Elaine Cunningham ile Röportaj
Unutulmuş Diyarlar’ın en gözde yazarlarından biridir. Birçok fantastik kitabın ve kısa öykünün yazarı olmakla birlikte, kendi deyimiyle birçok ”berbat” şiirin de yazarıdır. Elaine Cunningham pek çok fantezi romanı yazmıştır.Eski bir müzik öğretmeni iken, şimdi tam zamanlı bir yazardır. Onun örnek aldığı kişiler içinde Dorothy Parker, Mark Twain, Ogden Nash ve R. A. Salvatore sayılabilir, pek çok kişinin düşündüğünden daha az karmaşık bir listedir aslında bu. iki oğlu ve kocası ile Maryland’de yaşamaktadır. Elanie’nin kitapları için hiçbir zaman yeterli saatleri ya da rafları olmamıştır, kendisi böyle şeyleri makul mutluluk alametleri olarak kabul eder.R.A. Salvatore’den sonra Drowlar hakkında en çok kitap yazan yazarlardan biridir.
Türkiye’de yayınlanmış kitapları: Büyücüavcısı, Selgeçidi, Büyücüsavaşı, Drow Kızı, Karmaşık Ağlar, Rüzgar Yolcusu, Elfgölgesi, Elfşarkısı, Gümüş Gölgeler, Dikenhisar
Keri: Yazmaya nasıl başladınız? Çocukluğunuzda etkilendiğiniz bir olayın etkisi mi vardı?
Elaine Cunningham: Bence hemen hemen her yazar once arzulu bir okuyucu olarak başlar. Okumak çocukluğumda en sevdiğim şeydi ve bu sevgi beni, hayat boyu kitaplara ve hikaye anlatmaya bağladı.
K: Fantastik ve Bilimkurgu yazmaya nasıl karar verdiniz?
E.C.: Birçok çocuk hikayesi fantastik materyallerden oluşur. Mary Poppins, Narnia Günlükleri, çocuk hikayelerindeki konuşan hayvanlar, hepsi fantezinin temelleridir. Ben daha çok fanteziyle daha iç içe olan halk hikayeleri ve mitolojilerden etkilendim. Daha sonraları Marion Zimmer Bradley’in “Darkover” isimli romanını okudum ve kaynaştırıcı, iyi hazırlanmış kurgulardan etkilenmeye başladım. Bu durum, benim ilk “Dünya-Yaratma” tecrübem oldu ki fantastik kitaplar için bir dünya çok önemlidir.
K: Karakterlerinizi yaratırken kendi hayatınızdan esinlenir misiniz?
E.C.: Esinlenme her şekilde olabilir fakat benim karakterlerin ne otobiyografiktir ne de tanıdığım insanlardan esinlenilmiştir.
K: Sizin kitaplarınız için en sevdiğiniz kitabınız hangisi?
E.C.: En sevdiğim kitabımı henüz yazmadım. J
K: En sevdiğiniz kitaplar hakkında bize örnekler verebilir misiniz? Hem fantastik hem de olmayanlar.
E.C.: Bir kitapçıya gittiğimde, genellikle il olarak tarih bölümüne giderim. İskoçyalı James VI’nın hükümdarlığı ile ilgili tarihi bir roman çalışması hazırlıyorum. Bu nedenle okuduğum kitaplar araştırma üzerine, fakat ben tarih kitaplarını zevk için de okuyorum. Aslında, geniş çaplı konularla ilgilenmeye başladığımdan beri çok az kurgu olmayan kitap okuyorum. Şu aralar Michael Pollen’in Botony of Desire adlı kitabını okuyorum. Kitap bitkilerin insanlarla nasıl iletişim kurdukları ile ilgili. Ayrıca erken dönem Modern Avrupa’daki büyü denemeleri ile ilgili bir kitap da okuyorum. The Blank State isimli bir psikoloji kitabı ve Henry VIII’nin biyografisini okuyorum. Hala bir yandan da birçok mitoloji ve halk bilimi kitabı okuyorum, birçok dönemin ve kültürün inanç sistemleri çok ilgimi çekiyor. Kurgu olarak da, edebi kurgu, birçok tarihi kurgu ve gizemlerle dolu kitapları okuyorum. Bu dönemler bazı Şehir Fantazisi serilerini okuyorum, Charlaine Harris’in Sooke Stackpole Mysteries ve Jim Butcher’ın Dresden Files gibi. Şu aralar ilgimi çeken Fantezi kitapları Jo Walton’un Tooth and Claw ve Keith Donahue’nun yazdığı The Stolen Child kitabı.
