Starcraft Lore – Dünya I
20. yüzyılda insanlık, teknolojik ve kültürel açıdan hızlı bir gelişim ve paylaşım gösterdi. 21. yüzyılın sonunda erişilen noktaysa bazıları için heyecan vericiydi, kimileri içinse endişelendirici: Gelişmiş bilgisayarlar ve bilgi veritabanları yaygınlaştı ve en geri ülkelerin bile kullanımına açıldı. Komünist doğu bloğunun çöküşünü takip eden süreçteyse nükleer silahlar el altından satılmaya başladı ve üçüncü dünya ülkeleri, “süpergüç” diye bilinen ülkelere baş kaldıracak seviyeye gelerek dünyanın güç dengelerini alt üst ettiler.
Gen birleştirme*, sibernetik ve klonlama gibi teknolojiler üstüne yapılan deneyler ve bu işten kazanan firmaların sayısı ve potansiyeli arttıkça, militan hümanist gruplar ve radikal dinciler seslerini yükseltmeye başladılar, zira sibernetik güçlendirmelerin yaygınlaşması ve ortaya çıkan bazı mutasyonlar (telepati, normal üstü algılar vs) korku ve endişe yaratmaya başlamıştı.
Otoriteler nüfus kısıtlamaya çalışsa da, 2301 civarında nüfus 23 milyara ulaşmıştı. Kirlilik, yakıt ve doğal kaynakların tükenmeye başlaması, genetik bozukluklar ve düzenlemeler derken, tüm dünya büyük bir kaos beklemeye başladı.
Uluslararası ekonomik ve politik oluşumlar bu gelişmeler doğrultusunda kendi içlerine döndüler ya da kapandılar. Sibernetik, genetik düzenlemeler ve mutasyonlar arttıkça firmalar ve hümanist gruplar arasında şiddet ve terörizm boy göstermeye başladı, bunun sonucunda da kitle kontrol yöntemlerine başvurulmaya başlandı. Polis ve benzer kuvvetlerin saldırıları o zamana kadar medya tarafından saklansa da, bir noktada büyük bir uluslararası karmaşa patlak verdi.
2229 yılında, temelinde “aydın sosyalizm” yattığı iddiasıyla Birleşmiş Güçler Cemiyeti (United Powers League) kuruldu. Varlığını sona erdirmiş Birleşmiş Miletler’in gerçekleştiremediğini gerçekleştirerek tüm dünyayı tek bir örgütte topladı. Şiddet gösteren bazı Güney Amerika ülkeleri dahil olmasa da, dünya nüfusunun yüzde doksan üçünü sınırları dahiline almayı başlardılar. Irkçı ayrımcılığı azaltmak için uğraştılar ve pek çok eski dili yasaklayarak, İngilizce’yi küresel ana dil olarak belirlediler ve dinleri yasakladılar.
Dinlerin yasaklanmasına rağmen, UPL’de fanatik bir “insanlığın tanrısallığı” anlayışı boy göstermişti ve bu anlayışa göre de tüm gereksiz sibernetikler ve mutasyonlar temizlenerek, insan gen-havuzu arındırılmalıydı. UPL yandaşlarına göre genetik düzenlemeler, sibernetik teknolojiler ve psikoaktif madde kullanımı insanlığı uzun vadede dejenere ediyordu. Bunun üstüne, Arınma Projesi (Project Purification) devreye girdi.
Tüm dünyada muhalifler, hackerlar, klonlar, sibernetik kullananlar, tekno-korsanlar ve suçlular toplandı. Medya ve diğer kanallarla büyük ölçüde gizli tutulsa da, yaklaşık dört yüz milyon insan katledildi.
UPL bir yandan on yıllardır dokunulmayan bilimsel projeleri hayata geçirdi: Uzay yolculuğu ve kriojenik uyku. Bu iki teknolojinin kısa sürede yoğunlaşılarak ilerletilmesi sayesinde UPL kısa sürede Ay ve Güneş Sisteminin geri kalanını kolonileştirmeye başladı.
Bu süreçte, bir bilimadamı olan Doran Routhe dış dünya kolonileşmesi fikrine saplanmıştı, zira yeni madde ve kaynakların bulunmasının kendisini çok önemli bir yere getireceğine inanıyordu. Project Purification’a katılmayan Routhe, politik bağlantılarını ve şahsi servetini kullanarak elli altı bin mahkûmu kendine ayırdı. Routhe’un özel laboratuarlarına götürülen mahkûmlar kriojenik uyku için hazırlandılar ve kendilerine ait veriler ATLAS isimli süperbilgisayara girilerek, hangilerinin hayatta kalabileceği hesaplandı. Belirlenen kırk bin kişi Süpertaşıyıcı uzay araçlarına bindirildiler. Vardıkları yerde medeniyet kurmaları için gereken tüm kaynaklar ve erzak yüklendi. Ana gemi Nagglfar’a ATLAS yüklenerek, hedef olarak Gantris VI belirlendi ve onu takibe programlanan üç gemi Argo, Sarengo ve Reagan bir yıl sürmesi beklenen yolculuğa başladılar.
Yolculuk sırasında, ATLAS mahkûmların durumunu gözlemeye devam etti. Mutasyonlar ve gen havuzundaki değişiklikleri kaydeden süperbilgisayar, yüzde birden düşük olan bir mutasyonun farkına vardı: Güçlenmiş psişik potansiyel. Bir kaç nesil içinde bu mutasyonun çoğalabileceğini ve mahkûmların bundan etkilenebileceğine karar veren bilgisayara ait kayıtlar, Routhe’a da iletildi. ATLAS’ın her bilgiyi UPL’e ilettiği, mahkûmlara bildirilmemişti.
Süpertaşıyıcılar uzayda sorunsuz ilerlerken, beklenmedik bir sorun yaşandı ve navigasyon sistemi bozularak Gantris VI ve Dünya’ya ait kordinatlar silindi.
Süpertaşıyıcılar, warp space’te hedefsizce ilerlemeye başladılar.
*Gene-splicing. Biyologlardan aldığım yardıma göre tam çevirisi uç birleştirme oluyormuş ama ben bu şekilde yazdım.
Yazan: Ekrem Atamer
Bu yazı Ego Lusit sitesinde yayınlanmıştır.