Makaleler

Mary Shelley Hakkında Az Bilinenler ve Frankenstein

Mary Shelley, 19. yüzyılın en önemli yazarlarından biridir. Genellikle “Frankenstein; or, The Modern Prometheus” adlı ünlü eseri ile anılsa da, hayatı ve yazıları bu önemli romanla sınırlı değildir. Bu makalede, Mary Shelley hakkında az bilinen gerçekleri keşfedeceğiz. Onun kişisel yaşamı, yazın kariyeri, diğer eserleri ve etkisi hakkında daha fazla bilgi edineceğiz. Mary Shelley’nin edebi mirası ve katkılarına derinlemesine bir bakış sunarak, onun sadece bir romanın yazarı olmanın ötesindeki önemini anlayacağız. Şimdi, Mary Shelley’nin hayatının ve eserlerinin bazı ilginç yönlerini keşfetmeye başlayalım.

Mary Shelley Kimdir?

Mary Shelley, 18. yüzyılın sonlarına doğru, 30 Ağustos 1797’de Londra, İngiltere’de doğdu. Gerçek adı Mary Wollstonecraft Godwin’di. Mary, ünlü filozof ve yazar Mary Wollstonecraft ile filozof William Godwin’in kızı olarak dünyaya geldi.

Mary’nin çocukluğu ve gençliği, yazın dünyasına ilgi duymasına büyük etki etti. Annesi Mary Wollstonecraft, kadın hakları savunucusu ve feminist bir yazardı. Mary Shelley, annesinin yazdığı eserleri ve fikirleri keşfederken büyüdü.

Mary Shelley
Mary Shelley

1814 yılında, 17 yaşındayken, şair Percy Bysshe Shelley ile tanıştı. Shelley ile romantik bir ilişki başladı ve 1816’da evlenerek resmi olarak bir çift oldular.

Mary Shelley’nin en ünlü eseri, “Frankenstein; or, The Modern Prometheus” adlı romanıdır. Bu eser, 1818 yılında yayımlandığında büyük ilgi gördü ve bilim kurgu edebiyatının öncülerinden biri olarak kabul edilir. Roman, bilimde ilerlemenin ve insanın doğaya müdahalesinin etik ve ahlaki yönlerini ele alır.

Mary Shelley, yazılarına ve edebi çalışmalarına hayatının sonuna kadar devam etti. 1 Şubat 1851’de Londra’da vefat etti, ancak eserleri ve etkisi bugün hala canlılığını koruyor. Mary Shelley, edebiyat tarihinde önemli bir figür olarak hatırlanır ve yazdıkları, modern bilimkurgunun temel taşlarından biri olarak kabul edilir.

Mary Shelley ve Frankenstein

Mary Shelley’nin “Frankenstein; or, The Modern Prometheus” adlı romanı, onun en ünlü ve etkileyici eserlerinden biridir. Bu roman, modern bilim kurgu edebiyatının köşetaşlarından biri olarak kabul edilir ve Mary Shelley’nin yazın kariyerinde önemli bir dönüm noktasıdır.

Roman, genç bilim insanı Victor Frankenstein’ın hikayesini anlatır. Victor, ölüleri hayata döndürme arzusuyla ceset parçalarını bir araya getirerek yaratmış olduğu canavarıyla başından geçenleri anlatır. Ancak bu yaratık, beklenmedik bir şekilde canlanır ve kendi yolunu çizer. Hikaye, Victor Frankenstein’ın yaratığıyla mücadelesini ve yaratığın kendi varlığını anlamaya çalışmasını anlatır.

Frankenstein
Frankenstein

“Frankenstein,” bilimde ilerlemenin ve insanın doğaya müdahalesinin etik ve ahlaki yönlerini derinlemesine ele alan bir eserdir. Mary Shelley, romanı yazarken dönemin bilimsel ve felsefi tartışmalarından etkilenmiş ve yaratığın insan tarafından yaratılmasının getirdiği sorumlulukları irdelemiştir. Ayrıca, bu eser, toplumun dışlanmışlık ve yabancılaşma konularına da değinir.

“Frankenstein,” 1818 yılında yayımlandığında büyük bir başarı elde etti ve hala bir klasik olarak kabul edilmektedir. Mary Shelley’nin bu eseri, hem edebiyat dünyasında hem de popüler kültürde derin izler bırakmıştır. “Frankenstein”ın yaratığı, klasik canavar imgesinin öncülerinden biri olarak kabul edilir ve birçok uyarlama, film ve eser bu romandan ilham almıştır. Mary Shelley’nin bu eseri, tarihin ilk bilimkurgu eseri olarak kabul edilir.