K: Sizce Fantastik Kurgu ile Bilimkurgu arasındaki fark nedir?
E.C.: Fantastik ve Bilimkurgu arasında net, kesin bir çizgi yok. Bazı hikayeler, mesela Star Wars gibi, iki tarafın da öğelerini taşıyor: Uzay yolculuğu ve büyü, bilim ve din gibi. Ama kısaca bir özet geçmek gerekirse şunu diyebilirim, Bilimkurgu fikirler ve teknoloji üzerine kurulu iken, Fantezi, görevlere verilen önem, büyü/din, kahramanımız olan karakterin gelişimi ve aynı zamanda insan ruhunun bir incelemesidir.
K: Hiç kadim efsaneler ve mitlerden etkilendiniz mi?
E.C.: Tabii ki! İskandinav ve Kelt Mitolojileri, modern fantazinin temel taşlarını oluşturuyor, diğer mitolojileri de fantazi içinde kendi yollarını bulmaya başladı. Ben de, Hristiyanlık öncesi Rusya’yı konu alan, Vladimir I’in hükümdarlığının erken dönemlerini konu alan bir fantastic roman üzerinde çalışıyorum. Bir gün Türk Mitolojisi ve efsanelerini de inceleyip bir fantazi romanında kullanmak isterim. Oralarda inanılmaz zengin miraslar var.
K: Daha önce hiç Unutulmuş Diyarlar veya Star Wars için bir oyun macerası yazmayı denediniz mi? Hiç bir Rol Yapma Oyunu oynadınız mı?
E.C.: Unutulmuş Diyarlar için bazı makaleler yazdım ama ben bir oyun yaratıcısı değilim. Rol Yapma Oyunu oynadım ama istediğim kadar oynayamadım. Birçok yetişkin oyuncu yıllardır belirli bir grupla oyun oynuyor. Eğer uzun süreli bir grubunuz yoksa, eski oyunculardan oluşan bir grup bulmak zor olabiliyor.
K: Herkes sizin Elfleri sevdiğinizi biliyor. Kitaplarınızda en azından bir Elf kahraman oluyor. Neden Elfleri bu kadar çok seviyorsunuz?
E.C.: Elfleri diğer ırklardan daha fazla sevdiğimi söyleyemem ama onlar beni içine çekti. Bu da benim mitolojiye olan ilgimle biraz alakalı. Hemen hemen her kültürde elfler ile ilgili efsaneler mevcut. Hepsi Tolkien’in Orta Dünya’sındaki gibi uzun, güzel, dış dünyalı yaratıklar gibi olmasa da. Elfleri sevmemin sebebi de, sanırım, kedilere çok fazla benziyor olmaları: zarif, kendini uzak tutan, kendini beğenmiş. Bir fantastik romanımı yazarken fark ettim ki karakterler zeki ve konuşan hayvanlar. Bu bana şunu hatırlattı; eğer bir kedi iki ayağı üzerinde yürüyebilse, bir müzik enstrümanı çalabilse, bir kılıç taşıyabilse, bir Elf’e çok benzerdi.
K: Sizin çocuklarınız Fantezi ve Bilimkurguya ilgi duyuyorlar mı? Siz çocuklarınızın RPG oynamalarını ve fantastik kitaplar okumalarını onaylıyor musunuz?
E.C.: Kesinlikle onaylıyorum! İkisi de fantastik romanları okuyorlar. İkisi de benim o yaşlarda bağımlı olduğum kadar kitap bağımlısı değiller ama ilgilerini çeken kitapları büyük bir istekle okuyorlar. Büyük oğlum Andrew, küçükken Robert Jordan’ın Zaman Çarkı serisini okuyordu. Bu aralar Anime tutkusu yüzünden kendini Japonca okumaya ve anlamaya verdi. Şu anda üniversitede okuyor, mühendis olmaya çalışıyor, bu nedenle çok fazla okumaya zamanı olmuyor ama zaman zaman fantezi kitaplarını okumaya çalışıyor. Daha henüz Elizabeth Kostova tarafından Dracula hikayesinin yeniden anlatımı olan Tarihçi isimli kitabı okudu ve hala yeni kitabı çıktıkça Harry Potter serisini okuyor. (Aslında, ailemizde üç kişi, kitap çıktıktan sonraki ilk 24 saatlik zaman diliminde Harry Potter’ı okudu. Kitap elden ele dolaşıyordu ve uyku zamanlarımızı “okuma takvimimize” göre ayarlıyorduk.) Kendisinden daha küçük kardeşi olan Sean, Orson Scott Card’ın yazmış olduğu Ender’in Oyunu adlı klasil bilimkurgu olan kitabını çok sevmişti.
