Melike Acar ile Röportaj
Ülkemizin önde gelen çizerlerinden Melike Acar, hem çizgi roman sektöründe hem mizah dergiciliğinde kendisini göstermiş; ülkemizi yurtdışında da başarıyla temsil eden bir sanatçı. Son dönemde yaptığı Marvel çizimleri ile çizgi roman ve fantastik kurgu severlerin gönlünü fetheden Melike ile sıcak bir röportaj gerçekleştirdik
Bu renkli ve keyifli röportaj için sevgili arkadaşım Melike’ye çok teşekkür ediyorum ve sizi bu güzel röportajla başbaşa bırakıyorum. :)
Keri: Merhaba Melike. Ben seni yakınen tanıyorum fakat sen biraz kendinden bahseder misin? Kimsin sen? :)
Melike Acar: Çiziyorum, bütün olayım bu. Şimdi dağılabiliriz. :)
Keri: İlk çizgilerini çocukken çizmeye başladığını biliyoruz. Bu dönemden biraz bahseder misin? Seni etkileyen bir durum mu oldu?
Melike Acar: Her çocuk gibi pastel boyalarla çiziyordum, genel anlamda diğer çocuklardan farklı olarak çizdiğim konular biraz tuhaf sayılabilir, biraz da 3D algısı erken oluşmuş. Bunun dışında öyle dahi çocuk falan değildim. Hatta o yaş için çizgi kalitesi yaşıtlarıma göre kötü bile sayılabilir.
Keri: Gerçekten bu işe yeteneğin olduğuna ne zaman inandın? Yani ben bu işi yapmalıyım dediğin zaman neydi ve bu kararı nasıl verdin? Yoksa süreç bu şekilde mi işledi?
Melike Acar: Lise döneminde farkettim, fakat farkettiğim öyle üstün bir yetenek değil, her istediğimi çizebiliyor olmamdı. İyi çizdiğimi ise güzel sanatlar hazırlık kursunda farkettim. Sınavlara bir ay kala biraz endişeyle kursa başlamıştım. Diğer öğrencilerden iyi olduğumu görünce şaşırmıştım. Eskişehir Anadolu Güzel Sanatlar Grafik Bölümü ise tek tercihim ve girdiğim tek sınavdı, parlak olmasa da dereceyle kazandım. Ondan sonra ne yapmak istediğim aşağı yukarı netleşmişti zaten.
Keri: Erenköy Güzel Sanatlar Lisesi sınavı hüsranı var. Bu olay seni hırslandırdı mı? Hani bazen başarısızlıklar kamçılar ya… :)
Melike Acar: Sonuç değerlendirmesi yaparsak okulu kazanamamış olmamı başarısızlık olarak görmüyorum şuan. Beni başarısızlık değil, kazandıklarım motive ediyor. Ukala dimi böyle. :D
Keri: Kadıköy Kız Lisesi’nin de haylaz öğrencilerindendin. O dönemde çizim ve resim ne şekilde ilerledi?
Melike Acar: Lise dönemi çok güzeldi, arkadaşlarımla hala görüşüyorum. Çizim konusunda ise herkes gibi kitap kenarlarına, sıralara ya da boş bulursam yazı tahtasına çizim yapardım. Açıkçası çiziyor olmanın başkaları için pek bir önemi olmuyordu o dönem, herkes kendi halindeydi, internet de yoktu. Fakat annem çok destekliyordu, o da bana yetiyordu zaten.
Keri: Lise dönemlerde bir de yüzme sporu ile ilgileniyordun. Profesyonel olarak da bu işi yaptın ama sonra ani bir dönüş ile yine çizim… Bu nasıl oldu?
Melike Acar: Yüzmeye Galatasaray Spor Kulübünde ufak yaşta başladım. Sonra Fenerbahçe Spor Kulübünde devam ettim, antrenör yardımcısı oldum. Burhan Felek’te ders verdim. Lise bitene kadar yüzdüm ve antrenörlük yaptım. Güzel Sanatları kazandıktan sonra yüzmeyi bıraktım, fakültenin basketbol ve voleybol takımlarına girdim. Bende takım ruhu pek yoktur, ikisinde de kötü oynuyordum ama sporu bırakmamak adına devam ettim. Profesyonel çizer olduktan sonra vakit sıkıntısı yüzünden spor yapamaz oldum. Şu an sadece yazları serbest dalış yapıyorum.
Keri: Anadolu Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünde okudun. Bu dönem çizimlerini etkiledi mi? Çizerlik konusuna profesyonel olarak bu zamanda mı düşünmeye başladın yoksa?
Melike Acar: Grafik Tasarım eğitimini temel yapıtaşı olarak görüyorum, ham yeteneğin üzerine kurduklarımın çok büyük bir kısmını o dönem okulda kazandım. Çünkü bu biraz da vizyonun gelişmiş olması zorunluluğu meselesi, sırf bunun için bile o akademik eğitimi almak şart. Ben okuldan fazlasıyla faydalandığımı düşünüyorum. Mesela kendi ders programımda olmadığı halde animasyon derslerine girerdim. Onun da faydasını görüyorum.