Mary Shelley’nin Frankenstein’ı Yazma Hikayesi

Mary Shelley’nin “Frankenstein”ı yazma hikayesi, edebiyat tarihindeki en ilginç ve ünlü hikayelerden biridir. Romanın yazılma süreci, Mary Shelley’nin genç yaşta büyük trajediler ve zorluklarla dolu hayatının bir yansımasıdır.

Hikaye, 1816 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde geçen bir yaz tatili sırasında başladı. Mary Shelley, eşi Percy Bysshe Shelley ile birlikte Lord Byron ve John Polidori gibi ünlü yazarlarla bir araya geldi. Bu grup, hikaye anlatma yarışmaları düzenleyerek birbirlerine korku hikayeleri anlatma fikrini benimsedi.

Mary Shelley’nin “Frankenstein”ı yazma fikri, bu yarışma sırasında doğdu. Hikayenin, Mary’nin bir gece rüyasında gördüğü bir sahne ile başladığı rivayet edilir. Rüyasında, bir bilim adamını yaratığıyla ilgilenirken gördüğü ve fikrin bu şekilde ortaya çıktığı söylenir. Bu söylenti gerçeği yansıtmamaktadır.

Frankenstein ve Doktor
Frankenstein ve Doktor

Mary Shelley, bu fikri kocası Percy’ye anlattı ve onun da yazmaya başlaması için teşvik etti. Bu rüya ve grup arkadaşlarının yaratıcılığı, Mary Shelley’nin “Frankenstein; ya da Modern Prometheus”ı yazmasına yol açtı. Roman, bilimle etik, insanoğlunun sınırlarını aşma isteği ve yaratılan canavarın toplumsal dışlanması gibi derin konuları ele aldı.

“Frankenstein,” Mary Shelley’nin genç yaşta yazdığı bu dikkat çekici eseri, bilimkurgu edebiyatının temel taşlarından biri haline geldi ve bugün hala önemini koruyor. Mary Shelley’nin yazma hikayesi, yazarın eserlerinin kökenini ve etkisini anlamamıza yardımcı olur.

🔸 Edebiyat Tarihinin En Korkunç 10 Yaratığı – FRPNET

Az Bilinen İlk Romanı: “Mathilda”

Mary Shelley’nin “Mathilda” adlı romanı, yazarın daha az bilinen eserlerinden biridir. Bu roman, Frankenstein’ın yazılmasından kısa bir süre önce 1819 yılında yazılmış ancak ancak 1959 yılında yayımlanmıştır. “Mathilda,” Mary Shelley’nin yetişkinlik dönemlerinde yazdığı bir roman olmasına rağmen, içerdiği bazı temalar ve unsurlar nedeniyle ilgi çekicidir.

Roman, bir baba ve kız arasındaki karmaşık ilişkiyi merkezine alır. Ana karakter Mathilda, babasıyla yakın bir ilişki yaşar, ancak bu ilişki zamanla romantik bir boyut kazanır. Roman, ahlaki ve etik sorunları ele alırken, insan ilişkilerinin karmaşıklığını işler. Mary Shelley’nin kendi yaşamındaki bazı travmatik deneyimlerden esinlenerek yazdığı düşünülen bu eser, duygusal ve etik sorunları sorgular.

Mary Shelley Mathilda
Mary Shelley Mathilda

“Mathilda,” Mary Shelley’nin yetişkinlik dönemlerinde yazdığı bir roman olmasına rağmen, içerdiği bazı temalar ve unsurlar nedeniyle ilgi çekicidir. Yazarın kendi içsel dünyasını ve duygusal deneyimlerini yansıttığı düşünülen bu roman, onun edebi yeteneğinin bir göstergesidir.

Mary Shelley ve İtalya Bağlantısı

Mary Shelley’nin İtalya’yla bağlantısı, yazarın hayatının önemli bir dönemini bu ülkede geçirmesinden kaynaklanır. 1814 yılında, Mary Shelley İngiltere’nin Londra şehrinde doğdu, ancak ailesiyle birlikte 1816 yılında İsviçre’ye taşındı. Bu dönemde İsviçre’de Lord Byron ve John Polidori gibi ünlü yazarlarla tanıştı. Daha sonra 1818 yılında, Mary Shelley ve eşi Percy Bysshe Shelley, İsviçre’den ayrılıp İtalya’ya yerleşti.

İtalya, Mary Shelley’nin yaratıcılığının zirvesine ulaştığı ve en bilinen eseri olan “Frankenstein”ı yazdığı yerdir. Özellikle Roma, İtalya’da yaşadığı şehirlerden biriydi ve bu dönemde yazdığı metinlerde Roma’nın etkisi görülür. İtalya’nın tarihi, sanatı ve kültürel zenginliği, Mary Shelley’nin yazılarına ilham kaynağı oldu.