Andrew RPG oynamaya on iki yaşlarında başladı. Hala haftada bir grubuyla buluşup oyun oynuyorlar. Ben bunun harika bir sosyal aktivite olduğunu düşünüyorum ve Andrew’in dikkat çektiği bir konu da oyuncuların bir araya geldiklerini ne yapacağını bilmesi. Çünkü insanların içmesinin ve uyuşturucu kullanmalarının sebebinin sosyalleşme çabası olduğunu düşünüyor. Şu sıralar interaktif hikayecilikte oldukça iyi gidiyor. Andrew’in yazım yeteneği de DM olmaya başladığından ve arkadaşları için maceralar yazamaya başladığından beri oldukça gelişti. Sean, RPG oyunlarının zihinsel kabiliyetini arttırdığını ve daha iyi cümleler kurmasana yardımcı olduğunu fark etti. Zaten, iyi bir RPG oyunu insanların bulmacaları çözmesine, strateji geliştirmesine, kaynaklarını ve yeteneklerini birlikte kullanmasına yardımcı olur. Buna benzer daha bir sürü şey de RPG oyunlarında mevcut.
Bunun yanında, oyunlar bize topluma katkıda bulunmamız konusunda da yol gösterdi. Birkaç yıl önce buradaki yerel okullardan birinde bir stratejik oyun kulübü kurduk ve üç-dört yıl devam ettirdik. Dokuz ile on iki yaş arasındaki çocuklara Magic the Gathering oynamayı öğrettik. Andrew, D&D’nin temellerini öğretmek amaçlı küçük birkaç zindan macerası hazırladı. Bunların yanında küçük masaüstü minyatür oyunları, kutu oyunları ve diğer stratejik kart oyunlarını öğrettik. Okul sonrası için öğrencilere büyük bir alternatif sunduk ve çocuklarımda gönüllü olarak insanlara yardım etmeyi öğrendiler. Umarım kazandıkları bu yeteneği hayatları boyunca devam ettirirler.
K: Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor musunuz? Türkiye’deki hayranlarınız için neler söyleyeceksiniz?
E.C.: Gelmeyi çok isterim! Fakat yakın zamanlarda böyle bir planım yok maalesef ama uzun bir zaman geçmeden gelmek istiyorum.
Türk okuyucularla bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Türk yayıncılar ve web sayfaları ile birçok röportaj yaptım, ve çoğunun bana sorduğu soru şu oldu: İnsanlar fantezinin çocuk masalı olduğunu, zaman ve dikkat harcamaya değecek bir şey olmadığını söylediklerinde ne gibi bir cevap verebiliriz? Böyle düşünen insanlara Fantastik Kurgu olan Batı edebiyatından örnekler verebilirim: Homeros’un İlyada ve Odyseus’u, Dante’nin İlahi Komedya’sı, Shakespeare’in Bir Yaz Gecesi Rüyası ve Mabinogian (Kral Arthur ve Camelot ile ilgili hikayeler bulunan bir kitap) gibi bir sürü İskandinav hikayesi gibi. Beowulf ve Aladdin gibi hikayeler de eski fantastik hikayelerdir. Halk edebiyatında geçen kahramanlık hikayeleri de kökü mitolojiye uzanan modern fantezinin malzemeleridir. Günümüzde yazılan bazı en iyi edebi kurgular, içinde fantastik öğeler barındıranlardır. Evet, fantezi büyüler, ejderhalar, unicornlar ve kılıç savaşlarıdır ama fantezinin içinde insanların düşündüğünden çok daha fazlası vardır. Türk fantastik okuyucularını bu tür hikayelere saygı duymaları ve bunları sadece çocuklara okunan yatak hikayelerinden başka bir şey olmadığı konusunda uyarmak istiyorum. Eğer bir kitap yazmaya eğiliminiz varsa, umarım Türk efsanelerini ve kahramanlarını anlatan bir şeyler yazarsınız, çünkü bunları okumayı çok isterim!
Kayra “Keri” Küpçü