Zamanda Yolculuk Matematiksel Olarak Mümkün Mü?
Bilimkurgu’yu besleyen ama bilim-insanlarının aklını uzun yıllardır meşgul eden bir soru olan zamanda yolculuk fikri, Ben Tippett isimli fizikçiye göre matematiksel açıdan mümkün.
Zamanda yolculuk kavramı insanlık tarihi boyunca bir fikir olarak düşünülmüş olsa da ilk defa H. G. Wells’in 1885 tarihli Zaman Makinesi kitabında bir kurgu olarak karşımıza çıkmıştı. Wells’ten sonra gelecek olan yazarlar, yönetmenler, çizerler bu fikri hep bir adım öteye götürmeye çalıştı.
Bilimsel açıdan zamanda yolculuk fikrinin mümkün olmadığını savunan birçok tez var. İnsanlık olarak sadece üç boyuta hükmeden varlıklar olduğumuz için zamanı bükebilecek ya da dördüncü boyuta elimizi değdirebilecek bir imkanımız yok. Bu konu hakkında, Wells’in kült eserinden bir yıl önce Edwin A. Abbott tarafından Düzülke romanı yazılmış ve boyutlar arası temasa ilişkin ilk kurgu ortaya atılmıştı.
Edebiyat, sinema ya da çizgi roman fark etmez ama dediğim üzere neredeyse 100 yıldan uzun bir süredir bu fikrin farklı şekilleri ortaya çıktı. Ancak bildiğimiz kadarıyla henüz bu yetiye sahip değiliz.
British Columbia Üniversitesi’nde (BCU) matematik ve fizik alanında eğitim veren Ben Tippett‘e göre zamanda yolculuk fikri karşımızda fiziksel olarak görünmese de matematiksel açıdan yapılabilir.
IOP Science Blog sayfasında paylaşılan “Traversable Acausal Retrograde Domains in Spacetime – Uzay-zamanda Gezilebilir Olası Geri Dönülebilir Etki Alanları” isimli makaleyi kaleme alan Ben Tippett ve David Tsang‘a göre, yıllar önce Einstein’ın ortaya koyduğu Genel Görecelik Kuramı’na uygun bir şekilde zamanda yolculuk yapılabilmekte.
Tippett bunu en yalın haliyle şu sözlerle açıklıyor;
Uzay-zaman düzlemi zamana doğru bir eğrilme göstermekte. Bir kara deliğe yaklaşırsak, zamanın yavaş aktığını gösteren bulgular mevcut. Benim zaman makinesi modelimde, zamanı, yolcular için eğen bir daire var. Bu da düz bir hat olmayan, daireye dönüşen bir eğrik uzay-zaman içerisinde zamanda yolculuğu mümkün kılıyor.
Burada bahsedilen fikir, çizgisel bir göksel hareketten değil; kara deliklerin uzay-zamanı büken dairesel biçiminden bahsediliyor. Göksel hareketler ya da kütleçekimsel alanlar, Einsten’a göre uzay ve zamanını dokusunda oluşan bozulmalardan kaynaklanıyor. Karadeliklerin hareketleri de bunun en büyük kanıtı.
Tippett, bu dairesel biçimin matematiksel bir denklem haline getirilip kullanılabileceğini ancak bunun H. G. Wells’in ortaya koyduğu bir makine ile şu anki şartlar altına olmasının imkansız olduğunu söylüyor. Ortaya çıkması gereken enerjinin muazzam boyutlarda olması ve bizim bu enerjiyi toplayıp kullanamamamızdan ötürü bunu fiziksel bir makineye aktarmamız da olası değil.
Tippett, “Matematiksel açıdan bu mümkün olsa da, bir uzayzaman makinesi yapabilmek mümkün değil. Çünkü zamanı bu imkansız biçimlere bükebilecek malzemelere, yabancı maddelere, ihtiyacımız var ve bunların keşfini yapabilmiş değiliz.” diyor.
Makale yayınlanalı 3 yıl olmuş ancak benim karşıma Popular Science Türkiye web sitesinde çıktı. Daha detaylı bir inceleme yapmak isterseniz makaleyi çeviren Ozan Zaloğlu‘nun yazısına göz atabilir ya da doğrudan Tippett‘in makalesini okuyabilirsiniz.
Uzun lafın kısası, başta H. G. Wells’in Zaman Makinesi olmak üzere TARDIS, DeLorean ya da Bill&Ted’in kullandığı telefon kulübesi de bu fikre göre çalışabilecek makineler değil.