Keri: 2003 yılında Leman dergisinde çizim yapmaya başladın fakat sonra karikatürden illüstrasyona ve çizgi roman tarzına döndün. Karikatür sana göre değil miydi?
Melike Acar: Ben profesyonel bir çizerin her konsepti ve tarzı, istenilen her ne ise kendi stili/veya stilleriyle çizebilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerekirse karikatür yine çizerim, hakim olduğum bir tarz ama tercih etmem, şu an böyle bir lüksüm var. Fakat eğitim ve öğrenim aşamasında o disiplini almanız gerekli diye düşünüyorum. Leman benim için 2. okul oldu, çok şey öğrendim.
Keri: Çizgi romanlara seni yönlendiren ne oldu? Çizimine yön veren bir çizer veya karakter oldu mu? Nasıl başladı bu çizgi roman ilgisi?
Melike Acar: ’90 dönemi Amerikan çizgi roman tarzı genel anlamda beni cezbetti. Michael Turner, Marc Silvestri ve Capullo bu tarzı oluşturan temel isimlerdir. O dönem yapılan tüm iyi çalışmaları seviyorum. Spawn, Witchblade and The Darkness, Fathom favori kahramanlarımdı. 90 sonrası sanatçıları etkilenme değil, beğeni gözüyle takip ettim. Şuan Kerem Beyit (valla erkek arkadaşım diye değil, en çok onun işlerini seviyorum) Olivier Coipel, Leinil Yu, Humberto Ramos ve Eric Canete sevdiğim diğer sanatçılar.
Keri: Türkiye’de ÇAPA ve Deli Gücük gibi projelerde farklı ekiplerle çalıştın. Bu işlerden biraz bahseder misin?
Melike Acar: Çapa için bir şey yaptım sayılmaz, sadece toplama cilt için tek sayfalık komik bir öykü çizmiştim. Deli Gücük için birkaç skeç ve kısa bir öykü çizdim.
Keri: Ülkemizde bir kadın olarak bazı zorluklarla karşılaştın mı bu süreç içerisinde?
Melike Acar: Hayır hiçbir zorlukla karşılaşmadım, neden karşılaşayım ki? Bunun bir avantajı veya dejavantajı yok. Çünkü sahne önündeki ben değilim, çizimlerim ve imzam. Sadece ‘Kadın ilüstratör’ tanımı, ‘Kadınlar çizemez’ veya ‘Çizgi kadın mesleği değil’ gibi klasik maço önyargılardan bir kadın olarak zaman zaman rahatsız oluyorum ama çok da takmıyorum.
Keri: Image Comics ile başlayan sonra Marvel Comics ve Upper Decks gibi firmalar ile devam eden bir başarı hikayen var. İlk olarak Amerika macerası nasıl başladı? Biraz bahseder misin?
Melike Acar: Ben Amerika’da bir çizgi roman fuarına giderek veya bir editöre mail atarak başvuru yapmadım; çizimlerimi eklediğim galeri sitelerinden Image Comics, Rittenhouse, Upper Deck ve diğer şirketlerin editörleri bana ulaştı. İlk yaptığım işlerdeki başarıdan sonra ismim duyuldu ve sonra da devamı geldi. Şu an çok yoğun gidiyor, sürekli olarak önümdeki 6 aylık programım dolmuş bir şekilde ilerliyorum.
Keri: Bir çizgi roman çizeri olarak çizgi romanın Türkiye’deki durumu hakkında ne düşünüyorsun? Son dönemlerde bolca örnekleri raflarda görmeye başladık. Dünyadaki duruma göre Türkiye sence nasıl?
Melike Acar: Türkiye’de okuma alışkanlığı malesef yok, bu durum çizgi roman piyasasını da etkiliyor. Yerli üretim yok denecek kadar az. Olanların çoğu da mizah dergilerinin toplama albümleri. Editör ve yayınevlerinin ilgisizliği de bu yüzden aslında, kimse satıp satmayacağından emin olmadığı bir projeye girmek istemiyor. Okuma alışkanlığı edinildiği gün yerli çizgi romanları da raflarda görmeye başlarız, yani şimdilik uzak görünüyor.
Keri: Özellikle çizmek istediğin bir çizgi roman serisi veya çizgi roman karakter var mı?
Melike Acar: Özellikle çizmek istediğim bir karakter yok, o gözle bakmıyorum. Profesyonellik, çizdiğin karakteri sevmesen dahi ona karşı saygı ve sevgi beslemeni zorunlu kılar, karakteri kendin yaratmışsın gibi özenmeni gerektirir.
Keri: Pek çok takipçin ve hayranın olduğunu biliyoruz. Hem onlara hem de çizim işine yeni başlayan kişilere ve FRP-fantastik kurgu seven biri olarak FRPNET üyelerine söylemek istediklerini alalım… :)
Melike Acar: Terli terli su içmesinler, 8 saatten fazla frp oynamasınlar ve beni twitter’dan takip etsinler, çizimle ilgili tüyolar veriyorum. Herkese sevgiler, teşekkürler. :)