Köşe Koltuğu #3 – Akıllarda Yer Edinmiş Fantastik Edebiyat Karakterleri
Fantastik edebiyata şekil veren yazarlar olduğu kadar, akıllara kazınmış karakterler de var.
Bu hafta köşe koltuğunda birbirinden güzel fantastik edebiyat karakterleri vardı. Volkan Tezkan, Buran N. Aydın, Özay Şen, Kayra Keri Küpçü, Pınar Varol ve Tuğçe Dil yazdı.
Volkan Tezkan
Hepimizin okurken çok sevdiği ve fakat kimi yerde saflığından ötürü hüzünlendiği, hayatın tokatını daha doğmadan yemiş olan bir ırkın iyi yürekli temsilcisi Bupu’yu hatırlatmak istedim sizlere. Evet o bir lağım cücesiydi. Pis tüneller, kavgalar, aşağlanmalar, insanlar tarafından tekmelenmek onun günlük hayatının bir parçasıydı. Kimse ona dikkat etmedi uzun hayatı boyunca, kimse insan yerine bile koymadı onu. Hiç sevilmedi belki yardım ettiği mızrak kahramanları tarafından, sadece acındı kendisine; ama o bunları algılamayacak kadar saftı.
Bupu’nun acısını gerçekten hisseden ve onun gerçekten gözlerine bakan tek kişi Raistlin Majere’ydi. Kara cübbeyi giydikten ve hatta tanrı olduktan sonra bile Bupu’yu hep bir şekilde kayırmıştı. Söylencelere göre tüm dünya ölümü tadarken son ölen canlı bu sevimli lağım cücesi olmuştur. Tabii ki o zaman dilimi hiç gerçekleşmedi, en azından bu paralel evrende.
Not : Lağım cücelerini sevelim, en azından tekmelemeyelim, köşeye sıkıştırıldıklarında tehlikeli olabilirler.
Burak N. Aydın
Rincewind (Discworld – Diskdünya)
Eğer fantastik edebiyatınızın için ciddi bir miktarda mizah seviyorsanız, ünlü yazar Terry Pratchett’ın çook uzun roman serisi olan ‘Discworld’ü kaçırmış olmanız mümkün değil. Eğer kaçırdıysanız da yandınız, çünkü 2013 sonuna kadar 40 adet Discworld romanı yazdı Pratchett. Neyse, şimdi haberiniz oldu işte, haydi gidip ilk kitaptan başlayın. Siz okurken ben de Dicsworld romanlarındaki en sevdiğim karakter olan Rincewind’den bahsedeyim biraz.
Rincewind sadece romanları okuyanların bildiği bir karakter değil, aynı zamanda Discworld’ün TV filmleri, animasyon dizisi, çeşitli bilgisayar oyunları, çizgi romanları, radyo piyesleri ve hatta tiyatro oyunları bile olduğu için çok kişinin tanıdık olduğu bir karakter. Rincewind, dev bir kaplumbağanın sırtındaki tuhaf ve büyülü Discworld’ün, en büyük ve görkemli şehri olan Ankh-Morpork’daki Görünmez Üniversite’nin başarısız bir öğrencisidir. Burada en önemli nokta, bu üniversitenin büyücülerün eğitildiği bir okul olması ve Rincewind’in ise zerre büyü yeteneğine sahip olmaması. Tabii büyü yapamayan bir büyücünün, büyü ve yaratıklarla dolu bir dünyada başına gelenlerin ne derece eğlenceği olacağınını tahmin edebilirsiniz.