Mary Shelley’nin İtalya’daki yaşamı, yazarın daha sonra yazdığı eserler üzerinde derin bir etki bıraktı. İtalya’da geçirdiği bu dönem, onun edebi kariyerinin önemli bir parçasıdır ve “Frankenstein” gibi klasik eserlerin doğmasına katkıda bulundu. İtalya bağlantısı, Mary Shelley’nin hayatının ve edebi mirasının önemli bir yönünü temsil eder.

İkinci Romanı: “Valperga”

Mary Shelley’nin “Valperga” adlı ikinci romanı, 1823 yılında yayımlandı. Bu roman, Shelley’nin daha önceki eseri “Frankenstein”dan farklı bir türde bir çalışma olarak dikkat çekiyor. İşte “Valperga” hakkında bazı bilgiler:

  • “Valperga,” tarihi bir roman olarak kabul edilir ve İtalya’da geçen olayları anlatır. Hikaye, 14. yüzyılda geçer ve İtalya’daki politik olaylar, savaşlar ve güç mücadeleleri etrafında döner.
  • Roman, İtalyan Rönesansı dönemindeki Floransa ve diğer İtalyan şehirlerinde geçen tarihi olayları konu alır. Mary Shelley, bu döneme olan ilgisini ve bilgisini eserinde sergiler.
  • “Valperga,” aynı zamanda bir aşk hikayesini de içerir. Hikaye, şehrin hükümdarı olan Castruccio Castracani ile bir İngiliz kadın olan Euthanasia Caradoc arasındaki ilişkiye odaklanır.
  • Roman, Mary Shelley’nin o dönemdeki siyasi düşüncelerini ve ideallerini yansıtır. İtalya’nın birleşmesi ve özgürlüğü konuları, eserin ana temaları arasındadır.
  • “Valperga,” Mary Shelley’nin yazın kariyerinde “Frankenstein” kadar ünlü olmasa da, tarihi roman türündeki başarılı bir eser olarak kabul edilir.

Mary Shelley’nin “Valperga,” tarihi ve romantik öğeleri bir araya getiren bir eserdir ve yazarın edebi yeteneklerini farklı bir perspektiften görmemize olanak tanır.

Mary Shelley’nin Başka Eserleri

Mary Shelley’nin edebi kariyeri sadece “Frankenstein” ve “Valperga” ile sınırlı değildir. Yazar, farklı türlerde birçok eser üretmiştir.

Mary Shelley resim
Mary Shelley’nin bir çizimi

İşte Mary Shelley’nin başka eserlerinden bazıları:

  1. The Last Man (1826): Bu roman, bir salgın hastalığın dünyayı nasıl etkilediğini anlatır. İnsanlığın nesli tükenmeye başlar, ve hikaye bir grup insanın hayatta kalmaya çalışmasını takip eder.
  2. Mathilda (1819): Bu kısa roman, bir baba-kız ilişkisi etrafında döner. Mary Shelley’nin kendi yaşamındaki kişisel kayıplara ve travmalara dayanarak yazılmıştır.
  3. The Fortunes of Perkin Warbeck (1830): Bu tarihi roman, İngiltere’nin Perkin Warbeck adlı bir adamı taht iddiasıyla nasıl karşıladığını anlatır. Mary Shelley, tarih ve siyasetle ilgilenirken bu eserinde de tarihsel olaylara odaklanır.
  4. Lodore (1835): Roman, bir kadının zorluklarla dolu yaşam hikayesini anlatır. Mary Shelley’nin döneminin toplumsal konularına ve kadın haklarına olan duyarlılığını yansıtır. Mary Shelley’nin “Lodore” adlı romanı, bilimsel keşiflerin doğal dünya üzerindeki etkilerini ele alır. Roman, bilimle doğa arasındaki dengeyi sorgular.
  5. Falkner (1837): Bu roman, bir İngiliz gencin Fransa’da geçen maceralarını konu alır. Yazar, eserinde toplumsal eleştirilere ve kişisel özgürlüğe odaklanır.

Mary Shelley’nin eserleri, döneminin kültürel ve siyasi meselelerine duyarlılığını yansıtan önemli metinlerdir. Ayrıca kadın yazarlar arasında öncü bir figürdür ve edebiyat dünyasına önemli katkılarda bulunmuştur.

