Batman: Kara Şövalye Dönüyor Dediler, Kollarımızı Açtık!
Batman: Kara Şövalye Dönüyor, Batman eserleri arasında en çok bilinenlerden bir tanesi. Çizgi roman dünyasının usta kalemi Frank Miller tarafından yazılan ve çizilen çizgi roman, iyi ve derin bir hikaye isteyenler için birebir.
Hikaye kısaca şöyle başlıyor; Batman uzun yıllardır ortalıklarda yoktur ve nerede olduğunu kimse (!) bilmemektedir. Bu sırada da Gotham şehri tamamen karışmış durumdadır. Sonra bir gün, 60’ına merdiven dayamış yaşlı bir adam ortaya çıkıp Yarasa Adam kostümünü üstüne giyer…
Batman: Kara Şövalye Dönüyor hikayesi oldukça detaylı ve fazlasıyla iç içe kurgu ile örülmüş. Böylesine bir hikayenin incelemesini spoiler vermeden ve kurguyu tamamen anlatmadan yazmak mümkün mü bilemiyorum ama deneyeceğim.
Hikayemiz Jim Gordon ile başlıyor. Yaşlı Emniyet Müdürü de suçlardan bıkmış durumda. Batman’in yokluğunda şehir iyice boka batmış hale gelmiş. Sonrasında ansızın Bruce Wayne, bu gidişata dur demek ister. Olaylar yine bildiğimiz Batman hikayesine dönmek üzeredir. Gotham suçlarla dolu bir şehirdir ve Batman de orayı suçlardan arındırmak için çabalar fakat aradan geçen yıllar toplumu ve insanların bakış açısını değiştirmiştir.
Çizgi romanın ilk bölümlerinde suça karşı savaşan bir yaşlı adam ile yaşlı Batman’e karşı tutum sergileyen medyayı görüyoruz. Görüşler ikiye bölünmüş durumdadır. Kimisi Batman’i kahraman olarak görürken kimisi de insanları cezalandırma hakkını bu yarasanın nereden bulduğunu sorgular haldedir. Batman’in insanlara -suçlu olsalar bile- zarar vererek suç işlediğini düşünen reality şovlar, televizyonların en çok izlenen programları olmuştur. Batman tam da böyle bir ortamda bir yandan ağrıyan eklemleri ile mücadele ederken bir yandan da medya ve halk baskısına karşı ayakta durmaya çalışır.
Tek başına mücadele etmekten vazgeçen Kara Şövalye, yanına oldukça genç ve alışılmışın dışında bir müttefik alır. Batman ve Robin yeniden yan yanadır.
Gotham şehri, Mutant Lider tarafından yönlendirilen, genellikle kas gücü yüksek ama zeka gücü düşük tiplerden oluşan bir suçlu grubu tarafından istila edilmiş durumdadır. Bu kişiler adları gibi mutant değildir ancak kendilerini benzetmeye çalıştıkları şey punk-mutant gibi bir görünümdür. Tüm Gotham, mutantlar tarafından yağmalanırken Kara Şövalye döner…
Hikaye devam eder, Gotham bu sefer eski bir tehdidin gölgesini hissetmeye başlar. Batman’in azılı düşmanı (yoksa dostu mu desek) Joker yeniden sahneye çıkar. Yıllardır Arkham Akıl Hastanesi’nde tedavi gören Joker artık iyileşmiştir ve topluma kazandırılmaya hazırdır. Joker’in yıllar sonra halk içine çıkmasıyla olaylar gelişir. Batman yine yaşlı kıçını kaldırıp eski dostu ile yüzleşmek zorunda kalır.
Doğrusu kurgunun içerisinde yer alan Joker hikayesi, tüm olay örgüsü içerisindeki en sevdiğim ve en trajik hikayelerden birisi doğrusu. Bazen öyle bir an yakalıyorsunuz ki, Batman ve Joker’in birbirlerine ne kadar benzediklerine tanık oluyorsunuz.
Hikayenin içerisinde sadece Batman ve saz arkadaşları yok tabii ki. Tüm Gotham bu olaylarla uğraşırken global ortamda da Amerika ile Rusya, soğuk savaş yaşamaktadır. Hatta öyle ki; neredeyse soğuk savaş sona ermek, sıcak savaş başlamak üzeredir. Bu durumda dünyanın koruyucusu Superman olaya dahil olur.
Rusya, Corto Maltese’e saldırı planlamaktadır, nükleer füzelerini konuşlandırmıştır ve tüm Amerika tehdit altındadır. Medya bir yandan “Batman kahraman mı yoksa suçlu mu?” diye tartışıp dururken televizyonlarda aniden giren Son Dakika haberleri de nükleer savaş tehdidinden bahsetmektedir. Gotham halkı hem suçlulardan hem Batman’den hem de nükleer savaş tehdidinden korkmaktadır.
İşte burada Batman ve Superman, iki eski dost, birbirlerine karşı nefretin tohumlarını beslemeye başlarlar. Hikayeyi okurken bir anda aklımıza Batman v Superman: Dawn of Justice filmi geliyor. “Batman ve Superman neden birbirlerine düşman olsunlar ki?” sorusunun cevabı da bu çizgi romanda yatıyor. Ayrıca filmdeki Batman kostümünü görür görmez insanlar zaten hikayenin Batman: Kara Şövalye Dönüyor eserinden uyarlandığını –ya da esinlendiğini- anladılar.
Bu çizgi roman, hem en iyi Batman çizgi romanlarından birisi olduğu için hem de filme ışık tuttuğu için ilk fırsatta okunması gereken bir eser. Sizi sadece bir macera ile başbaşa bırakmıyor, aynı zamanda politik ve psikolojik oyunlara da ortak ediyor.
Hikayede sadece Batman, Robin, Superman ve Joker’i değil; Two-Face, Selina Kyle, Oliver Queen gibi karakterleri de görüyoruz.
JBC Yayıncılık, bu harika eseri de yine çok başarılı bir şekilde dilimize kazandırmayı başarmış. Kitabın hem çevirisi hem baskısı gerçekten çok iyi.
Mutlaka okuyun, okutun!
Batman: Kara Şövalye Dönüyor
Dünya’nın en çok satan Batman Çizgi Romanı.
Modern çizgi romancılığın bu şaheseri, karanlık bir dünyayı ve ondan daha da karanlık bir adamı inandırıcı bir şekilde hayata geçiriyor. Yazar/çizer Frank Miller, çinici Klaus Janson ve renklendirmeci Lynn Varley’yle birlikte Kara Şövalye’nin emekliliğinden on sene sonra, yozlaşmış Gotham şehrinin bu yakın gelecek destanında Batman efsanesini yeni baştan oluşturuyor.
Suç sokaklarda kol geziyor ve bir zamanlar Batman olan adam hâlâ ebeveynlerinin cinayetinin anılarıyla ızdırap çekiyor. Etrafındaki sivil toplum çökerken, Bruce Wayne’in uzun süredir bastırılmış kanun koruyucu tarafı, kendini mahkûm ettiği prangalardan kurtuluyor.
Kara Şövalye gazap aleviyle dönüyor ve yepyeni bir nesilden suçlularla boy ölçüşüyor ve de onların şiddet seviyesine ayak uyduruyor. Kısa süre sonra, bu neslin Robin’i -en az selefleri kadar değerli olduğunu kanıtlayan Carrie Kelley adındaki bir kız- ona katılıyor.
Ama Batman ve Robin, yıllarca hapsedilmeleri sonucu kusursuz psikopatlara dönüşen en ölümcül düşmanlarının oluşturduğu tehditle başa çıkabilecekler mi? Daha da önemlisi, süper güçler arasındaki, ilan edilmemiş savaşın -ya da zamanında dünyanın en büyük kahramanları olanların arasındaki çarpışmanın- yaklaşan yansımalarından sağ kurtulabilen olacak mı?
İlk kez yayınlanmasının üzerinden on beş yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, BATMAN: KARA ŞÖVALYE DÖNÜYOR çizgi romanda anlatılan en etkili hikâyelerden biri ve tartışmasız bir klasik olarak yerini korumaya devam ediyor.
Yazar: Frank Miller
Çeviri: Burç Üner
Editör: Bora Öngürer
Sayfa Sayısı: 224 sayfa, renkli, kuşe kağıt