle Ay Savaşı, önümüzdeki 5 yılda ticarette süren savaşların dünyada değil, uzayda gerçekleşeceğini gösteriyor.