Frankenstein’ın Yazarı Olmanın Getirdiği Zorluklar

Mary Shelley için “Frankenstein” adlı eserinin yazarı olmak, birçok zorluğu beraberinde getirmiştir. İşte bu süreçte karşılaştığı bazı zorluklar:

  1. Genç Yaşta Yazmak: Mary Shelley, “Frankenstein”ı 18 yaşında yazmaya başladı ve 19 yaşında tamamladı. Bu genç yaşta bu kadar büyük bir eser yazmanın getirdiği baskı ve zorluklar vardı. Hem akademik hem de kişisel birikimi bu kadar genç yaşta bu kadar büyük bir roman yazmaya elverişli kılmıyordu.
  2. Toplumsal Eleştiriler: “Frankenstein,” toplumun bilim ve teknolojiye olan tutumunu ve insanın doğaya müdahalesini eleştiren derin bir eserdir. Bu eleştiri, o dönemdeki bilim ve teknoloji ilerlemesine eleştirel bir bakış getirdi ve bazıları tarafından rahatsız edici bulundu.
  3. Kadın Yazar Olmanın Zorlukları: 19. yüzyılın başlarında kadın yazarlar için ciddi kısıtlamalar ve önyargılar vardı. Mary Shelley, kadın bir yazar olarak ciddiye alınmakta zorlandı. “Frankenstein”ı yayımladığında, ilk baskısında yazarın adı yerine “Anonymous” (anonim) olarak geçti.
  4. Kişisel Zorluklar: Mary Shelley, hayatının birçok döneminde kişisel kayıplar yaşadı. Anne ve kız kardeşi öldü, ve bu tür trajediler onun eserlerini etkiledi. “Frankenstein”da da ölüm, yalnızlık ve kayıp temaları bulunur.
  5. Eserinin Yanlış Anlaşılması: “Frankenstein,” zamanla popüler kültürün önemli bir parçası haline geldi, ancak eserinin bazı yönleri yanlış anlaşıldı. Özellikle canavarın betimlemesi, orijinal metinde olmayan birçok özellikle yeniden şekillendirildi.

Mary Shelley, bu zorlukları aşarak “Frankenstein”ı yazmayı başardı ve bu eser bugün edebiyatın klasikleri arasında kabul edilir.

Döneminin Ötesinde Bir Yazar

Mary Shelley, kendi döneminin ötesinde bir yazar olarak kabul edilir. Bu görüşü destekleyen bazı nedenler:

  1. Bilimkurgunun Öncülerinden: Mary Shelley, “Frankenstein” adlı eseriyle bilimkurgu türünün öncülerinden biri olarak kabul edilir. Bu roman, bilim ve teknolojinin insan yaşamına olan etkilerini eleştiren ilk önemli eserlerden biridir.
  2. Derin Temalar: “Frankenstein,” sadece bilimsel bir hikaye değil, aynı zamanda derinlemesine felsefi ve toplumsal temalara sahiptir. Eser, insanın doğaya müdahalesi, yaratıcılık ve sorumluluk gibi evrensel konuları ele alır.
  3. Kadın Yazar Olarak Başarı: Mary Shelley, o dönemde kadın yazarlar için zorlu bir ortamda başarılı oldu. Hem eseri hem de yazarı olarak, kadınların edebiyat dünyasındaki yerini güçlendirdi.
  4. Eserinin Sürekli Etkisi: “Frankenstein,” yayımlandığı tarihten bu yana sürekli olarak edebiyat, sinema, tiyatro ve popüler kültürde etkili olmuştur. Canavarın betimlemesi, hikayenin evrensel temaları ve yaratıcılığı, onu zamanın ötesine taşır.
  5. Genç Yaştaki Başarı: Mary Shelley, “Frankenstein”ı yazmaya 18 yaşında başladı ve 19 yaşında tamamladı. Bu kadar genç yaşta böylesine derin bir eseri yazmak, onun edebiyat dünyasında özel bir konumda olmasını sağladı.

Mary Shelley, yaratıcı ve düşünsel bir yazar olarak, eserleri ve düşünceleriyle sadece kendi döneminde değil, gelecek nesiller için de ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Mary Shelley ve Feminizm

Mary Shelley Mary Wollstonecraft
Mary Shelley ve annesi Mary Wollstonecraft

Mary Shelley’nin eserleri ve yaşamı, feminist düşüncenin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Mary Shelley’nin feminizmle ilişkilendirilen bazı yönleri:

