İncelemeler

Bir Yerinde Dur Be Adam! – Mission: Impossible – The Final Reckoning İncelemesi

Film çekimlerinde ölmeye yemin etmiş Tom Cruise, yavaştan dede olduğu gerçeğini asla kabul etmeyeceğini Mission: Impossible – The Final Reckoning ile bizlere kanıtlıyor.

Gençlik döneminde kızların kalbine oynayan, oyunculuğu zaman zaman eleştirilen Tom Cruise ne ara aksiyon yıldızına dönüştü, şahsen hatırlamıyorum. Dublörlük mesleğini bitirmeyi hedefleyen, en uçuk kaçık sahnelerde bile kendini riske atan adrenalin bağımlısı 62’lik yaşlı genç son filmiyle bir kez daha sinemaları aksiyona boğmayı hedeflemiş. Bir devir de böylece kapanıyor a dostlar ve Görevimiz Tehlike serisi The Final Reckoning ile son buluyor. Peki perdeyi düzgünce mi kapatıyor Tom Baba? Gelin hep birlikte bakalım.

Bu Esere Neresinden Bakmamız Gerek?

Bir eserin iyi veya kötü olduğuna dair keskin, net ve otoriter yorumlar yapmanın ne kadar zararlı olduğunu her gün görüyoruz. ”Bence” veya ”Bizce” gibi çekim eklerinden yoksun başlayan cümlelerin dikteci tonundan epey sıkılmış biri olarak Mission: Impossible – The Final Reckoning’e de genelleme yapacak değilim. 2 saat 50 dakikalık süresi ile coşkun bir final yapan filmi kimileri aşırı tahmin edilebilir ve serinin özünden bulacak, haksız da değiller. Diğer yandan; adrenalin bağımlısı bünyeleri mest edecek aksiyon sahneleri ve yapay zekanın ileride bir tehdide dönüşebileceğine dair dokundurup duran senaryosu ile müthiş bulanlar da olacak, onların da yanında gururla yumruk kaldırırım. O zaman iyisi kötüsüyle yorumlarımı yapayım artık.

Eleştirilerimle başlamak isterim ki çiçek bahçelerini sona saklayıp mutlu mesut ayrılalım, olaysız dağılalım. Filmin senaryosu iki başlı yılan gibi; serinin önceki 7 filmine de göndermeler yapıp bazı karakterleri tekrar sahneye çağırıyor. Mission: Impossible fanları için harika bir durum olsa da seriye mesafeli izleyicinin konuyu takip etmesini iyice zorlaştırıyor. Bu sorunu aşmak adına sayısız flashback koyulmuş, bu da ”Mehmet’e anlatır” gibi bir durum doğurduğundan filmi sakız gibi uzatıyor. Bu arada Mehmet’ler sakın alınmasın, siz konuyu anladınız. Öykünün baş kötüsünün bir yazılım olması da esprili bir günümüz parodisi olsa da, Hollywood’un gerçek kötü yaratmada düştüğü sıkıntıyı anlatıyor.

Sonradan değineceğim gibi aksiyon müthiş ancak benim gibi Brian De Palma’nın yönettiği ilk filme ve dolayısıyla MI markasının özünde yapan casusluk temasına hayransanız, abartılı ve mantık sınırlarını zorlayan bu sahneler keyifli bir seyirlikten öteye geçemeyebilir, heyecan dozunu verilmek istenen düzeyde alamayabilirsiniz. Gerçi bu durum The Final Reckoning ile başlayan bir durum değil, seri uzun zamandır bu kafada. Rocky ve İlk Kan sonrası Rambo filmleri gibi uzun soluklu serilerin düştüğü bir sorun bu. Sizin için soruna dönüşmeyen bir konuysa paragrafı hemen unutun, çok keyif alacaksınız. Ufak bir eleştiri daha; serinin önceki filmlerinde dar sokaklarda araba veya motorsikletlerle yapılan kovalamacalar oldukça stilize ve heyecanlıydı. Tom Cruise bu çekimleri artık heyecanlı bulmuyor olacak ki, son iki filmde abartılı aksiyon sahnelerini tercih ediyor. Eski aksiyon ruhu biraz daha keyifliydi sanki.