Rincewind etrafta sadece bu özelliği ile değil, aynı zamanda her türlü küçük problemi devasa sorunlara dönüştürebilme yeteneği ve şans tanrıçası olan ‘The Lady’nin en sevdiği ölümlü olmasıyla da tanınır. Her ne kadar büyü işini pek beceremese de, yabancı dilleri hızla öğrenebilir, büyülerle ilgili muazzam bilgilidir, büyülü nesneleri ve yerleri gayet iyi bilir ve tanır; bunların dışında her türlü zor durumdan kendini tereyağından kıl çeker gibi kurtarabilir. Ayrıca zihninde tüm zamanların en tehlikeli ve akıllı (yani kendi zekasına sahip :D) büyülerinden birini barındırmaktadır ve bu yüzden hiç bir büyüyü öğrenemediğini de pek az kişi bilir.
Böylesine acayip ve komik bir karakteri nasıl olur da sevmezsiniz?
Özay Şen
Bu kadar renkli karakterin ardından ben biraz daha sert bir başlangıç yapabilirim. Hazır olun! İşte geliyor: Strahd Von Zarovich.
Yazımın geri kalanında büyük bir saygıyla Kont Strahd olarak bahsedeceğimiz, zat-ı muhterem kişi, fantastik edebiyat tarihinde pek karşılaştığımız bir karakter değil. Ravenloft’un sisli ve karanlık dünyasında sağlam bir yere sahip olan Kont Strahd, özünde Bram Stoker’a karşı bir saygı duruşudur. Drakula’dan yola çıkılarak hayat hikayesi şekillenen Kont Strahd, Ravenloft diyarında Barovia isimli bölgenin efendisidir. Barovia toprağına olan bağlılığı sadece duygusal değil, fizikseldir. Vampir olmasının yanı sıra, büyük bir savaşçı ve sanat konusunda (Yani büyü) üst düzeyde güce sahip bir Ölümbüyücüsüdür (Necromancer).
Güce sahip olmanın tek kanıtı kılıç sallamak değil, akıl oyunlarıdır. Kont Strahd’da tebaasına ve düşmanlarına karşı akıl oyunlarını ziyadesiyle yerine getirmektedir. Hele hele Azalin ile olan savaşında sadece tek bir kelimeden bile, ufak savaşlar kazanabilme yeteneğine sahiptir. Ravenloft okurken hem Kont Strahd’ın düşüncelerinin arasında kaybolmaya hem de Christie Golden ve P. N. Elrod gibi yazarların edebi kalemiyle bambaşka bir dünyada bulacaksınız kendinizi.
Kayra Keri Küpçü
Melnibone’un albino kralı Elric. Güçsüz, çelimsiz bir karakterin güç hikayesidir Elric Destanı. Fırtına Yaratan isimli kılıcı ona güç katmış, zaman zaman Elric’i kendisine köle yapmıştır ancak Elric’i bir ölüm makinesine dönüştürmüştür. Cehennemin ruh emen kılıcı Fırtına Yaratan ile güçsüz kişiliğini savaşçı bir karaktere dönüştüren Elric, karşısına çıkan yaratıkları öldürdüğünde Fırtına Yaratan da bu yaratıkların ruhları ile güçleniyor. Egolu kılıcın gücü ise Elric’in ellerinden kollarına, kollarından ise tüm vücuduna doluyor.
Öldürmekten, güçten çok bahsettik. Bu görüşler kötü bir karakteri çağrıştırıyor olabilir. Evet, Elric bir anti-kahraman ancak kendi sebepleri ve kendi hayatı için savaşan bir büyücü kraldır Elric. Onu anladığınızda kendisine hak verirsiniz, onun davasına tanık olursunuz, her kelime ile onun savaşına dahil olur onun yanında kılıç savurursunuz. Çok yakın durmayın çünkü kana susamış Fırtına Yaratan, bir çeliği kağıt keser gibi kesen egolu kılıç size de saldırabilir. Albino kralın, Beyaz Kurt’un maceralarını okurken kendinize yakın bir dost edinecek, onun yanından ayrılmak istemeyeceksiniz.
Pınar Varol
Bu haftaki koltuğun şerefine Unutulmuş Diyarlar’ın en meşhurlarından, çoğumuzun ilk tanıştığı fantastik karakterlerden birisi olan Drizzt Do’Urden’i Drizzt yapan babasından, adam gibi adam Zaknafein’den bahsetmek istiyorum. Drowların aç gözlü ve acımasız dünyasında onların değerlerini paylaşmayan, asi diyebileceğimiz kişiliklerden kendisi. Dövüş konusunda Menzoberranzan’ın en iyisidir. Bu sayede ortamdaki “uygunsuz” kişiliğine rağmen Matron Anne Malice tarafından bazı davranışlarına göz yumulup, elde tutulmaya devam edilmiştir.
Oğlunun da diğerlerinden çok farklı olduğunu görmesiyle tabiri caizse elinden tutmuştur, korumuştur, yetiştirmiştir, hiçbir şey esirgememiştir. Kitaplarda uzun uzun bahsedilmez ondan, fakat önemi ve akılda kalıcılığı çok yüksek bir karakterdir. Drizzt bugün çok güzel bir şarkıysa baslarını Zaknafein çalmıştır. Baba-oğul olarak ilişkilerinin ve bunun bende bıraktığı etkiyi en iyi böyle özetleyebilirim sanırım :)
Tuğçe Dil
Harry Potter, Türkiye’de yaklaşık 12-13 sene süren bir serüven oldu. Çoğumuzun hayatına da damgasını vurmuştur. Daha Dost Yayınları’ndan çıktığı zaman almıştım, internetin her evde olmadığı zamanlardı, devamı yok sanmıştım. Hayal gücümün Harry ve kankalarını götürdüğü yerleri varın siz düşünün.
Harrygiller hakkında söylenmemiş fazla bir şey yok sanırım; zaten ben daha çok yan karakterlerden bahsetmek istiyorum. Öyle Snape, Dumbledore filan değil. Hikayeye asıl derinlik katan, kütüphanemde bir 7 kitaplık yeri her zaman hazır olan bir grup var, o da Çapulcular.
James, Sirius, Remus ve Peter’ın bölük pörçük okuduğumuz hikayesini merak etmeyen var mı aramızda? Açık konuşalım, Harry ve gardaşları öyle filmlerde göründüğü gibi yakışıklı-güzel ve karizmatik değiller aslen (sadece filmleri izleyenleri muhatap almıyorum). Harry de üç kuruş insiyatif aldıysa hayatında hepsini Çapulcu üyelerine borçlu.
Buna karşılık Çapulculara bakalım: Doğuştan lider ve belli ki biraz da pislik bir James, ailesinin dışladığı ulaşılmaz serseri Sirius, kafası karışık ama nazik Remus ve ezik Peter. Bunların hepsini kafamdan uydurduğumu biliyorsunuz tabii ki. Asıl hikaye onlardan ayrı düşünülemiyor. Her bir köşeden onlarla ilgili ufak anılar, nesneler, büyüler çıkıyor. Snape bile bunca yıldır sadece Lily’e aşık olmakla kalmamış, Çapulcularla da hesaplaşmaya çalışıyor. Ve merak ediyoruz. Nasıl bu adamlar bir araya geldi? Sırf kendi zevkleri için sihir dünyasında bir avuç kişinin yapabildiği büyüleri yapmayı becerdiler, tüm Hogwarst’ı nasıl fethettiler? James Lily’i nasıl götürdü, Lily Severus’u nasıl friendzone´a itti (not cool sista)?
Bilmediğimiz ama ortada zibilyonlarca fanfictionın dolandığı bir hikaye. İlk sayfadan son sayfaya onların efsanesi yaşadı aslında. Harry onlara layık olmak için, sadece ailesinin değil onların da intikamını almak için uğraştı. Belki de hikayeleri eksik kaldığı, onlar hakkında spekülasyon yapmaktan vazgeçemediğimiz, okuduğumuz kadarıyla hikayede fazla kilit bir noktada oldukları ve açık arayla daha karizmatik oldukları için Çapulcular, HP evreninin en unutulmaz karakterleri.