  1. “Frankenstein” ve Kadın Karakterler: Mary Shelley’nin “Frankenstein” eserindeki kadın karakterler, o döneminin edebiyatında genellikle pasif ve ikincil olarak tasvir edilen kadınlardan farklıdır. Özellikle Elizabeth Lavenza ve Justine Moritz karakterleri, güçlü ve karmaşık kadın figürlerini temsil eder. Mary Shelley, kadın karakterlerine daha fazla derinlik vererek onları sadece erkek karakterlerin yardımcıları olarak değil, bağımsız ve etkili varlıklar olarak göstermiştir.
  2. Kadın Yazarın Gücü: Mary Shelley’nin kendi döneminde başarılı bir kadın yazar olarak çıkması, kadınların edebiyat dünyasındaki potansiyelini ve yeteneklerini vurgulamıştır. Bu, kadınların yazma ve yaratıcılık alanında erkeklerle eşit bir şekilde yer alabileceğini göstermiştir.
  3. Anne Kaybının Etkisi: Mary Shelley’nin annesini çok genç yaşta kaybetmesi ve annesi Mary Wollstonecraft‘ın feminist düşünceye katkıları, onun feminizme ilgi duymasında etkili olmuştur. Mary Shelley, annesinin izinden giderek kadın hakları ve eşitlik konularına ilgi göstermiştir.
  4. Kadınların Rolü ve Sorumluluğu: Mary Shelley’nin eserleri, kadınların toplumda ve ailedeki rollerini ve sorumluluklarını sorgular. “Frankenstein” gibi eserler, kadınların toplumun yaratıcılık ve bilimsel gelişmeye olan katkılarını önemser.

Mary Shelley’nin eserleri, feminist düşünceye katkıda bulunmuş ve kadınların toplum içindeki rollerini sorgulamıştır. Onun yazdığı dönemde, kadınların hakları ve eşitliği konusundaki önemli tartışmalara katkı sağlamıştır.

Mary Shelley ve Lord Byron

Mary Shelley ve Lord Byron, İngiliz romantizminin önde gelen figürlerinden ikisiydi ve ikisi de birbirlerinin yaşamlarına büyük etkilerde bulundular.

Lord Byron
Lord Byron

Mary Shelley ve Lord Byron arasındaki ilişkinin bazı önemli yönleri:

  1. Buluşma ve Dostluk: Mary Shelley ve Lord Byron, 1816 yazında İsviçre’nin Cenevre şehrinde tanıştılar. Byron, o dönemde İsviçre’de yaşayan birçok yabancı yazardan biriydi ve Mary Shelley ve ailesi, onunla tanıştıktan sonra yakın bir arkadaşlık kurdu.
  2. “Frankenstein”ın Doğuşu: Mary Shelley, Lord Byron ve diğer arkadaşlarıyla bir araya geldiği bir gecede, hikayelerini paylaşma fikrini önerdi. Bu toplantı, Mary Shelley’nin “Frankenstein”ı yazmasının ilham kaynağı oldu. Byron, Mary’ye hikayelerini yazma konusunda cesaretlendirici oldu.
  3. İlham ve Etkileşim: Mary Shelley, Lord Byron’un yaratıcılığından etkilendi ve onunla yazma süreçlerini paylaşmanın ilham verici olduğunu ifade etti. Byron’un edebi eserleri, Mary Shelley üzerinde büyük bir etki bıraktı.
  4. İkinci Romanı: Mary Shelley’nin ikinci romanı “Mathilda,” Lord Byron’a olan derin ilgisini yansıtır. Roman, bir baba ve kız arasındaki karmaşık bir ilişkiyi ele alır ve Mary Shelley’nin kişisel deneyimlerinden izler taşır.
  5. Duygusal Bağ: Mary Shelley ve Lord Byron arasındaki ilişki, romantik duyguların ötesine geçtiği söylentilerine yol açtı. Ancak bu konuda kesin bir kanıt bulunmamıştır.

Mary Shelley ve Lord Byron, edebiyat dünyasında önemli eserlere imza atmış iki büyük yazardı ve birbirlerinin yaratıcılıklarını etkilediler. Bu ilişki, romantik dönemin edebiyatına ve Mary Shelley’nin “Frankenstein” gibi klasik eserlerine katkıda bulundu.

Frankenstein’ın Bilimsel Etkisi

Mary Shelley’nin “Frankenstein” adlı romanı, bilimsel literatüre ve toplumun bilimsel algısına önemli etkilerde bulunmuştur.

Frankenstein film
Frankenstein film

İşte “Frankenstein”ın bilimsel etkileri:

  1. Bilimsel Sorumluluk ve Etik: “Frankenstein,” bilimsel çalışmaların sonuçlarına dair etik ve ahlaki sorumluluğu vurgulayan ilk eserlerden biridir. Dr. Victor Frankenstein’ın canavarı yaratma deneyi, bilim insanlarının çalışmalarının etik sınırlarını aşmasını ve sonuçlarını öngörememesini simgeler. Bu, bilimsel araştırmaların etik ve ahlaki boyutlarına odaklanan birçok tartışmanın başlamasına yol açtı.
  2. Bilim Kurgu Türünün Doğuşu: “Frankenstein,” bilim kurgu türünün öncülerinden biri olarak kabul edilir. Bilim insanının yaratığı canavarı hayata döndürme çabası, bilim kurgu eserlerinde sıkça tekrar eden bir temadır. Roman, bilimsel ilerlemenin insanlığın kontrolünden çıkma potansiyelini ele alır.
  3. Elektrik ve Canlandırma: Roman, elektrik gücünün kullanılmasıyla canlandırma temasını işler. Bu, elektrikle ilgili bilimsel çalışmaların ve ilerlemelerin dikkate alındığı bir dönemde yazılmıştır. Dr. Frankenstein’ın canavarı elektrikle canlandırması, elektrik ve bilim arasındaki ilişkiyi yansıtır.
  4. Bilimsel Topluluklar ve Bilim Eğitimi: “Frankenstein,” bilimsel toplulukların ve bilim eğitiminin eleştirisini yapar. Dr. Frankenstein, bilim dünyasının taşkın arzuları ve hırsları nedeniyle yaratığını yaratır. Bu, bilim insanlarının ve öğrencilerin bilimsel çalışmalarını dikkatle yönlendirmesi gerektiği fikrini destekler.
  5. Doğanın Karşısında Bilim: Roman, bilimsel çalışmaların doğanın sınırlarını zorlaması ve bu zorlamanın sonuçlarını ele alır. Canavarın doğanın dengesini bozması, bilimin doğayı nasıl etkileyebileceğini düşündürür.
🔸 Bilimkurguya Yön Veren 10 Kadın Yazar – FRPNET

“Frankenstein,” bilim ve bilimsel çalışmaların insanlığın geleceğine ve etik değerlerine nasıl etki edebileceği konusunda derin düşünce ve tartışmalara yol açtı. Bu nedenle, romanın bilimsel etkisi sadece edebiyatta değil, aynı zamanda bilim topluluğunda da devam etmektedir.

Ölüm ve Mirası

Mary Shelley’nin yaşamı, trajik bir şekilde kocasının ölümü ve kendi ölümüyle son buldu. İşte Mary Shelley’nin ölümü ve mirası hakkında bilinmeyen bazı gerçekler:

Ölümü: Mary Shelley, 1 Şubat 1851 tarihinde 53 yaşındayken hayatını kaybetti. Ölüm nedeni, muhtemelen tüberkülozdu. Bu hastalığa dair belirtileri bir süredir gösteriyordu. Ölümü, onun yazın dünyasına büyük bir kayıp olarak kabul edildi.

Frankenstein ve Sonrası: Mary Shelley’nin “Frankenstein” adlı romanı, ölümünden sonra da büyük bir etki yaratmaya devam etti. Roman, bilimkurgu edebiyatının önde gelen eserlerinden biri olarak kabul edilir ve hala okuyucuları etkilemeye devam eder. Ayrıca, “Frankenstein” romanı, pek çok film, tiyatro ve televizyon uyarlaması da üretti.

Kocasının Kalbinin Saklanması: Mary Shelley’nin kocası Percy Bysshe Shelley, 1822 yılında denizde boğulmuştu. Mary, kocasının kalbini çıkardı ve onu cebinde sakladı. Bu, onun ölümünden sonra yasını tutarken yaptığı sıradışı bir hareketti. Percy’nin kalbi, Mary’nin ölümünün ardından da onunla birlikte gömüldü.

Çocuklarının Ölümü: Mary Shelley ve Percy Bysshe Shelley’nin çocuklarından birçoğu bebeklik veya çocukluk döneminde öldü. Bu aile için büyük bir acı kaynağıydı ve bu kayıplar Mary Shelley’nin yazılarına da yansıdı.

Mary Shelley’nin ölümünden sonra, onun yazıları ve mirası edebiyat dünyasında yaşamaya devam etti. O, modern bilimkurgu edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilir ve eserleri hala okuyucuları etkileyen güçlü bir etki yaratır.

Mary Shelley ve Popüler Kültür

Mary Shelley’nin eserleri ve yaşam hikayesi, popüler kültürde önemli bir yere sahiptir. İşte Mary Shelley’nin popüler kültürdeki etkileri:

Frankenstein: Mary Shelley’nin en ünlü eseri olan “Frankenstein” romanı, popüler kültürde çok büyük bir etki yaratmıştır. Bu roman, sayısız film, dizi, tiyatro oyunu, çizgi roman ve diğer medya türlerine ilham kaynağı olmuştur. Frankenstein canavarı, klasik canavar karakterlerinden biri olarak kabul edilir ve hala korku türünün önemli bir simgesidir.

Mary Shelley bilim
Mary Shelley ve bilim

Bilimkurgu Edebiyatının Temel Taşı: Mary Shelley’nin “Frankenstein,” bilimkurgu edebiyatının temel taşlarından biri olarak kabul edilir. Bu roman, insanın doğanın sırlarını çözmeye çalışmasının getirdiği tehlikeleri işler ve bu temalar bilimkurgu edebiyatının gelecekteki eserlerine de ilham vermiştir.