Son olarak; film komik değil. Asıl sorun da burada zaten, komik olmasına hiç gerek yok ama gereksiz bir espri çabası karakterlerde hayat buluyor sürekli. Tüm şehri yok edecek bombanın patlamasına 2 saniye kalmış, oradan biri çıkıp espri yapıyor. O maça bende de olsun isterdim açıkçası. Zorlama komedi kadar izleyiciyi başkası adına utanma hissine sokan bir şey olamaz.

Misyon Sana, Bana İmkansız. Tom Cruise’un Kabul Etmediği Tek Kelime İmkansız!

Eksilerim bu kadar, neyse ki filmi öldürecek güçte değiller. Mission: Impossible – The Final Reckoning tam bir 90’lar aksiyon filmi. Arnie’den, Sly’dan ne gördük ve öğrendiysek, aynı formülü modern dokunuşlarla kullanmışlar. Tahmin edilebilir sahneler var filmde ama bu tahmin etme olayı bir Pop Quiz oyununa dönüşüyor sanki, izlerken küfretmek yerine eğleniyorsunuz. Bazen gelecek diyalogları bile önceden tahmin edip kendinizi mesih gibi hissedebilirsiniz. Ondan sonra ver elini Sakarya, mesihler birbirine girsin.

Az önce ufaktan eleştirdim ancak genel resme bakınca aksiyonun ölçeği zaman zaman inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Filmin merkezini kaplayan Svastopol denizaltısına ulaşma ve ”gerekeni” elde etme sahnesi filmin açık ara zirvesi. Çekim tekniği, atmosferi ve tansiyonu ile müthiş bir işe imza atılmış. Favori filmlerim arasında yer alan The Abyss, tür ve tema çok farklı olsa da hemen aklıma geldi. James Cameron’ın 80-90’lar aksiyon-bilimkurgu türü için yaptıkları bu sahnelerde ister istemez gözünüzün önüne geliyor. Finaldeki gökyüzü kapışması da mantık sınırlarını fena halde zorlasa da seyri oldukça keyifli. Cruise’un kendine attığı bir meydan okuma ayrıca. ”Motor, araba falan, geçelim bunları. Aksiyon göklerde” diyor kendisi ve zirve bir final yapıyor.

Senaryonun zayıflıklarını ayırdığımızda elimizde güzel göndermeler yapan, serinin eski filmlerine saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmeyen bir öykü kalıyor. Brian De Palma ile start alan ilk filmdeki önemli detaylar ve bazı karakterler, Mission: Impossible – The Final Reckoning’e yedirilmiş. John Woo’nun güvercinli aksiyonu es geçilmiş ancak sonraki filmlerden ufak serpmeler var. Bu girift sayılabilecek senaryo da serinin fanlarını mutlu edecek haliyle.

Öykünün temeline yerleştirilen The Entity (Varlık) isimli yapay zeka dünyanın temeline ot tıkamaya yemin etmiş bir zararlı yazılım. Fiziki bir kötü olmaması öykünün en büyük problemlerinden bana göre ancak modern dünyanın farkında olmadan kucağına doğru gittiği bir potansiyel tehlikeyi parmakla işaret etmesi hoş olmuş. Bundan 20 yıl sonra yapay zekanın sigortalı elemanları olduğumuzda Tom Baba demişti deriz ama iş işten geçmiş olur.

Temiz Final. Yoksa Final Değil mi?

Mission: Impossible – The Final Reckoning bir önceki filmin çok çok üstünde. The Dead Reckoning alabildiğine sıkıcı, öyküsünü anlatma konusunda sorun yaşayan ve sırtını dağdan motorla atlama sahnesine yaslayacak kadar özgüven eksikliği yaşayan bir filmdi. Burada canavarın ipini serbest bırakmış Cruise ve ekibi. Aksiyon deseniz var, gerilim deseniz o bile devrede, öykü de düştüğü kısımlar hariç tat kaçırmıyor. Nostaljik tatlar barındıran bir aksiyon filmi izlemeyeli çok olmuştu ve Mission: Impossible – The Final Reckoning’in serinin son filmi olması üzmedi değil. Finaldeki ufak detay ve diyaloglar ise bu seri Tom Cruise çekimlerde ölmeden bitmez gibi hissettirdi bana, haydi hayırlısı. İşin özetine gelirsek; Mission: Impossible – The Final Reckoning sinema salonlarına davetiye gönderen, gösterişli bir aksiyon filmi. Serinin hayranları zaten ıskalamayacaklardır ancak eski tatlar sunan sıkı bir aksiyon arayan izleyiciler de kesinlikle şans vermeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu