Yiğit Değer Bengi ile Çift Başlı Kartal Üzerine…
Tarihi ve Fanteziyi birleştiren başarılı bir öykü kitabı. Destanlar, mitoloji, tarihi savaşlar hiç bu kadar değişik bir bakış açısıyla anlatılmamıştır herhalde. Yiğit Değer Bengi, Çift Başlı Kartal adlı öykü kitabında tarihe farklı bir bakış açısı katmış. Tarihin bilmediğimiz fantastik yönleri en iyi şekilde yansıtılmış. Kenan Yarar’ın çizdiği kapakla raflarda dikkat çeken kitap tarihi ve fanteziyi sevenlerin kalbini fethetmeye başladı bile.
Kitapta Çanakkale Savaşından Gılgamış Destanına, Roma İmparatorluğundan Babil Krallığına kadar tarihte büyük bir gezinti yaşıyorsunuz. Mükemmel kapak çizimi zaten ilk bakışta bizi etkilese de kitabı okuyup kapağa bir kez daha baktığınızda çizimin aslında ne kadar da çok şey anlattığını farkediyorsunuz. Kapak aslında kitabın net bir özeti şeklinde olmuş. Sevin Okyay’ın önsözünü yazdığı kitapta tarihin içindeki büyük aşkları, tarihi etkileyen savaşları, günümüze yapılan göndermeleri çok yalın ve etkileyici bir dille bu kitapta okumak mümkün.
Fantezi ve edebiyat dünyasından Yiğit Değer Bengi’yi tanıyanlar çoğunluktadır. Ama biz yine de öetle kendisini tanıtalım. 1977 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Eskiçağ Tarihi üzerine yüksek lisans yapmaya başladı. Xasiork ve İthaki Yayınevlerinin düzenlediği öykü yarışmalarında dereceleri olan yazarın bugüne kadar pek çok dergi ve gazetede yazı ve öyküleri yayınlandı.
Yazar Yiğit Değer Bengi ile kitap üzerine konuştuk. Bakalım bize neler anlattı.
Keri: Merak ettiğim bir durum var. Bilgisayar mühendisliğinden fantezi edebiyata ve özellikle tarihe geçiş nasıl oldu?
Yiğit Değer Bengi: Benim üniversite sınavına girdiğim tarihler tam ekonomik kriz dönemlerine rastlıyor. Meşhur acı reçete dönemlerine. O zamanlar hayallerimizin peşinden gidecek cesareti bulamadık kendimizde. Ben daha küçükken annem tarafından elime tutuşturulan bir Gılgamış Destanı zaten kalbimi bir daha hiç iyileşmeyecek bir tarih, mitoloji ve düşlem aşkıyla doldurmuştu bile. Lise yıllarından başlayarak öyküler yazdım, hatta bazılarını yayınlattım ve sonunda Ferhan Ertürk’le tanıştıktan sonra bu alanda da hayatta kalacak kadar para kazanabileceğimi keşfettim.
K: Profesyonel anlamda edebiyat ve yazarlık ile ilk tanışman nasıl oldu? Ne şekilde başladın yazmaya?
Y: Ortaokul yıllarımdan beri öykü yazıyorum. Ortaokulda çıkarılan okul dergilerinde öykülerim yayımlanıyordu. Üniversitedeyken de 96 yılında Fırat Yaşa’nın çıkardığı “Boş Kare” isimli fanzin dergide adamakıllı ilk öykülerim yayımlandı. Profesyonel anlamda ilk yayımlanan öyküm ise 2001 yılında Xasiork tarafından düzenlenen öykü yarışmasında 1. olan Höyük adlı öykü oldu. Bu öyküyü kitapta da bulabilirsin. İlerleyen yıllarda Varlık, E Dergisi, İmge Öykü, Edebiyat ve Eleştiri gibi dergilerde öykü ve yazılarım çıktı. 2003 yılında İthaki Yayınları tarafından düzenlenen Jules Verne Öykü Ödüller yarışmasında Çift Başlı Kartal öyküsü ile Fantastik Kurgu dalında 3. oldum. 2002 yılından bu yana da çeviri ve editörlük yapmaktayım.
K: Fantastik kurguda ortaçağ tarihi, krallıklar, şövalyelik gibi öğeler çok fazla kullanılıyor. Senin hem eskiçağ tarihi ile fanteziyi birleştirmen ne şekilde oldu?
Y: Eskiçağ benim asıl merakım. Ve Anadolu Eskiçağ kalıntıları bakımından öyle zengin ki. Zaten fantastik kurguda tarihe ve mitolojiye göndermeler yapan yazarları seviyorum. Roger Zelazny, Neil Gaiman, Marion Zimmer Bradley gibi yazarlar bu işi çok iyi yapıyor. Bu tür tarihi ve mitolojik kurgu fikirlerinin çok zengin ama ülkemizde oldukça bakir olduğunu düşünüyorum. Ne zaman fantastik bir öykü yazacak olsam ucu Hitit, Bizans gibi tarihi dönemlere gidiyor.
K: Öykülerin günümüz fantezi edebiyatından biraz uzak, bazılarının tamamen tarihi olmasını neye bağlıyorsun?
Y: Öykünün başka bir dünyada geçmesi ile yaşadığımız dünya üzerinde geçmesi farklı iki ekol. Başka dünyaları kullanıp günümüze göndermeler zaten yapılıyor. Yüzüklerini Efendisi’ndeki gibi. Aynı göndermeler dünyamızda ve şimdiki zamanımızdan yapılsa estetik kaygıdan yoksun kalacak kadar bariz olur. Ben destanları ve tarihi kullanıp günümüze göndermeler yapmayı tercih ediyorum. İnce ince anlatmak uzun sürer ama bu malzeme çok zengin.
K: Yazdığın öykülerin okuduğumuz destanlarda geçenlerden farkı nedir?
Y: Binlerce yıl önce yazılan bir destan ile 20. yüzyılda başımızdan geçen olayları birbirine benzetiyorum öykülerimde. Bu tarz edebiyatın kaynakları ve geleneği tamamen mitolojide yatıyor. Binlerce yıl önce eser veren antik yazarlar da insanı anlatmak için aynı eğreltilemeleri kullanıyorlarmış.
K: Kitabında günümüz fantastik kurgu kitaplarından farklı bir dünya var. Biz fantastik kitaplarda büyücüleri, büyüyü görmeye çok alışmıştık.
Y: Kitabımdaki fantastik öğeler insanı anlatmak yolunda birer araç ve metafor. Kitabımdaki karakterler taş devrinden günümüze kadar ihtirasları, zayıflıkları olan varlıklar. Kahramanlık yaptıklarında çok şey kaybedeceklerini bilen, sıkıya geldiğinde korkuyu iliklerinde hisseden bizim gibi insanlar. Yani süper kahramanlar ya da yüzlerce yıllık kadim büyücüler değil, günümüzde karşılaşabileceğimiz türden kişiler. Hepsi Türkiyeli hemşerilerimiz.
K: Kapakta anlatılmak istenen nedir? Nasıl bir çalışma yaptınız?
Y: Kapağı tamamen Kenan’a (Yarar) bıraktım. O da kitaba ismini veren en beğendiği öyküyü kendi gözünden anlatmış.
K: Öykülerinde hem destansı hem tarihi öğelere hem de klasik edebiyata göndermeler var. Günümüzde bildiğimiz, tanıdığımız ya da çevrenizdeki kişilere göndermeler var mı?
Y: Örneğin Höyük öyküsü Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet’e bir saygı duruşudur. Kelebek Akşamı isimli öyküde bahsi geçen karakterler tanıdığım kişiler. (gülüyor)Asında bakarsan başımdan geçen bir aşk hikayesinin başka türlü bir anlatımıdır.
K: Peki Katip isimli öykü?
Y: Nereden anladın? (Kahkaha atıyor) Evet o da tanıdığım ve gözlemlediğim birini anlatıyor.
K: Bu öyküleri yazarken kitap çıkarmak aklında mıydı?
Y: Evet aklımdaydı. Her zaman eskiçağ temalı öykülerimi toplayacağım bir kitap çıkaracağımı biliyordum.
K: Kitapta Türk-İslam düşlem unsurları neden yok?
Y: Zaten bu kitabın meselesi de budur. Bu kitabın bir yan teması da İslamiyet’ten önceki Türkiye tarihinin de bize ait olduğu, bizi biz yapan en önemli şeylerden biri olduğudur. Ama sözü edilen unsurlara da karşı değilim. Yazmakta olduğum romanda bol bol var.
K: Yeni projelerin neler? Mesela yazmakta olduğun romandan bahseder misin?
Y: Aklımda iki roman, bir öykü kitabı daha var. Romanlardan biri tarihi, diğeri günümüz İstanbul’unda geçen fantastik bir roman olacak. Öncelikle İstanbul’da geçen romanım yayımlanacak.
K: İleriki projelerinde de başarını diliyoruz ve çok teşekkür ediyoruz.
Y: Ben de çok teşekkür ederim, Sevgili Kayra. Çok keyifli bir sohbet oldu.
Kayra “Keri” KÜPÇÜ