Mary Shelley Filmleri: Mary Shelley’nin yaşamı ve eserleri birçok kez sinema perdesine taşınmıştır. Onun hayatını ve yazma sürecini anlatan filmler, izleyicilerle buluşmuştur.

Kadın Yazarlar ve Feminizm: Mary Shelley, kadın yazarlar için bir ilham kaynağıdır. Onun döneminde yazmaya başlaması ve başarılı bir yazar olması, diğer kadın yazarlara da cesaret vermiştir. Aynı zamanda, feminist eleştirmenler tarafından da önemli bir figür olarak kabul edilir.

Korku Edebiyatının Önemli İsimlerinden Birisi: Mary Shelley, korku edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilir. Korku türüne getirdiği katkılar, diğer yazarlar üzerinde derin bir etki bırakmıştır.

Mary Shelley’nin eserleri ve yaşamı, popüler kültürde hala canlılığını koruyan önemli bir mirasın parçasıdır. Onun yaratıcılığı, gelecek nesiller için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Mary Shelley Hakkındaki Mitler

Mary Shelley hakkında dolaşan bazı mitler vardır. İşte bu mitlerden bazıları:

Mit: Frankenstein’ı yazarken Dr. Frankenstein karakterine ilham veren bir rüya gördü.

Gerçek: Mary Shelley, Frankenstein’ı yazarken bir rüya görmemiştir. Romanın temelleri, bir grup arkadaşıyla birlikte geçirdiği bir gecede korku hikayeleri anlatma yarışması sırasında atılmıştır. Dr. Frankenstein karakteri ve canavarın yaratılma hikayesi bu yarışma sırasında ortaya çıkmıştır.

Mit: Mary Shelley, yazmaya başladığında sadece 18 yaşındaydı.

Gerçek: Mary Shelley, “Frankenstein”ı yazmaya başladığında 18 yaşındaydı, ancak romanı tamamladığında 20 yaşındaydı.

Mit: Mary Shelley, sadece “Frankenstein” romanını yazdı.

Gerçek: Mary Shelley’nin “Frankenstein” dışında da birçok eseri vardır. “Frankenstein” dışında “The Last Man,” “Matilda,” “Lodore,” ve “Falkner” gibi romanlar yazmıştır.

Mit: Mary Shelley, sadece korku edebiyatında yazdı.

Gerçek: Mary Shelley, korku edebiyatının ötesinde yazdı. Ayrıca bilimkurgu, gotik roman ve politik eserler de yazdı.

Mit: Mary Shelley, yazarken kocası Percy Shelley’nin yardımını aldı.

Gerçek: Mary Shelley, “Frankenstein”ı kocası Percy Shelley’nin yazma yardımı olmadan yazdı. Percy Shelley, sadece romanın düzeltilmiş versiyonunda yardımcı oldu.

Mary Shelley’nin hayatı ve eserleri üzerine dolaşan bu mitler, onun hakkında daha derin bir anlayış geliştirmek için dikkatle incelenmelidir.

Frankenstein Efsanesinin Gelişimi

Frankenstein efsanesi, Mary Shelley’nin “Frankenstein; or, The Modern Prometheus” adlı romanının yayınlanmasından bu yana büyük bir evrim geçirmiştir. İşte Frankenstein efsanesinin gelişimi:

1. Mary Shelley’nin Romanı (1818): Frankenstein efsanesinin temeli, Mary Shelley’nin 1818’de yazdığı aynı adlı romanda atıldı. Roman, Dr. Victor Frankenstein’ın yaratmış olduğu canavarı ve bu yaratığın hikayesini anlatır. Bu romanda, bilim etiği, insan yapımı varlık, yalnızlık ve toplumun dışlanmışları gibi derin temalar işlenir.

2. Karikatürler ve Oyunlar: 19. yüzyılın sonlarına doğru, Frankenstein ve canavarı hakkında karikatürler ve sahne oyunları popüler hale geldi. Bu tür eserler, efsanenin daha geniş bir kitleye yayılmasına yardımcı oldu.

3. Universal Stüdyoları Filmleri (1930’lar): Universal Stüdyoları, 1930’ların başında Frankenstein canavarını popülerleştiren bir dizi film üretti. Bu filmler, Boris Karloff’un canlandırdığı canavar karakteriyle tanınır. Canavarın yeşil teni ve vidalı boyunları, pop kültürünün ikonları haline geldi.

4. Hammer Film Productions (1950’ler ve 1960’lar): İngiliz Hammer Film Productions, 1950’ler ve 1960’larda Frankenstein efsanesini yeniden canlandırdı. Christopher Lee’nin canlandırdığı canavar, efsanenin modern bir yorumunu temsil etti.

5. Dizi ve Çizgi Romanlar: Frankenstein efsanesi, televizyon dizileri ve çizgi romanlar gibi farklı medya biçimlerinde de yayıldı. Dizi “Penny Dreadful” ve çizgi roman karakteri “Frankenstein’s Monster,” efsaneyi yeni nesillere tanıttı.

6. Popüler Kültür: Frankenstein canavarı ve bu efsane, popüler kültürün önemli bir parçası haline geldi. Her Halloween’de canavar kostümleri giyilir, canavar figürleri oyuncaklar ve dekorasyonlar olarak kullanılır.

Frankenstein efsanesi, Mary Shelley’nin yarattığı hikayeden bu yana geçen yıllar içinde pek çok farklı yorum ve uyarlamaya konu oldu. Çağan Irmak’ın Netflix’te yayınlanan Yaratılan eserine de yine Mary Shelley ilham olmuştur. Bu efsane, insan yapımı ve toplumun dışlanmışlarının hikayesi olarak günümüzde hala ilgi çekmektedir.

Mary Shelley ve Doğaüstü

Mary Shelley ve Frankenstein
Mary Shelley ve Frankenstein

Mary Shelley’nin eserleri, doğaüstü temalara sık sık yer verir ve bu temaların eserlerinin merkezinde olduğu söylenebilir. İşte Mary Shelley’nin doğaüstü temalara olan ilgisi ve eserlerindeki yansımaları:

1. “Frankenstein” (1818): “Frankenstein,” bilim ve doğaüstü öğelerin harmanlandığı bir roman olarak öne çıkar. Dr. Victor Frankenstein, bilimle ölüleri diriltmeye çalışır ve canavarını yaratır. Bu süreç, doğaüstü ve bilimsel temaların iç içe geçtiği bir hikaye sunar. Canavarın hayata dönmesi ve onun Dr. Frankenstein’ı takip etmesi, doğaüstü güçlere sahip bir varlıkla insanın kibri arasındaki çatışmayı işler.

2. “The Last Man” (1826): Mary Shelley’nin “The Last Man” adlı romanı, gelecekteki bir pandemi sonrası dünyayı anlatır. Roman, doğaüstü olaylara, kehanetlere ve tılsımlara vurgu yapar. Ana karakter, dünya çapındaki felaketlere tanıklık ederken doğaüstü olaylara şahit olur.

3. Korku Edebiyatına Katkıları: Mary Shelley, “Frankenstein” ile korku edebiyatına önemli bir katkıda bulunmuş ve doğaüstü öğelerin korku hikayelerindeki rolünü güçlendirmiştir. Bu roman, gelecekteki gotik ve korku edebiyatının gelişimine etki etmiştir.

Mary Shelley’nin eserleri, insanın bilinmeyen ve doğaüstüyle olan ilişkisini araştırır. Onun eserleri, doğaüstü olayların insanın kendi yaratıcı gücüne, kibrine ve bilimsel keşiflere karşı bir tehdit olarak tasvir edildiği unutulmaz hikayeler sunar. Bu, Mary Shelley’nin eserlerinin günümüzde hala ilgi çekici ve düşündürücü olmasının bir nedenidir.

Sonuç

Mary Shelley hakkında az bilinen gerçeklerle dolu bu makalede, ünlü yazarın hayatına, eserlerine ve etkisine daha yakından bakma fırsatı bulduk. Mary Shelley, “Frankenstein” romanıyla korku edebiyatına büyük katkıda bulundu ve bilimkurgu türünün öncülerinden biri olarak kabul edilir. Aynı zamanda, özellikle doğaüstü temaları işleyen eserleriyle de tanınır.

Mary Shelley’nin hayatı ve eserleri, edebiyat dünyasının önemli bir parçasını oluştururken, onun feminizme, doğaüstü olaylara ve korku edebiyatına olan ilgisi hala günümüzde tartışılmaya devam eden konuları içerir. Onun hikayeleri, insanın doğaya ve bilime karşı olan merakını ve kibri ele alırken, okuyuculara derin düşünce fırsatları sunar.

Unutulmaz eseri “Frankenstein,” insanoğlunun yaratıcı gücünün ve bilimin sınırlarının keşfedilmesiyle ilgili derin bir hikaye sunar. Mary Shelley’nin hayatı ve eserleri, edebiyatın ve düşünce dünyasının ilham kaynaklarından biridir ve onun az bilinen gerçekleri de bu mirası daha da zenginleştirir.

Bu makalede Mary Shelley’nin yaşamından kesitler sunarken, onun eserlerinin ve düşüncelerinin izlerini sürdük. Mary Shelley’nin edebiyata ve kültüre olan katkıları unutulmazdır ve onun hakkında daha fazla bilgi edinmek, onun büyüleyici dünyasını keşfetmek için önemlidir.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.